BİLGE BABA
Geçen yıllarda kutladığı babalar günlerinde birbirinden güzel ve anlamlı etkinliklere imzasını atan YOYAV, bu yıl benzeri bir güzelliği gerçekleştirerek “Bilge Baba” seçtiği Diyanet İşleri Eski Başkanlarından ve Devlet Eski Bakanlarından Dr. Lütfü Doğan için düzenlediği ödül töreni ile babalar günü programına katılan konuklarına duygu dolu unutulmaz bir gün yaşattı.
Konuşmalarda dilegetirilen duygu ve düşüncelerle salonda sergilenen sevgi ve saygı hisleri de davetlilere duygulu dakikalar yaşattı. Gösterilen ilgi ve ihtimamdan dolayı duygulanıp sevinç gözyaşlarına hakim olamayan babalarla diğer davetliler, yavrularının gösterdikleri yakınlıkların daha fazlasını YOYAV’lılardan görmenin mutluluğunu yaşayarak: “Bizlere böyle sevgi ve saygıyla yaklaşanlar, kendi anne babalarına neler yapmazlar ki?” diyerek duygularını dilegetirdiler.
Önceki yıllarda “Bilinçli Baba”, “Basiretli Baba”, “Büyükbaba”, “Bahtiyar Baba”, “Ahi Baba”, “Yorgun Baba” ve “Yılın Yoksul Babası” gibi değişik sıfatlarla seçtiği çok sayıda babayı taltif edip ödüllendiren YOYAV, bu yıl daha farklı bir yaklaşımla Diyanet İşleri Eski Başkanı ve Diyanetten Sorumlu Devlet Eski Bakanı olarak ülke ve insanımıza önemli hizmetlerde bulunan değerli din ve devlet adamlarımızdan Dr. Sayın Lütfü Doğan’ı “Bilge Baba” seçerek takdire şâyân olan bir taltif hizmetinde bulundu.
“Hizmet eden hizmet görür” felsefesinden yola çıkan YOYAV, yurdumuzun yücelmesine ve insanımızın ilerlemesine katkıda bulunan din ve devlet büyüklerini minnet ve şükranla anmanın yanında takdir ve taltifi cihetine gitmeyi yerine getirilmesi gereken zevkli bir borç kabul ederek bu tür örnek çalışmalara imza atmaktadır.
17 Haziran 2012 Pazar günü saat 11.00’de davetlilerin salondaki yerlerini almalarından sonra saygı duruşu ve İstiklâl Marşıyla başlayan törende, önce gönderilen başarı ve iyi dilek mesajları okundu. Daha sonra kürsüye gelen YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş, törene teşrif eden konuklara takdir ve teşekkürlerini sunarak başladığı konuşmasında babalık ve bilgelikle ilgili önemli açıklamalarda bulunarak şunları söyledi:
“Saygıdeğer babalar, babaları bu anlamlı günlerinde yalnız bırakmayan vefakâr anneler, kıymetli konuklar, değerli dostlar, sevgili kardeşlerim, basınımızın güzîde temsilcileri!
Toplumumuzda genel kabul görüp, sabırsızlıkla beklenen ve coşkuyla kutlanan günlerden biri olan babalar gününde tertiplediğimiz manalı ve muhtevalı toplantılardan birinde daha siz saygıdeğer konuklarımızla biraraya gelmenin sevinç ve saadeti içinde seçkin heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyor, şerefli varlığınızla törenimizi taçlandırmanızın haz ve huzuru içinde hepinize hürmet ve muhabbetlerimizi arzederek hoşgeldiniz diyorum.
Ebediyete göçen babalarımızı rahmet ve mağfiretle anarak, babalar günü hediyesi olarak okuduğumuz hatm-i şeriflerin sevabını armağan ederek ruhlarını şad etmek, hayatta olan babalara da sevgi ve saygılarımızı sunarak sağlık ve saadette daim olmalarını dilemek amacıyla biraraya geldiğimiz bu değerli dakikalarda, aramızdan ayrılan ebeveynlerimize fatihalar yolluyor, gölgelerinde yaşadığımız baba ve annelerimize de sağlıklı uzun ömürler diliyoruz. Bu vesileyle hepinizin babalar gününü gönülden kutluyor ve gününüzün kutlu, yaşantınızın mutlu ve geleceğinizin umutlu olmasını diliyoruz.
