YOYAV'IN 37.HİZMET YILI AÇILIŞI
YOYAV'ın 37.Hizmet Yılı açılışı Dua ve Anma günü (29 Ekim Cumhuriyet Bayramı) 2 Kasım 2024 Cumartesi günü saat:11.30'da Dr.İbrahim Ateş salonunda Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan'ın onur konuğu olarak Yoyav Gönüllüleri ve bursiyerlerimizin katılımıyla büyük bir heyecan ve birliktelikle gerçekleştirildi.
KURRA HAFIZ ABDULKADİR ŞEHİTOĞLU
YOYAV Genel Başkanı Hüseyin TANRIVERDİ
Kıymetli YOYAV Dostları,
Değerli Hanımefendiler,Beyefendiler
Saygıdeğer konuklar,
Sözlerime başlarken hepinizi en içten duygularımla, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
YOYAV’ın 37. Hizmet dönemi Dua ve Anma Programına hoş geldiniz,safalar getirdiniz.
Kurulduğu günden bu yana istikrarlı bir çizgi ile yoksullara yardım elini uzatan Vakfımızın, kurucu Genel Başkanı Merhum Dr.İbrahim ATEŞ hocamızı bir kez daha rahmet ve minnetle yad ediyorum.Mekânı cennet olsun.
Değerli dostlar,İçinde bulunduğumuz hafta genç Türkiye Cumhuriyeti’mizin kuruluşunun 101.Yılını birlik ve beraberlik içerisinde kutladık.29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’mız tekrar kutlu olsun. Devletimiz milletimiz ile payidar olsun.
Türkiye etrafındaki ateş çemberine, savaş tam tamlarına rağmen huzur ve güven içinde muasır medeniyet yolculuğuna devam etmektedir.
Değerli Dinleyenler,
Geçen hafta Cumhuriyetimizin en büyük kazanımlarından, en önemli kuruluşlarından biri olan Türkiye Uzay ve Havacılık Sanayi TUSAŞ'ın Kahramankazan'daki tesislerine yönelik alçakça bir terör saldırısı oldu.
Yerli ve milli savunma sanayimizin gözbebeğine yapılan menfur saldırıda şehit olan 5 vatandaşımıza Allah'tan rahmet, kederli ailelerine ve aziz milletimize sabır ve başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Ülkemizi dize getirmek, milletimize boyun eğdirmek isteyen emperyalistlerin uşaklığını yapan hain terör örgütü PKK'nın bu alçak saldırısını lanetliyor, TUSAŞ çalışanlarına ve milletimize geçmiş olsun diyorum.
Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir. Cumhuriyet hepimizin cumhuriyetidir. Yaşlısıyla genciyle, kadınıyla erkeğiyle, doğulusuyla batılısıyla, kuzeylisiyle güneylisiyle, Sünni'siyle alevisiyle, Türküyle Kürdüyle, lazıyla, Çerkez'iyle bu topraklarda al bayrağımızın altında bu vatan benim diyen herkesin 85 milyonun cumhuriyetidir.
Belirli bir kesimin Cumhuriyeti ve hepimizin ortak değerleri olan bazı kavramların arkasına sığınarak kendilerine üstünlük veya sahiplik addederek toplumun diğer kesimlerini öteleyen,aşağılayan, ikinci sınıf vatandaş yerine koyan anlayışlara şahit olduk.
Bu anlayışların Mustafa Kemal Atatürk'ün arkasına sığınarak topluma tepeden bakarak toplumsal dokumuza verdiği zarar dış güçlerin verdiği zararlardan daha büyüktür.
Şehitlerimizin kanından rengini alan ay-yıldızlı al bayrağımızla,birli ğimizin, kardeşliğimizin adeta temel felsefe metni olan istiklal Marşı mızla Cumhuriyet aydınlık geleceğimizdir. Bize bu yurdu vatan kılan ecdadımızın ve düşmanlara karşı Milli Mücadeleyi kazananların ruhunu Allah izin verirse ebet müddet korumaya, kollamaya, yaşatmaya devam edeceğiz.
