Kur’ân, Kulu Rabbine Götürür
2 Mart 2016 tarihinde başlatıp her ayın ilk Çarşamba gününde olmak üzere ayda bir defa tertiplediğimiz ve 4 Mart 2020 tarihine kadar devam ettirdiğimiz ‘Kur’ânî Birliktelik ve Dua Günü’ programlarını 35 defa düzenlemiştik.
Korona virüs nedeniyle alınan önlemlerden dolayı ara verdiğimiz bu programların 36.sı, 6 Ekim 2021 Çarşamba günü saat 13.30’da maske, mesafe ve hijyen kurallarına uygun olarak az sayıda davetlinin katılımıyla gerçekleştirildi.
Okunan 23 hatm-i şerîf, 780 Yâsîn Suresi, 684 Mülk Suresi, 578 Nebe Suresi, 163 Rahmân Suresi, 102 Secde Suresi, 70 Duhân Suresi, 40 Kıyame Suresi, 90 Amenerresulü, 90 Lâyestevî, 30 bin Ayet’el-Kürsî, 13 bin Fâtiha-i şerîfe, 231 bin İhlâs-ı şerîf, 762 bin Kelime-i Tevhîd, 773 bin salavât-ı şerîfe, 211 bin istiğfar, 90 bin Esma’ül-Hüsna, 100 bin Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh, 5 bin Sübhânallahi ve bîhamdihînin duasını yapan Dr. İbrahim Ateş, sevabını din ve devlet büyükleri, şehitler, gaziler ve YOYAV’dan ebediyete göçenlerle, toplantıya katılanların yakınlarından vefat edenlere armağan ederek ruhlarının şâd, mekânlarının Cennet ve makamlarının yüce olması niyazında bulundu.
Bir buçuk yılı aşan uzunca bir süreden sonra yeniden bir araya gelip hasret gidermenin mutluluğu içinde davetlileri selamlayıp sağlık ve saadette dâim olmaları dileğinde bulunan Dr. Ateş, yaptığı konuşmada şu cümlelere yer verdi:
“Kur’ânî Birlikteliğin müdâvimi ve duada devamın duayeni olan muhterem kardeşlerim!
Korona virüsün baş gösterdiği günden bu yana birlikteliğimize ara vermenin üzüntüsü ve bu salonda sizlerle buluşamamanın hasreti içinde hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyor, toplantımıza teşrifinizden dolayı takdir ve teşekkürlerimizi arz ederek hoş geldiniz diyorum.
Malumunuz olduğu üzere milletleri ayakta tutan temel değerlerden biri de kültürdür. Kültür, bir toplumun köklerini ve dallarını oluşturan, geçmişi ile geleceği arasında köprüler kuran, bireylerin ufkunu açan, kökleriyle bağlantı kurdurup onları geleceğe hazırlayan değerlerdir.
Asırlarca İslam’ın bayraktarlığını yapan milletimize ait kültürümüzün, her alanında dinin motiflerini görmek mümkündür.
Kur’ân’ın ezelî-ebedî nurunu, tevhit gerçeğini, hiçbir kuvvet, bu vatanın ve bu milletin temiz sinesinden silip atamamıştır. İslam, âdeta bu milletin varlık sebebi ve onu tarihteki seçkin yerine oturtan en önemli faktör olmuştur. Hakkında açık bir nass olmadığı halde, belki de sadece bu milletin çocukları, Kur’ân Mushafını belden yukarıda taşıdığı, yüksek rahlelere koyarak okuduğu, evinin başköşesinde Kur’ân Mushafı bulundurduğu gibi, kızlarının çeyizlerine de mutlaka bir Mushaf koymuştur.
Kur’ân; anlaşılmak ve gerekleri yerine getirilmek için indirilmiştir. Ancak; çoğunlukla kültürümüzde anlamı bilinmeden okunan Kur’ân, O’nu okuyan halkımızı belli bir çizgi ve istikamette tutmaktadır.
Allah Teâlâ’nın insanlara gönderdiği ilahî kitapların sonuncusu olan Kur’ân-ı Kerîm, hiçbir değişikliğe uğramadan günümüze kadar korunarak gelmiştir.
