Mevlânâ’dan Mev’izeler
Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî’nin Hakk’a vuslatının 748. Yıldönümü dolayısıyla 7-17 Aralık 2021 tarihleri arasında gerçekleştirilen anma programlarından biri de 9 Aralık 2021 Perşembe günü saat 13.30’da YOYAV Kültür Merkezi’nde düzenlenen ‘Mevlânâ’dan Mev’izeler’ konulu programdı.
Pandemi dolayısıyla uygulanan maske, mesafe ve hijyen kuralları uyarınca az sayıda davetlinin katılımıyla gerçekleştirilen programda konuşan YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş, yaptığı mesaj yüklü konuşmasında şunları söyledi:
“Mevlânâ’nın muhibbi olan muhterem kardeşlerim!
Milletimizin medâr-ı iftiharı ve memleketimizin manevî mimarı olan merhum Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin ebediyete intikalinin (vuslat gecesinin) 748. yıldönümü dolasıyla gerçekleştirilen anma etkinlikleri çerçevesinde düzenlediğimiz ‘Mevlânâ’dan Mev’izeler’ konulu programa teşrif ederek gördüğüm güzel tabloyu teşkil eden güzîde heyetinizi gönülden ve samîmî duygularımızla selamlıyor, yüce Rabbimizden cümlemize selamet-i dâreyn ve ziyaret-i Haremeynle rahmet-i Rabbi’l-âlemîni nasip etmesini niyaz ediyorum.
Açtığı çığırda yürüyüp yol alan, daldığı deryaya dalıp inciler alan, yaptığı öğütlerden yararlanıp aydınlanan bilinçli ve basiretli Müslümanlardan olmamızı diliyorum.
Malumunuz olduğu üzere Mevlânâ, 30 Eylül 1207’de Horasan’ın Belh şehrinde dünyaya geldi. Çocukluğunda babasının yanında başladığı öğrenimini gittiği Halep ve Şam’da sürdürdü.
Babası Bahauddin Veled, annesi Mümine Hatun’dur. 1228’de Selçuklu Sultanı I. Alâaddin Keykubad’ın, babası Bahauddin Veled’i Konya’ya davet etmesiyle aile Konya’ya yerleşti. Bahauddin Veled 1231’de Konya’da vefat etti. İlk manevî terbiyesini babasından alan Mevlânâ, Seyyid Burhaneddin ve Kemaleddin b. Adim’den ders almış, Muhyiddin İbn Arabî, Saaddeddin Hamevî, Şeyh Osman Rumî, Evhadüddin Kirmanî ve Sadreddin Konevî’nin sohbetlerinde bulundu.
Dinî ilimlerin tamamını tahsil ederek asrının önde gelen âlimlerinden olan Mevlânâ’nın 1244’te Şems-i Tebrizî ile buluşması, manevî hayatı üzerinde derin izler bıraktı.
Mevlânâ insanları dinimizin eşsiz güzelliklerine çağıran bir mutasavvıftı. Bütün insanlara sevgi ve hoşgörü ile yaklaştı. Bir gönül eğitimcisi olarak Mevlânâ, hayatı boyunca insanlara hoşgörüyü, sevgiyi, gerçek aşkı, Hakk ve hakikat yolunda örnek şahsiyet olmayı, güzel ahlakı bizzat yaşayarak gösterdi. Hayatında olduğu gibi, ölürken de insanlara öğüt vermeye devam etti. O’na göre dünyaya gelmek nasıl bir hakikat ise ölüm de o hakikatin diğer yüzüydü. Mevlânâ’ya göre ölüm yokluk ya da ayrılık demek değildi. Aksine ölüm, en yüce dost ve sevgili olan Cenâb-ı Hakk’a kavuşmaktı. Bu sebeple O, ölüm gününe vuslat yani kavuşma günü; gecesine de şeb-i arus yani düğün gecesi adını vermişti.
Mevlânâ için ölüm, yeniden doğuştu. ‘Bu yanda ölümdür ama, o yanda doğumdur’ derken esasında asıl vatanımıza dönüş olarak görüyordu ölümü. O, ölümü korkuyla değil, sevinçle karşılıyordu. Ölümünden sonra kimsenin ağlayıp sızlamasını, yas tutmasını istemiyordu. Düğün gününde gam, keder olmazdı:
‘Öldüğüm gün tabutum götürülürken,
bende bu dünya derdi var sanma….