Bu yıl ardarda iki kutlama gerçekleştirildi. Dün Mirac vardı, bugün başka bir amaç var. Dün Mirac Kandili dolayısıyla bu salonda idik, bugün de babalar günü vesîlesiyle biraraya geldik. Miraç kandilinde manen motive olduk, babalar gününde duyguyla dolduk. Dün sevgili Peygamberimiz (S.A.V.)’e salat ve selamda bulunduk, bugün babalarımıza sevgi ve saygımızı sunuyoruz. Allah Teâlâ’dan cümlemizi Resulullah (S.A.V.)’ın yolunda ve ebeveynimizin kolunda daim eylemesini niyaz ediyoruz.
Babalık, bebelik ve bilgelik, aralarında güçlü bağlar bulunan ve birbirinden ayrılmaması gereken önemli kavramlar ve kurumlardır. Öteyandan ana, baba ve çocuk birbirinin lâzımı olan varlıklardır. Yekdiğeri için saçayağı niteliğinde olan bu varlıkların biri olmazsa, diğerleri o sıfatı taşıyamazlar. Çocuğu olmayan karı-koca, ana-baba olmayacağı gibi Hz. İsa (A.S.) hariç, ana-baba olmadan da çocuktan sözedilemez. Dolayısıyla çocuklar ana-babaya, ana-baba da çocuklara Allah’ın bir lütfudur.
Baba evin direği, anne yuvanın yüreği, çocuk da ailenin bileğidir. Direk yıkılır, yürek sıkılır ve bilek bükülürse çatı çatırdar, duvar çatlar, bina yıkılır.
Kıymetli konuklar!
Geçen yıllarda gerçekleştirdiğimiz babalar günü programlarında babalarla ilgili çok ve çeşitli yönleri ele alarak, baba olmanın anlam ve önemini dilegetirmiştik. Teşrifinizle taçlandırdığınız bu yıl ki programımızda da babaların bilgelik yönünü gündeme getirip baba olan olmayan herkese bir fikir vermek istedik. Bu hususta bir örnek olarak da az sonra huzurunuzda ödülünü takdim edeceğimiz değerli büyüğümüz Dr. Lütfü Doğan hocamızı “Yılın Bilge Babası” seçtik.
Bilge; dünya ile uyumlu, kendi kendine yeterli, bilinçli yaşayan ve eylemlerini düşünerek yapan insan anlamına gelir. Eş anlamlısı da, akıllı ve bilgili insandır...
Bilge, her şey hakkında doğru ve akla uygun karar verebilen bir kimsedir. Bilge, iç çalkantılardan ve ihtiraslardan arınmasını bilen akıllı bir kişidir...
Bilgenin en büyük özelliği, her konuda ölçülü olmasıdır. Bilgelik ise, bilge kişinin özelliğidir. Genel olarak insanın bilinçli yaşaması anlamına gelmektedir...
Kişi bilgi edinerek bilge olamaz; ancak bilgiyi iyi uygulayabilir ve hayata geçirebilirse bilgelik yoluna girebilir...
Bilge, çok iyi derecede bilen, kendine hakim, bildiğini kendisi ve başkaları için faydalı olacak şekilde kullanabilen kişiye denir. En önemli özelliği erdemli oluşudur. Çok iyi muhakeme etme ve yargılama gücüne sahiptir. Çünkü bilge, öğrendiklerini kendi özü ile irtibatlandırır. Karşılaşılan büyük sorunlar karşısında insanları ferahlatır...
Kendi dışındaki nesnelerin, insanların ve olayların bilgisine sahip olana bilgin, kendini bilene de bilge denir...
Bir takım bilgileri hafızaya yerleştirmek, kişiyi bilgelik yoluna götürmez; hatta öyle bilgiler vardır ki kişiyi bilge yapması bir yana, onun için bir yüktür. Bu yüzden bilge kendine faydası dokunmayacak bilginin peşinden koşmaz. Aynı olaya bilge ile bilgin farklı şekilde bakarlar. Bilgin, bazen olaylara olumsuz anlam yükleyebilir ve sonuç iyi olmayabilir. Oysa bilge, her olaydan ders alır ve olayları kendi bilincini arttıran bir araç olarak görür...
