Dua İçinde Olmak
Kur’ânî Birliktelik ve Dua Günü programlarının on dördüncüsü, 30. Hizmet sezonunun ikinci etkinliği olarak 4 Ekim 2017 Çarşamba günü düzenlendi. Salonu dolduran davetlilerin katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda, okunan 22 Hatm-i şerîf, 700 Yasîn-i Şerîf, 415 Mülk Suresi, 453 Nebe’ Suresi, 385 Fetih Suresi, 23 bin 500 Fatihâ Suresi, 151 bin İhlâs Suresi, 3,500 Ayet-el Kürsî, 304 bin 500 Kelime-i Tevhid, 811 bin Salâvât-ı şerîfe, 786 bin Besmele ve 45 Esmâ-i Hüsnâ’nın duasını yapmadan önce davetlilere hitap eden YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş, yaptığı yönlendirici ve yüreklendirici konuşmada şu cümlelere yer verdi:
“Kur’ânî Birliktelik ve Dua Günü programlarımızın on dördüncüsünde bizimle birlikte olup, gördüğüm güzel ve görkemli tabloyu teşkil eden kıymetli kardeşlerim!
Üç ay süren bir tatil döneminden sonra yeniden sizlerle bir araya gelip özlediğimiz Kur’ânî hayat ve hayırlı dua havasını birlikte teneffüs etmenin haz ve huzuru içinde hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyor, hayatınızın Hakk’a götüren yol ve dualarınızın Hak nezdinde makbul olmasını diliyorum.
Kullukta kaim, duada dâim ve Kur’ânî hayatta müdâvim olmanız temennisiyle sözlerime başlarken, devamlı dua eden ve dua alan müstesnâ ve mümtâz Müslümanlardan olmanızı niyaz ediyorum.
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin mürşidi olan merhum Şems-i Tebrizî Hazretleri: “Hayatta olabileceğiniz en güzel yer, bir duanın içinde olmaktır.” der.
Böylece her müslümanın bu güzelliği aramasını, bulmasını, yaşamasını ve yaşatmaya çalışmasını tavsiye eder.
Bunun için kişi kendisine, ebeveynine, din ve devlet büyüklerine, hocalarına, atalarına, bilumum müminîn ve müminâta dua etmeli ve onların hayır dualarını almanın gayreti içinde olmalıdır. Dili dualı olmalı, herkese hayır dilemeli ve Hak dostlarının dualarına dâhil olmaya çalışmalıdır. Büyüklerimizin birbirine “dua buyurun” demelerindeki düşünceyi unutmamalıdır.
Evliyâ-i kirâmdan Ubeydullah-ı Ahrâr Hazretlerinin gençliğinde bir âdeti vardı.Şöyle ki; her görüştüğü kişiden dua ister. Bir gün birinden buğday satın alır.Ve parasını ödeyip ayrılır.Ancak 'dua istemeyi' unutmuştur. Üzülerek 'Eyvâh! Ben o kimseden dua istemedim' der.Ve geri döner hemen.Hem de 'üç günlük' mesafeden.O köye gider tekrar. O köylüyü bulup çalar kapısını.Köylü, onu görünce telâşlanır:
-Hayrola arkadaş, yoksa bozuk mu çıktı buğdaylar?
-Hayır, buğdayda bozukluk yok, bir şeyi unutmuşum.
-Hayırdır, neyi unuttun?
-Dua istemeyi.
-Ne duası?
-Ben, her görüştüğüm kimseden dua isterim. Bu, benim âdetim, senden istemeyi unutmuşum.
-Bunun için mi geri döndün?
-Evet, bunun için.
-Hem de üç günlük yoldan?
-Evet.
-İyi de benim duamdan ne olur ki?
-Olsun, sen yine de dua et.
Köylü açar ellerini ve 'Yâ Rabbî! Aç bunun kalp gözünü'diye yalvarır.Kabul olur duası.