Çünkü bu ülke bize miras değil gelecek kuşaklara aktarmak için atalarımızdan aldığımız bir emanettir.
Gelecek kuşaklara yapabileceğimiz en iyi güzellik onlara yaşanabilir, huzur ve refah içinde bir Türkiye bırakmaktır. YOYAV olarak bizde bu gerçekten hareketle gençlerimize, ailelerimize elimizden geldiğince sahip çıkmaktır. Çünkü geleceğimizin teminatı gençlerimiz, vatan ve millet aşkının vücut bulduğu,filizlendiği ailelerimizdir.
Biz YOYAV olarak daima sağa sola, arkamıza önümüze bakmadan ihtiyaç sahiplerimize ulaşmaya çalışıyoruz.
2024-2025 Eğitim ve Öğretim döneminde YOYAV çatısı altında 351 öğrencimize burs verme kararı alınmıştır.
Kilis’te Vakfımıza ait olan binamızı KYK kız yurdu olarak T.C Gençlik ve Spor Bakanlığı İl Müdürlüğüne kiralama kararı alınmıştır.
Günümüzde toplumumuzun en çok ihtiyaç duyduğu şey, milletimizin hasletlerinden olan, gelenek ve göreneklerimizin temelini oluşturan, ŞEFKAT,MERHAMET,YARDIMLAŞMA ve İYİLİK duygularının eskikliğidir,azalmasıdır.
Bu duygularımız yaşadığımız acı felaketler ve Filistin'de,Lübnan'da ve dünyanın çeşitli yerlerinde zulme maruz kalan Müslüman kardeşlerimiz karşısında yeniden vücut bulsa da bir süre sonra herkes tekrar kendi dünyasına çekiliyor ve yardımlar ne yazık ki unutuluyor.
Bizler “ HAYIRDA YARIŞAN bir toplum olmalıyız. Medeniyetimiz ve inancımızın gereği de budur.
Çünkü biz inanıyoruz ki,
İNSANLARIN EN HAYIRLISI İNSANLARA HİZMET EDENDiR.
Ahiret azıklarının en güzeli şüphesiz İYİ iNSAN olmak,iYiLiKLERDE bulunmaktır.Fahr-i Kainat Efendimiz, iki cihan serveri, Hatem-ül Enbiya Peygamber Efendimiz'in hadisi şeriflerinde;
“Müslümanların en hayırlı olanlarının;
“İyiliği beklenen, kötülük etmesinden korkulmayan”,
“Ömrü uzun, ameli güzel olan”,
“ Dostlarına ve komşularına hayrı dokunan" kimseler olduğunu ifade etmişlerdir.
YOYAV'da "HALKI DOYURMAK, HAKKI DUYURMAK” ilkesiyle yola çıkmış, hayırseverleri ihtiyaç sahipleriyle buluşturmuş ve parayla satın alınamayacak nice başarılı ve hayırlı hizmetlere imza atmıştır. işte bugünde kesintisiz ve kalıcı bir hayır olarak niteleyebileceğimiz güzel bir hizmetin törenindeyiz.
Aramızda genç bursiyer öğrencilerimiz var. Onlar inanıyorum ki yarının doktorları, yöneticileri, mühendisleri olacaklar. Ve bugünleri unutmayacaklardır. Bu iyilik ve hayır bayrağını bizden teslim alıp daha ileriye taşıyacaklardır.
Değerli dostlar;
Sözlerimin son bölümünde vahşi Siyonist çete tarafından Ortadoğ u'da yaşanan SOYKIRIMA dikkat çekmek istiyorum.
Katil, terörist devlet İsrail Gazze'de ve Lübnan'da cinayetlerine katliamlarına ne yazık ki fütursuzca devam ediyor.
Gazze'de çoğu bebek ve kadın olmak üzere 50 binden fazla kardeş imiz şehit oldu. Yıkılan binaların enkazlarında da en az 10 bin kişinin olduğu belirtiliyor.
Lübnan'da ise son bir ay içinde 2500'den fazla insan katledildi.
Bu katil sürüsüne kimse dur demeyecek mi?