Benim için ağlama, yazık, vah vah deme;
Şeytanın tuzağına düşersen, o zaman eyvah demenin sırasıdır,
Cenazemi gördüğün zaman firak, ayrılık deme,
Benim kavuşmam, buluşmam işte o zamandır.’
İnsanlara Hakk’ın varlığında yücelmeyi öğretmiş olan Mevlânâ’nın, bütün insanları kucaklayan şu sözleri evrensel niteliktedir:
‘Gel, gel, ne olursan ol yine gel.
İster kafir, ister Mecusi, ister puta tapan ol yine gel.
Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir.
Yüz kere tevbeni bozmuş olsan da yine gel…’
İslam medeniyetinde sahip oldukları engin sevgi ve merhamet ile adeta bir hoşgörü timsali sayılan şahsiyetler bulunmaktadır. Bunlardan biri olan ve sahip olduğu ilahî aşkı tüm mahlûkata yansıtmaya çalışan Mevlânâ, sevgi ve hoşgörü konusunda sergilenmesi gereken cömert tavrı şu sözleriyle dile getirmektedir:
‘Şefkat ve merhamette güneş gibi ol,
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol,
Cömertlikte ve yardım etmede akarsu gibi ol,
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol,
Tevazu ve alçak gönüllükte toprak gibi ol,
Hoşgörülükte deniz gibi ol,
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.’
Mesnevî, Divân-ı Kebîr, Fîh-i Mâ Fîh, Mecâlis-i Seb’a, Mektûbât gibi meşhur eserleriyle büyük bir şair, mutasavvıf, manâ eri ve gönüller sultanı olan Mevlânâ, 17 Aralık 1273’te vefat etti.
Mevlânâ, insanlara ömrü boyunca peygamber ahlâkını ve ilâhî aşkı bizzat yaşayarak öğreten, bütün insanlara seslenebilen, günümüz insanlığının Kendisinden çok şey öğrenebileceği örnek bir şahsiyetti.
O’ndaki dinî-tasavvufî düşüncenin kaynağı Kur’ân ve Sünnettir.
‘Canım tenimde oldukça kur’ân’ın kölesiyim.
Ben hakk’ın seçkin peygamberi muhammed’in yolunun toprağıyım.
Her kim bundan başka benden bir söz naklederse, ona çok üzülür ve o sözden de çok üzüntü duyarım.’ beytiyle bunu dile getirmiştir. O, bu yönüne vurgu yapmakla birlikte,
‘Pergel gibiyim; bir ayağımla şeriat üstünde sağlamca durduğum halde
öbür ayağımla yetmiş iki milleti dolaşıyorum.’
diyerek ideal bir Müslüman profili çizmiş, bu anlayışı ile milletimizin gönlünde asırlar boyunca unutulmayacak bir kabul görmüştür.
Bunun içindir ki, ölümünün üzerinden 748 yıl geçmesine rağmen unutulmamış, gönüllerde yaşatılmıştır. Sözleri ve şiirleri kitaplarda kalmamış, dilden dile dolaşmış ve her seviyedeki herkese ulaşmıştır. Her şiirinde bir şuur ve her sözünde bir hikmet olan O büyük insan, dünyanın dört bir yanından insanlar tarafından hürmet ve muhabbetle hatırlanır olmuştur.
O’nu bir kere daha hürmet ve muhabbetle anarak ruhuna rahmet dilediğimiz bugün de 165 öğütten oluşan bir buketi sizlerle paylaşarak estirdiği manevî havayı günümüze yansıtmaya çalışacağım. Yüce Rabbimizden bana aktarıp anlatmada, sizlere de dinleyip değerlendirmede tevfîkini refîk etmesini diliyorum.
*Aşk nasip işidir hesap işi değil! Aşk adayıştır arayış değil! Sen adanmışsan ve yanmışsan bu uğurda aşk seni bulmaya gelir.
*Seni bağrıma değil, bağrımı ve başımı ayağının altına bastım. Gözüm toprak olacak, ama gönlüm daima aşk kokacak.
*Bir muammadır aşk. Kiminin vicdanına atılan taş, kiminin de gözünden akıtılan yaştır aşk.
*Yüz kişinin içinde aşık, gökte yıldızlar arasında parıldayan ay gibi belli olur.
*Aşkın hikâyesini, durmaksızın feryâd eden bülbüle değil, sessiz sedasız can veren pervanelere sor.