Hace Ubeydullah'ın açılır kalp gözü."
Şemseddîn-i İznikî Hazretleri bir sohbetinde: “Dua almaya bakın. İnsan dua alarak Allah’a yakın olur.” demiştir.
Hayatın özü duadır. Mümin dua ile devamlı, dua ile iç içe olmalı, dua almalı, dua etmeli, duasız kalmamalıdır. Allah Teâlâ: “Ben gönlü kırıkların yanındayım.” buyuruyor. Bu meydanda sözlerini geçirenler gönülleri kırık kimseler olmuşlardır.
Bir zenginle bir yoksul aşk diyarına gidiyorlar. Zenginin elinde yanmakta olan mum, yoksulun, kırık kalplinin elinde yarı yanmış bir odun parçası var. Rüzgâr esmeye başlayınca zenginin elindeki mumu sönüyor. Yoksulun elindeki odun parçası kalıyor.
Hz. Ali (r.a.) şöyle buyuruyor: “Hayat denilen şey sayılı nefeslerden ibarettir. Her çıkan nefes ömür ağacından kopan bir yapraktır.” Gelin bu hayat ağacının dallarını dua meyveleri ile süsleyelim. Sayılı nefeslerimizi boşuna harcamayalım. Dâimâ: “Allah’ım! Benden, ana-babamdan ve mümin kardeşlerimden râzı ol.” diye dua edelim.
Allah’a sığınmak bir yaratış kanunu ve kulluk muktezâsıdır. Yerde ve göklerde ne varsa, ilahî takdire râm olmuş bir halde, O sonsuz kudret sahibini lisân-ı hâl ile zikretmekte ve O’na yakarışta bulunmaktadır. Gerçek bir dinî terbiye de, dua hâlini müminin ruhunda sürekli kılmayı hedefler. Zira dua, kalbde Allah’a açılan en yüce kapının anahtarıdır.
Dua tekrarlandıkça derûnî duyuşlar olarak müminin ruhuna nakşolur, şahsiyetine karışıp onun bir hususiyeti hâline gelir. Bu sebepledir ki, yüksek ruhlar, devamlı dua hâlinde yaşarlar. Zirâ onların kalbleri, duaya sarılmanın ehemmiyetine dâir şu âyet-i kerîmedeki ilahî ikaz ile ürperiş hâlindedir:
Allah Teâlâ Furkan Suresi’nin 77. ayetinde: “(Resûlüm!) De ki, Sizin kulluk, duâ ve yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?” buyuruyor.
İşte bir müminin ruhunda, Rabb’e dua ile yakarış duygularının dâimî hâle gelmesi, Allah ile kul arasında manevî bir bağ tesis eder. Vecd hâlindeki dualar ise, gönlün ilahî rahmetle kucaklaşma anlarıdır.
Duada istenen, ilahî rahmet ve merhamettir. Bu itibarla duada yüreklerden ilahî dergâha yükselecek ilk ifade; âsîlik, günahkârlık, zayıflık ve acziyetin itirafı olmalıdır. Dua, sonsuz kudret sahibi Allah Teâlâ’ya, acziyetimizi müdrik bir şekilde yönelerek, O’nun huzurunda teslimiyet ve sükûnetle boyun eğmemizdir.
Hadîs-i şerîflerde özetle şöyle buyrulur:
“Dua ibâdettir. İbâdetin iliği ve özüdür. Allah katında O’na dua etmekten daha kıymetli bir şey olamaz. Allah, kendinden bir şey istemeyeni (dua etmeyi kendisine yediremeyeni) azâba uğratır. Sıkıntı ve darlık zamanında duasının kabul olmasını isteyen kimse, bolluk ve rahatlık zamanında da duayı bol yapsın. Rabbimiz Hayy ü Kerîm’dir. Bir kul elini açınca onu boş bırakmaz. Kime ki dua kapıları açılmıştır, ona hikmet kapıları açılmış demektir. Dua, rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, göklerin ve yeryüzünün nurudur.”
