Hizmete Devam
33 yıldır yürüte geldiği faaliyet ve hizmetlerini planlı ve programlı bir şekilde sürdüren YOYAV, 1 Ekim-30 Haziran tarihleri arasındaki 9 aylık süreleri hizmet sezonu olarak belirlemekte ve bu sezonları 1 Ekim’de başlatıp, 30 Haziran’da noktalamaktadır. Temmuz-Ağustos ve Eylül aylarından oluşan 3 aylık zaman zarfında da rutin çalışmaların dışında herhangi bir plan ve program yapmayıp, üyeleriyle çalışanlarının dinlenip gelecek sezona hazırlanmaları için vakit ayırmaktadır.
Ancak 2020 yılında alınan kısıtlama kararları nedeniyle 33. Hizmet sezonunun başlatılması için 1 Ekim 2020 tarihinde bir toplantı tertiplenemedi.
Bu yıl, 1 Ekim 2021 Cuma günü saat 14.30’da 34. Hizmet sezonunun başlatılması için aşı dozlarını tamamlamış olanların maske, mesafe ve hijyen kurallarına uygun olarak katıldıkları bir toplantı düzenlendi.
Mısırlı merhum Abdu’l Bâsıt Muhammed Abdü’s Sâmed’in tilâvet ettiği Duhâ ve İnşirah Sureleri’nin kıraeti huşû içinde dinlenerek başlayan bu toplantıda değerli düşünceler dile getirilmiştir.
Az sayıda davetlinin katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda ilk konuşmayı yapan YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş, katılımcılara takdir ve teşekkürlerini ileterek başladığı konuşmasında şu cümlelere yer verdi:
“Kıymetli konuklar, değerli dostlar, Vakfımızın muhterem mensupları, sevgili kardeşlerim!
34. Hizmet sezonumuzun başlatılması vesîlesiyle tertiplediğimiz toplantıya teşrif ederek bizimle birlikte olma incelik ve yüceliğini gösteren güzîde heyetinizi gönülden ve samîmî duygularımızla selamlıyor, şerefli varlığınızla toplantımızı taçlandırmanızın haz ve huzuru içinde hepinize hürmet ve muhabbetlerimizi arz ederek hoş geldiniz diyorum.
34 yıl gibi uzunca bir süredir yürüte geldiğimiz bu hizmet hareketine kıymetli katkı ve katılımınızla, gösterdiğiniz ilgi ve ihtimamdan dolayı şükranlarımızı sunuyor ve rıza-i ilahî ile ödüllendirilmenizi diliyorum.
Birlik, beraberlik, dirlik, duyarlılık, huzur, mutluluk, bolluk, bereket, barış ve bahtiyarlık içinde yurdumuzun yücelmesini ve insanımızın ilerlemesini niyaz ediyorum.
Yıllardır geliştirerek gerçekleştirdiğimiz ve bugün 34.sünün açılış töreninde bir araya geldiğimiz hizmet sezonlarımızın açılış törenleriyle, etkinliklerine katılan devlet büyüklerimizle dost ve kardeş kuruluşların başkan ve temsilcilerinden ebediyete intikal edenlere rahmet ve mağfiret, hayatta olanlara da sağlık ve saadet diliyorum.
Günümüzün dünümüzden, yarınımızın günümüzden daha güzel olması ve her anımızın Yaradan’ın rızasına yönelik hayırlı iş ve yararlı uğraşlarla dolması temennisiyle sözlerime başlarken hayat boyu Hakk’ın himâyesinde, hidâyetinde ve inâyetinde olmamızı niyaz ediyorum.
