İlkbaharda Birliktelik ve Lale Zamanında Zindelik
Lale, incelik ve yücelikle, zerâfet ve letâfeti simgeleyen güzel ve nârin bir çiçektir. Lale zamanı da ilkbaharın ilk günlerinin habercisi olan serin ve sevimli bir zaman dilimidir. Bitkilerin canlandığı ve duyguların yoğunlaşma yönünde yelken açtığı bu müstesnâ mevsimde tabiatın tadını çıkarmak ve lale bahçelerinin estirdiği mis gibi güzel kokuları teneffüs ederek dost ve kardeşleriyle birlikte güzel bir gün geçirmek için rutin çalışmalarına bir günlük ara veren YOYAV’lılar, 4 Nisan 2019 Perşembe günü şirin ve sevimli illerimizden olan Karaman’ın Kızılkuyu Köyü’ndeki Atlas Lale Üretim Çiftliği ile Konya’nın Selçuklu İlçesi’nde bulunan Kelebekler Vadisi ve Sille’ye bir günlük bir gezi düzenleyerek hoş bir vakit geçirmek suretiyle daha dinç, daha dinamik hâle gelmelerini sağlayacak bir hava değişiminde bulundular.
Her şeyin en iyisini, en güzelini ve en doğrusunu yakalayıp yapmayı alışkanlık hâline getiren bu insanlar, bu yıl ilkbahara Karaman’ın Kızılkuyu Köyü’ndeki Atlas Lale Üretim Çiftliğindeki lale tarlalarında birlikte merhaba dediler. Çevreyi süsleyen lalelerin içinde gezip dolaşarak bir süre hava aldıktan sonra, Dr. İbrahim Ateş’in yaptığı aşağıdaki kısa açıklama ile ardından bu gün için yazdığı “Lale Zamanı” başlıklı şiiri dinleyip duygulandılar:
“Dostluk ve doğrulukla devam etmesini dilediğim birlikteliğimizin kıymetli katılımcıları, sevgili kardeşlerim!
İlkbaharın ilk günlerinde sizlerle birlikte güzel bir gün geçirmenin sevinç ve saadeti içinde güzîde heyetinizi gönülden ve samîmî duygularımızla selamlıyor, sâlîmen ve gânîmen noktalanmasını temenni ettiğim gezimizden iyi intibalarla dönmenizi ve en yakın zamanda benzeri bir gezide bir araya gelmemizi diliyorum.
Mevsimlerin ilki ve en iç açıcısı ilkbahardır. İlkbaharın içerdiği günlerin de en sevimlisi böylesi dostlarla birlikte geçirilen unutulmaz anılarla dolu olan günleridir. Dostluk ve kardeşliğimizin kenetlenerek gelişip güçlenmesinde etken olduğuna inandığım bu güzel ve anlamlı birlikteliği, cennet vatanımızın güzel köşelerinden biri olan şirin ilimiz Karaman’ın Kızılkuyu Köyü’ndeki Atlas Lale Üretim Çiftliğinde yer alan lale tarlalarında Mevla-i Müte’âl Hazretlerinin bizler için yaratmış olduğu bu nâzik ve nârin çiçekleri temâşâ edip, Yaradan’ına hamd eder hâllerine tanık olmamız taçlandırmaktadır.
Böyle güzel bir geziyi noktalayıp Ankara’ya doğru dönüşe geçerken, lale ile ilgili bilgi birikimimi sizlerle paylaşarak yolculuğumuzun arta kalan kısmını değerlendirmeye çalışacağım.
Lale, yaprakları uzun ve mızraksı, çiçekleri kadeh biçiminde, soğanlı, çok yıllık, otsu, kırmızı, sarı ve ara tonlarda renklere sahip bir süs bitkisidir.
Tabi’î güzelliklere âşık olan Türk milleti, Orta Asya ve İran’da gördükleri bu güzel çiçeği yaşadıkları yerlere taşıyıp, geliştirmeye özen göstermişlerdir. İstanbul’un fethinden sonra, Fatih’in emri ile bahçeler, başta lâle olmak üzere, gül, karanfil ve zerrin gibi çiçeklerle yeniden tanzim edilmiştir. Kanuni devrinde de, lâle türleri geliştirilip çoğaltılmıştır. Üçüncü Ahmed dönemi olan Lâle devrinde ise özellikle İstanbul’da, lâleye ilgi zirveye çıkmıştır.
