Page 18 - 1267898952-mayis-2018-dergisi.compressed
P. 18

YOYAV’lılar, Dr. Ateş’i dikkatle dinlerken.
            bunların  her  biri  ve  hadîslerde  sayılan  diğerlerini
            yapmak birer sadakadır. Ve büyük bir müjde: Bunla-
            rı yapan o günü kendisini cehennemden uzaklaştır-
            mış olarak geçirir.
                Görüldüğü  üzere,  dinimizde  hayır  yolları  pek
            çok olup sayılamayacak kadar sınırsızdır.
                Hele böyle tek tek hayır ve iyilik olan konuların
            yanında bir de toptan hayır olanlar vardır ki, bunlar
            işi daha kolaylaştırmaktadır.
                Hadîste işte bunlardan biri, kuşluk (duhâ) vakti
            kılınan namaz olarak bildirilmiştir. “Kuşluk Namazı”
            dediğimiz bu ibâdet, iki rekât ile sekiz rekât arasın-
            da değişen nâfile bir ibâdettir. Bu namaz, hadîste
            sayılan sadakaları topluca ödeme imkânıdır. Çün-
            kü  namaz,  bedenin  bütün  organlarıyla  yapılan  bir   özelliklerine işaret ederek, insanları inanmaya, doğ-
            ibâdettir. Namaz kılmakla her organ kendi şükrünü   ruya ve mutluluğa çağırmaktır. Bu sebeple verilen
            yerine getirmiş olur.                            rakamın  kendisi  değil,  o  yapının  mükemmelliğine
                Öte yandan her türlü tesbîh ve tahmîd, tehlîl ve   dikkat çeken mânası önemlidir.
            tekbîr  namazda  bir  arada  bulunmaktadır.  Namaz,   Bununla beraber, hadîsde geçen üç yüz altmış
            nefse hayrı emretmek ve onu münkerden nehyet-    eklem bilgisi, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in yıllar sonra
            mektir. Nitekim Ankebût Suresi’nin 45. âyet-i kerî-  anlaşılacak bir bilgiyi haber vermesi ve böylece bir
            mesinde şöyle buyurulmuştur:                     mucizenin gerçekleşmesidir.
                “Namaz her türlü kötülük (fahşâ ve münkerden)   Bilindiği  gibi  eklem;  iki  ayrı  kemik  parçasının
            alıkor.”                                         oluşturduğu boşluklara denir.
                Sağlık  her  şeyin  başıdır;  en  büyük  devlettir.   Eklemlerin tıbbî sınıflandırılması şöyledir:
            Vücudumuzdaki kemik-mafsal (eklem) yapısı, yani     1. Oynar eklemler (Diz, dirsek, omuz, kalça, el
            iskelet, aynı zamanda hayatın ve sağlığın da temel   ve ayak bileği gibi);
            yapısıdır. Binaenaleyh bunların her biri için her gün   2. Az oynar veya oynamaz eklemler (Sırt ke-
            bir iyilik ve sadaka borcumuzun olması pek tabiîdir.   mikleri, el ve ayak tarak kemikleri gibi);
            Zira aslında biz, her gün yeni bir günü, başka bir
            hayatı yaşamaktayız.                                    a. Aralarında mezenşim dokusu olanlar;
                Hadîste  geçen  üç  yüz  altmış  eklem  sayısına       b. Aralarında kıkırdak dokusu olanlar;
            gelince:                                                c. Aralarında kemik dokusu olanlar.
                Hadîsteki “sülâmâ” kelimesi aslında parmak ve   Bu tasnif ve tarife göre, anatomi kitaplarından
            eklem kemikleri demektir. Sonradan vücudun bütün   ve atlaslarından yapılan incelemede insan vücudun-
            kemik ve eklemleri anlamında kullanıla gelmiştir. Bu   da üç yüz altmış tane eklem olduğu görülecektir. Bu
            sebeple  hadîsteki  üç  yüz  altmış  rakamı  eklem  ve   sayı, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in söylediği sayı
            kemiklerin toplam sayısıdır.                     ile aynıdır. Hem de bu sayı tıbbî tarif ve tasnife göre
                Aslında  burada  bir  hususa  da  işaret  etmekte   söylenmiştir.
            fayda vardır. Hz. Peygamber (s.a.v.) bir operatör, bir   Tıbbın  insandaki  eklem  sayısını  bilmesinin
            biyolog değildir. O hidâyet rehberidir. O’nun maksa-  mümkün olmadığı bir dönemde Peygamber Efendi-
            dı, anatomi dersi vermek değil, o yapının belli bazı   miz (s.a.v.)’in bu sayıyı bilmesi nasıl açıklanabilir?

            16
   13   14   15   16   17   18   19   20   21   22   23