Annelerimiz Baş Tacımız
İnsanları yaratıp yaşatan Allah Teâlâ’dır. Doğurup dünyaya getiren anneler, besleyip büyütün de babalardır. Dolayısıyla Allah’a ibâdet ve tâ’atla, ana-babaya da hürmet ve muhabbetle yükümlüdürler.
İnsanları yaratıp yaşatan Allah Teâlâ’dır. Doğurup dünyaya getiren anneler, besleyip büyütün de babalardır. Dolayısıyla Allah’a ibâdet ve tâ’atla, ana-babaya da hürmet ve muhabbetle yükümlüdürler. Allah’a şükürde ve ebeveyne teşekkürde kusur etmemelidirler. Allah Teâlâ, insanlara kendisine ibâdet etmelerini emretmesinin ardından, ana-babalarına ihsânda bulunmalarını (iyi davranmalarını) emretmiştir. Bu gerçek, kutsal kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’in değişik ayetlerinde dikkatimize getirilmiştir. Örneğin İsrâ Suresi’nin 23 ve 24. ayetlerinde: “Rabbin kendisinden başkasına aslâ ibâdet etmemenizi, ana-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa sakın onlara ‘öf’ bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve deki: ‘Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.’” buyurulmaktadır.
Nisa Suresi’nin 36. ayetinde: “Allah’a ibâdet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, elleriniz altında bulunanlara (köle, cariye, hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın; Allah kendini beğenen ve dâima böbürlenip duran kimseyi sevmez.” buyrulmaktadır.
Bu ayet-i kerimenin incelendiğinde de anlaşılacağı üzere Allah’a kul olmanın gereği böyle güzel bir ahlaka sahip bulunmaktır; kaba-saba, haksız, zâlim, cimri, herkese kötülük eden… kimseler yalnızca bazı ibâdetleri yapmakla Allah katında makbul bir kul olamazlar.
Ahkaf Suresi’nin 15. ayetinde ise: “Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu. Taşınması ile sütten kesilmesi, otuz ay sürer. Nihayet insan, güçlü çağına erip kırk yaşına varınca der ki: Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimete şükretmemi ve razı olacağın yararlı iş yapmamı temin et. Benim içinde zürriyetim için de iyiliği devam ettir. Ben sana döndüm ve elbetteki ben Müslümanlardanım.” buyurulmaktadır.
Ankebût Suresi’nin 8. ayetinde de: “Biz, insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) Bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak banadır. O zaman size yapmış olduklarınızı haber vereceğiz.” buyurulmaktadır.
Ana-babaya iyi davranmanın emir ve tavsiye edildiğini bildiren bu ayet-i kerîmelerin incelendiğinde de anlaşılacağı üzere, ebeveyne iyilik, islamın olmazsa olmaz nitelikteki ilkelerinden biridir. Bu ilkeyi benimseyen Müslümanların, ana-babayı baş tacı etmeleri gerekir. Bu ilahî uyarıya uymaları esas alınmalı, tersine tavır ve davranışlardan şiddetle kaçınılmalıdır.
Rahmetli sanat güneşimiz Zeki Müren’in yorumladığı:
“Ana başta taç imiş,
Her derde ilaç imiş.
Bir evlâd pîr olmasa da,
Anaya muhtaç imiş.”
diyen dörtlükte dile getirilen bu duygu, geçmişte olduğu gibi, günümüzde de yaşatılmalıdır.
Mealleri verilen ayet-i kerîmelerde görüldüğü üzere yüce Rabbimiz, anne ve babaya itaatin üzerinde önemle durmakla birlikte, anneye özel bir önem atfetmektedir. Zira annelerin çocukları üzerinde herkesten fazla emeği bulunmakta, yavruları üzerinde en derin şefkat ve merhamet hissini anneler taşımaktadır. İnsanlar içinde iyilik etmeye en layık olan kişi sorulduğunda Peygamberimiz (s.a.v.)’in üç defa anneyi, dördüncüsünde ise babayı zikretmesi bunun bir göstergesidir.
Lokman Suresi’nin 14. ayetinde de annelerin ayrıcalığı şöyle ifade edilmektedir: “Biz insana, annesine babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi onu her gün biraz daha güçsüz düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl kadar sürer.”
Ayette de işaret edildiği üzere, anneler yavrularını dünyaya getirmeden önce türlü zorluklara katlandıkları gibi, dünyaya getirdikten sonra da onları şefkatle beslemişler, büyütmüşlerdir. Onların bu emeklerine karşılık olarak annelerimize iyi davranmak hem dinî, hem de insanî görevimizdir.