BÖYLE BİR VAHŞET YERYÜZÜNDE GÖRÜLMEDi.
İNSANLIK DÜŞMANI BU CANİLERİN DURDURULMASI iÇiN DÜNYA DAHA NEYİ BEKLiYOR?
Bu acımasız, merhametsiz saldırıların durması için daha kaç çocuğun, daha kaç masumun ölmesi gerek?
İnsanlığı hedef alan bu alçak ve hayasız saldırılar ne zaman duracak?
İşgalci güçlerin kadim Filistin topraklarını işgal edişinin 76.Yılındayız.
İşgalin üzerinden tam 76 yıl geçti.
Dört bir yandan kuşatılmasına, üzerlerine yağan bombalara,füzelere
rağmen ayakta duran ve bu hayasız akına karşı duran Gazzeli yiğ itleri,mazlum Filistin Halkını saygıyla selamlıyorum.
Bir avuç toprak parçasından söküp atılmak istenen Filistin halkının bir yıldır gösterdiği destansı direniş zalimleriı korkulu rüyası olmu ştur. Biz biliyoruz ve tarih göstermiştir ki zulüm ile abad olunmaz, olunmayacaktır.
Nice az topluluğun sayıca daha çok topluluğa galip geldiğini gördük. İnş allah Gazze, Kudüs, Filistin Siyonist işgalden kurtulacaktır. Siyonistler döktükleri kanda boğulacaktır.Netenyahu ve ona destek veren herkes bir gün mutlaka yargılanacaktır.
Halkın duyduğu bu aşka,
Hakkın bir cevabı olacaktır.
Sözlerime burada son verirken yeni dönemin vakfımıza hayırlı olmasını diliyor,teşrifleriniz için sizlere ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Sağolun,var olun.
HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut ARSLAN
HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, YOYAV’ın Merhum kurucu Genel Başkanı Dr.İbrahim Ateş’in kendisini yardımlaşmaya adadığını ve vakfın bugünlere gelmesinde büyük çabaları bulunduğunu, bayrağı devralan Hüseyin Tanrıverdi’nin de bu yolda mücadele edeceğini hatırlatarak, “Hayatta olmasa da onun bıraktığı mirasa sahip çıkan sizlere gerçekten teşekkür ediyorum. Hem ailesinin hem de gönüldaşlarının bu bayrağı yere düşürmeden daha ileriye taşımaları ve buna sahip çıkmaları çok kıymetli, çok güzel. Hocanın samimiyeti, bu konudaki ihlası, çabası, gayreti belki bunu doğurmuştur. Elbette ki onun kadar hiçbirimiz, hiç kimse fedakârlık yapma noktasında olamaz. Ama onun bıraktığı yerden daha ileriye götürmek için çabaları ben çok kıymetli buluyorum. Hüseyin Bey'in çok fazla çalışma alanı, faaliyetleri olsa bile bu vakfın sorumluluğunu üstlenmiş olması, bu başkanlık görevini kabul edip bayrağı ileriye taşıma çabaları çok kıymetli” dedi.
Eğitimci-Vural ÇAKIR
İYİ İNSAN YETİŞTİRME (neden, nasıl?)
Son zamanlarda eğitim ve öğretimle ilgili çabaların, teknolojik ve bilimsel gelişmeleri temellendiren akademik öğretim alanında yoğunlaştığını görüyoruz. İnsan hayatına dokunan teknolojik ürünler Dünya’nın her yerine kısa zamanda ulaşıyor. Ancak doğru tutum ve davranışların ilkelerini oluşturan insanî değerlerin hayata yansıması aynı hızla ol(a)mıyor. Hatta teknolojik gelişmelerin kültürler arası iletişimi ve etkileşimi hızlandırmasına bağlı olarak, millî ve dinî değerlerin toplumsal hayattaki rolü azalıyor.
Asırlar boyu insanlığın tutum ve davranışlarına kılavuzluk eden; milletleri birbirlerinden farklı kılan kültürel kimliklerin, değerlerin teknolojik gelişmeler karşısında yenik gösterilmesi, yok sayılması sosyal alanda ciddi sorunlar yaşanmasına neden oluyor. Bu sorunlarla herkes farklı boyutlarda da olsa yüzleşiyor.
