ANNELER GÜNÜNDE ANLAMLI TÖREN
Ana yuvanın yüreği, baba evin direği, evlat da toplumun bileğidir. Yürek yaşamanın, direk ayakta kalmanın, bilek de güçlü ve kuvvetli olmanın simgesidir.
Bu gerçeğin bilincinde olup, aile ve toplum hayatında huzur havasını estirmenin gayreti içinde olan YOYAV, ana-babaya saygı, itaat ve iyilik ile evlada şefkat, merhamet ve ilgi duygularını geliştirmeye yönelik çaba ve çalışmalarını arttırarak sürdürmektedir. Bilhassa anneler ve babalar günleri gibi herkesin ilgisini çeken önemli günlerde tertiplediği toplantılarda dile getirdiği düşüncelerle, insanlar arası ilişkilerin iyileşmesine ve dostluk duygularının pekişmesine katkıda bulunmaktadır. Bu cümleden olarak anneler günü dolayısıyla düzenlediği kutlama toplantısında davetlilere duygulu dakikalar yaşattı. Önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da yardım elini uzattığı yoksul aileler arasından iki anneyi yılın fedakâr annesi seçerek yarımşar cumhuriyet altını ve çeşitli hediyelerle ödüllendirdi.
Ankara’nın Hüseyin Gazi semtinde Bostancık Mahallesinde ikamet eden ve eşi kalp krizi geçiren müzmin hasta olan 5 çocuk annesi 48 yaşındaki Şerife Ertek ile Siteler semtinde Doğantepe Mahallesinde ikamet eden ve 25 yıldır sara hastası olup geçim sıkıntısı çeken 40 yaşındaki 3 çocuk annesi Yıldız Baltacı’nın çocuklarını yetiştirme yolunda katlandıkları çok ve çeşitli sıkıntıları göz önünde bulundurarak bu anlamlı günde sevindirdi.
Çok sayıda davetlinin katılımıyla gerçekleştirilen kutlama ve ödül töreni dolayısıyla YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş’e TBMM Başkanı Köksal Toptan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, Devlet Bakanı Aliye Selma Kavaf, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Gaziantep Milletvekili ve AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı Fatma Şahin, Keçiören Belediye Başkanı Mustafa Ak ve Sincan Belediye Başkanı Doç. Dr. Mustafa Tuna birer başarı ve kutlama mesajı gönderdiler. YOYAV’ın sevinç ve saadetini paylaşan bu büyüklerine teşekkür edilerek, TBMM Başkanı Köksal Toptan ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın mesajları alkışlar arasında okundu.
Daha sonra günün anlam ve önemini ifade etmek üzere kürsüye gelen YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş yaptığı yönlendirici ve yüreklendirici konuşmada şunları söyledi:
Yurdumuzda ve dünyamızda yediden yetmişe herkes tarafından büyük bir ilgi ve ihtimamla kutlanan günlerden biri olan anneler günü dolayısıyla düzenlediğimiz bu anlamlı ve önemli toplantıya katılarak gayretimizi kamçılayan ve mutluluğumuzu paylaşan seçkin heyetinizi sevgi ve saygı ile selamlıyor, gününüzün kutlu, yaşantınızın mutlu ve geleceğinizin umutlu olmasını diliyorum.
Yurdumuzdaki ve dünyamızdaki tüm annelerin anneler gününü gönülden kutlayarak sözlerime başlarken, başta beşeriyetin annesi Hz. Havva validemiz olmak üzere, ebediyete intikal eden annelere rahmet ve mağfiret, hayatta olanlara da sağlık ve saadet niyaz ediyorum.
Kıymetli kardeşlerim!
Anneler günü güzel bir olaydır. Dolayısıyla toplumda artık iyice yer edinmiştir. Ancak konuyu islâmî açıdan irdelersek, senenin özel bir günüyle bu işi savuşturmak, meselenin özüne inememek veya işin kolay tarafını benimsemek demektir. Anne evladını aylarca karnında, yıllarca kucağında, bir ömür de gönlünde taşır. Duruma göre yemez yedirir, giymez giydirir. Geceleri uykusunu böler, kendi gıdasını onunla paylaşır. Kısaca evlad, anne yüreğinin kopmaz bir parçasıdır.