Malum olduğu üzere her yıl, Mayıs ayının ikinci Pazar günü (Anneler günü) olarak coşkuyla kutlanılmaktadır. Hemen her yerde bütün milletler anneye karşı duyulan saygıyı türlü törenlerle belirtmek istemişlerdir. Anneler günü ülkemizde de yaygın bir şekilde coşkuyla kutlanmaktadır. Belki yılda bir gün olsun onları memnun etmek güzel bir hâdise olarak kabul edilebilir. Ancak, merhamet ve şefkat dini olan İslam, senenin sadece bir gününü anneler günü olarak sınırlamak istemez. Dinî ve millî esaslarımıza göre, yılın ve ömrün her günü anneler günüdür. Bütün yıl boyu öfkelendikçe ona hoş olmayan sözler söyleyip, sonra sadece bir gün “Annem” demek, İslamın ruhuna aykırıdır. Anne ve baba her gün memnun edilmelidir.
İslam dini insana, Allah’a ibâdetten sonra ana ve babaya iyi ve saygılı davranmayı tavsiye etmiştir. İslam’da anne-baba hakkına büyük önem verilmiştir. İkisinin de hakkı büyüktür. Özellikle annenin hakkı daha da ağır basmaktadır. İslam, cenneti dahi annelerin ayakları altına sermiştir.
Bu gerçeği gören YOYAV, kutlanan ve kutlanılacak olan anneler günü ile babalar gününün onlara beslenmesi gereken sevgi ve saygı hislerinin yoğunlaştırılmasına ve arttırılmasına vesîle olacak duyarlı davranışlara sahne kılınmasını dilemektedir.
Bu inanç ve anlayışla geçen yıllarda düzenlediği anneler gününde gerçekleştirdiği programlarda olduğu gibi bu yıl da, ana-babaya hürmet ve muhabbetle iyi davranmayı yansıtan yaklaşımlarda bulunarak “Annelerimiz Baş Tacımızdır” konulu anlamlı bir program gerçekleştirmiştir.
Anneler gününden bir gün önce 12 Mayıs 2018 Cumartesi günü saat 13.30’da tertiplediği bu anlamlı törene çok sayıda anne ile davetli katılmıştır. Toplantıda önemli açıklamalarda bulunan YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş, yaptığı duygu yüklü konuşmada şu cümlelere yer vermiştir:
“Saygıdeğer anneler, kıymetli konuklar, değerli dostlar, sevgili kardeşlerim!
Anneler günü dolayısıyla düzenlediğimiz “Annelerimiz Baş Tacımızdır” konulu programa teşrif ederek, annelerimize sevgi ve saygılarımızı birlikte sunmamıza vesîle olan güzîde heyetinizi gönülden ve samîmî duygularımızla selamlıyor, gösterdiğiniz ilgi ve ihtimamdan dolayı hepinize hürmet ve muhabbetlerimizi arz ederek hoş geldiniz diyorum.
Başta beşeriyetin annesi Hz. Havva validemiz ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’in annesi Hz. Amine annemiz olmak üzere, ebediyete imanla intikal eden tüm anneleri saygıyla yâd ederek sözlerime başlarken, cümlesine Allah’tan rahmet ve mağfiret niyaz ediyorum.Hayatta olan annelere de sağlık ve saadet içinde huzurlu ve mutlu bir hayat diliyorum.
Kıymetli konuklar!
Anne kimdir? sorusuna tek cümleyle cevap vermek için, “anne toplumu oluşturan ve insan üreten insandır” demek yerinde olur kanaatindeyim.
Anne; merhametin mihrakı ve şefkat semasının şahikasıdır.
Anne; özveri örneği ve yuvanın yüreğidir.
Başka bir ifadeyle, anne yuvanın yüreği, baba evin direği, çocuk da ailenin bileğidir. Ailenin ayakta kalması için bu üç unsurun korunması gerekir.
Direk yıkılır, yürek sıkılır ve bilek bükülürse, aile yok olur. Aile çatısının çatlamaması için, saç ayağı nitelindeki bu üç unsur yekdiğerine yar, yakın ve yardımcı olmalıdır. Biri diğerini ihmal etmemelidir.
Anne, yavrusunu doğuruncaya kadar karnında, büyütünceye kadar kucağında ve ölünceye kadar da kalbinde taşıyan yüce ruhlu insandır.
Anne, kanından kan, canından can veren ve göğsünden dünyanın en lezzetli ve sağlıklı gıdasını sunan sevecen insandır.
Anne, yemeyip yediren, içmeyip içiren, giymeyip giydiren, dinlenmeyip dinlendiren ve uyumayıp uyutan fedakâr insandır.