*Bir gönülde aşk ve sevgi ateşi yoksa o kişi karanlıklarda, Allah nurundan habersizdir.
*Gerçek aşk’ı bilen kalp bir damla suya bile hürmetle bakar.
*Aşksız olma ki ölü olmayasın. Aşkta öl ki diri kalasın.
*Aşk; sandığın kadar değil, yandığın kadardır...
*Aşıkların gönüllerinin yanışıyla gözyaşları olmasaydı, dünyada su da olmazdı ateş de.
*Aşk; topuklarından etine kadar işlemiş bir nasır gibidir. Ya canın acıya acıya adım atacaksın, ya da canını acıta acıta söküp atacaksın. İki yolda da tek bir gerçek olacak; canın çok ama çok acıyacak…
*Aşk, öyle engin bir denizdir ki, ne başlangıcı ne de sonu vardır.
*Acı, acıyla iyileşir. Aşk ise daha büyük bir aşkla.
*Allah(c.c)’a ulaşacak birçok yol var. Ben Aşk’ı seçtim.
*Ey gönül. Ateş için rüzgâr ne ise, aşk için de ayrılık öyledir; küçük olanı söndürür, büyük olanı ise daha da güçlendirir ve iyi bil ki, ey gönül. Aşk; ateşten bir denizi, mumdan kayıkla geçmektir, yanıp kül olmadan aslâ geçemezsin.
*Dilin aşkı yorumlaması güzeldir ama dile gelmeyen aşk daha güzeldir.
*Eğriyi kendinde arayan doğruyu kalbinde bulur. Aşkına emekle yürüyen dermanı derdinde görür.
*Aşk vadisinde, hiçbir nişane, hiçbir iz yoksa üzülmemeli çünkü Hakk’ın lûtfuyla bazen umutsuzluktan bile umutlar doğar. Ey gönül, sakın umutsuzluğa düşme! Allah’tan umudunu kesme ki, bazen can bahçesinde, söğüt ağacının dalı bile hurma verir.
*Yağmurların da ıslandığı bir yağmur vardır. Adı aşk. Ateşlerin de yanıp kül olduğu bir ateş vardır. Adı aşk. Kelebekleri intihara sürükleyen, yıldızları da kaydıran aslında aşk. Gölgelerin gölgede kaldığı bir durumdur, sırların sır verdiği bir haldir aşk ve aslında aşkın da aşık olduğu bir aşk vardır ilahi aşk.
*Yaşadığın dünyaya bak; Allah Teâlâ, hangi eserini sevginin kucağında büyütmemiş? Neden okşamak ve kucaklamakla gidilecek yere, tekme ve tokatla erişmeyi tercih edesin?
*Sarılmayı bilir misin? Sahiplenmeyi, sahiplendiğinde sadık kalmayı? Sen bilir misin aşık olmayı? Bölünebilir misin ikilere, üçlere, gerekirse binlere? Yapabilir misin? Gerçekten sevebilir misin? Sevmenin demesi olmaz. Unutma; ya çok seversin bir kere, ya da hiç sevmezsin.
*Küsmek ve darılmak için bahaneler aramak yerine, sevmek ve sevilmek için çareler arayın.
*Gülü gülene ver. Kalbini sevene ver. Sevmek güzel şeydir. Kıymet bilene ver.
*Kimi sabrından susar, kimi saygısından, kimi de sevgisinden.
*Gönül hissetmezse kulak duymuş neylesin, kalp sevmedikçe el dokunmuş neylesin.
*Gönül sevgiyi bulmuşsa kuru dal bile çiçek açar.
*Sen böyle güzelken bana söz düşmez. Bakma böyle yazılar yazdığıma, ben aslında "Oku!" emrine âmâde seni okuyorum sevgili.
*Bırakacağın eli hiç tutma, tutacağın eli isе hiç bırakma. Sahte sevgilere gül olmaktansa, gerçek sevgilere diken ol!
*Derdimi seviyorum biliyorum ki derdimi verende beni seviyor. Seven sevilenin nazını ölçüyor sevilen çekmesinde neylesin?
*Birini seviyorsanız O'nu Allah'tan isteyin. Kalpler Allah'ın elindedir.
*Altın ne oluyor, can ne oluyor, inci, mercan da nedir bir sevgiye harcanmadıktan, bir sevgiliye feda edilmedikten sonra.