Bunun için merhamet ve şefkat dini olan İslâm, senenin sadece bir gününü “anneler günü olarak sınırlamaya müsade etmez. Hele Allah katında geçerli bir neden yoksa, onu başkalarının merhametine terketmeye izin vermez. İslâm bu konuda babayı da, aynı kategoride değerlendirir. Ana-babaya isyanı, büyük günahlardan sayar. Onlara iyilik de, güzel amellerin başında yer alır.
Cenab-ı Allah Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim’in İsra Suresi’nin 23-25. ayetlerinde şöyle buyuruyor:
“Rabb’in yalnız kendisine kulluk etmenizi ve anaya-babaya iyilikte bulunmayı emretti. İkisinden birisi yahut her ikisi, senin yanında yaşlanırsa sakın onlara “öf” bile deme, onları azarlama! Onlara hep tatlı, güzel, iç açıcı söz söyle. Onlara çok merhametli davranıp tevazu kanadını indir; onlara karşı alçak gönüllü ol ve de ki: “Ey Rabbim! Bunlar, küçükken beni besleyip büyüttükleri gibi sen de onlara öyle acı, merhamette bulun!” Rabbiniz içinizde olanı daha iyi bilir. Eğer siz iyi kişiler olursanız, şüphesiz ki O, tevbe edenleri çok bağışlayandır.”
Meallerini kaydettiğimiz bu ayet-i kerimelerde dikkatlerimizi çeken bazı hususlara temas etmek istiyorum. Şöyle ki:
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde: “Allah’ın rızası ana-babanın rızasında; Allah’ın gazabı da ana-babanın kızmasındadır.” buyurmuştur.
Sahabilerin bütün arzusu Allah katında sevilmek, Allah’ın sevgisine mazhar olmak, rızasını elde etmekti. Onun için Resulullah’a bu tür sorular sorarlardı. Nitekim Hz. Peygamber’e ilk inananlardan biri olan Abdullah bin Mes’ud diyor ki: “Hz. Peygamber’e sordum:
- Hangi amel Allah katında daha faziletli dedim.
- Vaktinde kılınan namaz, buyurdu. Sonra hangisi dedim.
- Ana-babaya itaat, buyurdu. Sonra hangisi dedim.
- Allah yolunda cihad, buyurdu.
Ben sormaya devam etseydim, Resulullah da cevap vermeye devam edecekti.
Anne-babaya hizmet etmek cennete girmeye vesile olur. Ebu Ümame (r.a.) anlatıyor. Bir adam Peygamber Efendimize: “Ey Allah’ın Resulü! Anne ve babanın çocukları üzerindeki hakları nelerdir? diye sordu. Peygamber Efendimiz de: “Onlar senin cennet ve cehennemindirler.” buyurdu.
Bu hadisiyle Peygamber Efendimiz, ana-babanın rızasını almanın, Cennete girmeye, onları kırmanın da Cehenneme gitmeye vesile olacağını anlatmış olmaktadır.
Ana-babaya nasıl davranılması gerektiğini yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’den ve Hz. Peygamber (S.A.V.)’in sözlerinden öğrenelim:
“Allah’a kulluk edin, ona bir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya iyilik edin.” (Nisa, 36)
“Deki: Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: Ona hiç bir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilik edin.” (En’am, 151)
“Size en büyük günahları bildireyim mi? Allah’a şirk koşmak ve ana-babaya asi olmak.”
“Cennet anaların ayakları altındadır.”
“Allah size analarınızı incitmeyi yasaklamıştır.”
Ayrıca, Buharî ve Müslim’den gelen bir rivayette, Hz. Peygambere, iyi muamele ve ihsanıma en çok layık olan kimdir sorusu üzerine üç defa annen ve dördüncüsünde de baban diye cevap vermişlerdir.
