CUMHURİYE- TİMİZ CANIMIZ KADAR AZİZ
Cumhuriyetimizin kuruluşunun 86. yıldönümü yurt sathında coşkuyla kutlandı. Bütün yerleşim birimlerinde düzenlenen resmî törenlerin yanında bazı sivil toplum örgütlerinin gerçekleştirdiği kutlama programlarına da yoğun katılımlar oldu. Caddeler, sokaklar ve binaların balkonları Türk bayraklarıyla süslendi. YOYAV da Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla kutlama programı düzenleyen sivil toplum örgütlerinden biriydi. Cumhuriyeti kuranlarla koruyanları Kur’ân-ı Kerîm tilâveti ile anmayı güzel bir gelenek hâline getiren bu güzîde kuruluşun gerçekleştirdiği kutlama programı, diğerlerinden farklı ve faydalı faaliyetlerin sergilendiği örnek bir programdı. 29 Ekim 2009 Perşembe günü YOYAV Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen kutlama programına çok sayıda davetli ve YOYAV mensuplarıyla bursiyerleri katıldı. Saygı duruşu ve İstiklâl Marşı ile başlayan törende günün anlam ve önemi ile ilgili konuşmalar yapıldı, şiirler okundu ve Cumhuriyeti kuranlarla kollayanlara ithâfen okutulan hatm-i şerîflerin duası yapılarak sevabı ruhlarına armağan edildi. Dilegetirilen düşüncelerle dua ve dilekler, davetlilere duygulu dakikalar yaşattı. Törende ilk konuşmayı yapan YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş, konukların Cumhuriyet Bayramını kutladı ve şunları söyledi: “Vatanı için can veren ve ‘Cânı cânânı bütün varımı alsın da Hüdâ/Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ’ diyen büyüklerinin izinde olan vatanperver kardeşlerim, Cumhuriyeti kuranlarla koruyanları her zaman ve her yerde minnet ve mağfiretle anmanın idrâk ve iz’ânı ile törenimize teşrif eden kıymetli konuklarımız, Cumhuriyeti canından aziz bilip, onun muhafızları olarak yetişmenin gayret ve kararlılığı içinde olan sevgili gençlerimiz, basınımızın değerli temsilcileri! Cumhuriyet Bayramı ve Cumhuriyetimizin kuruluşunun 86. yıldönümü dolayısıyla düzenlediğimiz böylesine ma’nâlı ve muhtevalı bir toplantıya katılarak sevinç ve saadetimizi paylaşan güzîde heyetinizi en içten ve samîmî duygularımızla selamlıyor, gördüğüm bu görkemli ve güzel tabloyu teşkil etmenizden duyduğum haz ve huzur içinde hepinize hürmet ve muhabbetlerimizi arzederek hoşgeldiniz diyorum. Cennet vatanımızla, Cumhuriyetimizi bizlere emanet ve armağan ederek ebediyete göçen ve bizleri onları koruyup kollamakla görevlendiren büyüklerimizi bugün bir kere daha rahmet ve mağfiretle anarak sözlerime başlarken, Cumhuriyet Bayramınızı gönülden kutluyor, atalarımızın emanetine sahip çıkan vefakâr torunlar olmamızı temenni ediyorum. Bilindiği gibi bugün, Türk milletinin tarihinde dönüm noktası olan en kutlu ve en mutlu bir gün! Büyük çilelerin ardından kurulan Cumhuriyetimizin 86. yıldönümü tüm yurtta coşkulu törenlerle kutlanıyor. Bu cümleden olarak bizlerde burada sizlerle birlikte düzenlediğimiz bu ma’nâlı ve muhtevalı toplantıda, okuttuğumuz hatm-i şerîflerin duasını yaparak Cumhuriyeti kuran kahramanlarımızı rahmet ve mağfiret duygularıyla anarak ruhlarının şâd, mekânlarının cennet ve makamlarının yüce olması niyazında bulunuyoruz. Evet bugün 29 Ekim 2009. Cumhuriyet'in ilanının 86. yıldönümü. Mu’tâd olduğu üzere böyle özel günlerde günün anlam ve önemine dair yazılar yazılır, konuşmalar yapılır. Ağırlıklı olarak da Cumhuriyet rejiminin faziletlerinden söz edilir. Bugün Cumhuriyet'in ilanı klişe cümle ile bütün yurtta, dış temsilciliklerde ve KKTC'de bayram olarak kutlanıyor. Devlet erkânının mesajlarında ise aynı vurgular... Kimin ne söyleyeceğini önceden kestirmek mümkün. Yıllar değişse de şablon pek değişmez. Kutlamaları stadyumların dışına çıkararak halka mal etmek gerekmiyor mu? Etkinlikleri sokaklara, meydanlara taşımanın zamanı gelmedi mi? Devletin olduğu kadar halkın da bayramı. Yönetimde söz sahibi olmanın bayramını kutlamak cumhurun hakkı. Şüphesiz Cumhuriyet Bayramı, millî bayramların en anlamlısı. Bayramı