Beratta Bağışlanmak
Üç ayların içerdiği dört kandilin üçüncüsü olan Berat Kandili, Şâbân ayının on dördüncü gününü on beşinci gününe (12 Haziran 2014 Perşembe gününü 13 Haziran 2014 Cuma gününe) bağlayan gece idrâk edildi. Türkiye’de Berat Kandili denilen bu mübarek geceye diğer İslam ülkelerinde “Leyletü-n nısfi min Şâ’bân” yani “Şâ’bân’ın yarısı gecesi” denilmektedir. Gecenin feyiz ve fazîletini bildiren hadîs-i şerîflerde de bu deyim kullanılmaktadır.
Öte yandan bazı islamî eserlerde, Berat gecesinin içerdiği özellik ve güzelliklerden dolayı, belirtilen adların yanında meleklerin bayram gecesi, keffâret gecesi, hayat gecesi, şefaat gecesi, mağfiret (bağış) gecesi, kurtuluş gecesi, kısmet gecesi ve takdir gecesi diye adlandırıldığı da görülmektedir.
Günahlardan arınmayı ve kötülüklerden korunmayı dileyen Müslümanlar için müstesnâ bir fırsat olan Berat gecesi, İlahî ihsan ve ikramlarla bağış ve bereketin arttığı, rahmet deryasının taştığı ve mağfiret musluğunun açıldığı değerli bir gecedir. O’nun değerini bilip, feyiz ve fazîletinden faydalanarak, manen motive olacak duyarlı ve dirâyetli davranışlarda bulunmak bahtiyarlık olur. O’nu gafletle geçirmek de büyük bir kayıp olur.
Ellerin Allah’a açılıp, nedamet duyguları ile gözyaşlarının akıtıldığı bu gecede, tevbe ve istiğfâr eden Müslümanlar, günah kirlerinden arınıp bağışlanmak ve suçlardan sıyrılıp beratlarını alan mutlu insanlardan olmak için Allah Teâlâ’ya yalvarıp yakardılar.
İbâdetlerin Allah’a arz edildiği Şâ’bân ayının en kıymetli gecesi olan Berat gecesinde Yaradan’a yalvarıp yakararak, nefis ve iblisin esiri olmaktan kurtulup, rahmet-i Rahmân’a nâil ve mağfiret-i Mennân’a mazhar olma niyazında bulundular. Toplantılara katıldılar. Televizyonlarda yayınlanan dinî programları izlediler. Kur’ân okudular, namaz kıldılar. Ebediyete göçen büyükleri için hatm-i şerîfler okuyup, sevabını ruhlarına armağan ettiler. Hayatta olan ebeveynleri ile yakınlarını ziyaret edip kandillerini kutladılar ve hayır dualarını aldılar. Bu arada çevrelerinde bulunan dar gelirli muhtaç insanları görüp gözetmeyi ihmal etmediler. Böylece geceyi, bağışlanıp beratlarını almalarına vesîle olacak ibâdet, ta’at, hayır, hasenât, tevbe, istiğfâr, dua ve niyazla değerlendirip meleklerin mağfiret dilediği müminlerden olmaya çalıştılar.
Diğer kandillerde olduğu gibi bu kandilde de mensupları ile dostlarını motive etmenin gayreti içinde olan YOYAV, 12 Haziran 2014 Perşembe günü öğleden sonra, Berat gecesine sayılı saatler kala düzenlediği kutlama programında gecenin mana, mahiyet ve muhtevası hakkında önemli açıklamalar yapıldı. Başta Hz. Peygamber (S.A.V.) olmak üzere bütün peygamberler, din ve devlet büyükleri ile ebediyete intikal eden bilumum müminlerin ruhlarına ithafen okunan 6 hatm-i şerîfin duasını yapan YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş, “Beratta Bağışlanmak” konulu sohbetinde şu cümlelere yer verdi:
“Üç ayların yarısına yaklaşıp Berat gecesinin eşiğine gelmenin bahtiyarlığına eren kıymetli konuklar, iyiliklerde ileri, kötülüklerde geri ve günahlardan berî olmalarını dilediğim değerli dostlar, meleklerin mağfiret dilediği müminlerden olmalarını temenni ettiğim sevgili kardeşlerim, basınımızın güzîde temsilcileri!