Bilgeye göre her insan ve her olay, herkes için bir öğretmendir. Bilge, olaylara mümkün mertebe tarafsız bir şekilde yaklaşır. Genellikle hiçbir şeye itiraz etmez. Her şeyin kendisine ve insanlığa vereceği katkıyı düşünür...
Bilgelik her şeyden önce yüksek şuurluluk halidir. Bu haldeki insan, her şeyin insanın gelişimi için olduğunu fark eder. Kötü olarak nitelenen olaylardan bile ders alır. Bilgenin kötü olaylardan aldığı ders, sıradan insanın iyi olaylardan aldığı dersten fazladır. Her olay, farklı realitedeki insanlara farklı ders verir. Aklını kullanamayan, olaylardan çok az ders alır. Bilge ise, olayları kendini geliştirme fırsatına dönüştürür. Hiçbir şeyi önemsiz diye atlamaz. Bu şekildeki bakışı ile bulunduğu ortama yüksek bilinç getirir. Onun bulunduğu ortam çok yüksek ışık veren bir ampulle aydınlatılmış gibidir. Aydınlanmış ortamda bulunan bütün insanlar da aydınlanmış olur. Bu yönü ile bilge, iş olsun diye değil, kendisine ve diğer insanlara faydalı olan bilgileri taşır...
Bilgeliğe yönelmiş bir kişi her düşünce ve eylemi iyi yanından ele alır. O evrendeki mükemmelliği fark etmiştir. Bu bilinçle evreni daha da iyileştirmeye çalışır. Öncelikle iyi bir insan olmanın yollarını arar...
Bilgelik, bilincin yükselmesi ile başlar. Bu bilinç yükselmesi ile kişi, hayatın bir savaş alanı olmadığını, bir gelişim süreci olduğunu fark etmeye başlar. Bu süreçte başkalarına anlayış gösterir, onlarla her şeyi paylaşmaya çalışır. Böylece dostluk ve arkadaşlığa her gün biraz daha fazla önem verir...
Sevginin alınıp verilmesi de bilgeliğin başladığına işaret eder; çünkü sevgi ile beraber kişinin anlayış yeteneği gelişir. Bu yeteneğin gelişmesi ile birlikte kişinin zihninde "kim ve ne" olduğuna dair bir merak uyanır. İşte bu merak tüm potansiyel güçleri, harekete geçirmek üzere yerinden oynatır. Potansiyel güçlerin uyanması, kişisel gelişmeyi hızlandırır...
Bilgelik yolunu seçen insan, hayatının kontrolünü eline almış demektir. O, artık kendi hayatının efendisi olmuştur. İşlerini de mümkün olduğu kadar oluruna bırakır. Oluruna bırakmak, kişinin kendi içinde olduğu durumu fark etmesi ve bu fark ettiklerine uyum sağlamasıdır. Bu süreçte kendini zorlama yoktur. Kendini geliştiren birey, her zaman "olmakta olan" kişidir...
Her insan bilgelik kapasitesine sahiptir. Ancak bu yüksek bilinç seviyesine ulaşmak belli bir zaman ve enerji harcanmasını gerekli kılar...
Çaba sarf edilmezse kişinin içinde bulunan bu gizli ışık söner. Işığı söndürmemek için insanın yapısında bulunan ve bir araya geldiklerinde bir güç oluşturan sevgi, dostluk ve yardımlaşma gibi insanî özelliklerin geliştirilmesi şarttır...
Bilgelik, kişiyi üretken olmaya teşvik eder. Bu bakımdan toplumlar için bilgeliğin önemi büyüktür. Bir toplumda bilge insanların sayısının artması, o toplumun her alanda gelişmesini sağlar...
Malumunuz olduğu üzere her insan sadece yaratılış sebebiyle değerlidir. Bu değeri devam ettirmek ve artırmak tamamen insanın kendi elindedir. İnsan bu değerini bilgelikle artırabilir. Bilgeliğin bilmekle olduğu düşünülse bile, gerçekte bilgelik bilmekle ilgili değildir. Bilgelik, bildiğini doğru ve yerinde kullanmakla ilgilidir. Önemli olan, bilgiye ulaşmak değil, onu kullanabilme yetisidir.
