Page 49 - 4322765931-tiras-ocak-2018.compressed
P. 49
Böylesine yüce ruhlu ve şuurlu bir müslümandı sebepler ortaya atmıştır. Ama, Cumhuriyet Hükûmeti
bugün bir kere daha manevî huzurunda bulunup ruhu- tarafından kendisine verilen ‘Kur’ân-ı Kerîm Meâli’nin
na rahmet dilediğimiz merhum Mehmet Âkif. hazırlanması’ işinden vazgeçmesi ve sonra bu meâl
1873’te dünyaya gelip, 1936’da hayata gözlerini yazma işini Mısır’da kendi adına sürdürmesi, kesin
yuman merhum Mehmet Âkif, millî mücadele döne- dönüş yaptığı sırada dahî, bu konudaki çalışmalarını
minde şehirleri ve ülkeyi dolaşıp, bir mütefekkir ve bir tamâmen bitirdiği halde Türkiye’ye getirmeyip, oradaki
vâiz vasfıyla bağımsızlık şuurunu milletimize anlat- bir can dostuna emânet etmesinin ardındaki sebepleri
mış, yazdığı İstiklâl Marşı ile de milletimizin gönlünde analiz edersek, şahsen vardığım sonuç; “Âkif’in Mı-
silinemeyecek derecede yer edinmiştir. sır’a gidip orada yerleşmesinin en kuvvetli gerekçesi,
Âkif, şairliğin yanı sıra kuvvetli derecede hafız, bu meâl işi ve bu çevirinin, Türkiye’deki yeni rejime
Doğu-Batı musikisine ve spora ilgi duyan çok yönlü bir sağlayacağı faydaya destek olmamak”tır.
insandı. Çevresindekiler tarafından hoş sohbetli, zeki Bu konuyu biraz açıklayalım. Cumhuriyet hükû-
ve nüktedan bilinen Âkif, aynı zamanda dostları ara- metlerinin, İslâm dîni ve eğitimi ile ilgili çalışmaları
sında verdiği sözleri her şartta tutmasıyla tanınmıştır. arasında, “halkın İslâmı anlayabilmesi için gerekli ve
Bir arkadaşı ile birinin önce ölmesi hâlinde diğerinin yeterli yayınların yapılması” da bulunmakta idi. Bu
onun çocuklarına bakacağına dair sözleşirler. Bu söz- çerçevede, “Kur’ân’ın tercümesi, tefsîri ve hadîslerin
den yirmi yıl sonra Âkif, geçim sıkıntısı içindeyken bile tercüme ettirilmesi” olmak üzere üç ana yayın çalış-
sözüne sâdık kalarak, vefat eden arkadaşının çocuk- masının yapılması kararlaştırıldı. Dikkatinizi çekerim
larını evinde evlatlarıyla birlikte yetiştirmiştir. ki, istenen meâl değil, “Türkçeye tercüme”dir. Bu üç
İstiklâl Marşı güftesi için düzenlenen yarışmaya görevin yürütülmesi için de, Diyânet İşleri Başkan
maddî mükâfat sebebiyle katılmamış, kendisinden Yardımcısı Ahmet Hamdi (Akseki) Hocaefendi görev-
ısrarla istenmesi hâlinde İstiklâl Marşı’nı yazmıştır. lendirildi. Akseki, hadîs tercümesi işini, Babanzâde
Kabul edilince alınan meclis kararından dolayı ken- Ahmet Nâim Bey’e, Kur’ân’ın tefsîrini de Elmalılı
disine nakdî mükâfat verilmiş, Âkif ise bu parayı bir Hamdi Efendi’ye verdi. Kur’ân’ın tercümesini de
hayır kurumuna bağışlamıştır. Mehmet Âkif’e vermek istedi ise de, Âkif, tercümenin
O’nu özet olarak anlatmak gerekirse; mütedeyyin mümkün olamayacağını söyleyerek, böyle bir görevi
kabûl etmek istemedi. Etrâfının yaptığı ısrarlar ile de
insan, mücahit Müslüman, hâfız-ı Kur’ân, dâhî düşü- ikna olmadı; ancak daha sonra bununla ilgili olarak
nür ve şuurlu şair demek yeterli olur. yapılan bir özel toplantıda, Elmalılı Hamdi Efendi’nin,
O’nu bir kere daha minnet, mağfiret ve şükranla “Hakkıyle tercümenin mümkün olmadığı tabîidir. An-
andığımız bu günde, Mevlâ-i Müte’âl Hazretlerinden cak bu, bir meâl olacaktır. Mâdem ki bu işi, herhalde
niyazımız; ruhunun şâd, mekânının cennet, makamı- bizim yapmamız arzu ediliyor ve bu hususta ısrar olu-
nın yüce olması ve necip milletimizin evlâd ve ahfâdı nuyor, artık bunu kabûl etmemiz zarûridir. Ancak biz,
arasında emsalinin çoğalmasıdır. mümkün olanı yaparız. Tabîi, meâl olmasına, bilmec-
bûriye onlar da muvafakat ederler. Siz kabûl etmez-
seniz, esâsen ben de tefsir yazmayı kabûl etmem.”
Biz Âkif’i anarız. Biz Âkif’i severiz. şeklindeki sözleri üzerine Âkif yumuşar ve yapılacak
Yokluğuna yanarız. Hayır dua ederiz. olanın tercüme değilde, meâl olmasına râzı olur. Bu
Safahât’ı tararız. Ruhunu şâd ederiz. râzı oluşta, biraz da, Elmalılı’nın söylediği sözlerin
Ne var, ne yok ararız. Haktan rahmet dileriz.” sonundaki vurgu, yani, “tefsîrin, ehil bir kişi tarafından
yapılmasına mâni olmak” şeklinde, kendisinin töhmet
altında kalması gibi bir duruma düşebilmesinin de
Dr. Ateş’ten sonra kür- rolü vardır. Bu yumuşama ve meâle dönüş üzerine,
süye gelen YOYAV Onur noterden bir mukavele yapılır ve her ikisine de biner
Kurulu Üyesi N.Yücel Mut- lira avans verilir.
lu “Mehmet Âkif ve Kur’ân Bu meâl işi ile ilgili mukaveledeki bir diğer şar-
Tercümesi İle İlgili Gerçek- ta göre de, Âkif, meâllerini parça parça Elmalılı’ya
ler” konulu konuşmasında gönderecek, o da kendi tefsirini bunun altına ya-
şu cümlelere yer verdi. zacak; itirazı varsa, bunu da Âkif’e bildirecektir. Bu
“İstiklâl Marşı’mızın sûretle meâl hazırlama işine geçilir ise de, Elmalılı
şâiri Mehmet Âkif, 1925’den Efendi’den, meâl dilinin de sâde olmaması gerektiği
1936’ya kadar onbir yıllık noktasında ilk itiraz gelmiştir. Bunun üzerine Âkif,
bir süreyi, Türkiye’ye hiç dönmeksizin Mısır’da ge- kendisini geriye çeker ve meâlin tamâmını bitirmeden
çirmiştir. Âkif, bu uzun gidişinin sebeplerini, açık bir göndermeyeceğini, ilgililere yazar. Dolayısıyla Âkif’in
şekilde söylemediği gibi, yazmamıştır da. Bu konuda bu çalışması gecikecek ve Diyânet’in bu meâl işi ile
herkes, Âkif’i nasıl tanıyorsa, bu imaja uygun olarak gerçekleştirmeyi düşündüğü konu (!) ise, bu gecik-
46 47