Mealleri sunulan ayet ve hadislerin incelenmesinden de anlaşılacağı üzere mensubu olduğumuz yüce İslam dini, anne ve babaya iyilikte bulunma hususu üzerinde önem ve ciddiyetle durmuştur. Anne ve babalarımıza karşı, ayet-i kerime ve hadîs-i şerîflerde beyan olunan görevlerimizi şöyle özetleyebiliriz:
Anne ve babaya iyilik ve ihsanda bulunmak,
Onlara “öf” bile dememek; söz ve tavırlarla onları rencide etmemek; hürmetsizlikte bulunmamak; bıkkınlık ifade edecek davranışlardan uzak durmak;
Onlarla konuşurken sesini alçak ve yumuşak tutmak; kalplerini kırmamaya özen göstermek;
Yüzlerine sert ve öfkeli bakmamak; onlara karşı ekşi ve asık suratlı olmamak, onlara güleryüz ve tatlı dil göstermek,
İslam’a ters düşmeyen isteklerini, arzularını yerine getirmek; emir ve tavsiyelerine kulak vermek. Onların rızasını hoşnutluğunu gözetmek; onları memnun edip hayır dualarını almak.
Özellikle yardıma ihtiyaçları bulunduğu zamanlarda, onların yardımlarına koşmak, onları arayıp ihtiyaçlarını karşılamak. Başka yerlerde oturuyorlarsa değişik vesilelerle onları arayıp sormak, ihtiyaçlarını karşılayıp gönüllerini almak.
Vefat ettiklerinde onları daima rahmetle yad etmek, hayır dua etmek, onlar için hayır yapmak, vasiyetlerini yerine getirmek, dostlarına hürmet göstermek.
İsra Suresi’nin meali sunulan 23. ayetinin: “... Onların (ana-babanın) biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa kendilerine “öf” bile deme...” cümlesinde vurgulandığı üzere ana-babanın yaşlandıklarında kalacakları yer, huzurevleri değil, çocuklarının yanı olmalıdır. Evlat ana-babasını yaşlılık yıllarında yalnız başlarına saraylarda da oturtsa, kendinin yanında kalması kadar onu mutlu etmiş olamaz. Zira, anna-babayı mutlu eden şey, çocuklarının yanında kalıp, onlarla birlikte aynı havayı teneffüs etmeleri ve torunlarının güler yüzlerini görmeleridir.
Yapılan araştırmalar sonucunda çocuklarından ilgi, sevgi ve destek gören yaşlıların hayattan daha çok keyif aldıkları ortaya çıkmıştır. Örneğin Ankara Üniversitesi’nden Doç. Dr. Emine Özmete’nin, 65 yaş üzerindeki kadın ve erkeklerle yaptığı araştırmada, eşleri vefat etmemiş olan, çocuklarından ilgi gören yaşlıların yaşamdan daha çok tatmin duydukları sonucuna ulaşmıştır. Araştırma sonucuna göre, yaşlılar kendilerinden çok çocuklarının sağlığı ve mutluluğu ile mutlu oluyor, torunlarının varlığı onların yaşamlarına farklı anlamlar katıyor. Yaşlılar ebeveyn olarak kendilerini ömür boyu çocuklarından sorumlu hissediyor, çocuklarından gördükleri ilgi, destek, saygı ve sevgi ile besleniyor. Yaşlılar komşuluk ve akrabalık ilişkilerinin geçmişe oranla zayıfladığını, bu nedenle çocuklar ile etkileşimin daha önemli hale geldiğini belirtiyor. Oturdukları apartmanda ya da çevrede bazı komşularını tanımayan yaşlılar, bu nedenle kendini güvende hissetmiyor.
Çocuklarına böylesi yüce ve insancıl duygularla bağlı olan büyükleri yaşlılık yıllarında yalnızlığa terk etmek ve onlara karşı ilgisiz kalmak insanî ve İslamî bir davranış olmadığı gibi vefa duygusuyla da bağdaşmaz. Çocukları için çok ve çeşitli sıkıntıları göğüsleyen ebeveynin yaşlandıklarında onları sıkıntıları ve dertleriyle başbaşa bırakmak, evlat ve torun olmaya yakışmadığı gibi insanlığa da sığmaz.
