Page 10 - 4322765931-tiras-ocak-2018.compressed
P. 10
malarımı tamamlayıp savunmamı yapabilmem için Ali’yi içeri buyur ettim, oturttum. Hâlini hatırını
üç beş aylık bir süreye ihtiyacım vardı. Hocamdan sordum. “Ali, sabahın bu saatinde seni buraya han-
durumumu anlatan bir yazı alarak, Kültür Ataşeliği- gi rüzgâr attı?” diye sordum… “Ağabey, gelişimin
ne süremim beş altı ay daha uzatılması talebinde sebebi sırf sizi ziyaret etmektir… Aklıma estiniz,
bulundum. Bakanlığa yazacağız dediler. Yazmışlar. uzun zamandan beri görüşememiştik biliyorsun…
Bakanlık bunun mümkün olmadığını bildirmiş... O sebeple bir ziyaret edeyim dedim” dedi.
Umudumuz boşa çıkmıştı. Maddi açıdan hiçbir biri- Kendisine teşekkür ettim ve bu umulmadık zi-
kimim de yoktu. Yukarıda anlattığım gibi, Fransa’da yaretten çok mutlu olduğumu söyledim kendisine...
da borçsuz ve alacaksız anım bulunmuyordu genel- “Siz ne yapıyorsunuz Ağabey? Nasıl gidiyor
de… Allah’tan bursun bittiği ay ne borcum vardı ne işleriniz” diye sordu Ali… Ben de ona yukarıda
de alacağım… Devletimizden de beş altı ay daha bahsettiğim hikâyemi olduğu gibi anlattım. “Netice
burs veremeyecekleri cevabı gelmiş bulunuyordu. itibariyle Türkiye’ye döneceğim Ali” dedim.
Devlet olarak beş yıllık yatırım yapmışsınız… İlgili Ali, birden doğruldu, “olmaz ağabey! Doktora-
kişi başarılı bir araştırma gerçekleştirmiş… Bunu, nızı bitirmeden nasıl dönersiniz? Olmaz öyle şey...
hocası yazdığı resmî belgeyle tasdik ediyor… Siz Biz öldük mü? Mümkün değil sizi bırakmam” dedi ve
bu insanınızı yüzüstü bırakıyorsunuz! Böyle bir du- devam etti: “Ya siz yine bu yurtta kalır, çalışmaları-
rum, nasıl izah edilebilirdi? Düşündürücü bir man- nıza burada devam edersiniz. Ben aldığım maaşın
zara ile karşı karşıya idim. yarısını size veririm. Bu şekilde çalışmanızı bitirir,
Babamdan para istemem mümkün değildi. Türkiye’ye ondan sonra dönersiniz. Verdiğim para-
Fakülteyi bitirdikten sonra, bunu kendime ilke ları da ister ödersiniz ister ödemezsiniz. Hiç önemli
edinmiştim. Zaten babamın da imkânı olmadığını değil!”. Öbür önerisini de şöyle anlattı: “Ya da sizi
biliyordum. O sıralarda dört beş tane kardeşim, benim eve taşırız. Ev müsait. Ben yalnız yaşıyorum.
Türkiye’de muhtelif şehirlerde öğrenimlerine devam Sizin yemeğinizi de yaparım. Rahat rahat çalışma-
ediyorlardı… Hepsi de babamın sorumluluğu altın- larınızı sürdürürsünüz”.
daydı… Ali’nin bu asil davranışı karşısında ne derece
Paris’te, Cité Universitaire’de Norveç yurdunun mütehassis olduğumu ifade edemem. Bununla
bir odasında, yapayalnız ve beş kuruşsuz kalmış- birlikte, kendisine bunun doğru olmayacağını, Tür-
tım!.. Ne yapabilirdim? Elbette bir çıkış yolu bul- kiye’de kendisinin çocukları bulunduğunu, onlara
mam gerekiyordu… Bir hafta sonu iki gün boyunca para göndermek zorunda olduğunu anlatmaya ça-
konuyu enine boyuna değerlendirdim… Pazartesi lıştıysam da Ali o kadar ısrar etti ki, birkaç ay Ali’den
günü Türk Büyük Elçiliği’ne gidecek, doğrudan borç alma konusunda anlaştık. Sağ olsun, tezimi
Büyük Elçi ile görüşecektim. Kendisine durumu- savunmadan benim Türkiye’ye dönmemi engelledi.
mu bütün çıplaklığı ile anlatacak, kendilerinden Ali’nin desteği ile tekrar çalışmalarıma başladım.
Ancak Ali’ye yük olmak beni rahatsız ediyordu. Öğ-
Türkiye’ye dönmek üzere bana bir bilet almalarını rencilerin yapabileceği parttaym işlerde çalışmaya
talep edecektim... Tezimin kalan kısmını ailemin başladım. Beş altı ay sonra yeni bir burs buldum.
yanında yazacak ve orada bir imkân yaratıp Paris’e Böylece işlerimi yeniden yoluna koydum. İki sene
dönerek tezimin savunmasını yapacaktım. Böylece daha Paris’te kalarak, Sorbon’da pekiyi derece ile
Milletimize karşı yüklenmiş olduğum görevimi yarım tezimi savundum ve 1975 Martında Türkiye’ye dön-
bırakmamış ve tamamlamış olacaktım... Kararımı düm. Devletimizin beş yıllık başarılı bir araştırmanın
vermiş rahatlamıştım. tamamlanabilmesi için bursumu beş altı ay uzatma-
Pazartesi günü sabah erkenden kalktım. Birkaç mış olması bana iki seneye mal olmuştu.
bisküvi ve sallama çay ile kahvaltımı yaptım. Elbise- O sabah Ali bana gelmemiş ve yardımlaşma
lerimi giydim. Odamdan çıkmak üzereydim ki, kapı teklifinde bulunmamış olsaydı, belki de benim
çalındı... Gelen bizim Bolulu Ali idi… Cuma günleri hayatım bambaşka bir istikamete kayacaktı. Ali,
namaza gittiğimiz Paris Camii’nden tanıdığım, Fran- yardımlaşma ruhuyla bezenmiş olan ve bizim mil-
sa’da çalışan bir Türk işçisi… Yanılmıyorsan ilkokul letimizin ana mayasını taşıyan ve onu temsil eden
mezunuydu. Eşi ve çocukları Türkiye’deydi… Bir bir kahramandır benim gözümde, tıpkı Harun gibi...
ara lise mezunu kardeşini okutmak üzere Paris’e Devletimizi temsil ettiklerini sanan, söz konusu ma-
getirtmişti. Sonra bu çocuk Türkiye’de Tıp Fakülte- yadan kopuk, görevleri olduğu halde, çağdaş dün-
si’ni kazandı ve döndü. Ali, işinde gücünde, tek ba- yayı anlayarak gerçek bir bilim ve kültür politikası
şına yaşıyordu. Orta boylu, ince yapılı, halim selim, belirleyemeyen ve sorumsuzca davranan makam
yüzünden mahcubiyet akan bir Anadolu insanıydı sahiplerinin hali ise bu örnekte bile açık seçik ken-
o… Gerçek bir insandı… disini göstermektedir…
8 9