Doyurarak Doymak (Altınköyde Kahvaltı)
Müslümanların müstesnâ meziyetlerinden biri de; mutlu ederek mutlu olmak, sevindirerek sevinmek ve doyurarak doymaktır. Darda kalana dost, yolda kalana yoldaş ve aç kalana arkadaş olmaktır.
Yaratılanı Yaradan’dan ötürü sevmeyi ilke edinen müslümanlar, başkalarına bakışlarını, yaklaşımlarını, davranışlarını, bu duygu ve düşünceyle dizayn etmeyi düstûr edinirler. Sevinç ve üzüntülerini paylaşmayı prensip edinirler. Sevinirlerse sevinmeyi, üzülürlerse üzülmeyi, acıkırlarsa acıkmayı, doyarlarsa doymayı, gülerlerse gülmeyi, ağlarlarsa ağlamayı hissederler. Hâsılı hayatta herkes için huzur, mutluluk ve afiyet dilerler. Kendilerine istediklerini başkalarına da ister, kendilerine istemediklerini başkalarına da istemezler.
Bu gerçeği göz önünde bulunduran YOYAV, Hakk’ın rızası doğrultusunda, halka hizmet yolunda yürüte geldiği hayrî, sosyal ve kültürel hizmetleri geliştirerek gerçekleştirmenin gayreti içindedir.
Bu cümleden olarak zaman zaman dost ve kardeşleriyle birlikte geziler tertiplemekte, toplu yemekler ve kahvaltı programları gerçekleştirmektedir. Dostluk duygularının derinleşmesinde ve kardeşlik bağlarının pekişmesinde etken olan bu sosyal etkinliklerden biri de, 30 Kasım 2022 Çarşamba günü Ankara Altınköy Açık Hava Müzesi’ndeki Döngeller Konağı’nda verdiği kahvaltı ve akabinde Hüseyin Gazi Türbesi’ne yaptığı ziyaret idi.
Bazı üyeleri, öğrencileri ve dostlarıyla birlikte gerçekleştirilen bu programda, sonbaharın son gününde sıcak bir ortamda neşeli ve mutlu bir sofra birlikteliğini yaşattı. Böylesine güzel ve güzîde bir mekânda kahvaltıya katılan kardeşleriyle birlikte olmanın sevinç ve saadeti içinde olan YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş, duygu ve düşüncelerini dile getirdiği konuşmasında şunları söyledi:
“Sevgili kardeşlerim!
Bizleri bazen derslerde, bazen konferanslarda, bazen gezilerde, bazen yemeklerde, bazen de kahvaltılarda buluşturan yüce Rabbimize hamd-ü senâlar ediyor, birlikteliklerimizle bilgilenmemize, ilgilenmemize ve sahip olduğumuz imkânları rızası doğrultusunda dar gelirli kardeşlerimizin ihtiyaçlarının giderilmesi yolunda sergileyerek kardeşçe kaynaşmamıza, dostça dayanışmamıza ve hakça paylaşmamıza vesîle kılmasını niyaz ediyorum.
Malumunuz olduğu üzere 1 Ekim 2022 Cumartesi günü başlattığımız 35. Hizmet Sezonumuzun açılış töreninde yaptığım konuşmada, birlikteliğin önemi üzerinde durmuş, ilişkilerin iyileşmesinde, dostlukların derinleşmesinde ve kardeşlik bağlarının pekişmesinde ifade ettiği önemi arz etmiştim.
İlimde, ibâdette, hizmette, işlerde ve insanî ilişkilerde yekdiğerinin yanında, yakınında ve yardımında olmayı ilke edinen YOYAV, birlikte bereket, kuvvet ve hareket olduğuna inanmaktadır. Bilhassa bilgi, hizmet ve sofra birlikteliğinde pek çok fayda mülahaza etmektedir. Bilgi birlikteliğinde hikmet, hizmet birlikteliğinde hareket, sofra birlikteliğinde bereket ve bu üç birliktelikten bilgelik doğacağını düşünmektedir.
