Babalara Saygı, Bebelere Sevgi
İftar programlarını, 10 Haziran 2018 Pazar günü babalara ikram ettiği iftarla noktalayan YOYAV’ın yaklaşımı, çevresinin takdirini topladı. Dokuz defa dar gelirlilere ikram ettiği iftarların ardından, idrâk edilen Kadir Gecesi ve yaklaşan Babalar Günü dolayısıyla onuncu iftarında babaları ağırlaması, mensuplarıyla davasına destek veren dostlarının gönüllerini fethetti. Hitâmı misk oldu denecek kadar değer ifade eden bu iftara katılan babalarla dedeler, duygulu dakikalar yaşadılar.
Kadir Gecesi öncesi verilen böyle bir iftarda bir araya gelip, bu mübârek geceyi birlikte karşılamanın sevinç ve saadetini yaşayan babaların duydukları mutluluk doruk noktaya erdi.
Böyle müstesnâ bir zaman diliminde misafirlerini mutlu etmenin sevincini konuklarıyla paylaşan YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş, yemek duasından sonra yaptığı selamlama konuşmasında duygu ve düşüncelerini şu cümlelerle dile getirdi:
“Saygıdeğer konuklar, kıymetli babalar, değerli dedeler!
Bu Ramazan’da planladığımız iftarların onuncu ve sonuncusunda, soframızı şereflendiren siz muhterem misafirlerimizle iftar sevincini paylaşmanın haz ve huzuru içinde hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyor, bebelerinizin baba olduklarını görüp, dede olmanız dileğiyle sözlerime başlamak istiyorum. Bilumum baba ve bebelerin, baba ve dede olmanın bahtiyarlığıyla sâlih evlat yetiştirmenin sorumluluğunun idrâki içinde, büyük ve küçüklerine karşı görevlerini göz önünde bulunduran bilinçli ve basîretli bireyler olmalarını diliyorum.
Baba evin direği, anne yuvanın yüreği, çocuk da ailenin bileğidir. Bu gerçek çok iyi bilinmeli aslâ göz ardı edilmemelidir. Direk yıkılır, yürek sıkılır, bilek de bükülürse aile ortadan kalkar. Aile çatısının çatırdamaması için saç ayağı niteliğindeki bu üç önemli unsur, sürekli yekdiğerinin yanında, yakınında ve yardımında olmalıdır. Baba sevgide, anne şefkatte, çocuk da saygıda kusur etmemelidir. Bu duygu ve düşüncelerle yıllardır Anneler Günüyle Babalar Günü, aile bireylerinin birbirine sevgi ve saygıyla yaklaşıp, kenetleşmelerinde etken olacak millî ve manevî meziyetleri tavsiye ve telkin etmeye yönelik programlar tertiplemektedir. Bu yıl Babalar günü bayramın üçüncü gününe denk geldiği için, babalar günü dolayısıyla düzenlenecek programı öne çekerek, siz saygıdeğer babalara sevgi ve saygımızı bu iftar programında sunmayı düşündük.
Malumunuz olduğu üzere bu gece mübârek Kadir Gecesi’dir. Bir kere daha ihyâ etme bahtiyarlığına ereceğimiz bu mübârek geceyle altı gün sonra 17 Haziran 2018 Pazar günü idrâk edeceğimiz babalar gününüzü gönülden kutluyor, kandilinizin kutlu, yaşantınızın mutlu ve geleceğinizin umutlu olmasını diliyorum.
Eşiğine geldiğimiz bu mübârek gece, Kadir Suresi’nde belirtildiği üzere bin aydan hayırlı bir gecedir. Hayrettin Karaman’ın bir dizesinde dile getirdiği gibi:
“Rûhlarla buluşur kullar bu gece.
Allah’la konuşur kullar bu gece.
Bize Kur’ân geldi, Mevlâ katından.
Mevlâ’ya kavuşur kullar bu gece.
Bizi rahmetine daldır ilâhî.
Kur’ân’ından nasip aldır ilâhî.
Aradan perdeyi kaldır ilâhî.
Nasipsiz inmesin kollar bu gece.”
Bin aydan hayırlı olan Kadir Gecesi’nin kula kazandıracağı güzelliklerin başında Allah’ın, Kur’ân’ın, Peygamberin, ana-babanın kadrini bilme güzelliği gelir. Bu güzel özelliği kazanabilmek için Kur’ân’a ve sünnete sarılıp kullukta kaim, iman, ibâdet ve istikamette dâim olup ebeveyne ihsanda bulunmak gerekir.