Eski bilgeler bilgiyi arar, bulur, bu bilgiler üzerinde düşünür, yorumlar ve ulaştıkları sonuçlar ışığında çevrelerindeki insanlara yol gösterirlerdi. Günümüzde de birçok insan halen bu bilgelerin bilgeliklerinden faydalanmaktadır.
Eskiden bilgiye ulaşmak bir çaba gerektirirdi ve bu çabanın ödülü ise bilgeliğe ulaşmaktı. Eskiden olduğu gibi bilgi artık çok uzaklarda değil, tek bir tuşla bilgiye ulaşmak mümkün. Peki ya bilgeliğe de tek bir tuşla ulaşabiliyor muyuz veya ulaşabilecek miyiz?
Teknoloji sayesinde gerekli ya da gereksiz her türlü bilgi elimizin altında. İnsan, bilgi karmaşası içinden ihtiyacı olan bilgiye ulaşmaya çalışıyor. Ulaştığı bilginin işe yararlılığı ise kişinin o bilgiyi nasıl kullanacağına bağlı olarak değişmektedir. Bilgelik yolunda ilerlemek isteyen insan, edindiği bilgiler üzerinde düşünerek o bilgilere bağlantılı bir düşünceler zinciri oluşturmalıdır. Bu düşüncelerle o bilgiyi yorumlamalı ve bilgiyi kullanılır hale getirmelidir. Bu yapılmadığı takdirde insan bu bilgi çokluğunda ve karmaşasında boğulabilir. Çünkü fazla bilgiyle karşılaşan insan, bu bilgileri kullanamadığında boğulacak ya da artık bilgiden ve bildiğinden uzaklaşarak cehalete yaklaşacaktır. Bilmek yerine, kulaktan dolma fikirlere temelsiz fikirlerini katacak ve "cahil ulema" olarak yaşamaya devam edecektir.
Elde edeceğimiz bilgilerden faydalanarak bilgeleşmemiz tıpkı usta bir aşçı ile sıradan bir kişi arasındaki farklılık gibidir. Bir insanın önüne tuz, çeşitli baharatlar, sebzeler, et, yağ gibi malzemeler koysak ve kişiye bize lezzetli bir yemek yap desek ne olur? Kişinin uzun uğraşlar sonucunda yaptığı yemeğin ya tuzu-yağı az veya fazla olacak ya da sebzelerin hangisini kullanacağını, eti nasıl pişireceğini bilmediğinden bu yemek lezzetsiz olarak soframıza gelecektir. Aynı malzemelerle usta bir aşçı ise lezzetli ve besleyici çok çeşitli yemekler yapabilir. Aşçı, bilgisiyle, tecrübesiyle ve elindeki malzemeyi tanımasıyla hareket ettiği için kendinden emin ve bilgelikle hareket eder.
Bilgiyi yorumlamak ve kullanmak da insanın hayatında leziz başarılar, mutluluklar meydana getirir.
Bilgeliği anlatan bir Fars dörtlüğü tüm gerçeği önümüze koyuyor:
O ki, bilmiyor ama biliyor bilmediğini; çocuktur, onu eğitin, yetiştirin.
O ki bilmiyor ama bilmiyor bilmediğini; cahildir, ondan uzak durun.
O ki biliyor ama bilmiyor bildiğini; belki uykudadır, onu uyandırın.
O ki biliyor ama biliyor bildiğini; bilge kişidir, onu takip edin.
Birçok insan, katıldığı seminerlerden, okuduğu kitaplardan edindiği bilgileri bir karmaşa halinde alıp götürür. Ancak bu karmaşık bilgileri ayrıştırma ve onlar üzerinde düşünme zahmetine katlanmaz. Ve bilgeleşme fırsatını kendi elleriyle kendinden uzaklaştırır. Oysa, bilgiler üzerine kafa yormak kişinin düşünsel hareket kabiliyetini artırır ve bilgeliğin yolunu açar.
Nasrettin Hoca, kişiliği, olaylara bakışı, yorumlayışı ve nükteli söylemleriyle bir halk bilgesidir.
Nasrettin Hoca'nın hutbesi bilgeleşmenin yolunu göstermektedir:
Hoca bir gün Cuma hutbesini okumak üzere minbere çıkar:
"Ey cemaat! Size ne söyleyeceğimi biliyor musunuz?" der.
Cemaat; "Bilmiyoruz!" der. Hoca; "Bilmediğiniz bir şeyi ben size söyleyemem!" der, minberden iner.