Bugün bu güzîde mekânda böyle nefis bir kahvaltı programında sizlerle bir araya gelmenin bahtiyarlığı içinde sofra birlikteliğinin bereketiyle katılımcılara kazandırdığı gayret hakkında düşüncelerimi siz sevgili kardeşlerimle paylaşmak istiyorum:
İnsanın ruhen, bedenen ve dinen huzurlu bir hayat yaşaması için karnının, kafasının ve kalbinin tok olması lazımdır. Biz bu toklukları üç ‘k’ formülü ile ifade ediyoruz. Karın, kafa ve kalp. Karın; helal ve temiz gıda ile, kafa; ilim ve irfan ile, kalp de; ilgi ve iman ile doymalıdır. Bireyler bu üç doyuma ererlerse mutlu olurlar. Bu doyumlar birliktelikle temin edilirse, sağlanacak huzur, mutluluk ve bereket daha da artacaktır.
Sofra birlikteliğinde tokluğun yanında bereket de olacaktır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadîs-i şerîfinde: “Yemek üstünde çoğalan eller, bereket alâmetidir.” buyurmuştur. Diğer bir hadîs-i şerîfinde ise: “İnsan üç şeyden hesaba çekilmez: Sahurda yediklerinden, iftarda yediklerinden ve kardeşleriyle birlikte yediklerinden.” buyurmuştur. Başka bir hadîs-i şerîfinde de: “Amellerin en hayırlısı müminleri sevindirmek, borcunu ödemek ve ona yemek yedirmektir.” buyurmuştur.
Beyhakî’nin rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfte Allah Resûlü (s.a.v.) Cebrail (a.s.)’e şöyle sormuştur: “Ey Cebrail! Allah neden İbrahim (a.s.)’i dost (halil) edindi? diye sormuş, Cebrail (a.s.): ‘Ey Muhammed! Yemek yedirmesinden dolayıdır.’ cevabını vermiştir.”
Aç doyurmak, insanın insana yapacağı en hayatî yardımdır. Çünkü aç kalmak, ölümle karşı karşıya kalmak, doymak da o tehlikeyi savmaya vesîle olur. Bunun içindir ki, Yunus Emre:
“Çalış, kazan, ye, yedir.
Bir gönül ele getir.
Yüz Kâbe’den yeğrektir.
Bir gönül ziyareti.” demiştir.
Ben de yıllar önce yazdığım “Yardımlaşma ve Dayanışma” başlıklı şiirimin ilk dörtlüğünde:
“Varlıklı varından bolca vermeli.
Yoksula yardımla kanat germeli.
Aç doyurmak için sofra sermeli.
Halka hakça verip, Hakka ermeli.” demiştim.
Açlığı, yoksulluğun uç noktası ve zirvesi kabul ederek Hakk’ı duyurmayı ve halkı doyurmayı hedefleyen Vakfımız YOYAV da, darda kalana dost, yolda kalana yoldaş ve aç kalana arkadaş olmayı ilke edinmiştir. Bunun için de “dilendirenlerden değil dinlendirenlerden, yoksuldan doyanlardan değil yoksul doyuranlardan olmalı” demiştim. Bunu derken de, sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’in yemek yedirmek ve aç doyurmakla ilgili hadîs-i şerîflerinden esinlenmiştim. Bu cümleden olarak aşağıda mealleri arz edilen hadîs-i şerîflerdeki tavsiye ve telkinleri sürekli göz önünde bulundurmuştum:
“Her kim, bir din kardeşini doyasıya yedirip içirirse, Allah da o kimseyi cehennem ateşinden yedi hendek mesafesi uzaklığında (onu) uzaklaştırır ki, her bir hendek arasındaki uzaklık beş yüz senelik mesafedir.”
“Allah’ın affı mağfiretine sebep olan hususlardan bir tanesi de, Müslüman kardeşini sevindirmendir. Aç iken onu doyurman, üzüldüğünde de üzüntüsünü gidermendir. (Bu davranış onu sevindirmiş olur.)”
“Herhangi bir Müslüman, aç olan herhangi bir müslümana (yemek) yedirirse, Allah ona cennet meyvelerinden yedirir ve herhangi bir Müslüman, susayan bir müslümana su içirirse, Allah Teâlâ ona rahik-i mahtum (sarhoşluk vermeyen mühürlü halis içki) dan içirir.”
“Kim Allah rızasını isteyerek aç bir kimseye (yemek) yedirirse, ona cennet vacip olur. Kim de aç bir kimseye yemeği men eder (vermez)se, Allah ona kıyamet günü lütfunu men eder ve ona cehennemde azap eder.”
