Zaman İçinde Zaman, Aylar İçinde Ramazan
Gelişiyle kâinatın gidişatının değişmesine, Müslümanların manevî taraflarının, ruhânî hallerinin, derûnî âlemlerinin daha bir öne çıkmasına, güneşin, ayın ve yıldızların daha bir parlak doğmalarına, baştanbaşa bütün bir İslam âleminin heyecanlanmasına, kul ile Allah Teâlâ arasında bulunan perdelerin aralanmasına, insanlar arasında sıcak alakaların, insanî hasletlerin yeşermesine, süflî heves ve ihtiraslara kelepçe takılmasına, insanı Yaradanına, insanı kendisine ve insanı insana düşman etmek, yeryüzünde fitne ve fesat çıkarmak, kan dökmek, cihanı ateşe vermek için bütün birliklerini, avene ve yandaşlarını seferber eden şeytanın zincire vurulmasına, en büyük düşmanımız olan, iki kaşımızın arasına yerleştirilen nefs-i emmâre'nin istek ve arzularına, dünya ve âhiretimizi perişan etmek için kurduğu bütün tuzak ve desiselerine set çekilmesine vesîle olan mübarek Ramazan ayının eşiğine gelmiş bulunuyoruz.
Ramazan-ı Şerîf'in rahmet ve mağfiretine hudut olmayan bir aylık bir tezkiye ve tasfiye atmosferinin havasını teneffüs etmek, her ânında Allah Teâlâ'nın nurunun ve füyûzâtınıntecelliyâtından bütün azalarımızla (Rabbimizin lütfu ve ihsanı ile) yudum yudum faydalanmak için Rabbimize ellerimizi, gönüllerimizi açıyor, iltica ediyoruz.
YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş
Hz. Abdullah b. Abbâs (r.anhüma)'danrivâyet edilen bir Hadîs-i şerîf'te Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
"Şüphesiz, Cennet bir sene boyunca Ramazan ayının girmesi için hazırlanır, süslenir. Ramazan ayının ilk gecesi olunca Arş'ın altından 'Müsîre' denilen bir rüzgâr eser. Cennet ağaçlarının yaprakları ve Cennet kapılarının halkaları şiddetle sallanır. Bundan, (yaprakların ve kapı halkalarının sallanmasından) dolayı tatlı bir ses işitilir ki, bu sesi işitenler, duyanlar bundan daha güzel bir ses işitmemişler, duymamışlardır!" buyurmuş, Cennetin, Ramazan ayının gelmesini yıl boyunca beklediğini, bunun için bir önceki Ramazan ayı çıkar çıkmaz hazırlığa başladığını haber vermiştir.
Hz. Enes b. Mâlik (r.a.)'denrivâyet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bir Ramazan öncesinde Ashâb-ıKirâm'a:
"Sizi ne karşılıyor, siz neyi karşılıyorsunuz, (bunu biliyor musunuz)?"diye sordu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in etrafında toplanmış, halka olmuş Ashâb-ıKirâm arasında bulunan Hz. Ömer (r.a.):
‘YâResûlellah! İnen vahiy mi?(Şu anda sana bir vahiy iniyor da biz onu mu karşılıyoruz?)’dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
"Hayır!" buyurdu. Hz. Ömer (r.a.):
‘Hazır olan (bize saldırmak üzere hazırlanan) düşman mı?’ dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
"Hayır!" buyurdu. Hz. Ömer (r.a.):
‘O halde bizi karşılayacak olan nedir ya Resûlallah!’dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
"(Sizi karşılayacak, sizin karşılayacağınız, büyük misafiriniz Ramazan ayıdır!) Hz. Allah, Ramazan ayının ilk gecesinde -eli ile işaret buyurarak- şu kıble ehlinin tamamını mağfiret eder, bağışlar!" buyurdular.
Ubade b. es-Samit (r.a.)'dan: Resûlullah (s.a.v.) Ramazan ay'ının yeni girdiği bir gün şöyle buyurdu:
"Size bereket ayı Ramazan geldi. Bu ayda Allah sizi kuşatıp rahmetini indirir. Günahları bağışlayıp, duaları kabul eder. Allah bu ayda sizin hayır hususunda yarışmanıza bakar ve sizinle meleklerine karşı iftihar eder. Allah'a hayır ameller takdim ediniz. Şaki, günahkâr, bu ayda Allah’ın rahmetinden mahrum olan kimsedir."