Şunu biliyoruz; bilgi, bir işi nasıl yapacağımızı öğretirken; o işi niçin ve kimin için yapacağımıza değerlerimiz yön veriyor. Bir cerrah tıbbi bilimsel bilgiyle ameliyatın nasıl yapacağını öğreniyor. Bu bilgisiyle birçok fedakârlık göstererek hastalarını tedavi edebiliyor. Ya da aynı bilgiyle hekimlik maharetini kötü niyetli kişilerin hesabına hiçbir insanî değeri dikkate almadan, çıkar amaçlı kullanabiliyor. Hekimin bu tercihini doğrudan sahip olduğu değerler belirliyor, davranışlarına yön veriyor.
Elektronik mühendisi olan iki kişiden birisi insan hayatını kolaylaştıran gelişmelere imza atarken; diğeri aynı bilgilerle elektronik sistem üzerinden hırsızlık ve dolandırıcılık yapabiliyor. Hukuk alanında öğrenim görmüş iki öğrenci meslekleriyle ilgili edindikleri bilgi doğrultusunda farklı davranışlar ortaya koyabiliyor. Birisi kılı kırk yararcasına adaletin, hak ve hukukun peşindeyken; diğeri hukuk bilgisini ve makamını suçlularla iş birliği için kullanabiliyor.
Bu farklı davranışın sebebi büyük oranda mesleki bilgi birikimi ve akademik yetersizlikle ilgili değildir. Uğrunda fedakârlık yaptığı, benimsediği değerleriyle ve bilgiyi davranışa dönüştüren değer paradigmasındaki anlayışla ilgilidir.
Bugüne kadar Dünya’da insan eliyle gerçekleştirilmiş bütün iyiliklerin kaynağı; bilgiyi insanlığın yararına ve iyilik ekseninde kullanan “iyi insanlar”dır. İnsanın vicdanını sızlatan, Dünyayı yaşanabilir olmaktan çıkaran vahşetlerin, kötülüklerin tamamı da akademik yeterlilikleri farklı olmakla birlikte “iyi insan” olarak yetiştirilmesi ihmal edilmiş, unutulmuş kişileri tarafından gerçekleştirildi, gerçekleştiriliyor.
Günümüzde huzur, güven, adalet, liyakat, milli ve manevi değerlerimizle ilgili yaşadığımız aksaklıkların, sıkıntıların tamamı akademik yeterlilik/yetersizlikle ilgili değildir. Bu aksaklıklar büyük oranda, iyi insanda bulunması gereken davranış kalıplarının, milli ve manevi değerlerimizin bireysel ve toplumsal hayatın dışına itilmesinden kaynaklanıyor. Yakın tarihte yaşadığımız depremde ortaya çıkan durum bunun en iyi ispatıdır. Büyük can ve mal kaydı yaşamamızın sebebi akademik yetersizlik değil, bilimsel yeterlilikleri yerine getirmeme; ahlak, mesleki etik, helal, alın teri, doğruluk, dürüstlük gibi değerlerin bireysel ve toplumsal hayattaki yokluğu ya da yetersizliği ile ilgilidir. Diğer ifadeyle sonucun bu kadar yıkıcı olmasının nedeni bilgisizlikten kaynaklı kusurlar değil, büyük oranda bilerek yapılan ihlaller ve yanlışlardır.
Çocuklarımızı, gençlerimizi kültürümüze yabancı, çoğunlukla da düşman hale getiren; bize karşı olumsuz, ötekileştirici tutumlarını her fırsatta dillendiren ve uygulamaya koyan milletlere, düşüncelere karşı hayranlıklarını ve minnetlerini besleyen etkenleri dört madde de özetlemek mümkündür: Popüler Kültür (moda), Sosyal Medya, İnanca Kurulan Tuzaklar ve her gün yenileri karşımıza çıkan Bağımlılıklar.
