Erzurumlu İbrahim Hakkı
Hz. Peygamber (s.a.v.)’in ilimle ilgili hadîs-i şerîflerinden birinde beyan buyurulduğu üzere: “İlmin rütbesi, rütbelerin en yücesidir.” diğer bir hadîs-i şerîfinde de ifade edildiği gibi: “Âlimler, peygamberlerin vârisleridirler.”
Bunlar ve benzeri hadîs-i şerîfleri göz önünde bulunduran YOYAV, 1 Ekim 2019’da başlayıp 30 Haziran 2020’de sona erecek olan 32. Hizmet sezonunun ana temasını ‘İlme İlgi ve Âlime Sevgi’ olarak belirlemişti. Dolayısıyla 5 Şubat 2020 Çarşamba günü düzenlediği 34. Kur’ânî Birliktelik ve Dua Günü programında Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerini vefatının 239. Yıldönümüne yedi gün kala rahmet ve mağfiret niyazıyla andı. Böylece okunan 47 hatm-i şerîf, 1085 Yasîn-i şerîf, 12 bin 150 İhlâs-ı şerîf, 37 bin 800 Fatihâ-i şerîfe, 845 Mülk-ü şerîf, 890 Nebe-i şerîf, 787 Feth-i şerîf, 43 bin 600 Ayet’el Kürsî, 117 Cuma, 868 bin salavat-ı şerîfe, 957 bin Kelime-i Tevhid, 45 bin Esma’ül Hüsnâ, 102 bin istiğfar ve 116 bin Besmele-i şerîfenin duasına geçmeden önce İbrahim Hakkı Hazretlerinin hayatı hakkında aşağıdaki özet açıklamayı yapan YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş, sohbetin sonundaki hatim duasına O’nu da dahil ederek sevabını ilim ve irfan ehli büyüklerimiz ve şehitlerimizle toplantıya katılanların ebediyete intikal eden yakınlarının ruhlarına bağışladı. Dr. Ateş yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Kıymetli konuklar, değerli dostlar, sevgili kardeşlerim!
Bugünkü programımızda sizlere yurdumuzun yetiştirdiği bilge ve bilginlerden 239 yıl önce ebediyete intikal eden merhum Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin hayatı ve eserleri hakkında özet bilgiler sunarak, O değerli büyüğümüzü sizlere tanıtmaya çalışacağım.
Malumunuz olduğu üzere dinimizin direktiflerinden biri de okuyup öğrenmek ve ilim sahibi olmaktır. İnanan insanlar, yerin ve göğün yaradılışı, tabiat olayları hakkında, kısacası varlığın her boyutu üzerinde düşünmeye davet edilmişlerdir. Peygamberlerin mesajının özü bilgidir. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in öğretisinin temelinde de ‘bilgi’ vardır. O (s.a.v.), kendisinin bir muallim olarak gönderildiğini belirtmiştir. “Ya bilen, ya öğrenen, ya dinleyen ya da ilmi seven ol, beşincisi olma, helâk olursun!” diyerek Müslümanlar için bilgiye dayalı bir hayat anlayışını tavsiye etmiştir.
Dinimiz, ilim öğrenme konusunda kadın ve erkeği ayırt etmeksizin ikisine de aynı sorumluluğu yüklemiştir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’in: “İlim öğrenmek kadın-erkek her Müslümana farzdır” sözleri de bu konuda bize yol göstermektedir.
Diğer bir hadîsinde de de Peygamberimiz (s.a.v.) ilim öğrenme ve onu başkalarına öğretme işinin, kişiye nasıl üstünlük kazandırdığını şöyle vurgulamaktadır: “Ancak iki kişiye gıpta edilir: Onlardan biri, Allah’ın kendisine mal verdiği ve hak yolunda o malı harcamasına imkân tanınan kişi, diğeri de Allah’ın kendisine hikmet verdiği ve onunla hüküm veren ve onu başkalarına öğreten kişidir.”
Memleketimizin yetiştirdiği ilim ve irfan ehli mutasavvıflardan biri de 239 yıl önce ebediyete intikal eden merhum İbrahim Hakkı Hazretleridir.
İslam medeniyetinin önemli isimlerinden olan İbrahim Hakkı 1703 yılında Erzurum’un Hasankale İlçesi’nde dünyaya gelmiştir. Küçük yaşlarda babası Osman Derviş’in yanına Tillo’ya (Aydınlar’a) gelerek İsmail Fakirullah’ın öğrencisi olmuştur. Yaşamının geriye kalanına burada devam etmiştir. 1780 yılında 77 yaşında iken Tillo’da vefat etmiştir.
Matematikçi, pedagog, coğrafya bilgini, tıp adamı ve şair olarak bilinen İbrahim Hakkı, daha çok astronomi alanındaki araştırmaları ve eserleri ile bilinmektedir. 21 Mart’ta doğan güneşin, hocası İsmail Fakirullah Hazretleri’nin başucuna doğmasını sağlayan ışık düzeneği ile ünlüdür.
