Page 12 - 1267898952-mayis-2018-dergisi.compressed
P. 12
Müslümanın sünnet karşısında yegâne tavrı- Daha ilk halîfe Hz. Ebû Bekir (r.a.) zamanın-
nın ona teslimiyet olduğu da Nisa Suresi’nin 65. da Kur’ân âyetleri bir araya toplanmıştır. Bizzat
ayetinde şöyle dikkatimize getirilmiştir: “Hayır! Hz. Peygamber (s.a.v.)’in izniyle kendi devrinde
Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan anlaş- başlayan sünneti ezberleme ve yazarak derleme
mazlıklarda seni hakem yapıp, sonra da verdiğin çalışmaları ise, zaman içinde giderek hız ve yay-
hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir gınlık kazanmıştır. İlk bir buçuk asırda tamamen
teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmaz- yazılı hâle getirilmiş olan sünnet bilgi ve belgeleri,
lar.” ikinci ve özellikle üçüncü hicrî yüzyılda büyük hadîs
Kur’ân-ı Kerîm’de geçen ittibâ’ ve iktidâ, Hz. kitaplarında toplanmıştır. Bugün bizim hadîs kitap-
Peygamber (s.a.v.)’i rehber edinerek izinden git- larında gördüğümüz bu yazılı metinler, birer sünnet
belgesi olarak hadîs adıyla anıla gelmiştir.
mek ve bilinçli olarak O’na uymak anlamına gelir.
Vahyin tebliğ ve ta’lîminde bir elçi olarak nasıl ve Peygamberimiz (s.a.v.)’den bu yana Ümmet-i
ne ölçüde ihtiyaç varsa, o vahyin anlaşılıp hayata Muhammedi hadîsleri ezberlemeye ve onları gö-
geçirilmesinde Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünneti- nülden gönüle aktarmaya sevk eden yine Efendi-
ne, O’nun rehberliğine ve örnekliğine öylece ihtiyaç miz (s.a.v.)’in şu mübârek buyruğudur:
vardır. Zîrâ hadîs ve sünnet, Kur’ân-ı Kerîm’in ne- “Benden bir şey işitip onu işittiği şekilde başka-
bevî yorumudur. Bireysel ve toplumsal hayatta sün- sına ulaştıran kimsenin (Kıyamet günü) Allah yüzü-
netin merkeze alınması, Kur’ân-ı Kerîm’in merkeze nü ağartsın. Zira kendisine bilgi ulaştırılan öyleleri
alınması demektir. Hz. Aişe (r.anha)’nin ifadesiyle vardır ki, bizzat işitenden daha iyi kavrar.”
“Peygamber’in ahlakı Kur’ân idi.” Bu itibarla sirâc-ı Hadîs, Kur’ân-ı Kerîm’den sonra ikinci kay-
münîr yani etrafını aydınlatan bir ışık olarak gön- nak olması sebebiyle asr-ı saâdetten itibaren ona
derilen Hz. Peygamber (s.a.v.)’in konumu çok iyi büyük ehemmiyet verilmiş ve muhafazası adına
anlaşılmalıdır. büyük gayret gösterilmiştir. İslam’ın ilk yıllarında
Hadîs ve sünnet, hakikat peşindeki insanın Ashâb-ı Kirâm efendilerimiz arasında okuma yaz-
ufkunu açar, zihin ve gönül dünyasını şekillendirir. ma bilenlerin azlığı, Kur’ân-ı Kerîm’in yeni nâzil
oluyor olması gibi nedenlerle Efendimiz (s.a.v.), ilk
Bireysel ve toplumsal hayatta dinin tezâhürü de, zamanlarda hadîs-i şerîflerin yazılmasını yasakla-
yaşayan Kur’ân Hz. Peygamber (s.a.v.)’in hadîs mıştır. Hadîs-i şerîflerin Kur’ân-ı Kerîm’le karıştırıl-
ve sünnetleriyle mümkündür. Kur’ân-ı Kerîm pek ma tehlikesi ortadan kalkınca, bizzat Peygamber
çok konuda genel ilkeler koymakla yetinir. Namaz, Efendimiz (s.a.v.) hadîs-i şerîfleri muhafaza konu-
oruç, zekât ve hac ibâdetlerinin yerine getiriliş şek- sunda ashâbını teşvik etmiştir.
li, boy abdestinin (gusül) nasıl alınacağı, neyin faiz
olup olmadığı gibi hususlar hadîs ve sünnetle öğre- Hadîsin önemi bizzat Kur’ân-ı Kerîm tara-
nilebilir. Ayrıca sosyal, idarî ve ticarî ilişkileri düzen- fından beyan edilmiştir. Peygamber Efendimiz
(s.a.v.)’e itaatin Cenâb-ı Hakk’a itaat olarak kabul
leyen hüküm ve prensipler, düzenli ve huzurlu bir edilmesi, O’nun getirdiği her şeyi cân-u gönülden
hayatın ölçüleri ve davranış örnekleri detaylı olarak kabul etmenin gerekliliği hadîsin önemini ortaya
yine hadîs ve sünnet vâsıtasıyla öğrenilebilir. koymada yeterlidir.
Ashâb-ı kirâm İslâm dinini, Kur’ân-ı Kerîm’den Kur’ân-ı Kerîm’in kendisine indirildiği Peygam-
ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetinden meydana berimiz (s.a.v), Allah’tan aldığı vahyi insanlara ulaş-
gelen bir bütün olarak tanımıştır. tırmıştır. Bu görevinin yanında Efendimiz (s.a.v.)’e
Resûlullah (s.a.v.)’ın rehberliğinde yetişmiş Kur’ân-ı Kerîm’i açıklama görevi de yüklenmiştir.
olan bu kutlu nesil, önlerine çıkan meseleleri önce Bu görev îcâbı, Allah Resûlü (s.a.v.) zaman zaman
Kur’an’a başvurarak halletmeye çalışmışlardır. inen ayetlerin anlaşılmayan yerlerini açıklamış,
Eğer Kur’ân’da açık bir çözüm yolu bulamazlarsa, daha da önemlisi, vahyi bizzat yaşayarak Müslü-
sünnetteki tatbikata bakmışlardır. Eğer kendileri manlara örnek olmuştur.
o konuda bir bilgiye sâhip değillerse, ashâbı top- Hz. Âişe (r.anha) validemizin: “O’nun ahlakı
lamış, Resûlullah’tan öğrendikleri bir hadîs olup Kur’ândı” sözü işte bu gerçeği vurgulamaktadır.
olmadığını sorarak meseleyi çözümlemişlerdir. Hadîs ve sünnet, Müslümanın dinî hayatında
Hz. Peygamber (s.a.v.)’in vefatından sonra önemli bir yere sahiptir. Peygamber Efendimiz
İslâm dini, Kitap ve Sünnet’in ortaya koyduğu (s.a.v.): “Size iki şey bırakıyorum: Bunlara uydu-
esaslar çerçevesinde anlaşılmış ve yaşanmaya ğunuz müddetçe dalâlete düşmezsiniz. (bunlar) Al-
çalışılmıştır. lah’ın kitabı ve benim sünnetimdir.” buyurmuştur.
10 11