YOYAV’lıların yıllık ajandalarında 1 Ekim tarihinin müstesnâ ve mutenâ bir yeri vardır. Zira bu tarih, her yıl dinlenme dönemlerinin sona erip, 9 ay devam eden hizmet sezonlarının başladığı önemli bir tarihtir. Dost ve kardeşleriyle bir araya gelip sevinç ve saadetlerini paylaştıkları bu sezonları, besmeleyle başlatıp, hamdeleyle noktalamakta ve hedefledikleri hizmetleri, belirledikleri plan ve programlar çerçevesinde İstiklâl Marşı’nı müteakip Kur’ân-ı Kerîm tilâvetiyle başlattık. Allah Teâlâ bizleri Kur’ân’dan, Kur’ân’ı da bizlerden ırak eylemesin. O’nu elimizden, dilimizden, beynimizden, belleğimizden ve hayatımızdan eksik eylemesin. Son nefesimizde iman ve Kur’ân ile çene kapamamızı nasip eylesin. Kur’ân-ı Kerîm’i kabrimizde karîn ve huzur-u Hak’ta şefaatçi eylesin.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışı ile Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nın başladığı güne denk gelmesi de güzel bir tevafuk eseridir.
Üç önemli işin başlatıldığı böyle önemli bir günde, düzenlediğimiz törene teşrif ederek gücümüze güç katan, davamıza destek veren ve gayretimizi kamçılayan güzîde heyetinizin yürütülen hizmetlerin tümünden sağlanacak ecir ve sevaptan pay alacağınızı ifade etmek isterim.
Malumunuz olduğu üzere Peygamberimiz (s.a.v.), her fırsatta anne babaya, komşulara, bütün insanlara, hayvanlara ve bitkilere kısacası bütün mahlûkata iyi davranmayı tavsiye etmiş, Allah Teâlâ’nın müminlere her işte iyiliği emrettiğini bildirmiştir. Kötü olan her şeyden ashâbını sakındırırken, Allah Teâlâ nezdinde ‘iyi ve hayırlı’ olan her şeye karşı onları teşvik etmiştir. Bu terbiyeyle yetişen ashâb da bu konuda oldukça titiz davranmış, emr-i bi’l-ma’rûf ve nehy-i ani’l-münker ilkesini hayatlarına en güzel şekilde tatbik etmeye gayret etmişlerdir. Müminlerin bu bilinçle yaşamalarını isteyen Allah Resûlü (s.a.v.): “…İyiliği emredip (teşvik edip) kötülükten sakındırmayan bizden değildir.” buyurmuş, boş vakitlerinde yol kenarlarında oturup sohbet edenlere dahi buralarda oturdukları müddetçe iyiliği tavsiye edip, kötülükten uzaklaştırma görevini yerine getirmelerini öğütlemiştir. Müminin bu görevi yerine getirmesi ona sadaka sevabı kazandırır. İyiliğe çağırdığı kimsenin bu çağrıya kulak vermesi hâlinde ise mükâfatı daha da artar. Zira Peygamberimiz (s.a.v.)’in ifadesiyle, “Hayra vesîle olan kişi onu yapmış gibidir.”
Mensuplarına böylesi güzellikleri tavsiye ve telkin eden dinimiz, dayanışmayı emretmiş, medeniyetimiz de yardımlaşmayı öngörmüştür. Bununla sadece kendi mensuplarının değil, bütün insanlığın, hattâ Allah’ın yarattığı her şeyin faydalanmasını amaçlamıştır.
Bu durumun kurumsallaşmış hâli olan vakıflar da, yüzyıllar boyunca nesiller arasında köprü vazîfesi görmüş ve günümüz dünyasında İslam medeniyetinin kalıcı mühürleri olmuşlardır. Müslüman olsun veya olmasın tüm insanların ihtiyaçları vakıflarca giderilmiş, açlar doymuş, evsizler başlarını sokacak bir yer bulmuş, hayvanlar için bile hizmetler yapılmıştır.
Hakk’ın rızası doğrultusunda halka hizmeti hedefleyen bu vakıflardan biri de, kurulduğu günden bu yana devletimizin yanında, milletimizin emrinde ve yoksulumuzun yardımında olan YOYAV’dır. Bugün 34. hizmet sezonunun başlatılması vesîlesiyle bir kere daha çatısı altında bir araya geldiğimiz bu Vakıf, yurdumuzun yücelmesi ve insanımızın ilerlemesi için çaba ve çalışmalarını geliştirerek gerçekleştirmenin gayreti içinde olan bir şefkat ve merhamet müessesesidir. Malumunuz olduğu üzere merhamet, gönül serveti ve insanlık sermayesidir. Ana kucağı gibidir merhamet, tüm ahlakî ve insanî güzellikleri kuşatır. Merhamet sevmektir, yardımlaşmaktır, dayanışmaktır, paylaşmaktır, affetmektir, hoş görmektir. Ehl-i irfanın; ‘Eşyayı dahi incitme!’ prensibini varlıkla ilişkimizin merkezine koyabilmektir merhamet. Merhamet dokunduğu yere; toprağa, çiçeğe, hayvana ve şüphesiz insana hayat verir. Girdiği yeri cennete çevirir. O, tüm varlığa ama en çok da insana yakışır.