İbrahim Hakkı Hazretleri bu düzeneği kurmak için ilçeye egemen bir tepe üzerinde halk arasında Kal’e-tül Üstad olarak bilinen yığma taşlardan oluşan bir duvar yaptırmıştır. Güneş ışınları bu duvarın ortasındaki pencereden süzülerek birkaç kilometre aşağıdaki Tillo üzerine düşmekte ve buradaki İsmail Fakirullah Hazretleri’nin bulunduğu türbenin başucuna ayna yansımalarının yardımıyla düşmektedir.
58 eseri arasında Ma’rifetnâme en bilinenidir. Astronomiden kriminolojiye, biyolojiden din bilimlerine, tıptan coğrafyaya bütün bilim dallarını içeren ansiklopedik bir çalışma olan Ma’rifetnâme’den başka Dîvan adlı eseri de çok ünlüdür.
Hocası İsmail Fakîrullâh Hazretleri’nin bulunduğu türbeye O’nun ayağının ucuna defnedilen İbrahim Hakkı Hazretleri’nin astronomi alanında kullandığı araç ve gereçler ile eserlerinin el yazması nüshaları İlçe’de özel bir müzede sergilenmektedir.
İbrahim Hakkı’nın ‘Yeni yılda doğan güneş hocamın baş ucunu aydınlatmazsa neyleyim o güneşi.’ diyerek yaptığı güneş düzeneği ilim ve fikir ehlince bilinmektedir.
Bu düzeneğin gerçekleştirildiği Üstat Kalesi, Tillo’ya hâkim bir tepede bulunur ve taşlar arasındaki pencereden güneş ışığının kuleye yansımasını sağlar. Kuzey yarım küreye güneşin dik olarak düştüğü 21 Mart ve 23 Eylül tarihlerinde burada güneş, aynalardan geçerek İsmail Fakîrullâh’ın türbesinin başucunu aydınlatır. 1960 yılında yapılan restorasyon çalışması sırasında bozulan ışık hâdisesi düzeneğinin işlerliği yapılan çalışmalar sonucunda tekrar kazandırılmıştır.
İbrahim Hakkı Hazretleri’nin önde gelen 15 eseri şunlardır:
1- Divân: 1754 yılında yazılmış ilk Türkçe eseridir. 17 Mart 1847’de İstanbul’da Mehmet Sait tarafından yanı matbaada basılmıştır. Bu eser, 230 sayfa olup ilk otuz sayfası dua, diğerleri sekiz kaside, bir aşkname ve bir naat ihtiva eder. Bu kitap oğlu İsmail Fehim için yazılmıştır.
2- Marifetnâme: 1756 yılında yazılmıştır. Aslı iki cilttir. Marifetname, Türkçe yazılmış olup, İbrahim Hakkı Hazretlerinin en büyük eseridir. Bu eser insanları aydınlatmak, yani nefsini tanımak gayesiyle kaleme alınmıştır. Ansiklopedik bir eserdir. Bu eser, 1835, 1839 ve 1863 yıllarında Mısır'da; 1845 yılında Kazan'da; 1867, 1877, 1892, 1912, 1914, 1961, 1972, 1974 ve 1981 yıllarında İstanbul'da; 1964 yılında Ankara'da çeşitli baskıları yapılmıştır. İbrahim Hakkı hazretlerinin en meşhur eseridir. Arapça, Farsça ve Fransızcaya da çevrilmiştir.
3-İrfaniye: 1760 yılında Türkçe, Arapça ve Farsça olarak üç dilde yazılmış olup 495 sayfadır. Birinci bölüm 220 sayfaya kadar Arapça, ikinci bölüm 410. sayfaya kadar Farsça, geriye kalan bölüm ise Türkçedir. Bu eserde bazı hadis ve ayetlerle büyük mutasavvıfların yazıları ve sözleri toplanmıştır.
4-İnsâniye: 1762-63'de yazılmış olan bu eser de üç dilde kaleme alınmıştır. Allah'ın birliğine ait şiirler 722 sayfayı kaplar. Baştan on iki sayfa Arapçadır. 570. sayfaya kadar Farsça, son bölüm ise Türkçedir.
5- Mecmuatu'l-Maani: El yazma nüshası A. Şener'de bulunan bu eser 1764 yılında yazılmıştır.
6- Tuhfet'ul-Kirâm: "Büyüklerin hediyesi" manasında olan bu eser, Arapça, Farsça olarak iki dilde, Mecmuatu'l-Maani'den seçilerek 1766 yılında yazılmıştır.
7- Nuhbetü'l-Kelâm: "Sözlerin seçilmesi" manasına gelen bu eserde Mecmuatu'l- Maani'den ve Marifetname'den seçilmek suretiyle Arapça, Farsça ve Türkçe olarak 1768 yılında yazılmıştır.
8- Meşankü'l-Yûh: "Güneşin doğulan" anlamına gelen bu eser Arapça, Farsça ve Türkçe olarak 1771 yılında yazılmıştır.
