Şehitlere Şükrân ve Hâtıralarına Hürmet
Çanakkale 104. Yıldönümü dolayısıyla 18 Mart 2019 Pazartesi günü YOYAV’da bir anma programı düzenlendi. Programda okunan 5 hatm-i şerîfin duasını yapan YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş, sevabını başta Çanakkale şehitleri olmak üzere tüm şehitlerin ruhlarına armağan ederek ruhlarının şâd, mekânlarının cennet ve makamlarının yüce olması niyazında bulundu.
Dr. Ateş’ten sonra kürsüye gelen A.Ü. İlahiyat Fakültesi Emekli Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Nusret Çam, Çanakkale Savaşları ile ilgili yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Kıymetli konuklar, saygıdeğer hanımefendiler, beyefendiler, hepinizi sevgi ve saygı ile selamlıyor, şehitlerin minnet ve mağfiretle anıldığı böylesine önemli ve anlamlı bir programa teşrif ederek, bizimle birlikte olma incelik ve yüceliğini göstermenizden dolayı takdir ve teşekkürlerimizi arz ederek sözlerime başlamak istiyorum.
19. Yüzyılda bütün Avrupa ülkelerinin sanayide hızla gelişmesi, bunlara yeni kaynaklar ve pazarlar aramaya başlaması ve milli devletlerin oluşmasıyla birlikte İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya, Avusturya-Macaristan ve İtalya gibi kendi kabuklarına sığmayan devletler arasında rekabet daha da şiddetlendi. 28 Haziran 1914’te Avusturya-Macaristan veliahtı Saraybosna’da bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülünce Avusturya-Macaristan Sırbistan’a savaş ilan etti. Sırbistan’ın hamisi konumundaki Rusya da Avusturya-Macaristan’a karşı savaş ilan etti. Böylece Avrupa ülkeleri İttifak ve İtilaf devletleri olarak iki cephe halinde karşı karşıya geldiler. Aslında bu cepheleşme sırasında Osmanlı, tarafsız kalmak suretiyle İngilizlere örtülü destek vermek ve bunun karşılığında bazı menfaatler elde etmek istiyordu. Böyle bir zeminde görüşmelere de başlandı. Fakat İngilizler buna yanaşmadı ve Osmanlı Devleti Almanlarla anlaştı. Bu gizli anlaşmanın maddelerinden birine göre Osmanlı Devleti Rusya’ya karşı Almanya’nın yanında savaşa girerse Osmanlı ordusunu Alman heyeti sevk ve idare edecekti. Nitekim Amiral Souchon 18 Ağustos’ta Osmanlı donanmasının başına getirildi ve her Osmanlı gemisine bir Alman subay görevlendirildi. Uzun süredir Osmanlı donanmasında görev yapan Amiral Limpus başkanlığındaki İngiliz Islah Heyetinin görevine son verildi. Yerine Almanya’dan gelen Amiral Usedom ve Amiral Merten’in içinde olduğu 300’e yakın subay ve erden oluşan Alman heyeti görevlendirildi.
Osmanlı ordusunun bütün kritik noktalarını Alman subaylar komuta etmeye başladı. Yapılan düzenlemeler ile Enver Paşa yetkisizleşti ve Alman Von Schellendorf fiilen Genelkurmay Başkanlığı görevine getirildi. 1914 yılından itibaren Osmanlı ordusundaki bütün yazışma, plan ve diğer tüm evraklar Almanların kontrolüne geçti. Osmanlı Genelkurmay Başkanı Von Schellendorf, 20 Ağustos 1914 tarihinden itibaren olası savaş durumunda açılacak cephelerle ilgili planları hazırladı.
3 Kasım 1914’te Fransız ve İngiliz savaş gemileri boğaz girişindeki tabyalarımıza ateş açtı. Kısa süren bombardımana Türk topçusunun ateş etkisi dışında kaldıkları için cevap verilemedi. Seddülbahir Kalesinin cephaneliğinin isabet alıp havaya uçmasıyla Çanakkale Muharebelerinin ilk şehitleri verilmiş oldu.
9 Kasım’da Sofya’da askeri ateşe olarak görev yapan Yarbay Mustafa Kemal Bey, Enver Paşa’dan “Silah arkadaşları cephelerde savaşırken kendisinin Sofya’da bulunmasını kabullenemediğini ve cephelerin herhangi bir yerinde rütbesine uygun bir görev verilmesini” istedi. Kasım’da Osmanlı Devleti İtilaf Devletlerine savaş açtığını bildirdi, 14 Kasım’da ise Halife, Cihad-ı Ekber ilan ederek Müslümanları, Hristiyanlara karşı savaşa çağırdı.