Önce kendimizden başlamalıyız merhamet göstermeye. Gönlümüzü nefsanî duygu ve şeytanî vesveselerin işgalinden kurtarmalı, hasedi, kini, nefreti hayatımızdan çıkarmalıyız.
Çocuklarımıza vurup düşürmenin değil, tutup kaldırmanın, ‘bana ne’ duyarsızlığı yerine ‘bana düşen ne?’ hassasiyetini göstermenin, çok güçlü, çok başarılı olmayı aşılamak yerine, çok merhametli olmayı öğretebilmenin gayretinde olmalıyız. Erdemin ve başarının rekabet ve bencillikte değil, merhamet ve iyilikte gizli olduğunu bilmeli yavrularımız. Unutmayalım ki, biz yerdekilere merhamet edersek, göktekiler de bize merhamet eder.
Aç ve açıkta olanlara merhamet gösterip, nâil oldukları nimetleri onlarla paylaşan duyarlı ve dirâyetli insanlar da bolluk ve bereket içinde olurlar. Ebu Hüreyre (r.a.)’nin aktardığı aşağıdaki olay bu hususta konumuza ışık tutmaktadır. O merhum şöyle demiştir:
“Bir defasında açlıktan neredeyse karnım sırtıma yapışacaktı. Birisi beni evine götürsün de bir şeyler yedirsin diye, ashâb-ı kiramın gelip geçtiği yol üzerine oturdum. Önce Hz. Ebû Bekir (r.a.) geldi. O’na Kur’ân-ı Kerîm’den bir âyet-i kerîmeyi sordum. Maksadım beni evine götürüp, bir şeyler yedirmesiydi. Sonra Hz. Ömer (r.a.) oradan geçiyordu. O’na da bir âyet-i kerîmeyi sordum. İkisi de beni götürmediler. Sonra Resûlullah (s.a.v.) geldi, bana bakıp yüzümden aç olduğumu anladı.
“Ey Ebâ Hüreyre! Benimle birlikte gel!” buyurdu.
Ben Resûlullah (s.a.v.)’ı takip ettim. Mübârek eşlerinden birinin evine gittik.
“Yanınızda hiç yiyecek bir şey var mıdır?” diye sordu.
“Evet, falan kimse sizin için biraz süt hediye göndermiş.” dediler. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) bana:
“Ey Ebâ Hüreyre! Git, Ashâbı Suffe’yi çağır!” buyurdu.
Ashâb-ı suffe, malı, çoluk çocuğu olmayan sahâbilerdi. Mescidde kalırlar ve ashâb-ı kiram onlara bakardı. Resûlullah (s.a.v.)’e hediye gelince, ondan hem kendisi yer, hem de ashâb-ı suffe’ye verirdi. Sadaka gelince kendisi yemez, ashâb-ı suffe’ye verirdi. Ben kendi kendime:
‘O sütten önce biraz içseydim, sonra ashâb-ı suffe’yi çağırsaydım. Çünkü onlar gelirse, bana bir kâse sütten ne kalacak?’ diye düşündüm. Sonra ashâb-ı suffe’yi çağırdım. Hepsi gelip, oturdular. Resûlullah (s.a.v.) bana;
“Ey Ebâ Hüreyre! Süt kâsesini al bana ver!” buyurdu. Sonra tekrar bana geri verdi.