Kur’ân-ı Kerîm, diğer kutsal kitapların aksine sadece bir millete veya belli bir zaman diliminde yaşamış insanlara gönderilmiş bir kitap değildir. Her çağ ve dönemde insanlığa ışık tutacak evrensel ilke ve esaslar içeren ve tüm insanlığa gönderilen ilahî mesajın son halkasıdır. O, insanın dünya ve ahiret mutluluğu için indirilmiş bir kitaptır. Kur’ân-ı Kerîm’i diğer bütün sözlerden ayıran, yüce Yaratıcı’ya ait olmasıdır. O, “Kelâmullah/Allah’ın sözü” ve “Kitâbullah/Allah’ın kitabı”dır.
Allah’a ait olduğu için de “sözlerin en güzeli”dir. (Zümer, 23) Nitekim bir hadîs-i şerîfte şöyle buyrulmaktadır: “Sözlerin en güzeli/ doğrusu Allah’ın kelâmı/kitabı; rehberliğin en güzeli Muhammed’in rehberliğidir.” O, inananların hep birlikte sımsıkı sarılması istenen “Allah’ın ipi/hablullah” (Âl-İmrân, 103) ve kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulptur (el-urvetü’l-vüskâ).
Dolayısıyla Kur’ân, dinimizin dayanağı ve kültürümüzün kaynağıdır. Yurdumuzun yetiştirdiği mana büyüğü âlimlerimizden Ebu’l Hasan Harakânî Hazretleri bu gerçeği göz önünde bulundurarak: ‘Bir kulun vesîle ederek yüce Rabbi bulmaya çalıştığı şeylerin en güzeli Kur’ândır. O halde yüce Rabbi Kur’ân yolunda aramalısınız.’ demiştir.
Kur’ân-ı Kerîm Allah tarafından Peygamberimiz (s.a.v.)’e gönderilen son ilahî kitaptır. Kur’ân’ın muhatabı bütün insanlar, gayesi de insanlığın dünya ve âhiret mutluluğunu sağlamaktır.
Kur’ân-ı Kerîm’i okumak en fazîletli ibâdetlerden biridir. Peygamberimiz (s.a.v.), Kur’ân’ı ilk öğrenen, ilk okuyan ve ilk yaşayan insandı. O, Kur’ân eğitim-öğretimine büyük önem verirdi. Bir hadîs-i şerîfte: “Allah’ın evlerinden bir evde, Allah’ın Kitabı’nı okuyan ve kendi aralarında onu araştırıp öğrenen bir topluluk üzerine sekînet iner, onları ilâhî rahmet bürür, etraflarını melekler sarar ve Allah, onları huzurunda bulunanlara anar.” buyurmuştur.
Biz bu hadîs-i şeriften esinlenerek 2 Mart 2016 tarihinde ‘Kur’ânî Birliktelik ve Dua Günü’ programlarını başlattık. Pandemi dolayısıyla ara vermek zorunda kaldığımız bu programın 36.sında bizlerle sizleri yeniden buluşturan yüce Rabbimize sonsuz hamd-u senâlar ediyor, bu toplantılarımızı son nefesimize kadar devam ettirmesini diliyoruz.
Kur’ân’ı sadece okuyan ve okutanlar değil, onu ezberleyenler de Peygamberimiz (s.a.v.) tarafından övülmüştür. Bir hadîs-i şerîfte; Kur’ân’ı okuyup ezberleyen, helâl kıldıklarını helâl sayan ve haram kıldıklarını haram kabul edip uzak duran hafız kimselerin de Cennete gireceklerini ve Kur’ân sayesinde ailelerine şefaatçi olabileceklerini bildirmiştir.
Kıymetli kardeşlerim!
Hz. Peygamber (s.a.v.)’in, inen vahiyleri tebliğ ve tilâvetinin yanı sıra, inananlara Kitab’ı, hikmeti ve onlara bilmedikleri şeyleri öğretme gibi önemli bir vazifesi daha vardı.