*Uğruna fedakârlık yapmadığın sevgiyi, yüreğinde taşıyıp da kendine yük etme.
*Okuyarak öğreneceksin ama severek anlayacaksın.
*Sevgilinin değeri onu sevenin sevgisi ile ölçülür.
*Sevmek güzel şey; sevilmek de onun kadar. Sevip de sevilmemek acıdır ölüm kadar.
*Ey gönül! Ne tuhaf değil mi? Bir ömür, şah damarından daha yakın bir sevgiliyi aramakla geçiyor.
*Ey sevgili; heyben acıyla dolar da nefes alamazsan gel. Huzur bulacağın kıyılarım senindir. Umutların solar kurur da su bulamazsan beraber sulayalım, gözyaşlarım senindir. Kanadın kırılır da maviye uçamazsan, ne güne duruyor al, kanatlarım senindir. Çaresiz çilelere bir umut bulamazsan, kendime ettiğim dualarım senindir.
*Her yerde olmak gibi bir duan varsa, gönüllere gir; çünkü sevenler, sevdiklerini gönüllerinde taşırlar.
*Dua kapı çalmaktır. Gerisine karışmak haddi aşmaktır.
*Dertsiz dua soğuktur. Dertliyken yapılan dua gönülden kopar.
*Öyle bir ‘yâr’ sev ki evladım; elinde su tasıyla, iftarı bekleyen oruçlu gibi beklesin seni.
*Ne zaman gökyüzüne bir nefes, bir dua gönderdin de ardınca ona benzer iyilik görmedin?
*Ey Müslüman, edep nedir diye sorarsan bil ki edep, her edepsizin edepsizliğine katlanmaktır.
*Dilini terbiye etmeden önce yüreğini terbiye et; çünkü söz yürekten gelir, dilden çıkar.
*Edep sahibi tokadın sahibini aramaz, sebebini arar.
*Edep aklın tercümanıdır. Herkes edebi kadar akıllı, aklı kadar şerefli, şerefi kadar değerlidir.
*Yürürken başımın yerde olması sizi rahatsız etmesin. Benim tek derdim; yere düşen edebinize takılmamak.
*Güzeli güzel yapan ‘edep’tir, edep ise güzeli sevmeye sebeptir.
*Ayıpsız dost arayan dostsuz kaIır.
*Dost sanma şanIı vaktinde dost oIanı. Dost biI gamIı vaktinde eIinden tutanı.
*Sende en iyi ne varsa dostuna onu ver.
*İyi dostu oIanın aynaya gereksinimi yoktur.
*Sen bir şeyIer verdikçe dost görünen çok oIur. Bir de sen iste gör, hepsi birden yok oIur.
*Dost; acı söyIeyen değiIdir. Acıyı tatIı söyIeyebiIendir.
*Mecnun değiIim dost; Iakin çağırırsan çöIIere geIirim!
*YıIan sokması seni sadece canından eder. Ama kötü dost hem candan, hem de imandan eder.
*Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakIa ışığından bir şey kaybetmez.
*İnsan gözden ibarettir asIında geri kaIan cesettir. Göz ise ancak gerçek dostu görendir.
*İyiIik hoşIuk zamanında herkes hoştur. Candır. Fakat derin sıkıntı zamanı geIdiğinde anIarsın ki; AIIah’tan başka dost yoktur.
*Dost ise düşünme ver ömrünü gitsin. Dost değiIse hiç bekIetme yoI ver gitsin.
*Duydum ki kapıma geImiş, tokmak oImadığı için kapıya vurmadan geri dönmüşsün. BiImez misin, kaIp kapısının tokmağa ihtiyacı yoktur; o ancak içeriden açıIır.
*Dostun yanına hediyesiz gitmek buğdaysız değirmene gitmek gibidir.
*İnsanIarIa dost oI. Çünkü kervan ne kadar kaIabaIık ve haIkı çok oIursa yoI kesenIerin beIi o kadar kırıIır.
*Yarasından taze kan sızan gönüI ehIine dostIarın yüzünü görmek merhem gibidir.
*Sen verdikçe dost görünen çok oIur. İste de gör hepsi yok oIur. Sen kendine yetmeyi öğren tüm dünyanın maIına gönIün tok oIur.
*Ey GönüI! Bir sürü dostIarının yanında eIbet ki düşmanIarın da oIacak; ama imtihan ya bu onca düşmanın var iken seni dostun vuracak.