“Bunu herkese ver, hepsi içsinler!” buyurdu. Ashâb-ı Suffe’nin hepsi tek tek o kâseden süt içtiler. Ben ve Resûlullah (s.a.v.) henüz içmemiştik. Resûlullah efendimiz süt kâsesini elimden mübârek eline alıp, yine bana geri verdi ve; “İç!” buyurdu. Sütten bir miktar içtim. “Yine iç!” buyurdu, içtim. “Bir daha iç!” buyurdu, tekrar içtim. Dördüncü defa “İç!” buyurdu.
“Yâ Resûlallah! Artık içmeye hiç mecâlim kalmadı, iyice doydum.” dedim. Elimden süt kâsesini mübârek elleri ile alıp, kalan sütü de kendileri içtiler.”
Bir başka hadîs-i şerîfinde: “Bir kavme (bir şey) içiren, onların sonuncusudur.” buyuran sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’in bu sünnetini uygulasak, yaşadığımız yer ve yörede aç ve muhtaç biri kalır mı?
Sahip olduğumuz imkânları, onlardan yoksun olanlarla paylaşmanın erdeminin yansıtıldığı bu örnek davranışı devamlı göz önünde bulundurup, başkalarını kendilerine tercih eden müstesnâ kişilerden olmamız, samîmî temennilerimiz arasındadır.
Unutmayalım ki hepimiz yardıma muhtaç, merhamete hasret, insanla aynı gök kubbeyi paylaşıyor, aynı havayı soluyoruz. Fakat görmüyor, duymuyor, hissetmiyoruz onları. Belki de gerçeğin aksine görmüş, duymuş, hissetmiş gibi davranıyoruz aynı havayı solumuyormuşçasına. Düşüncelerimizden, duygularımızdan, evimizden uzaklara koyuyoruz onları çoğu zaman…
Bazen ekranlarda birkaç dakikalık haber ya da bir gazetede birkaç satır olup çıkıyorlar karşımıza, ağzımızdan bir iki “vah, tüh, zavallı” kelimeleri dökülüyor, belki yarım ağız dua edip, Mevla yardımcıları olsun diyoruz. Sorumluluğumuzu Allah Teâlâ’ya havale etmenin huzuru ile devam ediyoruz hayata, kâbus görmüyoruz, hattâ uykularımız bile kaçmıyor…
Kimsesizlerin kimsesi Allah Teâlâ’dır kuşkusuz. Ama biz kendimize şunları da sormuyoruz: Kimsesizler bizim neyimiz? Mazluma ne kadar kardeşiz? Mazluma uzanmayan elimiz nedeniyle zulümden ne düşüyor bizim hissemize? Oysa Resûlullah (s.a.v.) şöyle ikaz ediyor bizleri: “Mazlumun bedduasından sakının. Çünkü onunla Allah (c.c.) arasında perde yoktur.”
Bu duygu ve düşüncelerle yıllardır çaba ve çalışmalarımızı sürdürmekte olan biz YOYAV’lılar, siz dostlarımızın destekleriyle faaliyet ve hizmetlerimizi arttırarak sürdürmenin gayret ve kararlılığı içindeyiz. Bunun için devamlı dile getirdiğimiz YOYAV’da ‘boş durmak yok, koşturmak var’ dediğimiz sloganımızı bugün bir kere daha ifade ediyor ve hükümetimizin dediği gibi ‘durmak yok, yola devam’ diyoruz.
Mevlâ mu’înimiz, melekler muhibbimiz ve dostlar destekçimiz olsun diliyor, hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyoruz.”
Dr. İbrahim Ateş’ten sonra kürsüye gelen Çırak Eğitim ve Öğretim Vakfı Başkanı İbrahim Karakoç, YOYAV’ın 34. Hizmet sezonunun açılışına katılmaktan duygu memnuniyeti ifade ederek kısaca şunları söyledi:
“YOYAV gibi ülke eğitimine önemli katkılarda bulunan Çırak Eğitim ve Öğretim Vakfı gibi birçok vakıf, değişik dallarda eğitim kursları düzenleyerek katılanların bir meslek sahibi olmalarını sağlamaktadır. Ancak bu kurslara katılım son derece düşük kalmakta, aileler çocuklarını meslek edinmelerini sağlayacak kurslar ve okullar yerine üniversiteye yönlendirmektedirler.