Ertesi Cuma Hoca yine minbere çıkar ve sorar: "Ey cemaat! Size ne söyleyeceğimi biliyor musunuz?"
Cemaat; "Biliyoruz!" der. Hoca: "Madem biliyorsunuz, tekrar söylememe gerek yok!" der ve minberden iner.
Bir sonraki Cuma hutbesinde ise yine aynı soruyu sorar Hoca cemaate…
Bu defa cemaatin bir kısmı biliyoruz, bir kısmı bilmiyoruz diye yanıtlar. Bunun üzerine hoca; "Bilenler bilmeyenlere anlatsın!" der ve minberden iner.
Böylece Nasrettin Hoca, doğu hikmetinin bilgi ve bilgelik konusundaki yaklaşımının zenginliğini açıkça ortaya koyar. Birinci hutbesinde, bilmeyene ve bilmeye hazır olmayana bir şeylerin öğretilemeyeceğine vurgu yapar. Bilgiyi öğrenmek için kişinin kendini hazırlaması gerekir. İkinci hutbesinde, hiçbir bilgiye önyargılı yaklaşılmaması gerektiğine vurgu yapar. Çünkü her bilgi yeni bir açılım ve yeni bir ilerleme fırsatıdır. Bilmediği halde bildiğini söyleyen kişiye bir şey öğretilemez.
Üçüncü hutbesinde ise, bilginin içeriğine vurgu yapar.
Hocanın vermek istediği ders ise şudur: Size bildiğiniz şeyleri anlatmak ve öğretmek istemiyorum. Ancak bilmediklerinizi öğrenebilmek için bilgiye aç ve açık olunmalıdır. Paylaşılmayan ve kullanılmayan bilgi, sahibine yüktür. Bu sebeple, bilenin bilmeyene öğretmesi gerekir. Bileni de dışımızda değil, kendi içimizde aramalıyız.
İnsan kendini bilmediği sürece ne bildiğinin de önemi yoktur. Zira Yunus Emre'nin de dediği gibi;
"İlim, ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsen
Bu nice okumaktır"
Bilgelik, bir öğrenme ve uygulama yolculuğudur. Bu yolculuğun farkındalığı ise kendini tanımaktan geçer. Bilgelik yolunda ilerleyen insan, çoğu zaman bu yolculuğun farkında bile olmaz. Tıpkı tohumun, aslında bir ağaç olduğunun farkına varmadığı gibi…
Eflatun'un insanlığa "Kendini bil!" çağrısı, aslında bilgeliğin ilk adımını ortaya koymaktadır. Kendini tanımak, kişiyi özgür kılar ve bu özgürlük, bilgiye ulaşma serbestliğini doğurur. Bu serbestliği ve özgürlüğü kullanabilen insan bilgeliğin yollarını arşınlamaya başlar.
"En bilge insan, eksiğini kusurunu bilen kişidir,
Sözünü tutan, bencil tutkuları silen kişidir,
Kötülüklere yüz vermeyen, iyiliklerle güzelleşen
Dünya yıkılsa, öz değerlerini söyleyen kişidir."
Kuşku yok ki bilge kişi, bilen kişidir. Her şeyden önce de kendini bilendir. Kendi eksiğini, kusurunu bilen kişidir. Bilgelik, eksiksiz ve kusursuz olmak demek değildir. Eksiğinin, kusurunun farkında olmak demektir. Sözünde durmak ve bencillikten arınmak da bilgelik özelliğidir. Kötülüklerden uzaklaşmak ve her zaman iyiliklerle birlikte olmak erdemli kimsenin ayrılmaz niteliğidir. Bilge kişi de aslında bir erdem anıtıdır. O, insanlığın ufkunda ve tüm yüreklerde bilgiden, şereften, alçak gönüllülükten ve sevgiden örülmüş-yapılmış kutlu bir anıttır.
Bilge kişi aynı zamanda kararlı insandır. Öz değerlerinden yana ödün vermez bir kararlılıkla yaşamın içinde azimle yer alan bilge kişi, kınayanın kınamasına, aşağılayanın aşağılamasına aldırmadan, herkes kendisine karşı olsa bile eşini, dostunu, yoldaşını terk etmeyen, en güç koşulda bile tökezlemeden sahip olduğu değerlerinin yanında yer alan-alabilen kişidir.