İngiltere’nin Rusya’ya yardım etmesi için açılan cephenin asıl amacı İstanbul’un işgaliydi. Bunun için Çanakkale Limni adası üs haline getirildi. İngilizlerin savaş uçakları, bunları taşıyan uçak gemisi ve denizaltıları vardı. İngilizler 19 Şubatta Çanakkale boğazının girişindeki tabyaları bombaladılar ve akşama doğru bunları susturdular. 8 Mart gecesi Nusret Mayın Gemisi gizlice boğazı mayınladı.
Plan uyarınca 18 Mart sabahında Truva komutanı Agamemnon adlı geminin kılavuzluğunda önde Fransız, arkada İngiliz savaş gemileri olmak üzere düşman kuvvetleri Çanakkale boğazının iki tarafındaki tabyaları bombalayarak ilerlemeye başladı. Bataryalarda topların birinci doldurmaları erler tarafından ezan okunarak yapılıyor, ateş sırasında erler tekbirlerle iştirak ederek maneviyatlarını yüksek tutuyor, inanılmaz bir soğukkanlılıkla çalışıyor, bombardımanlarla yığılan toprakların çalışamaz hale getirdiği topların ateşini kesmek zorunda kalınca büyük özveriler ile bu topları tekrar ateşe hazırlıyorlardı. Fransız gemisi Bouvet’nin batması sadece 3 dakika sürdü. Fakat akşama doğru Birleşik Filo’nun insan zayiatı ise 800’ü buldu. 3 muharebe gemisini (Bouvet, Irresistible, Ocean) Boğazın sularında bırakan Filo’nun 4 gemisi de (Inflexible, Gaulois, Suffren, Agamemnon) yara alarak muharebe edemez duruma gelmiştir. Birleşik Filo Boğaz’dan gücünün 1/3’ünü kaybederek büyük hayal kırıklığı ile çıkmıştır. 18 Mart günü Türk tarafının toplam zayiatı (şehit, ölü ve yaralı) Alman Müttefiklerimiz ile beraber 97’dir. Bazı tabya ve bataryalarda (6 top ve bir tabya) çeşitli hasarlarla muharebeyi şanlı bir zaferle sonuçlandıran taraf Boğazın savunucuları olmuştur.
22 Mart günü Queen Elizabeth’de yapılan toplantıda Amiral de Robeck, Akdeniz Seferi Kuvvetleri Komutanı Ian Hamilton’a artık kara birliklerinin desteği olmadan Çanakkale Boğazı’nın aşılamayacağına kesinlikle inandığını söylüyordu. Donanma subayları donanmayı bekleyen mayın hatlarından, tabyalardan ve Marmara’ya çıkınca karşılarına gelecekte neler çıkacağını bilmemekten çekiniyorlardı. Sonuçta bu karar İngiltere savaş bakanlığı tarafından da onaylandı.
Osmanlı tarafında ise Başkomutanlık Karargahı müttefiklerin yeni bir saldırısına karşı 24 Mart 1915’te Çanakkale Bölgesi’ni savunmak üzere Liman Von Sanders komutasında 5. Ordu’yu kurdu. Lakin Liman Von Sanders Paşa çıkarma yapılması muhtemel öncelikli noktalar olarak Yarımadanın kuzeyindeki Saros körfezini işaret etmekteydi. 25 Nisan sabahı Seddülbahir’e saldırı ile harekât başladı. Özellikle 10.Bölük komutanının kaybından sonra komutayı ele alan Ezineli Yahya Çavuş ve kuvvetleri İngilizleri sahilde tutmayı başardı. Temmuz-Ağustos aylarına kadar da önemli bir ilerleme kaydedemediler. Bunun üzerine yeni çıkarma noktaları aramaya başladılar ve Anafartalar harekâtına karar verdiler. 6/7 Ağustos gecesi Anafartalar sahillerine çıkarak ve ilerleyerek Boğaza inmek düşüncesi hâkimdi.
10 Ağustos 1915 Conkbayırı Süngü Hücumu
10 Ağustos günü sabah saat 04.30’da hücuma kalkacak askerlerin önüne geçerek onlara hitap etti; “Askerler! Karşımızdakileri mağlup edeceğimize hiç şüphe yoktur. Fakat siz acele etmeyin. Evvela ben ileri gideyim. Siz benim kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birden atılırsınız.” İşaretle birlikte aniden gelişen taarruzla İngilizlerin ilk hat siperlerinde hücum başarıya ulaştı. Yine Kocaçimen-Abdurrahman Bayırı sırtlarında Avustralya ve Hint Tugayları geri atıldı. Müttefiklerin yoğun gemi ve kara topçularının ateşi altında gerçekleşen bu hücum ile hakim tepeler hattı Türk birliklerinin kontrolüne girmiştir.