Kanuni Sultan Süleyman zamanında İstanbul’da Alman İmparatorluğu’nun elçisi olarak bulunan Busbecquius, o tarihe kadar Avrupa’da tanınmayan laleyi görmüş ve çiçeğin soğanlarını memleketine götürmüş, 1560 yılında da lale Hollanda’ya ulaşmıştır. Hollandalılar laleyi çok benimsemişler ve çeşitli türlerini yetiştirmişlerdir.
Edebiyatımızda, tasavvufta ve İslam inancında Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) gül ile ve Allah Teâlâ da lale ile sembolize edilmektedir. Laledeki bu üç harf, aynı şekilde “hilâl” kelimesinde de vardır ve yine ebced hesabında 66 sayısına tekabül etmektedir. Hilâl yani “ay” Osmanlı Devleti'nin amblemidir. Bu nedenle kültürümüzde, Allah, lâle ve hilâl kelimeleri arasında manevî bir rabıta olduğuna inanılmıştır.
Osmanlı döneminde, bilhassa 16.-17. yüz yıllar arasında süs ve süsleme motifi olarak kullanılmış olan ve Sultan Üçüncü Ahmet döneminde “Lâle devri” olarak bir devre isim olan bu güzel çiçek, günümüzde özellikle İstanbul’da belediye eliyle tekrar hayat bulmuş ve şehir yeniden lâle bahçesine dönmüştür.
Lâle devrinde İstanbul’da 2000 çeşit lâle yetiştirilmiştir. Bunlara verilmiş olan güzel isimler, o dönemin edebiyatının tabiatla bütünleşen bir güzellik olduğunu bizlere yüzyıllar ötesinden hoş bir rayiha olarak ulaştırır âdetâ.
Geçmişte çeşitli lale türlerini yetiştirmeye sahne olan İstanbul, günümüzde de geliştirilen çeşitli lale türleriyle tezyîn edilmekte ve lale festivalleri düzenlenmektedir. Son yıllarda tertiplenen lale festivalleri İstanbul’un güzelliklerine güzellik katmaktadır. Bu cümleden olarak 13. Lale festivali dolayısıyla farklı renkte 565 bin laleden oluşturulan ve Sultanahmet Meydanı'nda görücüye çıkarılan bin 734 metrekare boyutundaki dünyanın en büyük canlı lale halısı göz kamaştıran güzellikteydi.
İstanbul’un dört bir yanını süsleyen lalelerin büyük bir çoğunluğu Konya’nın Çumra ilçesinde yetiştirilmektedir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi üreticiye istihdam imkânı sağlayan alım garantili lale soğanı yetiştiriciliği ile Konya ovasını lale ovasına dönüştürmüştür.
Silivri’den Tuzla’ya İstanbul’un tamamında geçen yıl 211 farklı türde lale dikilmiştir. Lale soğanları Konya’nın Çumra ilçesi başta olmak üzere Silivri, Çatalca, Şile, Pamukova ve Geyve köylüleri tarafından yetiştirilmektedir. Konya ovasında açan laleler ise gözlerin pasını silmektedir. Bereketi ile bilinen Konya ovasında açan rengarenk laleler herkesin ilgisini çekmektedir.
Lâlenin Osmanlılar tarafından bu kadar kabul görmesinin önemli bir nedeni ise, güzelliğinin yanında ona atfedilen mübarekliğinden, Arap harfleri ile yazılan “Allah” lafzı ve “hilal” sözcüğünün aynı harflerden oluşmasındandır.