*Ben dostIarımı ne kaIbimIe, ne de akIımIa severim. OIur ya kaIp durur, akıI unutur. Ben dostIarımı ruhumIa severim. O ne durur, ne de unutur.
*Ey dost! Derdin ne olursa olsun umudun her zaman Allah olsun.
*Önemli olan seni tamamlayacak ruhu bulmandır. Her Peygamberin verdiği öğüt aynıdır. “Sana ayna olacak insanı bul.”
*Her zorluğun sonunda doğan bir ışık vardır. Eğer elleriniz diken yaralarıyla kan revan içinde kaldıysa güle dokunmanıza çok az kalmış demektir.
*Küle döndüysen, yeniden güle dönmeyi bekle. Ve geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil, kaç kere yeniden küllerin arasından doğrulup yeni bir gül olduğunu hatırla.
*Ay doğmuyorsa yüzüne, güneş vurmuyorsa pencerene, kabahati ne güneşte, ne de ay da ara! Gözlerindeki perdeyi arala!
*İyiyim desem yalan olur, kötüyüm desem inancıma dokunur. En iyisi şükre vurayım dilimi, belki o zaman kalbim kurtulur.
*Gönül almayı bilmeyene ömür emanet edilmez.
*Misafirsin bu hanede ey gönül, umduğunla değil bulduğunla gül, hane sahibi ne derse o olur, ne kimseye sitem eyle, ne üzül.
*Aklım her gün tevbe eder. Nefsim her an tevbemi bozar. Arada kalmış bîçareyim. İyi ki Senin kapın var.
*Dediler ki: gözden ırak olan gönülden de ırak olur. Dedim ki: gönle giren gözden ırak olsa ne olur.
*Nasibinde varsa alırsın karıncadan bile ders. Nasibinde yoksa bütün cihan önüne serilse sana ters.
*Sen çiçek olup etrafa gülücükler saçmaya söz ver. Toprak olup seni başının üstünde taşıyan bulunur.
*Kimle gezdiğinize, kimle arkadaşlık ettiğinize dikkat edin. Çünkü bülbül güle, karga çöplüğe götürür.
*Gerek yok her sözü laf ile beyana. Bir bakış bin söz eder, bakıştan anlayana.
*Bir yandan korkun, bir yandan umudun varsa, iki kanatlı olursun. Tek kanatla uçulmaz zaten.
*Muhabbet ve merhamet insanlığın; hiddet ve şehvet de hayvanların sıfatlarıdır.
*Akıl bir kuzu, nefis bir kurt, iman ise çobandır. İman kuvvetli olmazsa, nefis aklı yer.
*Tut ki Ali’den sana miras kaldı Zülfikar. Sende Ali’nin yüreği yoksa, Zülfikar neye yarar?
*Kalbi ve sözü bir olmayan kimsenin yüz dili bile olsa, o yine dilsiz sayılır.
*Kapı açılır, sen yeter ki vurmayı bil! Ne zaman? Bilemem! Yeter ki o kapıda durmayı bil!
*Kim, ne olursa olsun, sevgili bizim olsun tek, canı, canımız olsun.
*Kötülük yaptın mı kork! Çünkü o bir tohumdur. Allah yeşertir, karşına çıkarır.
*Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir.
*İmtihan içinde imtihan vardır. Derlen toparlan da ufak bir imtihana satma kendini.
*Gözyaşının bile görevi varmış. Ardından gelecek gülümseme için temizlik yaparmış.
*Üç sözden fazla değil, tüm ömrüm şu üç söz; hamdım, piştim, yandım.
*Kitaplardan önce, kendimizi okumaya çalışalım.
*Kanat vardır doğanı padişaha götürür; kanat vardır kuzgunu leşe götürür.
*Bazen halimize Melekler imrenir. Bazen de halimizden Şeytan bile iğrenir.
*Yapraksız kaldın diye gövdeni kestirme. Zira bu işin baharı var.
*İnsan her şeyi göremez; sevdiğin şeyler, seni kör ve sağır eder.
*Cahil kişi gülün güzelliğini görmez, gider dikenine takılır.
*Bozuk olunca maya, ne ar tanır ne de hayâ!
*Çektirilen acı havada asılı kalmaz, çektirenin başına düşer.
*Sabır önceleri zehirdir. Huy edinirsen bal olur!
*Bir kimsede kibir varsa, söz söylediği zaman soğan gibi kokar.