“Kim kardeşine tatlı bir lokma yedirirse, Allah ondan kıyamet günü mevkıfin (duruş yerinin) acısını giderir.”
“Kim bir yetimi yiyecek ve içeceğine çağırırsa, Allah ona cenneti vacip kılar.”
“Rahmân’a ibâdet edin, yemek yedirin ve selâmı yayın (selâmlaşın), selametle cennete girin.”
“Selâmı yayın, yemek yedirin ve gece insanlar uykuda iken namaz kılın, selametle cennete girin.”
Bu hadîs-i şerîften anlaşılacağı üzere namaz kılmak iâdetin, selam vermek muhabbetin, yemek yedirmek de uhuvvetin (kardeşliğin) ilk adımıdır. Bu adımları atanlar, inşallah cennete adım atmış olurlar.
Hz. İbrahim (a.s.) yemek yemek istediği zaman bir iki mil (1 mil 1609 metre) yürür ve kendisiyle birlikte yemek yiyecek birini ararmış. Zira birlikte yemek yemek insanların yekdiğerine karşı kardeşlik duygularını geliştirir ve aralarında sevgi bağlarını pekiştirirmiş. Süfyân-ı Sevrî: “Aynı sofrada yemek yiyenler, aynı memeden emenler gibi kardeş olurlar.” demiştir.
Hz. Ali (r.a.) bir gün ağlamış, niçin ağladığını soranlara: ‘Bana bir haftadan beri misafir gelmedi. Allah Teâlâ’nın beni aşağılamış olmasından endişe ediyorum.’ demiştir. Bir kimse, yemeğini bir başkasıyla paylaşırsa aç kalacağından korkmasın. Bölüşmenin bereket vesîlesi olacağını bilsin ve paylaşmayı prensip edinsin.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’in: “Bir kişinin yemeği iki kişiye yeter. İki kişinin yemeği de dört kişiye yeter. Dört kişinin yemeği ise sekiz kişiye yeter.” mealindeki hadîs-i şerîfini kulağına küpe etsin ve paylaşmadan geri durmasın.
İnsanlara ikram edecek bir imkâna sahip olmayan da, öyle bir imkâna sahip olsaydım da, Allah’ın aç kullarını doyursaydım diye temenni etsin. Böyle bir arzu ve istek içinde olmanın, o işi yapmış gibi kendisine ecir ve sevap kazandıracağını bilsin.
İsrailoğullarından bir âbid (ibâdet eden), onların yaşadıkları açlık günlerinde bir kum yığınının yanından geçerken, içinden “bu kum yığını un olsaydı da aç kalan israiloğullarını onunla doyursaydım” diye temennide bulunmuş. Bunun üzerine Allah Teâlâ, israiloğullarının o zamandaki peygamberine vahy ederek, falan kişiye söyle, ‘Allah Teâlâ senin içinden geçen o samîmî niyetinden dolayı, o tepedeki kum kadar unla aç insanları doyurmuş gibi sana ecir ve sevap ihsan etti diye müjdele’ buyurmuştur.
Hz. Peygamber (s.a.v.) de bir hadîs-i şerîfinde: “Müminin niyeti amelinden hayırlıdır.” buyurmuştur.
Aç insanları doyurmanın ecir ve sevabı bu kadar büyük olduğu gibi, muhtaç insanların ihtiyaçlarını gidermeye çalışmanın ve katkıda bulunmanın da o kadar ecir ve sevabı vardır. Bu kadar bol ecir ve sevabı alan bahtiyarlardan olmanız temennisiyle sözlerimi noktalarken, sizleri, konuyla ilgili duygu ve düşüncelerimi özetleyen aşağıdaki vecizemle selamlıyor, benzeri birlikteliğimizin devamı dileğiyle saygılar sunuyorum.
‘Aç koyma, aş ver.
Boş verme, bol ver.
Hor görme, hoş gör.
Ağlatma, güldür.’”
Kahvaltıdan Görüntüler
YOYAV Gezi grubundan bazıları köy kahvesinde.
Grup, Altınköy Açık Hava Müzesi'ni gezerken.
Grup , Müze içerisindeki mescidde öğle namazında.
Hüseyin Gazi Türbesini ziyaretten görüntüler.Grup, türbe önünde.
Grup, Hüseyin Gazi'nin kabri başında dua ederken.
Grup, Hüseyin Gazi Cemevi'nde.