Page 7 - 4322765931-tiras-ocak-2018.compressed
P. 7
Toplantıya katılanlardan diğer bir grup.
“Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir yapı gibi onlara benzemek istemem.” demektir ki, bu da:
saf bağlayarak savaşanları sever.” (Saf, 4) “Ben kendimden başka bir şey sevmem, tevhid
Bu ayet-i kerîmelerin incelendiğinde de anlaşı- yolunda yürümek istemem.” demektir.
lacağı üzere Allah Teâlâ Resûlüne uyanları, muh- Allah’ın Resûlüne uymak istememek, “Ben
sinleri, tevbekârları, takvâ sahiplerini, sabredenleri, özümü Allah’a teslim ettim” dememek ve bu düstur
adaletli olanları, temiz olanları ve Allah yolunda ile hareket etmemektir. Bu da Allah’ı sevmemek ve
savaşanları sevdiğini bildirmekte ve Yunus Sure- rahmetinden mahrum kalmaktır.
si’nin: “İyi biliniz ki, Allah’ın dostlarına korku yoktur Sevginin menşei, “el-Vedûd” olan Cenâb-ı
ve onlar üzülmeyecektir.” meâlindeki 62. ayetinde, Hak’tır. O, yarattığı her insanın kalbine ilahî mu-
sevdiği kullarına korku ve üzüntü olmayacağını habbetin tohumunu atmıştır. Bu bakımdan mümi-
vurgulamaktadır. nin Hakk’a vuslat yolculuğunda en önemli vasıtası,
Âl-i İmrân Suresi’nin meali arz edilen 31. aye- yaratılışından gelen bu muhabbet yeteneğidir.
tinin incelendiğinde de anlaşılacağı üzere, Allah Fakat muhabbetin hakîkîsi ve mecâzîsi vardır.
Teâlâ’yı sevmenin göstergesi, Hz. Peygamber Hakîkîsi, Allah muhabbeti; mecâzîsi ise, Allah’tan
(s.a.v)’e uymaktır. O’na uymayanın Allah sevgisi gayrısına duyulan muhabbetlerdir.
samîmî değildir. Sevenin, sevgilinin rızasına erebil- Esasen Allah Teâlâ’nın razı olduğu ölçüler
mek ve öfkesinden sakınmak, korunmak olduğun- içinde yaşanan mecâzî muhabbetler de hakîkî
dan, sevgi, itaat isteğini ve isyan sayılan şeylerden muhabbete birer basamaktır. Yeter ki, mecâzî
kaçınmayı gerektirir. Herhangi bir kişi, hakiki yüce- muhabbetler, kalp için son durak olmasın! Zira,
liğin ve kemâlin ancak Allah’a ait olduğunu idrâk mal-mülk, makam-mevki, aile ve evlad gibi -meş-
edip anladığı zaman, onun bütün sevgisi Allah için, ru da olsa- fânî muhabbet merhalelerinden birine
Allah yolunda ve Allah’ın rızasını kazanmak uğrun- takılıp kalarak, bunları Hakk’a vuslat yolculuğunda
da olur. Allah’ın dini de tevhid ve İslam olduğundan, son durak edinmek, Allah muhabbeti için yaratılmış
sevgisi hep bu çerçevede dolaşır durur. İtaat ve olan gönlün ve muhabbet sermayesinin ziyan edil-
ibâdet için gösterdiği irade de ancak bu din hâkim mesi demektir.
olur. O halde Allah’ı sevenler: “Ben özümü Allah’a
teslim ettim, bana uyanlar da öyle.” (Âl-i İmrân, Muhabbetin lâyıkından başka yerlere sarf edil-
20) diyen ve bu ilahî emri tebliğ eyleyen Resûlul- mesi, âdeta pırıl pırıl bir pınarın bir bataklığa yahut
lah (s.a.v.)’a karşı gelmemek ve O’nun gibi ihlâs bir mezbeleliğe dökülmesi kadar fecî bir durumdur.
ve samîmiyetle, “Ben özümü Allah’a teslim ettim” Nihayeti Hakk’a varmayan yanlış adreslerde ara-
deyip dininde O’na ve O’nun öğretim ve bildirilerine nıp, çıkmaz sokaklarda heba edilen bütün muhab-
uymak ve O’nu örnek almak gerekir. Bunun zıddı, betler, ruh için beyhude bir yorgunluk ve ağırlık
“Ben Allah’ı severim ama, emrini dinlemem, O’nun sebebidir.
sevdiğini sevmek, O’nu sevenleri, O’nun yolunu Muhabbette nihâî gaye ise kalbin Resûlullah
gösterenleri, O’nun seçip gönderdiklerini sevmem, (s.a.v.) Efendimizin muhabbetinde derinleşerek,
5