AKİF’İ ANIYOR VE ARIYORUZ
Milli şairimiz merhum Mehmet Akif Ersoy, ebediyete intikalinin 72. yıldönümü dolayısıyla bir kere daha rahmet, mağfiret ve minnet duygularıyla anıldı. Mezarı başında, Taceddin Dergahı’nda, adını taşıyan okullarla kültür merkezlerinde ve benzeri mekânlarda değişik düzeyden davetlilerin katılımıyla düzenlenen toplantılarda O’na duyulan sevgi ve saygı hisleriyle değerli düşünceler dilegetirildi.
Akif’i anma, anlama ve anlatmaya yönelik birbirinden güzel etkinliklerin sergilendiği bu toplantılardan biri de YOYAV Kültür Merkezi’nde düzenlenen ve her yönüyle örnek olan toplantı idi. 27 Aralık 2008 Cumartesi günü saat 13.30’da çok sayıda davetlinin katılımıyla gerçekleştirilen bu toplantı saygı duruşu ve İstiklâl Marşı ile başladı.
Merhum Mehmet Akif Ersoy’un ruhu için okutulan 2 hatm-i şerifin duasının yapıldığı ve tilâvet edilen Kur’ân-ı Kerim ile huzur havasının estirildiği toplantıda altı kişi konuştu. M. Yahya Efe’nin takdim konuşmasından sonra sırasıyla birer konuşma yapan YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş, 20. Dönem Adana Milletvekili Yük. Müh. Dr. İ. Ertan Yülek, YOYAV Onur Kurulu Üyelerinden N. Yücel Mutlu, Mehmet Akif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı Başkanı Mehmet Cemal Çiftçigüzeli ve Başbakanlık Aile Kurumu Eski Genel Müdürü Dr. Necmettin Türinay Akif’in deha, dirayet ve örnek şahsiyeti ile düşüncelerini dilegetirdiler.
İlk konuşmayı yapan YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş şunları söyledi:
“Sayın konuklar, değerli dostlar, sevgili Akifseverler, basınımızın güzîde temsilcileri!
Düşünce dünyamızın dâhîlerinden ve millî mefkûremizin manevî mimarlarından olan merhum Mehmet Akif Ersoy’un ebediyete intikalinin 72. yıldönümü dolayısıyla düzenlediğimiz bu anlamlı ve önemli toplantıya teşrif eden siz Akifsever ve vefakâr vatan evlatlarını gönülden ve samimî duygularımızla selamlıyor, şerefli varlığınızla bu güzel birlikteliğe vesîle olmanızdan dolayı hepinize hürmet ve muhabbetlerimizi arzederek hoşgeldiniz diyorum.
Efendim, benim sağlık durumum henüz böyle bir toplantıda uzunca bir konuşma yapmama elverişli değil. Ama Akif’i anma ve O’nu anlayıp anlatmaya yönelik böyle bir toplantıyı tanzim eden bir kurumun başkanı olarak birkaç cümleden ibaret de olsa bir konuşma yapmamayı, Akif’e ve sizlere saygısızlık kabul ettiğim için, düşünce ve duygularımla sevgi ve saygılarımı az ve öz cümlelerle ifade etmek üzere huzurunuzda bulunmaktayım.