Cabir b. Abdullah Resûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Ümmetime Ramazan ayında beş şey verilmiştir ki bunlar benden önceki hiç bir peygambere verilmemiştir:
1- Ramazan ayının ilk gecesi olunca Allah Teâlâ ümmetime (rahmet bakışıyla) bakar. Allah her kime (rahmet bakışıyla) bakarsa ona ebedi olarak azab etmez.
2- Akşamladıklarında ağızlarının kokusu Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.
3- Melekler her gün ve gece onlara istiğfar ederler,'Allah'tan bağışlanmalarını dilerler.
4- Allah Teâlâ Cennetine emredip; "Kullarım için hazırlanıp süslen. Onların dünya meşakkatlerinden kurtulup, benim yurduma ve ihsanıma istirahat için gelmeleri yaklaştı" buyurur.
5- Gecenin sonu olunca, Allah hepsini bağışlar. Orada bulunanlardan biri; "O gece Kadir gecesi midir?" deyince: "Hayır, çalışanları görmüyor musun? Onlar çalışıp işlerini bitirince kendilerine ücretleri tam olarak ödenir" buyurdu.
O halde Cennet, Ramazan ayının gelmesini hasretle bekleyip, onun için süslenirken, Ramazan ayı kendisine hürmet ve tazîmde kusur etmemeye çalışacak olan Ümmet-i Muhammed'i karşılamaya hazırlanırken, biz bu büyük misafiri bütün kötülüklerin, fenalıkların bizi terk edip, yerine iyiliklerin yerleşmesine, günahlarımızın silinip sevaba tebdil edilmesine, menfî hallerimizin müsbete çevrilmesine sebep olacak Ramazan ayını ağırlamak, bir ay sonunda bizden memnun olarak ayrılmasını temin etmek için çabalamalı, gayret sarfetmeli değil miyiz?
Peki biz aziz misafirimizi, on bir ayın sultanını nasıl ve nelerle, hangi hediyelerle karşılamalıyız?
Aslında, bunun için külfetli bir gayrete, masraflı ve meşakkatli bir hazırlığa girişmek icap etmiyor!
Ramazan ayını, bu kıymet ve değeri ölçülmez misafiri karşılamak için yapmamız gereken tek şey; gönlümüzü, göğsümüzü, kalbimizi, ruhumuzu, bütün letâifimizi tahliye etmek, boşaltmak, gelen misafire yer açmak, içimizde bulunan her türlü kir ve pası temizlemek, mahviyet içinde olmak, "Ben!" demekten uzaklaşıp, bir şey olmadığımızın farkına varmak, ruhumuza ağırlık veren, sinemizde yük olan bütün ağırlıkları bırakmak, terk etmek, kısaca Ramazan ayını bomboş karşılamak, güneşin batmasıyla birlikte doğacak hilâlin tazeliği ve yeniliği gibi kıldığımız ilk Terâvih namazı ile Ramazân-ı Şerîf'in kapısından içeri girerken, fıtratımıza uygun yeni bir başlangıç yapmak olmalıdır.
Kıymetli Kardeşlerim!
Üç ayların üçüncüsü ve tüm ayların sultanı olan mübârek Ramazan ayı geçen yıllarda olduğu gibi, bu yıl da içimizi sevinç, sürur ve nurla doldurdu. Receb ve Şa’ban’ı geride bırakıp Ramazan’ı karşılamanın bahtiyarlığına erdik. Yüce Rabbimize sonsuz hamd-ü senâlar olsun, bizleri bir kere daha bu mübârek ayın rahmet ve mağfiretiyle buluşturdu. Bu gün 20 Mart 2023Pazartesi, iki gün sonra (23 Mart 2023 Perşembe günü) da Ramazan. Arınma istasyonları ard arda geldi. İki gün sonra nasip olursa ilk teravih namazını kılacak, gecesinde de Ramazan’ın ilk sahuruna kalkacağız. Bizleri bu anlamlı âna erdiren yüce Rabbimizden, Ramazan Bayramının sevinçli sabahını gördürmesini de niyaz ediyoruz.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadîs-i şerîfinde: “Beş vakit namaz, (gelecek) Cuma’ya kadar Cuma, (gelecek) Ramazan’a kadar Ramazan ve (gelecek) Umre’ye kadar Umre, büyük günahlardan kaçınılması hâlinde (günahlara) kefarettirler.” buyurmuştur.