ekonomide baş gösteren küresel krizin yıkıcı tehdidi ile bölücü terör örgütü ve uzantılarının toplumun huzurunu bozduğu ortamda idrak ediyoruz. Cumhuriyet Türkiye'si yine sancılı bir dönemden geçiyor. Ciddî ve aşılması gereken önemli problemler var. Cumhuriyet'in temel niteliği olan demokrasiyi içine sindiremeyen, varlığına kasteden çevreler var. Terörle iç içe giren Güneydoğu veya Kürt sorunu büyük sıkıntı... Yönetimin babadan oğula geçtiği saltanatlar bir daha dönmemek üzere tarihe gömüldü. Bugünün Türkiye'sinde saltanatı arayan, padişahlığın özlemini çeken ne kişiler, ne de siyasî akımlardan söz edilebilir. Yanlış anlaşılmasın, Cumhuriyet'i benimsemek Osmanlı'ya düşman olmak, padişahlara yan gözle bakmak anlamına da gelmiyor. Her birini yaşadığı çağın şartları içinde değerlendirmek gerekiyor. Tarihî şahsiyetleri birbirleriyle yarıştırmak kesinlikle doğru değil. Cumhuriyet rejiminin temelinde halk var. Halksız bir cumhuriyet aslâ düşünülemez. Cumhuriyet demokrasi ile taçlanırsa anlamlıdır. Demokrasiden yoksun, halk iradesinden nasibini almamış; ancak adı cumhuriyet olan nice devlet var. İlginçtir, zaman zaman dindarlığı, dine yönelmeyi Cumhuriyet açısından 'sorun' olarak görenler çıkıyor. Cumhuriyet ve kazanımlarını din karşıtı gibi göstermek isteyen anlayış doğrusu bu topraklar için en büyük tehlikedir. Müslümanların ilk devlet yöneticileri raşit halifeler, cumhurî yönetim şeklinin başlangıcını yapmışlardır. Kur'ân-ı Kerîm'in istişareyi emreden ayeti, cumhurî yönetimin uygunluğunu ifade eder. Dört büyük halifeden hiçbiri tayinle ya da ihtilalle gelmemişlerdir. Hiçbiri diğerinin akrabası değildir. Babadan oğula yönetim devir teslimi söz konusu olmamıştır. -Bir evden bir kurban yeter! Sorumluluk duygusunu gösteren şaheser bir cevaptır bu. Devlet başkanlığını kendini kurban etmekle eşit tutan bir mesuliyet anlayışı... Şu örnek sözler hadis-i şerîflerden alınmadır: - Yönetimim sırasında kimin malını almışsam işte malım, gelsin alsın. Kimin sırtına bir kamçı vurmuşsam işte sırtım, gelsin o da bana vursun. Kimi inciten bir söz söylemişsem, gelsin o da bana söylesin. Yönettiği halkına böylesine hesap veren örnek, cumhuriyete ters düşen bir örnek sayılabilir mi?.. Sırtına giydiği fazla kumaşın hesabını soran halkına, "Oğlum Abdurrahman'ın hissesine düşen kumaşı aldım." diyerek giydiği elbisenin dahi hesabını verme örneğine Cumhuriyet karşıtı diyebilir misiniz? Demek ki, dindar insanlar cumhuriyet karşıtı olamazlar. İlk dört büyük halifenin icraat ve uygulamalarını cumhurî yönetim şeklinin başlangıcı olarak yorumlayan insanları, nasıl cumhuriyet karşıtı olarak takdim edeceksiniz? İsterseniz onların bir de ihalelerde yakınlarını kayırmalarından örnek sunalım. Bakalım cumhuriyet anlayışına çok mu ters düşecek, fazla mı yanlış görülecek? Yoksa bizim hedefimizdeki de budur; ama henüz varamamış, aynını uygulamaya muvaffak olamamışız mı denecek? Medine'de zeytinyağı sıkıntısı çekilmektedir. Bu yüzden devlet başkanı Hz. Ömer dışarıdan getirttiği zeytinyağını şehrin meydanında şeffaf bir şekilde halka dağıtmaktadır. Bu sırada yakınlarından biri yaklaşıp halifenin kulağına bir şeyler fısıldar. Belli ki bu dağıtımda özel bir muamele istemektedir. Bunun üzerine hiddetlenen halifenin cevabı herkesin duyacağı yüksekliktedir: -Sana düşen, halktan biri gibi sıraya girmek, hissene düşen ne ise onu almaktır. Halifenin yakınlığına güvenerek herkesten farklı muamele isteyemezsin. Benden sonra gelecek yöneticilere, 'akrabalarını kayırdı' diyecekleri bir kötü örnek veremem!.. Ve halifenin yakını doğruca kuyruğa girer, sırası gelince herkesin aldığını alır, bir kayırma örneği aslâ söz konusu olmaz. Bu sırada boşaltılan küplerden birinin içine elini sokup zeytinyağıyla saçlarını yağlayan bir çocuğu gören halife, hemen çocuğun elinden tutarak oradaki birine teslim eder ve der ki: -Derhal bu çocuğun saçlarını kestirin! Çünkü bu saçlarda