Allah Teâlâ, baba ile bebe arasındaki bağı, öyle muntazam ve muhkem kılmış ki, birinin olması diğerinin bulunmasına bağlıdır. Biri olmazsa diğeri olmaz. Dolayısıyla bebe babaya muhtaç, baba da bebeğe muhtaçtır. Evet, hadîs-i şerîflerde beyan buyurulduğu üzere: “Cennet annelerin ayakları altındadır.” Ve: “Baba cennetin orta kapısıdır.” Ama onlara o özelliği kazandıran unsur da, evladın dünyaya gelmesidir. Öyle ya, çocukları olmayan eşler, böyle bir özelliğe sahip değillerdir. Çocuklar dünyaya gelmelerini Allah’a ve ebeveynlerine borçlu, ana babada belirtilen özelliği kazanmayı çocuklarına borçludurlar.
Ebeveynle ilgili konular ele alınıp, onlara karşı olan yükümlülükler anlatılırken, genelde ana-babanın yerlerine ve değerlerine dikkat çekilir, dinimizdeki değerleri dile getirilirken, onları yüceltip çocukları yerden yere vuracak cümleler sarfedenler olur. Kanaatımızca böyle bir yaklaşımda bulunmak, ebeveyne sevgi ve saygının gereğini yansıtmakla birlikte evlada biraz haksız davranmak olur. Âdil olan yaklaşım, ebeveyne hizmet ve hürmet, evlâda da şefkat ve muhabbettir.
Bu gerçeği açıklamaya vesîle olması için, malumu ilam türünden telakki edilmezse, mazide meydana gelen birkaç olayla yapılan değerlendirmeleri sizlerle paylaşmak isterim:
Adamın biri yanında oğlu ile birlikte Hz. Ömer (r.a)’e gelerek: "Bu benim oğlumdur; bana karşı geliyor" diye şikâyette bulunur. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a) adamın oğluna: "Allah'tan korkmuyor musun, niçin anne babana karşı geliyorsun? Anne babanın evlâdı üzerinde şu kadar hakkı var” diye genci uyarır. O zaman, genç çocuk: “Ey müminlerin emîri, çocuğun baba üzerinde hakkı yok mudur?" diye sorar. Hz. Ömer de (r.a): “Evet vardır. Çocuğa iyi bir anne seçmesi, doğunca güzel bir isim koyması, ona Kur'ân-ı Kerim'i, farz ibâdetlerini öğretmesi, evlenecek yaşa gelince evlendirmesi, çocuğun babası üzerindeki haklarındandır" buyurur. O zaman çocuk: “Vallâhi, babam, müslüman kadınları bırakıp 400 dirheme satın aldığı bir câriye ile evlendi. Bana güzel bir isim vermedi. İsmimi böcek manasına gelen “Cu'la” koydu. Bana Kur'ân-ı Kerîm'den ve ibâdetlerden hiçbir şey öğretmedi" der. Bu sözler üzerine Hz. Ömer (r.a.), çocuğun babasına dönerek: "Oğlum bana itaat etmiyor, diyorsun. Halbuki o sana karşı gelmeden önce, sen onun haklarını çiğnemişsin; şimdi kalk ve oğluna karşı vazifeni yap" diye adamı azarlar.
Adamın biri Abdullah b. Mübârek (r.a.)’e gelerek, çocuğundan şikâyet eder. Abdullah b. Mübârek (r.a.): "Çocuğuna hiç beddua ettin mi?" diye sorar. Adam: "Evet, ettim" deyince, Abdullah b. Mübârek (r.a.): "Çocuğun ahlâkını sen bozmuşsun" der.
Ebü'l-Esved ed-Düelî (r.a) oğullarına hitâben: "Ben sizin küçüklüğünüzde, büyüklüğünüzde ve hattâ siz doğmadan size iyilik ettim" der. Onlar da: "Öbürlerini anladık, ama biz doğmadan bize nasıl iyilik ettin ki?" derler. Cevap şu olur: "Ben size soyu temiz, asâlet ve edebi yerinde bir anne seçtim; kimsenin ona bir şey söylemeye dili varamaz."
Birinin, babasını dövdüğü görülür. Çocuğa, “Niçin babanı dövüyorsun, onu bırak" derler. Bunun üzerine babası: "Ona dokunmayın, beni dövsün. Çünkü ben babamı aynen bu yerde dövmüştüm. Ben nasıl babamı burada dövdüysem şimdi de aynı yerde oğlum beni dövüyor" der.
Ben, bunlar ve benzeri olaylardan esinlenerek yıllar önce yazdığım “Ebeveyni Hoş Tut” başlıklı şiirimde şöyle demiştim:
Babanı büyük bil, ananı azîz.
Atanı unutma, olursun âciz.
Gerek zengin olsun, gerekse fakir,
Ananı hor görme, babanı hakîr.
Ebeveyni hoş tut, sıkılma, sabret,
Varını yoğunu onlara sarfet.
Şımartmasın seni şöhret ve servet,
Anana hizmet et, babana hürmet.
Ananı say, gözün ondan ayırma,
Onu kırıp başkasını kayırma.
Babana bak, baksın evladın sana,
Bil ki yaptığını yaparlar sana.
Unutmayalım! Kadir Gecesi bağışlanmayan kişilerden biri de ana-babasına âsî olan kimsedir.”