Allah’a şükürler olsun, beş vakit farz namazları edâ etmenin ve Cuma günleriniard arda idrâk etmenin bahtiyarlığı içinde olan biz Müslümanlar, bugün bir Ramazan’ı daha karşılamanın sevinç ve saadeti içindeyiz.
Yüce Allah’ın sayısız lütuflarından birisi de, bütün güzellikleriyle maddî ve manevî bereketleriyle mübârek Ramazan ayıdır.
İnsanlığı fikrî ve ahlâkî yozlaşmadan, cehaletten kurtarıp, ilme, medeniyete, edep ve ahlaka yönelten Kur’ân-ı Kerîm, bu ayda Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz’e indirilmeye başlamıştır.
Ramazan ayı, kulun açlığını, susuzluğunu umursamayıp nefsini sabırla terbiye ettiği, rahmet selinin göklerden inerek bencillik, hırs ve aç gözlülüğü silip süpürdüğü aydır. Ramazan, bereketin, ilahî lütuf ve bağışlamanın adıdır.
Ramazan, ötelerden gelen tatlı bir esintidir. Ayrılırken ardında rahmet, bereket ve kurtuluş esintileri bırakan bir rahmet rüzgârıdır.
Bu ay ibâdet, rahmet ve mağfiret ayıdır.
Bir yıllık maddî ve manevî kirlerden temizlenerek ruhların arındığı, maddî ve manevî terbiye ayıdır.
Bu ay takvâ, kalkan, sıhhat demektir.
Hak ile batılı birbirinden ayıran Kur’ân’ın indiği aydır.
İçinde tan yerinin ağarmasına kadar esenlik dolu, bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesini içinde bulunduran aydır.
Vücudumuzun sağlık bulduğu, irademizin güçlendiği, kötülüklere kalkan olan orucu barından aydır.
Rabbimizin bize verdiği nimetleri daha iyi anladığımız, unuttuğumuz insanları, kaybetmeye yüz tutmuş değerleri hatırladığımız, beden ve ruhumuzun arındığı aydır.
Okuduğumuz Kur’ân’la, Peygamberimiz ve vahiy meleği Cebrail aleyhisselam arasındaki mukabeleyi bir nebze tatmaya çalıştığımız aydır.
Durgun gecelerin sahurla canlandığı aydır.
Kadın, erkek, çoluk çocuk ailece camilerin doldurulup şenlendirildiği, milyonlarca inananın aynı duygularla ibadet etmenin hazzını tattığı, dua ettiği aydır.
‘Allahuekber’ sadasıyla tüm yaratılanları büyük bir huzurun kapladığı iftar ayıdır.
Günlük iş telaşı, teknolojik karmaşa içerisinde bütün aileyi toplayan, uzun süredir görmediklerimizi sofrasında buluşturarak yapılan sohbetlerle ruhumuzu doyuran aydır.
Ebu Hureyre (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Mübârek Ramazan ayı size geldi. Yüce Allah bu ayda size oruç tutmayı farz kıldı. Bu ayda sema (Cennet) kapıları açılır, Cehennem kapıları ise kapanır ve şeytanların azgınları bağlanır.”
Ramazan ayı Kur’ân-ı Kerîm’de adı anılan tek aydır. Bakara Suresi’nin 185. ayet-i kerîmesinde: “Ramazan ayı, insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’ân’ın kendisinde indirildiği aydır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin.” buyurulmuştur. Yüce Allah O’nu sadece anmakla kalmamış, bu ayet-i kerîmeyle aynı zamanda Ramazan’ı oruç ayı olarak belirlemiştir. İşte bu ayrıcalıkları sebebiyle kültürümüzde Ramazan ‘on bir ayın sultanı’ olarak kabul görmüştür.