*Kalbinizle yaptığınız her şey size geri dönecektir.
*Doğruların yemin etmeye ihtiyacı yoktur.
*Ahlak örtüsü olmayanı, başörtüsü dindar yapmaz.
*Kimde bir güzellik varsa bilsin ki ödünçtür.
*Cahil kimsenin yanında kitap gibi sessiz ol.
*Köpeklerin kardeşliği, aralarına kemik atılana kadardır.
*Bilmez misin ki cevap vermemek de cevaptır.
*Gönül, gönül verilerek alınır.
*Kusur arıyorsan, tüm aynalar senin.
*Kalp denizdir, dil de kıyı. Deniz de ne varsa kıyıya o vurur.
*Suskunluğum asaletimdendir. Her lafa verecek cevabım var. Lakin bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye!
*Bu dünyada neyi çok istersen, o senin imtihanındır.
*Kahverengi dallardan pembe çiçekler açtığına göre, ümitsizliğe gerek yok.
*Duydum ki gıybetimi yapmışsın, yüzüme söylemekten kaçmışsın. Benim gibi bir acizden korkmuş Allah’tan korkmamışsın.
*Ey can! Güneş herkesin üzerine eşit doğar ama gül başka, leş başka kokar.
*Üzülme! İstediğin bir şey olmuyorsa, ya daha iyisi olacağı için; ya da gerçekten de olmaması gerektiği için olmuyordur.
*Dikenden gül bitiren kışı da bahar haline döndürür. Selviyi hür bir halde yücelten, kederi de sevinç haline sokabilir.
*Ya kırdığın gönlü Allah seviyorsa? Bilemezsin. Bilseydin ödün kopardı, dokunamazdın.
*Bin sene de okusam, ne biliyorsun diye sorsalar bana haddimi bilirim derim.
*Yalnız kalırsan yalnız olmadığını bil! Dertli isen dermanın olduğunu bil! Hiç bir şeyin sahibiyim deme, emanetçi olduğunu bil!
*İyiyi ara, doğruyu ara, güzeli ara fakat kusuru arama.
*Kapalı kapı yoktur yanlış anahtar vardır.
*Eli görmeyen kişi yazıyı kalem yazdı sanır. Allah’ın kudretini görmeyen kişi, meyveyi ağaç yaptı sanır.
*Bitkinin güzelliği tohumun iyiliğinden, insanın güzelliği ise kalbinden gelir.
*Sopayla kilime vuranın gayesi, kilimi dövmek değil, tozunu almaktır. Allah sana sıkıntı vermekle tozunu, kirini alır. Niye kederlenirsin?
*Sözü süz de söyle gönlü bulandırmasın. Sözü diz de söyle, kulağa inci diye, takılsın sözü de yüze söyle, gıybet olup utandırmasın.
*Her şeyi kaybettim ama kendimi buldum.
*Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur. Düşmem dersin düşersin, şaşmam dersin şaşarsın. Öldüm der durur, yine de yaşarsın.
*Bir günah işlediğinde hemen tevbe et. İnsan suya düştüğü için değil, sudan çıkamadığı için boğulur.
*Akıllılar önceden ağlarlar; bilgisizlerse işin sonunda başlarını vururlar.
*İşin başında sonunu gör de ceza gününde pişman olma.
*İki parmağının ucunu gözüne koy. Bir şey görebiliyor musun dünyadan? Sen göremiyorsun diye bu alem yok değildir.
*Aklın başına geldiğinde pişman olacağın bir işi sakın yapma.
*Unutma, sır gibi seversen eğer muradın gerçekleşir, çünkü tohum toprağa gizlenirse yeşerir.
*Gönül ne tarafı işaret ederse, beş duyu da eteklerini toplayıp o tarafa gider.
*İnsanları iyi tanıyın, her insani fena bilip kötülemeyin, her insanı da iyi bilip övmeyin.
*Minareden düşenin parçası bulunur, bulunur da; Gönülden düşenin parçası bulunmaz.
*Ey gönlümün sol yarısı, aklıma koydum seni, aklım almadı. Yüreğime bıraktım, sana doymadı.
*Acı su da tatlı su da berraktır. Sakın görünüşe aldanma. Görünüşte herkes insandır ama gerçek insan hâl ehli olandır.
*Allah için ateşe atılmak vardır. Lâkin ateşe atılmadan önce kendinde İbrahimlik olup olmadığını araştır. Çünkü ateş seni değil, İbrahimleri tanır ve yakmaz!