Meslek sahibi olan gençler iş bulmakta hiç zorluk çekmez iken üniversite bitiren birçok kişi iş bulamamaktan şikâyetçidirler. Aileleri çocuklarını bir meslek sahibi olmaları için mesleki eğitim veren kurumlara göndermeleri için teşvik etmeliyiz. Bu konuda elimizden gelen gayreti göstermeliyiz. Mesleki eğitim kurslarımızdan mezun olan çok sayıda kişinin kendi iş yerlerini kurduklarına ve yanlarında mühendis çalıştırdıklarına şahidiz.”
Karakoç’dan sonra kürsüye gelen Devlet, Çalışma ve Sosyal Güvenlik, Çevre bakanlıkları yapan, Çevre Eğitim Sağlık ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı (ÇESAV) Başkanı Dr. İmren Aykut da yaptığı konuşmada özet olarak şunları söyledi:
“Bugün hakikaten çok değerli dostum, çalışmalarını takdirlerle izlediğim Dr. İbrahim Ateş Beyin YOYAV Vakfının 34. hizmet sezonunun açılış törenindeyiz. Bu vakıf 33. hizmet yılını tamamladı. 33 yıldır bu vakıf, çok takdire şayan çalışmalar yaptı. Ben yakından izledim. Birçok faaliyetlerine de katılmaya çalıştım, katıldım. Çünkü Dr. İbrahim Ateş Beyin kendisine çok büyük bir saygım var. Bu kadar enerjisi yüksek insan sayısı çok azdır. Hiç bıkmadan, usanmadan, 33 yıldan beri bir katkı yapmaya çalışıyor topluma. Hem fakirlere hem de öğrencilere destek olmaya çalışıyor. Tabi bu kadar gayretli, bu kadar enerji dolu insan sayımız çok değil. Onun için onları gerçekten takdir duyguları ve saygılarla anıyorum ve bütün kalbimle de destekliyor ve kutluyorum.
YOYAV hakikaten çok saygıdeğer bir vakıf. Binlerce vakıf var ülkemizde. Maşallah çok fazla. Herkes bir vakıf kurmaya hevesleniyor, kuruyor, ama bunlardan uzun yıllar çalışabilen ve uzun yıllar yaşasa bile hizmet verebilen, fayda sağlayabileni bence çok az. Bunu söylemek mecburiyetindeyim. Çünkü bu iş fedakârlık ve çok büyük gayret istiyor. İnsanları harekete geçirmek istiyor, kaynak istiyor. Bir takım şeyleri temin edebiliyorsunuz, bu sefer kaynak temin edemiyorsunuz. Çeşitli insanlardan yardım talep etmek gerekiyor. Herkes yardım yapmaya hevesli olmayabiliyor. Veyahut da imkânları bu yardımları yapmaya yetmiyor. O bakımdan çok fedakârlık isteyen bir çalışma.
Değerli dostumuz, çok saygı duyduğum Başkan Dr. İbrahim Ateş Bey işte bu çabayı gösteren, bıkmadan, usanmadan tüm enerjisiyle insanlara ulaşmaya ve dokunmaya çalışan bir kişi olarak kendisini tanıyorum ve çok takdir ediyorum. Yakından da izliyorum. Elimden geldi kadar bazen ben de kendisiyle işbirliği yapıyorum. Zaten hepimiz birbirimizle işbirliği yapmamız ve bir dayanışma içinde olmamız lazım.
Bu düşüncelerle kendisini, bütün mesai arkadaşlarını ve bu vakfa yardım eden herkesi kutluyorum. Gayretlerinin daha da artmasını diliyorum. Dr. İbrahim Ateş Beyin bitmeyen enerjisiyle bu çalışmaları sürdüreceğine inanıyorum. Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.”
Törene Katılanlardan Görüntüler
Dr. İbrahim Ateş, son çıkan eserlerinden birer takım Dr. İmren Aykut ve İbrahim Karakoç'a takdim etti.
Sunucu Yasemin Aras
Tören Sonu İkramdan Görüntüler