Edebiyatımızda lâle, pek çok şair ve yazara ilham kaynağı olmuştur. Lâleyi şiirlerinde ilk olarak Mevlâna kullanmıştır. Fatih, Kanûni, Üçüncü Ahmet ve daha pek çok padişahın, lâle ile ilgili şiir ve sözleri vardır. Sanatımızda lâle, her alanda süsleme unsuru olarak kullanılmıştır. Taş, metal, ahşap, cam, kumaş, kilim, halı, deri, kalem işi, tezhip, minyatür, ebru gibi klâsik ve geleneksel sanatlarımızda, stilize edilerek ya da tabi’î haliyle, yüzlerce farklı şekilde güzide bir yer tutmuştur lâle.
Güzel yurdumuzun bir ucundaki, Edirne Selimiye Camiinde aykırılığın simgesi olduğu ifade edilen bir ters lâle motifinden, yurdumuzun diğer bir ucunda Hakkâri ve Şemdinli’ye uzanarak sadece burada yetişen, geçmişte bu bölgede yaşayan Asurî’lerin, her sabah göbeğinden su yaydığı için 'Ağlayan lâle' adını verdiği ve bu yüzden kutsal saydığı, çiçekleri aşağı doğru sarkarak açan, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunca Koruma altına alınmış olan dünyaca meşhur ‘Ters Lâle’.
Bahçelerimizi ve şehirlerimizi süslediği gibi şiirlerimiz ve nesirlerimizi de süsleyen lalelerin, gönüllerimizi ve gözlerimizi rahatlatan bir süs ve sevgi çiçeği olarak, geçmişte gördüğü ilgi ve ihtimamı günümüzde de görmeleri temennisiyle sözlerimi noktalarken, hayatınızın lale, sümbül ve nergiz gibi hoş ve güzelliklerle dolu olmasını diliyor, sizleri bugün için yazmış olduğumuz altı dörtlükten oluşan “Lale Zamanı” başlıklı şiirimle selamlamak istiyorum.
İlk baharda tabiat,
Serin, sâkin ve rahat.
Ondaki her seyahat,
Sağlar huzurlu hayat.
Baharda her yer berrak.
Çiçekler renk renk parlak.
Mavi, mor, sarı ve ak,
Onlara ibretle bak.
Çimlerde çiğdem çıkar,
Çevreye çalım atar,
Sevgiyle selam çakar,
Bakışı yürek yakar.
Baharın habercisi,
Çiçeklerin incisi,
Sümbül, nergiz cümlesi,
Lâledir birincisi.
Ülkemizdeki lâle,
Nasıl geldi bu hâle?
Kulak verelim kâle,
Ne diyor bize lâle?
Kırmızı, sarı ve mor,
Renk cümbüşünde rekor.
Bak, incele, düşün, yor.
Renk vereni kimdir, sor.
Konya’ya gelip ünlü restorant Cemo'nun Selçuk Şubesi’nde öğle yemeğini yiyip bir süre dinlenip öğle namazını da burada eda ettikten sonra Kelebekler Vadisi’ne geçtiler.
Buradaki birbirinden güzel kelebekler, çiçekler, kuşlar ve şelalelerden görüntüler alıp, resimler çektirerek yaşadıkları güzellikleri belgelediler.
Kelebekler Vadisi’nden ayrıldıktan sonra akşama doğru beş bin yıllık tarihi Sille kentinde kısa bir gezi yaparak Ankara’ya doğru dönüşe geçtiler.
Gece saat yirmi dörde doğru YOYAV önünde noktalanan gezide görüp yaşadıkları unutulmaz bir günü dolu dolu geçirmenin sevinç ve saadeti içinde, bir başka YOYAV gezisinde buluşmak dileğiyle evlerine yöneldiler.
Lale Üretim Çiftliğindeki Lalelerden Görüntüler.
Lale Üretim Çiftliğindeki Sümbüllerden Görüntüler
YOYAV Gezi Grubu, Karaman’ın Kızılkuyu Köyü’ndeki Atlas Lale Üretim Çiftliği'nde.
Grup, Cemo Restorant'ın Selçuk Şubesi’nde öğle yemeğinde.
Kelebekler Vadisinden Görüntüler.
Beş bin yıllık tarihi Sille kentinden görüntüler.
Ak (Hacı Ali Ağa) Hamamı.
Aya Elenia (Başmelek Mikhael) Müzesi.
Kaya yerleşmelerinden bir görüntü.