72 yıl önce böyle soğuk ve karlı bir 27 Aralık gününde ruhunu Rahman’a teslim ederek, hayatını Hakka ve halka hizmetle geçirmenin huzur ve vakarı içinde irtihâl-i dâr-ı bekâ eden millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy, hatırası hafızamızda, sevgisi kalbimizde, düşünceleri kafamızda, şiirleri dilimizde ve meş’alesi elimizde olan değerli bir büyüğümüzdür. O’nu unutmadık, unutmayacağız. Ne O unutulacak bir insan, ne de biz unutacak bir milletiz. O’nu her zaman anıyor ve arıyoruz. Hepimiz küçüklüğümüzden bu yana O’nun düşünceleri ile beslendik, şiirleriyle hislendik ve teşvikiyle heveslendik. O’na milletçe minnettâr ve şükran borçluyuz. O’nu ölüm yıldönümünde anarken, işimiz ardından ağlamak değil, O’nu anlamak, anlatmak, düşüncelerini yaymak ve yaşatmak olmalıdır. O’nu anlamadan, fikriyatını kavramadan ve en azından Safahat’ını sayfa sayfa defalarca döne döne okumadan O’ndan sözetmek kuru ve cılız olur. Zira kişiyi en iyi anlatan, sözleri ve davranışları ile eserleridir. Akif’i anlamak isteyen, Safahat’a başvurmalı, Sebîl-ür Reşâd ve Sırât-ı Müstakîm’i okumalıdır. Çünkü kişiyi tanımanın en güzel yolu, O’nun eserleri ve sözleriyle hayatı boyunca sergilediği davranışlarıdır. Ben yaklaşık 40 yıldır Safahat’ı okuyorum. Bazı şiirlerini yüzlerce, binlerce defa okuyup, yorumlamaya çalışmışımdır. Öğrencilerimle sohbetlerime katılan kardeşlerim, O’nun şiirlerini benden çok duymuşlardır. Akif'i sevmenin birici adımı O'nu örnek almak, ikinci adımı, Safahat'ını sayfa sayfa okumak, üçüncü adımı, her geçen gün Safahat'ından bir mısraı kafaya ve kalbe yazmak, dördüncü adımı, O'nu adım adım izleyerek örnek almak. Beşinci adımı da, yaptığı her konuşmada mutlaka Akif'in bir şiirini okuyarak hem kendi hafızasını hem de muhatapların hafızasını O'nun değerli düşünceleri ile aydınlatacak davranışlarda bulunmaktır. Bunun için ben, bugünkü konuşmamda da O’nun bazı şiirlerine değinmeden geçemeyeceğim.
İman, Kur’an, insan ve vatan sevgisini sürekli terennüm eden Akif, şiirlerinde dinî duyguyu millî hislerle birleştirerek millete mayalamaya çalışmıştır. Şiirlerini incelediğinizde Kur’ân, Yaradan, din ve vatan sevgisini koklarsınız. O, ben müslümanım diyen insanın Kur’ânı çok çok okumasını ve gönül yapısını O’nunla dokumasını istemiştir. Kur’ânı kemal-i edep ve hürmetle okuyup anlamasını, anladığını uygulamasını, çağrısını duymasını ve yoluna baş koymasını dilemiştir.
Ya açar nazm-ı celîlin bakarız yaprağına,
Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına.
İnmemiştir hele Kur’ân bunu hakkıyla bilin,
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için.
mısralarını dikkatle okuyan herkes bu gerçeği görecektir.
Öteyandan iman ve islamın içerik ve inceliğini ifade eden şiirlerinden birinde irfanı, diğerinde ahlakı, bir başkasında da kuvvetli olmanın imandaki yerini vurgulayarak şöyle demektedir:
O iman farz-ı kat’idir diyor tahsil-i irfanın
Ne cahil kavmiyiz biz müslümanlar şimdi dünyanın.
*
O iman hüsn-ü hulkun en büyük hâmisi olmuşken,
Nemiz vardır fezâilden, nemiz eksik rezâilden.
*
O iman kuvvet ihzarıyla emretmişti lakin biz,
Tevekkelna deyip yattıkda kaldık böyle en aciz.
Sözleri okuyanın dilinde, düşünenin gönlünde ve dinleyenin belleğinde iz bırakan söz ustası merhum Mehmet Akif’i dakikalara değil, aylara ve yıllara dahi sığdıramayız. Düşünce, duygu, dirayet ve davetini dizelerine yansıtan O büyük insanın, ufkumuzu açan ve önümüzü aydınlatan uyarı ve önerilerini kavramak için Safahat’ını evimizden, elimizden ve dilimizden eksik etmememiz gerekir.
Bu inanç ve düşünceyle değerli büyüğümüzü bir kere daha rahmet ve mağfiretle anıyor, bizleri O’nun eserleri ile düşüncelerine sahip çıkan vefakâr nesiller kılmasını yüce Allah’tan niyaz ediyor, siz saygıdeğer misafirlerimizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.”
Dr. Ateş’ten sonra kürsüye gelen diğer konuşmacılar da Akif’in değişik yönleriyle hizmetlerini dilegetiren konuşmalarından sonra merhumun ruhu için tilavet edilen hatm-i şerîflerin duası yapılarak sevabı ruhuna bağışlandı.