İtilaf devletlerince başlatılan “Gelibolu Harekatı” kara ve deniz gücünün işbirliğine rağmen Türk savunması karşısında başarıya ulaşamadı. Gelibolu’nun tamamen tahliye edilmesi olumsuz sonuçlar yaratacağı için 20-21 Aralık’ta Anafartalar ve Arıburnu Cephelerinin; 8-9 Ocak gecesi de Seddülbahir’in tahliye edilmesine karar verildi.
Çanakkale zaferinin sonuçları
Rusya’nın öteden beri bilinen boğazlar üzerinden ılık denizlere ulaşma emelleri; İngiltere’nin, “denizlere egemen olan, dünyaya hakim olur” Almanya’nın “Doğu’ya doğru” politikası; Napolyon’un, “İstanbul anahtardır, İstanbul’a egemen olan dünyaya hükmedecektir” sözüne dayanan Fransızların emelleri boğazlar üzerinde düğümlenmektedir.
Siyasi sonuçları:
a) Çanakkale’de deniz ve karada kazanılmış bulunan zaferler, Balkan felaketiyle içte ve dışta sarsılmış bulunan Osmanlı Devleti’nin prestijini kurtarıp güçlendirmiş, hükümetin bir bunalıma girmeden iktidarda kalış sürecini uzatmıştır.
b) Gelibolu Yarımadası’nda elde edilen zafer, Türk’ün eski güç ve dinamizmini koruduğunu, çöküntü dönemini yaşayan ve can çekişen bir imparatorluk içindeki kahraman bir ulusun varlığını yeniden ortaya koymuştur. Bir başka deyişle, Çanakkale’de ölmesini bilenler, Türk milletinin tarihten silinmeden ilelebet var olacağını kanıtlamıştır.
c) Bu parlak zafer, Batılıların Doğulu müttefiki Rusya’ya ulaşmasına fırsat vermemiş, mahsur kalan Çarlık Rusya’sı içeriden çökerek, Bolşevikliğin pençesine düşmüştür.
d) Türk savunması aşılabilmiş ve Boğaz açılabilmiş olsaydı, savaş kısa sürede biter, Rus ihtilali patlak vermezdi.
e) İtilaf Devletleri’nin Çanakkale’deki başarısızlıkları, başlangıçta savaşa katılmamış olan Balkan Devletleri’nin tutumlarını da farklı yönde etkilemiştir.
f) Örneğin Bulgaristan, İttifak devletlerinin yanında yer alırken Romanya, Yunanistan ve İtalya’nın daha bir süre savaş dışında kalmalarını sağladığı gibi, Arap ayaklanmalarını da bir yıl kadar geciktirmiştir.
g) Birleşik Filo’nun Boğaz’da uğradığı yenilgi, İngiltere ve Fransa’nın prestijini bir hayli sarsmış, özellikle İngilizlerin, denizlerdeki tartışılmaz üstünlüğü imajını ortadan kaldırmıştır. Bu da onların sömürgelerindeki bağımsızlık ve özgürlük akımlarının doğusuna ve dolayısıyla dünya siyasi haritasını değiştiren bazı gelişmelere yol açmıştır.
ı) Gerçekten Avustralya ve Yeni Zelanda gibi o zamanki İngiliz dominyonu deniz aşırı ülkelerin askerleri Çanakkale’de hayatlarını yitirirken, dimağlarında kıvrılan birtakım sorular (Niçin, kimin için dövüştükleri gibi), onlar da git gide ulusal bilincin ilk kıvılcımlarını oluşturmayı geciktirmemiştir.
i) Nitekim, 9 Eylül 1922’de Yunanlılar denize döküldükten sonra, muzaffer Türk ordularının boğazlar bölgesine kaydırılmaları üzerine, Churchill’in Avustralya’dan yeniden yardım isteğine karşı, bu ülkenin başbakanı, “Tek bir askerin hayatını tehlikeye koymayacağını ve yeniden savaşa karar verilirse, dominyondan iş birliği istenmemesi gerektiğini” vurgulamıştı.
j) Çanakkale savaşlarının dikkate değer bir ilginç yanı da aylarca gece ve gündüz dövüşen iki hasım ordu askerleri arasında, belki de savaşın kaderini paylaşmanın getirdiği bir yakınlaşma ve dostluğun gözlenmesi olmuştur.