devlet malı bulaşığı vardır. Şimdiden devlet malının bulaşığına alışan çocuk, yarın bunun tamamına göz koyacak bir anlayışa yönelebilir. Bunlar cumhuriyete çok mu zıt düşen örnekler? Fazla mı yanlış misaller? Mutlaka halkına hesap vermeyen sorumsuzluk örnekleri mi verilmeli cumhuriyette? Kimler kimleri cumhuriyet karşıtı gibi göstermeye çalışıyorlar? Genel İslamî telakkiye göre Allah’ın iradesi bir kurumda veya devlette, halifede veya sultanda değil, ümmette tecelli eder. Sünnî doktrine göre ümmetin örfü “icma”dır. Şu halde yönetimi tayin etme yetkisi halka aittir. Bunun içindir ki Said Nursi 20. yüzyılın başlarında: “Ben dindar bir Cumhuriyetçiyim..” demiştir. Öteyandan 28 Ekim 2005 tarihinde Türkiye’de 80 bin camide imamlar, ayet ve hadisler desteğinde Cumhuriyetin erdemlerini anlatan bir hutbe okumuşlardır. 2006 yılı kutlamaları kapsamında, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın isteği doğrultusunda, Türkiye’nin her yanındaki camilerin Türk bayraklarıyla donatıldığı da herkes tarafından bilinmektedir. Kurulduğu günden bu yana Cumhuriyet Bayramını görkemli bir şekilde kutlamaya özen gösteren YOYAV da düzenlediği kutlama programlarında Cumhuriyeti kuranlarla koruyanları okuttuğu hatm-i şerîflerle anmayı güzel bir gelenek hâline getirerek örnek uygulamalar sergilemektedir. Kıymetli konuklar! Cumhuriyetin getirdiği güzelliklerle daha güzel konuma gelen yurdumuzda 86 yıldır estirilen huzur ve hürriyet havasını birlikte teneffüs eden bizler, yücelme yolunda hızlı adımlarla ilerlemekteyiz. Bu imkânı bizlere ihsan eden yüce Rabbimize şükr, atalarımıza da teşekkür ediyoruz. Milletçe, bu güven ve istikrar ortamını koruyarak birlik ve bütünlüğümüze sahip çıkmalı, Cumhuriyetimizin temel değerlerini her türlü sosyal ve siyasal tartışmanın üzerinde tutmaya özen göstermeliyiz. Atalarımızdan devraldığımız bu değerli mirası, aynı yüksek ruh ve şuurla her geçen gün daha da güçlendirerek ülkemizi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret ettiği muasır medeniyetlerin ötesine taşımanın gayret ve kararlılığı içinde olmalıyız. Aziz vatan topraklarında Cumhuriyetimize hayat veren kahramanlarımıza layık evlat ve torunlar olmaya çalışmalıyız. Bu tarihi gün dolayısıyla Cumhuriyet idealinin mimarı olan büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere Cumhuriyetimizin ilanında emeği geçen herkesi minnet ve şükranla anıyor, seçkin heyetinizi sevgi ve saygı ile selamlıyorum. Dr. Ateş’ten sonra kürsüye gelen YOYAV Onur Kurulu Üyelerinden N. Yücel Mutlu da yaptığı konuşmada Cumhuriyetin özellikleriyle getirdiği güzelliklerden sözederek, bu güzellikleri geliştirerek yaşatmanın önemini ifade etti. Törenin devam eden dakikalarında şair Faruk Oray ile Araştırmacı, yazar ve şair Abdullah Satoğlu okudukları Cumhuriyet konulu şiirlerle davetlilere duygulu dakikalar yaşattılar. Tören, YOYAV’ın Cumhuriyeti kuranlarla kollayanlara ithafen okuttuğu hatm-i şerîflerin duası Dr. İbrahim Ateş tarafından yapılarak sevabının büyük Önder Atatürk başta olmak üzere Türk büyükleri, şehitler ve gazilerin ruhlarına armağan edilmesiyle noktalandı.
86 yıldır cumhuriyet rejiminin gölgesinde yaşıyoruz. Sadece insan yaşamında değil devlet hayatında da uzun bir süre. Çocukluk ve gençlik evreleri geride kaldı. Artık Cumhuriyet'in kemâle erdiğini söylemek mümkün. İlk yılların, o geçiş döneminin korkularını evhamlarını bugüne taşımak yersiz. Cumhuriyet bütünüyle halka mal oldu, toplum benimsedi. Artık ne tehlike, ne de risk söz konusu. Cumhuriyet korkularla, evhamlarla değil, umutlarla yaşar.
Hepsi de kendileri istemeksizin halkın istek ve hatta ısrarı üzerine görev almışlardır. Oğlunu yerine tayin etmesi teklifleri üzerine Halife Hazret-i Ömer'in verdiği cevap tarihin şeref levhalarına geçecek örnekliktedir:
Ve çocuğun saçları kestirilip, devlet malının bulaşığına dahi yaklaşmaması konusunda unutulmaz bir örnek de böyle verilir.