Onun evladı için ağlaması şefkat ve merhametinin tezâhürüdür. Dolayısıyla “Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar.” sözü bu gerçeği anlatan anlamlı bir sözdür. Herhangi bir zorluk veya sıkıntıyla karşılaştığımızda, çektiğimiz çileyi anlatmak için söylediğimiz “Anam ağladı” sözü de ızdırabımızı anlayıp ağlayanın ancak anamız olduğunu anlatan önemli bir sözdür.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’in annelere verdiği değeri dile getiren: “el cennetü tahte akdâmi’l ümmehât” yani “Cennet annelerin ayakları altındadır.”hadîs-i şerîfi annelerin değer ve önemini anlatmaya yeterlidir. Bu hadîs-i şerîfe göre, kişi anasına karşı ayağının altındaki toprak gibi mütevazî olmalı ki, cennete girsin. Yukarıda işaret edildiği gibi annenin değeri, sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’in bir başka hadîs-i şerîfinde şöyle beyan buyurulmuştur: “Bir adam; insanlar arasında, en güzel şekilde sohbet etmeme en layık olan kimdir ey Allah’ın Resûlü! dediğinde, Peygamberimiz (s.a.v.): “Annendir.” buyurmuştur. Adam daha sonra kimdir? dediğinde, Peygamberimiz (s.a.v.): Yine “Annendir.” buyurmuştur. Adam daha sonra kimdir? dediğinde, Peygamberimiz (s.a.v.): “Annendir.” buyurmuştur. Adam daha sonra kimdir? dediğinde, Peygamberimiz (s.a.v.): “Babandır.” buyurmuştur.
Sahîh-i Buhârî’de sâbit olan bu hadîs-i şerîf, annenin babadan üç basamak önde olduğunu göstermektedir.
Kıymetli konuklar!
Ana-babamızın yaşlılık yıllarında bulunmaları gereken yer, evimiz olmalıdır. Ak saçlı analarımızla, ak sakallı babalarımızı yaşlanınca yuvamızdan uzaklaştırıp yalnızlığa terk etmek ya da yaşlılar yurdunda duyarsız bakıcıların acımasız ellerine bırakmak doğru değildir. Kalacakları yer rahat ve tüm ihtiyaçları temin edilse dahi evlat ayrılığıyla torun sevgisinden mahrum olmanın ızdırabı unutulmamalıdır. İsra Suresi’nin meali verilen 23. ayetinde geçen: “… Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa” cümlesi, onların yaşlılık yıllarında yanımızda kalmalarının gerektiğini vurgulayan cümle-i celîledir. O cümleyi izleyen “… sakın onlara ‘öf’ bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.” cümlesinde ise onlardan sıkılıp ‘öf’ bile dememeyi ve azarlama niteliğinde olan davranışta bulunmamayı emreden ilahî buyruğu içermektedir. Bu ayet-i kerîmeyle ardından gelen 24. ayet-i kerîmede yer alan ilahî talimata uyarak onlara tatlı ve güzel sözler söylemeyi, merhamet ve tevazu kanadını gerip, “… Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.” diye dua etmeyi ilke edinmeliyiz.
Allah’ın rızasının ana-babanın rızasında olduğunu, gazabının da onların gazabında olduğunu bilmeli, onları incitmemeyi azami özeni göstermeliyiz.
Bu duygu ve düşüncelerle sözlerimi tamamlarken, tüm annelerin anneler gününü gönülden kutluyor, yavrularıyla birlikte sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir hayat geçirmelerini diliyor, hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.”
Törende, YOYAV bursiyerlerinden Altındağ Doğantepe Türkerler İlköğretim Okulu öğrencileri arasında şiir okumada 1. seçilen 4. sınıf öğrencisi Aleyna Dokumacı tarafından Dr. İbrahim Ateş’in “Canım Anam” şiiri, H.Ü. Sosyal Hizmetler Fakültesi 2. sınıf öğrencisi Merve Gökü tarafından da “Her Ana Bir Kıymet Bana” şiiri okundu.
Yılın yoksul anneleri seçilen Prof. Dr. Gürcan Yülek, Nurçin Sayan, Kadriye Baratalı, Afet Tan, Mahinur Öz, Nimet Boyacıoğlu, Mesude Kürkoğlu, Halime Baratalı, Filiz Öğünç, Özcan Topaloğlu, Aycel Emiroğlu, Azime Şen, Hamide Oruç, Meymenet Şahin, Türkan Nar ve Yasemin Aras’a hediyelerinin takdim edildiği tören, annelere birer gül sunulması ve hazırlanan ikramın alınmasıyla noktalandı.