Bunun için YOYAV bu yıl yardım elini uzattığı yoksul aileler arasında çocuklarını yetiştirmek için sayısız sıkıntılara katlanan Şerife Ertek ile Yıldız Baltacı’yı yılın fedakâr annesi olarak belirleyip ödüllendirmeyi kararlaştırdı. Az sonra huzurunuzda bu annelere ödüllerini sunarak sevinç ve mutluluklarını paylaşmanın haz ve huzuru içinde olacağız.
Kıymetli konuklar!
Geçmişte ve günümüzde bir çok Türk annesinin vatanı, milleti ve çocukları için büyük fedakarlıklarda bulunduklarını hepimiz bilmekteyiz. Geçmişimize baktığımızda gözlerimizi yaşartacak fedakarlık örnekleriyle karşılaşmaktayız. Bunlardan birini bugün sizlerle paylaşmak istiyorum.
Vapur ve motorlarla İnebolu’ya çıkarılan silah ve cephane, Kastamonu üzerinden Ankara’ya, oradan da cepheye gönderiliyordu.
1921 yılı Aralık ayında birdenbire bastıran kar, yolları kaplamıştı. İnebolu’dan Kastamonu’ya hareket eden bir kadın, cephane yüklü kağnısı ile yorgun argın bir vaziyette ancak Kastamonu kışlası önüne kadar gelebilmiş, şehire girmek nasip olmadan kağnı arabası ile yol kenarında durmuştu.
Kağnının yanına gidenler şu acıklı manzara ile karşılaştı. Bu vatansever Türk kadını, cephaneyi korumak için yorganını top mermilerin üzerine örtmüş, kendisi açıkta kaldığı için soğuktan donarak ölmüştü.
Görevliler gözyaşları dökerek soğuktan donan kadını arabadan indirirken, yorganının altında çığlığı basarak ağlayan bir çocuk sesini işitince şaşırdılar. Otlara sarılı top mermileri arasına yerleştirilmiş çulların içinde kundaktaki bir kız çocuğunu buldular.
Top mermileri ıslanmasın diye kendini vatan için feda eden ve geriye yetim bir çocuk bırakan kahraman Türk anasının bu acıklı hikâyesini bu vatan topraklarında yaşayan herkesin özellikle genç nesillerin iyi değerlendirmesi gerekir.
Biz böylesi fedakar annelerin çocukları ve torunlarıyız.
Annelerin arz edilen türden sergiledikleri fedakarlıklar geçmişte olduğu gibi günümüzde de görülmektedir. Göğüs kabartacak nitelikteki bu fedakâr davranışlardan basından izlediğimiz bir kaçını da dikkatinize getirmekte fayda mülahaza etmekteyim.
Kayseri 'de, yolun karşısına geçmek isteyen anne-kıza minibüs çarptı. Kazada 55 yaşındaki Keziban Özdemir, 11 yaşındaki kızı Ayça Şahin'i son anda yolun kenarına itti. Fedakar anne hayatını kaybederken, kızı Ayça yaralı kurtuldu. Hürriyet Gazetesi (27 Ocak 2009)
Konya'nın Kadınhanı ilçesinde bir evde çıkan yangında anne, baba ve 15 aylık bebekleri yanarak öldü. Ailenin, penceredeki demir parmaklıklar yüzünden dışarı çıkamadığını ifade eden görgü tanıkları, fedakâr annenin 3 yaşındaki oğlunu parmaklıklardan dışarı atarak yanmaktan son anda kurtardığını belirtti. (Cihan Haber Ajansı 13.11.2007)
Seyfi askerlik hizmetini yaparken (Amasya 15.Piyade Er Eğitim Alayında) 1996 yılında acemi birliğinde bir haftalık asker iken böbrek yetmezliği hastalığına yakalandı, 36 gün GATA askeri hastanesinde yatarak tedavi gören Seyfi ŞAVKILI Biyopsi ameliyatı sonucu NEFROTİK SENDROM teşhisi kondu. Rapor verildi. Üç aylık hava değişimi sonucu Askerlik hizmeti yapamaz denildi. Hastalığa yakalandıktan üç yıl sonra Diyalize girmeye başladı. Diyaliz tedavisi dokuz yıl sürdü. Annesi Elife hanım böbrek hastası oğlu Seyfi'nin diyalize girdiği dokuz yıl boyunca kendisinin de çok üzüldüğünü, geceleri bile çoğu zaman oğluna refakat ettiğini ve vicdan azabı çektiğini söyledi. Oğlunun bu hâli her geçen gün Elife Hanımı da yıprattı ve oğluna böbreğini vermeye karar verdi. Kan ve doku örneği alınan Elife hanımın oğlu Seyfi'ye böbreği uydu. Nakil 07-07-2008'de Ankara Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Tranpastasyon bölümünde Rektör Prof. Dr. Mehmet HABERAL ve ekibi Doç. Dr. Turan ÇOLAK tarafından başarılı bir operasyon sonucu gerçekleştirildi. (Kahramanmaraş Pusula Gazetesi, 29 Ağustos 2008)
Çanakkale'nin Yenice ilçesinde, böbrek hastası olan 16 yaşındaki öğrenci, annesinden nakledilen böbrekle yeniden hayata bağlandı.