Oruç ve Kur’an ayı olan Ramazan pek çok konuda Müslümanı eğiten, önemli bir zaman dilimidir. Açlık ve susuzluk gibi bedenî arzulara karşı direniş ve dayanma gücü kazandıran oruç, aktif bir sabır eğitimidir. Aynı zamanda oruç ibadeti, bireysel ve toplumsal hayatı disipline eden, nefsin haz ve isteklerinden uzak tutan bir irade eğitimidir.
Ramazan ayı berekettir, ziyafettir, zarafettir.
Ramazan ayı, ruh ve nefis için birey ve toplum için takvâdır, korunmadır.
Ramazan ayı, selâmdır, esenliktir, dinginliktir, olgunluktur.
Ramazan ayı kardeşliktir,dayanışmadır, paylaşmadır.
Ramazan ayı, kemale erdiren; kendini beğenme, kibir ve riyakârlık gibi çirkin huylardan uzaklaştırıp, tevazu ve samimiyet kazandıran, düşünme ve nefis muhasebesi fırsatı verip tevbe, istiğfar, af ve mağfirete zemin hazırlayan, bütün bir yılın verimli geçirilmesinisağlayan bir rahmet iklimidir. Bu anlamda oruç, oruçluyu tutar, onu dizginler ve ona haddini bilmeyi öğretir.
Hâsıl-ı kelam, Ramazan ayı, bireysel ve toplumsal ahlakın inşasında Rahmân’ın kullarına lütfettiği müstesnâ bir mekteptir. Bu mektepten mezun olan her Müslüman, elde ettiği bilgi ve tecrübeyi, iyilik ve takvâyı yılın diğer aylarına taşıyıp yaşama kararlılığı göstermelidir. Aksi hâlde Resûl-i Ekrem (s.a.v.)’in, “Nice oruç tutan var ki, orucundan kendisine kalan sadece açlık ve susuzluktur…” hadîs-i şerîfindeki serzenişi göze alınmalıdır.
Sema kapılarının açılıp kutlu nebinin kulaklarına Cebrail aleyhisselamın vahyi fısıldadığı mevsimdir. Bu mevsimin sırrına erebilmek için oruç tutmak, nefsi terbiye etmek gerekir.
Oruç ayı olan Ramazan, yağmurun sokaktaki tozu toprağı alıp götürmesi gibi, insanın kötü huylarını, nefsanî arzularını ve günahlarını silip götürür. Müminin bedenindeki maddî gıdanın yerini manevî gıda alır. Artık kalp, Allah’ın adı anıldığında ürperir, Allah’ın âyetleri okunduğunda imanla dolup taşar. Bu ayda müminin bütün günleri sabır ile şükür arasında geçer. Üçüncü bir yol yoktur onun için. Zira üçüncü yol isyandır.
Ramazan ayı oruç ile birlikte sabrı ve şükrü harmanlayan, isyan kapılarını kilitleyen, kulluk bilincinin zirveye ulaştığı mübârek bir aydır.Bereketin, ilahî lütuf ve bağışlamanın adıdır Ramazan. Ötelerden gelen tatlı bir esintidir. Ayrılırken ardında rahmet, bereket ve kurtuluş esintileri bırakan bir rahmet rüzgârıdır.
Ayların sultanı olan Ramazan’da, sözlerin sultanı ve bereketin kaynağı olan Kur’ân’a ailecek her zamankinden daha fazla vakit ayırmalı, O’nu anlamak için daha çok çaba sarf ederek yıpranan gönül ve zihin dünyamızı ilahî vahiyle tamir etmeye çalışmalıyız.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’in: “Oruç tutunuz sıhhat bulunuz. Her şeyin bir zekâtı vardır, bedenlerin zekâtı da oruçtur.” Tavsiyelerine uyarak, hem Rabbimizin verdiği sıhhate teşekkür etmeli, hem de “Gönülden inanarak ve ecrini Allah’tan umarak Ramazanı oruçlu geçiren kimsenin geçmiş günahları bağışlanır.” müjdesine ailemizle birlikte nâil olmaya gayret göstermeliyiz.