9- Sefinetü'n-Nûh min Vâridâti'l-Fütûh: Mecmuatu'l-Maani'den alınmış olup 1773 yılında yazılmıştır.
10- Kenzu'l-Fütûh: 1774 yılında yazılan bu eser ahlakî ve tasavvufî 1020 beyti ihtiva eder. Bunlardan sekseni Arapça, geriye kalanı Türkçedir.
11- Definetü'r-Rûh: 1775 yılında yazılan bu eser, Mecmuatu'l-Maani'den alınmış olup Arapça, Farsça ve Türkçe olarak kaleme alınmıştır.
12- Rûhü'ş-Şürûh: 1776 yılında Türkçe olarak yazılmıştır.
13- İlfetü'l-Enam: Marifetname'den derlenmiş olan bu eser Arapça olarak 1776 yılında yazılmıştır.
14- Urvetu'l-İslâm: 1777 yılında Türkçe ve Arapça olarak kaleme alınan bu eser de Marifetname'den çıkarılmış olup ilahiyata ait on beş bölümden ibarettir.
15- Heyet'ül-İslâm: Marifetname'den çıkarılmış olan bu eser, 1777 yılında Arapça olarak yazılmıştır.
Her sözünde bir hikmet ve her şiirinde bir lezzet olan merhum İbrahim Hakkı Hazretlerinin yüzlerce şiirinden biri olup, bir çok kişi tarafından ilahi olarak yorumlanan Tefvîznâme şiirini sizlerle paylaşarak sözlerimi noktalarken, eserlerini okuyup fikirlerinden faydalanmanız, büyüklerine beslediği sevgi ve saygıyı örnek almanız temennisiyle hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.
Hak şerleri hayr eyler
Zan etme ki gayr eyler
Ârif ânı seyr eyler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Sen Hakka tevekkül kıl
Tefvîz it ve râhat bul
Sabr eyle ve râzı ol
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Kalbin Âna berk eyle
Tedbîrini terk eyle
Takdîrini derk eyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Hallâk-ı Rahîm Oldur
Rezzâk-ı Kerîm Oldur
Fa’âl-i Hakîm Oldur
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Bil kâdî-i hâcâtı
Kıl Âna münâcâtı
Terk eyle murâdâtı
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Bir işi murâd etme
Olduysa inâd etme
Haktandır o red etme
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Hakkîn olıcak işler
Boşdur gam u teşvişler
Ol hikmetini işler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Hep işleri fâikdır
Birbirine lâyıkdır
Neylerse muvâfıkdır
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Dilden gamı dûr eyle
Rabbinle huzûr eyle
Tefvîz-i ümûr eyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Sen adli zulüm sanma
Teslim ol oda yanma
Sabr et sakın usanma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Deme şu niçin şöyle
Yerincedir ol öyle
Bak sonuna sabr eyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Hiç kimseye hor bakma
İncitme gönül yıkma
Sen nefsine yan çıkma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Mü’min işi reng olmaz
Âkıl huyu ceng olmaz
Ârif dili teng olmaz
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Hoş sabr-ı cemîlimdir
Takdîr-i kefîlimdir
Allah kim vekîlimdir
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Her dilde Ânın adı
Her canda Ânın yâdı
Her kuladır imdâdı
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Nâçâr kalıcak yerde
Nâgâh açar ol perde
Dermân eder ol derde
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Her kuluna her ânda
Geh kahr u geh ihsânda
Her ânda O bir şânda
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Geh mu’tî u geh mânî’
Geh dârr u gehî nâfî’
Geh hâfid u geh râfî’
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Geh bay ider geh miskin
Geh hurrem ü geh ğamgîn
Geh şûh u gehî sengîn
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler...
Geh ‘abdin ider ârif
Geh eymen u geh hâif
Her kalbi odır sârif
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Geh kalbini boş eyler
Geh hulkını hoş eyler
Geh ‘ışkına dûş eyler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Az ye az uyu az iç
Ten mezbelesinden geç
Dil gülşenine gel göç
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Bu nâs ile yorulma
Nefsinle dahî kalma
Kalbinden ırağ olma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Geçmişle geri kalma
Müstakbele hem dalma
Hâl ile dahî olma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Her dem Ânı zikr eyle
Zeyrekliği koy şöyle
Hayrân-ı Hak ol söyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Gel hayrete dal bir yol
Kendin unut Ânı bul
Koy gafleti hâzır ol
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Her sözde nasîhat var
Her nesnede zînet var
Her işte ganîmet var
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Hep remz ü işârettir
Hep ğamz ü beşâretdir
Hep ayn-ı inâyetdir
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Her söyleyeni dinle
Ol söyleteni anla
Hoş eyle kabul canla
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Bil elsine-i halkı
Aklâm-ı Hak ey Hakkî
Öğren edeb ü hulkı
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Vallâhi güzel etmiş,
Billâhi güzel etmiş,
Tallâhi güzel etmiş,
Allah görelim netmiş,
Netmişse güzel etmiş.
DUADAN GÖRÜNTÜLER
İKRAMDAN GÖRÜNTÜLER