Yenice İlçesine bağlı Çal köyünde ikamet eden 16 yaşındaki Ticaret Meslek Lisesi öğrencisi Erdem Çetin, annesi Emine Çetin'den aldığı böbrekle hayata yeniden başladı. Çan Devlet Hastanesi Diyaliz Ünitesi'nde beş yıldır diyalize giren Erdem Çetin, böbrek nakli konusunda kendilerine yol gösteren Çan Devlet Hastanesi Başhekimi Sevil Ercan başta olmak üzere diyaliz ünitesinde görev yapan doktor ve hemşirelere teşekkür etti. Çan Devlet Hastanesi'nde diyalize girerken nakil olan dördüncü hasta olduğunu belirten Erdem Çetin, "Annemin verdiği böbrek sayesinde bundan sonraki hayatımda istediğimi yiyip içeceğim, okuluma daha sağlıklı bir şekilde devam edebileceğim" dedi. (Forum Haber, 30.11.2008)
Anneler yavruları için arz edilen türlerden çok ve çeşitli fedakarlıklarda bulunurken, çocuklar da anneleri için benzeri fedakarlıklarda bulunuyorlar mı diye araştırma yaptığımızda maalesef çocukların anneleri için yeteri kadar fedakar yaklaşımlarda bulunduklarını görememekteyiz.
Tüm canlılar yavrularını büyük bir fedakârlık göstererek, çeşitli şekillerde taşıyarak korurlar. Yavrusunu uçarken sırtında taşıyan kuşlar, sırtında yavrularıyla birlikteyken zıplayan kurbağalar, yavrularını güvenli bir yere ağızlarında taşıyan balıklar, bunlara örnektirler.
Değerli konuklar! Hiç unutmayın ki, tüm canlılarda gördüğümüz davranışların hepsini onlara öğreten Allah'tır.
Ayı yavruları için, annelerinin sırtı hem korunaklı, hem de rahattır.
Afrika'da yaşayan bir leylek türü yavrusunu güneşten korumak için ona gölge oluşturuyor.
Birçok memeli hayvan, doğduktan sonra hemen yavrusunu yalayarak temizler ve onun kokusunu tanımış olur.
"Allah sizi annelerinizin karnından hiçbir şey bilmezken çıkardı ve umulur ki şükredersiniz diye işitme, görme (duyularını) ve gönüller verdi." (Nahl Suresi, 78)
Anneler gününde onlara verilecek hediyelerle sevindirilmeleri ve saygı gösterilerinde bulunarak dualarının alınması tabii ki güzel bir yaklaşımdır. Ancak bu güzelliklerin sergilenmesi yılın bir gününe mahsus olmayıp, her gün ve ömür boyu yerine getirilmesi gereken önemli bir gö
Bu inanç ve anlayışla sözlerimi noktalark
Törenin sonunda davetlilere birer gül ve gofret ikram edildi. Basılı ve görsel basından da yoğun ilgi gören tören, davetlilerin takdirini topladı.