Manevî iklimine girdiğimiz üç ayların içerdiği mübarek ve müstesnâ gecelerden biri olan Berat kandilini bir kere daha idrâk etmek üzere olmanın sevinç ve saadeti içinde seçkin heyetinizi sevgi ve saygı ile selamlıyor, Allah Teâlâ’nın sevdiği, sevdirdiği ve sevindirdiği mutlu kullarından olmanızı diliyorum.
Bir yıl içinde meydana gelecek olaylar, ölümler, doğumlar ve benzeri hallerle ilgili programların ilgili meleklere verileceği Berat gecesine sayılı saatler kala düzenlediğimiz “Beratta Bağışlanmak” konulu programa teşrif ederek, bu mübarek geceyi birlikte karşılamamıza ve yüce Rabbimize yalvarıp yakararak bizleri bu gece bağışlanıp beratını almayı hak eden kullarından kılması niyazında bulunmamıza vesîle olan siz saygı değer konuklarımıza takdir ve teşekkürlerimizle tebrik ve iyi dileklerimizi arz ederek hoş geldiniz diyorum.
Bu gecede tevbe ve istiğfâr eden herkesin tevbesinin kabul edilip günahlarının bağışlanması, Yaradan’a yalvarıp yakaran her müslümanın hayırlı muradının hâsıl olması temennisi ile sözlerime başlarken, bu geceyi ihlâsla ihyâ eden herkesin beratını alıp, rızâ-i Rahmân’a erdirecek, cennet-i âlâ’ya girdirecek ve Cemâlullah’ı gördürecek duyarlı ve dirayetli davranışlarda bulunmasını diliyorum.
Kıymetli konuklar!
Zaman hızla akarken bir an durup hayatımızı gözden geçirdiğimizde, bazı şeyleri hiç yapmamış olmayı arzularız. Bunların en başında işlediğimiz günahlar gelir. Unutmak isteriz onları, dahası hiç yapmamış olmayı dileriz. Rahmân olan Rabbimize yönelir, tevbe ederiz. Şâ’bân ayının on beşinci gecesi olan Berat gecesi üzerimizdeki günah yükünden kurtulmak, yeniden, tertemiz bir başlangıç yapmak için yüce Allah’ın bizlere lütfettiği müstesnâ zaman dilimlerinden biridir. Zira ilahî rahmetin yeryüzünü baştan başa kapladığı bu gece, Rabbimizin fecrin doğuşuna dek, "Benden mağfiret dileyen yok mu, onu bağışlayayım! Benden rızık isteyen yok mu, onu rızıklandırayım! Belaya dûçar olan yok mu, ona afiyet vereyim! Şöyle olan yok mu? Böyle olan yok mu?” dediği, tevbe kapılarının ardına kadar açıldığı “Berat Gecesi”dir.
Bu gece rahmet kapılarının açılıp, duâların kabul olacağı dört geceden biridir. Resûlullah (S.A.V.) bu gece çok ibâdet ve dua ederdi.
Kur’ân-ı Kerîm, Levhilmahfûz’a bu gece indi. Allah Teâlâ, ezelde, hiçbir şey yaratmadan önce, her şeyi takdir etti, diledi. Bunlardan, bir yıl içinde olacak her şeyi, bu gece meleklere bildirir. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
“Rahmet kapıları dört gece açılır. O gecelerde yapılan dua, tevbe reddolmaz. Ramazan ve Kurban Bayramının birinci geceleri, Berat gecesi ve Arefe gecesidir.”