Dr. Ateş’ten sonra kürsüye gelen Kilis Eski Valisi Tevfik Başakar yaptığı konuşmada babalığın öneminden bahsederek YOYAV’ın babalar günü programında Bilge Baba seçilen Dr. Lütfü Doğan’ı kutladı ve YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş’e teşekkürlerini iletti. Daha sonra şair Faruk Oray’ın bugün için yazıp okuduğu “İşte Hayat” ve “Bilge Baba” başlıklı aşağıdaki şiirleri de törene ayrı bir renk kattı.
İŞTE HAYAT
İlk önce hayata bebek geliyorsun,
Kucaktan kucağa çok seviliyorsun.
Bebeklikten çıkınca, “çocuk” diyorlar sana,
Yaramazlıktan etrafa saldırıyorsun.
Delikanlı olunca evlendiriyorlar seni.
Çocukların oluyor, “baba”lığı tadıyorsun.
Çocuklar da evlenince torun veriyorlar sana
Hayat devam edince artık sen bir dedesin.
Biliyorsun bu yolun şimdi neresindesin.
Bugün Babalar günü, ben bugünleri aştım,
Hem babalık hem dedelik onuruna ulaştım.
“Dede”den sonrasını sorma bana ne olursun.
Cevabım mı? Çekip gidiyorsun!
BİLGE BABA
Başarılarla dolu Bakanlık hayatınız,
İyiliksever ve duygulu, samimi bir insansınız.
Lütfü Doğan adınızla güneş gibi doğdunuz.
Geri kalmış bir toplumdaki cehaleti boğdunuz.
En belirgin vasfınız da gerçek Bilge olmanız,
Lutufkârlığınızla müsbet yaşamı bulmanız.
Üstünüzde bir asalet pırıl pırıl parlıyor,
Türk milleti bugün de adınızı anıyor
Faydalı olmak milletine gerçek bir saadet
Ülkesince sevilmek ne büyük bir devlet.
Daha sıkça YOYAV’da sizi görmek isteriz,
O büyük zevki lütfen bize veriniz.
Güzel Babalar gününüzü kutluyoruz Hocam,
Aydın nice günler, yıllar diliyoruz Hocam.
Neler söylesem daha yetmeyecek... Saygılar sunuyoruz.
Daha sonra yılın bilge babası seçilen Dr. Lütfü Doğan’a ödülü YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş tarafından alkışlar arasında takdim edildi. Dr. Lütfü Doğan yaptığı teşekkür konuşmasında, babalar gününde böyle anlamlı bir ödül almaktan duyduğu mutluluğu dilegetirerek bugüne kadar birçok ödül aldığını ancak bunların arasında en anlamlısının bugün YOYAV’dan aldığı “Bilge Baba” ödülü olduğunu söyledi ve YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş’e bu nazik ve vefakâr yaklaşımından dolayı minnet ve şükranlarını iletti.
Programda sunuculuk görevini üstlenen Kilis Yardımlaşma Derneği Genel Başkanı M. Yahya Efe de yaptığı kapanış konuşmasında, YOYAV’ın yirmidört yıldır yürütegeldiği hayrî, sosyal ve kültürel hizmetlerden övgü ile sözetti ve bu hizmetlerde en büyük payın Dr. İbrahim Ateş’e ait olduğunu vurgulayarak gerçekleştirdiği örnek ve övgüye layık çalışmalardan dolayı bir sürpriz yaparak Anayurt Gazetesi, Kilis Yardımlaşma Derneği ve Efece Haber İnternet Gazetesi olarak üç kuruluşun aldığı ortak bir kararla Dr. Ateş’i “Yılın Yardımsever Babası” seçtiklerini belirtti ve Dr. Ateş’i sahneye davet ederek alkışlar arasında ödülünü takdim etti.
Böyle bir sürprizle karşılaşmanın şaşkınlığı içinde ödülünü alan Dr. İbrahim Ateş, sayın Efe’ye ve onun kişiliğinde adı geçen kuruluşların yetkililerine teşekkür etti ve bu ödüle layık olmaya çalışacağını söyledi.
Tören, babalara birer gül ile Koza Davetiyelerinin ikramı olan babalar günü hediyesinin takdimini takiben sunulan ikramın alınmasıyla noktalandı.