Resûlullah(s.a.v.)Şa’ban ayının son günü ashâbına hitap etti ve şöyle buyurdu:
“Ey insanlar! Büyük ve mübârek bir ay yaklaştı, gölgesi başınıza geldi. Bu öyle bir aydır ki, içinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi vardır. Yine o öyle mübârek bir aydır ki, Allah o mübârek ayın gündüzlerinde oruç tutmayı farz, gecelerinde teravih namazı kılmayı nafile kıldı. Kim bu ayda hayırlı bir işle Allah’a yaklaşırsa, başka aylarda bir farz eda etmiş gibi olur. Kim bu ayda farz olan bir ibâdeti yerine getirirse, başka zamanlarda yetmiş farz yerine getirmiş gibi sayılır. Bu ay Allah için açlık ve susuzluğun, taat ve ibâdetin meşakkatlerine sabır ve tahammül ayıdır. Sabrın karşılığı da cennettir. Bu ay yardımlaşma ayıdır, bu ay müminlerin rızkını artıracak aydır. Bu ayda her kim oruçlu bir mümine iftar edecek bir şey verirse, yaptığı bu iş günahlarının bağışlanmasına ve cehennemden âzâd olmasına sebep olur. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmeden onun kadar sevaba kavuşur.”
Ashâb-ı kirâmdan bazıları: “Ya Resûlallah! Hepimiz oruçluya iftar edecek bir şey bulup verecek durumda değiliz” dediler. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.), “Allah bu sevabı bir tek hurma ile bir içim su ile bir yudum süt ile oruçlu mümine iftar ettirene de verir” buyurdu ve hutbesine şöyle devam etti: “Bu ayın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden kurtuluştur. Bu ayda her kim yönetimi altındakilerin işlerini hafifletirse, Allah onu affeder ve cehennemden uzak tutar. Bunun için bu ayda şu söyleyeceğim dört hasletten ikisi ile Rabbinizi razı kılarsınız. Diğer ikisinden ise hiçbir vakitte ayrı kalamazsınız. Rabbinizin rızasına sebep olan hasletlerin birisi, kelime-i şehadete devam etmeniz, diğeri de Allah’tan mağfiret dilemenizdir. Vazgeçemeyeceğiniz iki hasletin biri Allah’tan cenneti istemek, diğeri cehennemden Allah’a sığınmaktır. Her kim oruçluya bir yudum su verirse, Allah da ona benim mahşerdeki havuzumdan öyle bir su içirecektir ki, cennete girinceye kadar bir daha susuzluk çekmeyecektir.”
Bu hadîs-i şerîfte beyan buyurulan ve hepimiz için hayatî ehemmiyet arz eden hususları devamlı göz önünde bulundurup, Ramazan-ı şerîfte duyarlı ve dirayetli davranışlarda bulunmamız temennisiyle sözlerimi noktalarken, sizleri 27.04.2020 tarihinde kaleme almış olduğum beş dörtlükten oluşan ‘Hoş Geldin Ramazan’ başlıklı şiirimle bir kere daha selamlıyor, bu mübârek ayda yapacağınız dualarınıza bizleri de dâhil etmeniz dileğiyle hepinize Cennet ve Cemalullah’ı niyaz ediyorum.
Ramazan bizlere, Haktan rahmettir.
Kıymet bilenlere, büyük nimettir.
Bir mâh-ı gufrandır ve mağfirettir.
Sonu kurtuluş, sevabı Cennettir.
Hoş geldin Ramazan, keşke gitmesen.
Seni biz çok sevdik, bizimle kal sen.
Lütfetti bizlere, Seni gönderen.
Ruhlar rahat etti, dinlendi beden.
Senede bir değil, sen bize hep gel.
On bir ayı bırak, onları tep gel.
Sende bir gece var, bin aya bedel.
Onda geldi Kur’ân, sen de onla gel.
Hoş geldin boş gitme, hoşlan bizlerden.
Biz senden razıyız, razı ol bizden.
Buluşmak dileriz, biz içimizden.
Niyazımız budur, hep Rabbimizden.
Özletme bizleri, geç kalma tez gel.
Ağlatma gözleri, sevgiyi sez gel.
Bekletme bizleri, engeli ez gel.
On bir ay kalsan da, dön, dolaş, gez, gel.”
Program, sunulan ikramın alınmasıyla noktalandı.
İkramdan bir görüntü.
Sunucu Yasemin Aras