“Bu yıl içinde doğacak her çocuk, bu gece deftere geçirilir. Bu yıl içinde öleceklerin isimleri, bu gece özel deftere yazılır. Bu gece herkesin rızkı tertip olunur. Bu gece herkesin amelleri (işleri) Allah Teâlâ’ya arz olunur.”
Dolayısıyla bu gece mübarek Şâ’bân ayının en feyizli ve fazîletli gecesidir. Neseî’nin Hz. Usâme (R.A.)’dan rivayet ettiği bir hadîs-i şerîfte, Hz. Aişe (R.Anha): “Ey Allah’ın Resûlü! Şâ’bân ayında tuttuğun oruç kadar hiçbir ayda oruç tuttuğunu görmedim.” dediğinde, Hz. Peygamber (S.A.V.): “O (Şâ’bân ayı) Recep (ayı) ile Ramazan (ayı) arasında öyle bir aydır ki insanlar O’ndan gafil olurlar. (Oysa) O (ay) amellerin alemlerin Rabbine arz edildiği bir aydır. Ben amelimin oruçlu iken Allah’a arz olunmasını severim.” buyurmuştur.
Bu hadîs-i şerîften açıkça anlaşılacağı üzere Şâ’bân ayında, özellikle Berat gecesi öncesi ve sonrasında oruç tutmanın fazileti büyüktür. Öte yandan Hz. Aişe (R.Anha)’nın: “Resûlullah (S.A.V.)’ın Ramazan ayı dışında hiçbir ayın tamamını oruçlu geçirdiğini görmedim. O’nun Şâ’bân ayında oruç tuttuğu kadar hiçbir ayda oruç tuttuğunu da görmedim.” dediği rivayet edilmiştir. Bu rivayetten Resûlullah (S.A.V.)’ın Şâ’bân ayında ibâdete ne kadar önem verdiği anlaşılmaktadır.
Berat gecesi Şâ’bân ayının kalbi niteliğinde denecek kadar kıymetli bir gecedir. İmam-ı Sübkî, Cuma gecesini ihyâ etmenin bir haftalık günahı, Berat gecesini ihyâ etmenin bir yıllık günahı, Kadir gecesini ihyâ etmenin de bir ömürlük günahı gidermeye vesîle olacağını söylemiştir. Bir yıllık günahın giderilmesine vesîle olacak Berat gecesi gibi önemli bir fırsatı kaçırıp, O’nun feyiz ve fazîletinden gâfil olmak hiç de akılcı bir davranış olmaz. Müslüman, bu geceye çok iyi hazırlanmalı ve O’nu zikir, fikir, şükür, ta’at, tilâvet-i Kur’ân, namaz, niyaz, tevbe ve istiğfârla değerlendirip nedâmet gözyaşları ile günahların kirlerinden arınmanın gayreti içinde olmalıdır.
Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.) bir hadîs-i şerîfinde: “İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda nöbet tutarak geçiren göz.” buyurmuştur.
Başka bir hadîs-i şerîfinde de: “Allah korkusundan ağlayan kimse, süt memeye geri girinceye değin cehenneme girmez.” buyurmuştur.
Diğer bir hadîs-i şerîfte ise: “Allah korkusundan gözlerinden sinek başı kadar gözyaşı çıkıp yüzüne değen mümin bir kulun yüzüne cehennem ateşi dokunmaz.” buyurulmuştur.
Dekâiku-l Ahbâr’da nakledildiğine göre kıyamet günü kötülükleri ağır basan bir kul getirilir ve cehenneme atılması emredilir. O’nun gözlerinin kirpiklerinden biri dile gelip: “Yâ Rabbi! Senin Resûlün Hz. Muhammed (S.A.V.): ‘Kim Allah korkusundan ağlarsa, Allah o gözü cehenneme haram kılar.’ buyurdu. Ben de Senin korkundan ağladım.” der. Allah Teâlâ, onu dünyada Allah korkusundan ağlayan bu kirpiğin sayesinde bağışlayıp cehennemden kurtarır. Cebrail (A.S.) de falan oğlu falan bir tek kirpiğin sayesinde kurtuldu diye nidâ eder.