O’nun bu vazifesinin adı beyandır. O’nun Kur’ân’ı beyanı ise çeşitli şekillerde olmaktaydı. Nebevî beyan, bazen Kur’ân hükümlerinden anlamı kapalı veya anlaşılması zor olan âyetlere, bazen de genel hükümlerin nasıl anlaşılması gerektiğine dair açıklık getirme şeklinde gerçekleşiyordu. Örneğin, imsak vakti hakkında bilgi veren, “... Şafağın beyaz ipliği, siyah ipliğinden ayırt edilinceye kadar yiyin, için ...” (Bakara, 187) ayetinde geçen mecazî ifadeyi, sahabeden Adiyy b. Hatim (r.a.) hakikate hamlederek yastığının altına iki iplik koymuş, onlara bakarak imsak vaktini tespit etmeye çalışmıştı. Bu şekilde bir sonuç elde edemeyince Allah Resûlü (s.a.v.)’ne gelmiş, Hz. Peygamber (s.a.v.) de âyette sözü edilen iki ipliği, “Bu (ancak) gecenin karanlığı ile sabahın aydınlığı demektir.” diyerek izah etmişti. Bu olaydan da anlaşılmaktadır ki; Kur’ân’ı doğru anlamak, Allah Resûlü’nün sünnetini anlamaktan geçer.
Kur’ân ve sünneti anlamaya, anlatmaya ve uygulamaya özen gösteren Vakfımız, kurulduğu günden bu yana bir taraftan Kur’ân-ı Kerîm’i okumayı öğretmenin, diğer taraftan da içeriğini anlatıp beyan etmenin gayreti içinde olmuştur. Açtığı ‘Kur’ân kursları’ ile ‘Kur’ân Denizinden Damlalar’ kursuna katılan binlerce insana ilim irfan edindirmenin bahtiyarlığına ermiştir.
Kıymetli kardeşlerim!
Her Müslümanın evinde Kur’ân-ı Kerîm’in metni, meali ve tefsiri mutlaka bulunmalı ve her gün bir miktar okunmalıdır.
Her Müslüman, Kur’ân-ı Kerîm’i öğrenmeli, okumalı ve anlamalıdır.
Her Müslüman, Kur’ân’la bağını aslâ koparmamalı ve Kur’ânî birliktelikleri ihmal etmemelidir.
Her Müslüman, kafasında ve kalbinde Kur’ân’dan bazı ayetleri ve sureleri mutlaka bulundurmalıdır.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’in: “Kalbinde Kur’an’dan bir miktar bulunmayan kimse harap ev gibidir.” mealindeki hadîs-i şerîfinde vurgulanan uyarı unutulmamalıdır.
En hayırlı Müslüman olmak ister misiniz? sorusuna hepimizin vereceği cevap: Tabii ki isterizdir. Öyleyse gelin böyle bir Müslüman olmanın neyi gerektirdiğini sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’den öğrenelim.
Efendimiz (s.a.v.) bir hadîs-i şerîfinde: “Sizin en hayırlınız Kur’ân’ı öğrenen ve öğretendir.” buyurmuştur. Kur’ân’ı öğrenmek de öğretmek de hayırlı Müslüman olma vesîlesidir. Öğrenmek ve öğretmek ise en hayırlı Müslüman olma vesîlesidir. En hayırlı Müslümanlardan olmamız temennisiyle sözlerimi noktalarken, sizleri 1987 yılında yayınlanan ‘Yakarış’ adlı şiir kitabımdaki şiirlerden biri olan ‘Âlemi Aydınlatan Nur’ başlıklı şiirim ile selamlıyor, yüce Rabbimizden Kur’ân-ı Kerîm’i elimizden, dilimizden, beynimizden, belleğimizden ve hayatımızdan eksik etmemesini niyaz ediyorum:
Yolumuz Kur’ân yoludur,
Kolumuz irfan koludur,
Kalbimiz iman doludur,
Kur’ân’la yüceliriz biz.
Âlemi aydınlatan nur,
Ruhlara vermekte sürûr,
O’nla yaşar, O’nu okur,
O’nla bakar, görürüz biz.
Başa takılan altın tac,
Hasta gönüllere ilaç,
Göz ve gönlünü O’na aç,
O’nla şifa buluruz biz.
Kur’ân okuyan dilleri,
Kur’ân’la kokan gülleri,
O’nla öten bülbülleri,
Takdir eder, severiz biz.
Kur’ân öğrenip öğreten,
O’nla gelip, O’nla giden,
Ölerek giysek de kefen,
O’nla Hakk’a gidelim biz.
Öğrenip oku ve inan,
Boş yere geçirme zaman,
Son nefeste ruh ile can,
Kur’ân ile verelim biz.
Toplantıya katılanlardan görüntüler
Duadan görüntülerİkramdan görüntüler
OrganizatörKurs Öğretmeni Ayşe Doyuk