*Unutma; senin için başkasından vazgeçen, bir gün mutlaka başkası için senden vazgeçer.
*Denizi gören göz başka, köpüğü gören göz başkadır. Köpüğü bırak da denizin gözüyle bak sen! Köpükler, gece-gündüz denizden meydana gelir, onları deniz harekete geçirir. Fakat ne şaşılacak şey ki, sen köpüğü görüyorsun da denizi görmüyorsun.
*Ayağına batan dikenler, aradığın gülün habercisidir.
*Asıl yar yaradandır, gerisi yaralayandır.
*Zor diyorsun, zor olacak ki imtihan olsun.
*Yürek yorulunca ter gözden akar.
*Yüreğimiz kıymet bilene emanet.
*Üzülme! Herkes ölür, kimi toprağa gömülür, kimi yüreğe.
*Gönül, han değil dergâhtır. Paldır küldür girip çıkılmaz, günahtır!
*Nice bilginler vardır ki gerçek bilgiden, hakiki irfandan nasipsizdirler. Bu ilim sahipleri, bilgi hafızıdır, bilgi sevgilisi değil.
*İçinde azıcık nur olmayana, dışarıdan verilen öğüt fayda vermez.
*Bilmeyen ne bilsin seni gamlanma deli gönül, gönülden anlamayana bağlanma deli gönül.
*Odun yanınca kül olur, insan yanınca kul olur…
*Her birimiz tek kanatlı melekleriz ve bizler ancak birbirimizi kucaklayarak uçabiliriz.
*Her olayı hayır bil, her geceyi Kadir bil, her geleni Hızır bil.
*Bakın! Toplumsal bunalımların, kavga ve dövüş ortamının tek ve en güçlü doğuş sebebi sevgi eksikliğidir. Bunun en doğru tedavi yolu ise sevgiyi aramak, yaşamak, uygulamaktır. Hoşgörülü olursanız seversiniz. Sevilirsiniz. Karar verirseniz ve de bu yolda çalışırsanız her şeye ulaşırsınız.
*Bir şeyden kaçacaksan yılandan, akrepten, aslandan, kaplandan kaçma da, bedenden kaynağını alan nefsanî isteklerden, heveslerden kaç çünkü başımıza gelen bütün belalar, çektiğimiz bütün zahmetler, meşakkatler boş ve olmayacak heveslerden meydana gelir.
*Can ararsan can olursun. Av için yemek ararsan yemek olursun.
*Neyi ararsan o olursun. Gönül nuru olmayan gönül, gönül değildir. Bedende ruh yoksa topraktır.
*Gönül kazanmak istiyorsan, sevgi tohumu ek. Cenneti kazanmak istiyorsan, yollara diken serpmekten vazgeç!
*Ey İnsan! Kaf Dağı kadar yüksekte olsan da, kefene sığacak kadar küçüksün. Unutma her şeyin bir hesabı var; üzdüğün kadar üzülürsün.
*Gördün ya beni gamdan başka kimse hatırlamıyor, gama binlerce defa aferin.
*Şunu iyi bil ki eğer, gönlün, sırlarına mezar olursa muradın çabucak hasıl olur.
Hz. Mevlânâ’nın denizden bir damla niteliğinde olan bu öğütleriyle özlü sözlerini, bugün burada sizlerle paylaşmanın haz ve huzuru içinde sözlerimi noktalarken, yüce heyetinizi daha önce yazmış olduğum dört dörtlükten oluşan ‘Mevlânâ’dan Mesaj Var’ başlıklı şiirimle selamlıyor, hayat boyu Hakk’ın himâyesinde, hidâyetinde ve inâyetinde daim olmanızı diliyorum. Saygılarımla.
Mevlânâ’dan her ferde,
Anlamlı bir mesaj var.
Sevgi olmayan yerde,
Ne haz, ne de huzur var.
Yürek yanar, göz ağlar,
Dayanmaz buna dağlar.
Göz yaşarmayan yerde,
Su olmaz, yağsa da kar.
Elin açma her ferde.
Ne merde, ne nâmerde.
Düşmeye gör bir derde,
Deva olmaz her yerde.
Haktan olmazsa nazar,
Sultan olsan ne yazar?
Düşman sana bir kuyu,
Dostun da mezar kazar.
Toplantıya Katılanlardan Görüntüler