Bidâyet-ül Hidâye’de nakledildiğine göre de kıyamet günü olduğunda cehennem kükreyerek getirilir. O’nun şiddetinden her millet dizleri üzerine çöker. Öyle ki cehennemin kükreyişi beş yüz yıllık mesafeden duyulur. Peygamberler bile ‘nefsî nefsî’ yani ‘ben ben’ der. Ancak Hz. Peygamber (S.A.V.) ‘ümmetî ümmetî’ yani ‘ümmetim ümmetim’ der. Cehennemden dağlar gibi çıkan ateşi itmeye çalışan ümmet-i Muhammed: “Ey ateş! Namaz kılanlar hakkı için, sadaka verenler hakkı için, oruç tutanlar hakkı için dön.” der. Ateş dönmez. Bunun üzerine Cebrail (A.S.): “Ateş, ümmet-i Muhammede yöneldi.” diye nidâ eder ve bir kadeh su getirip Resûlullah (S.A.V.)’a verir: “Ey Allah’ın Resûlü! Bunu al, ateşe dök, derhal söner” der. Hz. Peygamber (S.A.V.) Cebrail (A.S.)’e: “Bu nedir?” diye sorar. Cebrail (A.S.) da: “Bu ümmetinin âsîlerinden Allah korkusundan ağlayanların gözyaşlarıdır. Şimdi onu ateşe dökmen için Sana vermekle emrolundum.” der. Hz. Peygamber (S.A.V.) onu döker dökmez Allah’ın izni ile ateş söner.
Aktarılan bu açıklamadan anlaşılacağı üzere cehennem ateşini söndürecek yegane su, Allah korkusundan ağlayanların gözyaşlarıdır.
Mâ’nâ büyüklerinden Muhammed bin Münzir, ağladığı zaman yüzünü ve sakalını gözyaşları ile siler ve: “Cehennem ateşi gözyaşlarının dokunduğu yeri yemeyeceğini duydum.” derdi. Bunu bilen mümin, Allah’ın azabından korkup nefsânî arzulardan uzak durmalı ve Allah korkusundan ağlayıp O’na isyan etmekten geri durmalıdır.
Nâzi’ât Suresi’nin: “Azana ve dünya hayatını ahirete tercih edene, şüphesiz cehennem tek barınaktır. Rabbinin makamından korkan ve nefsini kötü arzulardan uzaklaştıran için ise şüphesiz cennet yegane barınaktır.” mealindeki 37-41. ayetlerinde bildirilen uyarıları devamlı göz önünde bulundurmalıdır.
Bu ayetlerde dikkatimize getirilen ilahi uyarıların devamlı göz önünde bulundurulup her iş ve uğraşımızda Allah Teâlâ’nın iradesi ve rızası doğrultusunda davranışlar sergilememizde ve hayatımızın rotasını belirlemede etken olması temennisi ile sözlerimi noktalarken, birkaç saat sonra inşallah bir kere daha idrak etme bahtiyarlığına ereceğimiz Berat kandilini layıkı vechi ile ihya edip, beratını alanlardan olmamız niyazı ile kandilinizi gönülden kutluyor, bu vesîle ile yazmış olduğum “Beratta Berat Almak” başlıklı üç dörtlükten oluşan şiirimle sizleri selamlamak istiyorum:
Beratta al bir berat,
Kulluğun tadını tat.
İçinden iblisi at,
Huzuruna huzur kat.
Gecesinde kıyamı,
Gündüzünde sıyamı,
İhyasında kıvamı,
Elde edip al berat.
Günahkâr olsan bile,
Allah’a dön af dile.
Tevbe istiğfar ile,
Beratta bağış dile.”