Bu alanda yapılması gerekenlerle ilgili alan uzmanlarının, akademisyenlerin çalışmaları vardır olmalıdır da.
Bunlara ilave olarak ;
- Bu alanda politika belirleyicilerin, sadece akademik bilgi alanında belirlenen hedeflere ulaşmanın; iyi insan yetiştirmek için yeterli olup olmadığına karar vermeleri gerekir.
- İyi insan yetiştirmeyle ilgili değerler eğitimi, karakter eğitimi, ahlak eğitimi gibi çoğunlukla uygulayıcıların çabasına ve samimiyetine bırakılan eğitimle ilgili alanın da ulaşılabilir ve ölçülebilir bir hedefi olmalıdır. Devletin Endüstride, internet bağlantı hızında, orta vadeli programdaki enflasyon hedefinde, ihracatta, uluslararası matematik ve diğer bilimsel yarışmalarda ulaşılması planlanan net, ölçülebilir hedefleri vardır. Bununla birlikte eğitimle ilgili hedeflerin tamamına yakını öğretim becerilerini ölçmektedir. Davranışla ilgili olanlar sadece birkaç istatistikten ibarettir. Politika belirleyiciler iyi insan yetiştirme ile ilgili ölçülebilir hedefler koymalıdır.
- Bu program ve hedefler öğretim programlarındaki gibi net, ayrıntılı, uygulanabilir ve zorunlu olmalıdır. Planlanan, denetlenebilir ve ölçülebilir öğrenci tutum ve davranışları süreç içinde belirli aralıklarla değerlendirilmelidir. Sonuçta da istenilen düzeyde olan çocuklara bir üst eğime geçişte sembolik de olsa bir kat sağlamalıdır. MEB okul performanslarıyla ilgi başarı ölçütünü öğretim başarıları kadar eğitim alanındaki başarıyı da dikkate alarak yapmalıdır. Bu mümkündür.
- Bu alanda anne babaların farkındalıkları artırılmalı ve yürütülen iyi insan yetiştirme programlarıyla ilgili bilgilendirilmeleri sağlanmalıdır. Özellikle davranış kazandırma konusunda anne- babadan bağımsız başarı göstermek mümkün değildir.
- Özellikle milli ve dini değerlerimizin çocuklarımızın düşünce dünyalarına, değer paradigmalarına kalıcı olarak işlenmesi sağlanmalıdır. Bu hedefin bütün politik ve ideolojik tutumların üzerinde olduğu özellikle anne babalara anlatılmalıdır. Aksi halde akademik kapasitesi yüksek çocuklarımızın önemli bir kısmını, başkalarını kalkındırmak için akademik olarak yetiştirmeye devam ederiz.
- Bu alanda gelinen süreçte sürdürülen çabalar elbette çok değerlidir. Ancak yeterli olmadığı da açıktır. Sadece eğitim kurumları değil, her kurum kendi bünyesindeki insan kaynağına iyi insan yetiştirmenin önemiyle ilgili farkındalığı artıracak çalışmalar yapmalıdır.
- Okullarda yapılan çalışmalarda kazandırılmak, pekiştirilmek istenilen kavaramla, davranışla ilgili eğitim kurumunun bütün paydaşlarının katılımıyla hissedilir bir iklim oluşturulmalıdır. Çocuklar bu iklimin ürettiği havayla düşünce dünyalarını doldurmalıdır.
Her çocuğun istenilen alanda akademik başarı göstermesi kapasite, istihdam, yetenek, sahip olduğu imkân gibi çeşitli nedenlerle mümkün değildir. Ancak her çocuğu “iyi insan” olarak yetiştirmenin önünde hiçbir engel yoktur. Bu mutlak potansiyel, muhtemel akademik başarı çabasına kurban edilmemelidir. Çünkü Dünya’da istihdam sorunu olmayan ve herkesin ihtiyacı olan tek insan; iyilik, doğruluk, adalet, merhamet gibi donanımlara sahip olan “iyi insan”dır.
Devletin, anne babanın, öğretmenin önceliği iyi insan yetiştirmektir.
Program ikramın sunulmasıyla sona erdi.