k. İşte bu durum, savaş sonrası ülkeler arasındaki siyasi ilişkileri de olumlu yönde etkilemiş, Avustralya ve Yeni Zelanda ile anlamlı dostlukların oluşmasında etken olmuştur.
l) Gelibolu’daki savaşlara katılan altı yüz gönüllü Yahudi askerinin gösterdiği başarının davalarının dünyaya tanıtılması sonucu Orta Doğu’da bugünkü İsrail Devleti’nin oluşturulmasında büyük bir rolü olmuştur. 2 Kasım 1917’de benimsenen “Balfour Bildirisi”, bugünkü İsrail’in kurulmasında etken olması açısından önemli bir dönüm noktasıdır.
m) Çanakkale Zaferi’nin en önemli ve anlamlı sonuçlarından birisi de, Doğu’nun en büyük imparatorluğu Çarlık Rusya’nın yıkılması yanında, ülkesinde güneş batmayan Büyük Britanya İmparatorluğu’nda da, ilk yarayı açmaya yetmiş olmasıydı. Böylece emperyalizm tam çökmüş olmasa bile bir hayli sarsılmıştı.
Askeri sonuçları
a) 18 Mart 1915 Boğaz Savaşı’nda kazanılan zaferle İngiliz-Fransız donanmalarının Marmara’ya girerek bir ay içerisinde İstanbul’u ele geçirme planları suya düşürülmüştür.
b) 18 Mart yenilgisinden sonra, karaya yöneltilen çıkarmalarla başlatılan ve dönemin en güçlü zırhlılarının cehennem ateşleri altında günlerce süren mevzi savaşlarında Türk askerinin hiç sarsılmayan mücadele, azim ve direnişi ile karşılaşan İngiliz ve Fransızlar, daha fazla dayanamayıp bu kez de yarımadayı terk etmek zorunda kalmışlardır.
Böylece karada kazanılan bu ikinci zaferle de, Türk Ordusu’nun Balkan Savaşı’nda sarsılan itibarı kurtarılmıştır.
c) Çanakkale Savaşları Mustafa Kemal (Atatürk) gibi bir dahiyi ortaya çıkarıp, Birinci Dünya Harbi’ni izleyen Türk Milli Mücadelesi’nin bu eşsiz liderini Türk Ulusu’na kazandırmıştır.
d) Bu zafer, İngiliz ve Fransızların, Osmanlı Devleti’ni savaş dışı bırakarak Almanya’nın güneydoğudan kuşatılmasını amaçlayan stratejisini boşa çıkarmak suretiyle savaşın iki yıl uzamasına neden olmuştur.
e) Boğaz’ın açılmaması, Rusya’yı yalnız silah ve malzeme yardımından yoksun bırakmakla kalmamıştır. Aynı zamanda yarım milyonu bulan İngiliz ve Fransız askerini bu cepheye çekerek Alman Cephesi’nden uzakta tutmuş ve Almanya’nın Doğu Avrupa Cephesi’ndeki harekâtını kolaylaştırmıştır.”
YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş, Prof. Dr. Nusret Çam’a konuşmasından dolayı teşekkür ederek günün anısına kendisine teşekkür belgesi ve bir kitap seti takdim ettikten sonra, bugün için kaleme aldığı aşağıdaki “Çanakkale Şehitleri” şiirini okudu.
Çanakkale Şehitleri
Yurdumuzun yiğitleri,
Çanakkale şehitleri.
Ülkemizden defettiler,
Saldırgan olan itleri.
Saldıranlara şaştılar.
Tüm engelleri aştılar.
Düşmanlara ulaştılar.
Canla, başla savaştılar.
Öldüler ve öldürdüler.
Düşmanları sindirdiler.
Dostlarını güldürdüler.
Türk yenilmez dedirdiler.
Mekânları cennet olsun.
Mezarları nurla dolsun.
Onları öldürenlerin,
Yerleri, cehennem olsun.
Topraklara döktüler kan.
Vatan için verdiler can.
Bizler onlara her zaman.
Dileriz Mevlâ’dan gufran.
Şehitlik onlara bir şan.
Anarız onları her an.
Bir değil, binlerce şükran.
Yurdumuz insanlarından.
Program, konuşmacı ve misafirlere ikram ile sonlandı.
Program, saygı duruşu ve İstiklâl Marşı ile başladı.
Hatim Duasından görüntüler.
Dr. Ateş, Prof. Dr. Nusret Çam’a teşekkür belgesi ve bir kitap seti takdim etti.
İkramdan bir görüntü.