Cenâb-ı Hak samîmî duaları reddetmez. Lâkin bütün samîmiyetine rağmen, kader-i mutlaka muvâfık düşmeyen bazı taleplere de icâbet buyurmaz. Bundan dolayı dua eden, hiçbir zaman bezginlik göstermeyip, duaya devam etmelidir. Zirâ böyle hâllerde duanın karşılığı ahiret âlemine havale edilmiş demektir.
Dua ve gözyaşı, ilahî rahmetten neş’et ettiği için, mahzun gönüllere tesellî ve huzur bahşeden bir saadet iksîri ve Hakk’ın sevdasıyla yanık yürekleri içtikçe ferahlatan tatlı bir Kevser gibidir.
Yâ Rabbî! Aşk, vecd ve samîmî gözyaşlarıyla ilahî rahmet ve mağfiretinden nasîb alabilmemizi lutfeyle!
İlahî rızâna nâiliyet ümidiyle, yaratıklarına merhameti, gönüllerimizin tükenmez hazinesi eyle!
İhlâslı kullarının feyizli duaları hürmetine, mübârek vatanımıza saadet ve dirlik, milletimize hak ve hayırda birlik ihsan eyle! (Âmîn!..)
Çay içtiği, sohbet ettiği, belki senelerce beraber aynı rahleye diz çöktüğü insanlar bir yana, yan yana gelmese, yüzünü görmese bile duasına kattığını kolay kolay unutmuyor insan.
Dua, şimdilerde önemsiz bir hâle geldi sanki. Oysa o kadar kıymetli ki!
Birinin gönlüne düşmek, sonra avuçlarına. Hele de bir teheccüd vakti hatırına gelmek, bilmem ki bundan daha güzel hatırlanma var mıdır?
Yani demem o ki, insanların ne çayına, ne çorbasına, ne sohbetine tâlip olun. İnsanların duasına tâlip olun. Dünyalık bulunur illaki bir yerlerde. Lakin makbul olacak dua kim bilir, kimin avuç içinde saklı. Ara ki bulasın, iste ki nâil olasın.
Ve ben, bazı insanlara şunu demek istiyorum; bir kenarda dur ve sakın hayatın seni kirletmesine izin verme!
Duasını isteyeceğin birileri kalsın. Rabbim, siz uyurken geceleri gizli gizli adınızı huzurda ananların sayısını çoğaltsın.”
Konuşmasında, dua etmek ve dua almakla ilgili önemli açıklamalarda bulunan Dr. Ateş, sözlerini şöyle noktaladı:
“Kendinize dua ederken, ana-babanızı, eşinizi-dostunuzu ve diğer yakınlarınızı da duanıza dâhil edin. Bilumum Müslümanlara da dua etmeyi ihmal etmeyin. Bilhassa karşınızdaki kardeşinize dua ederken şu cümlelerden birine veya bir kaçına, ya da tamamına yer vermeye çalışın:
*Allah, senden râzı olsun.
*Allah, seni korusun.
*Allah, seninle olsun.
*Allah, yar ve yardımcın olsun.
*Allah, âkıbetini hayr eylesin.
*Allah, geleceğini geçmişinden iyi eylesin.
*Allah, seni rızâsına erdirsin.
*Allah, seni rızâsıyla ödüllendirsin.
*Mevlâ muhibbin, melekler mu’înin olsun.
*Allah, sana Kur’ânı refîk eylesin.
*Kullukta kaim, iman, ibâdet, istikamet ve duada dâim olasın.
Allah Teâlâ duanızı makbul ve hayatınızı Hakk’ın rızasına götüren yol eylesin ve hepinizden râzı olsun.
Daha sonra okunan hatm-i şeriflerle süver-i şerîfelerin duasını yapan Dr. Ateş, sevabını din ve devlet büyükleriyle şehitlerin ve toplantıya katılanlar tarafından isimleri yazdırılan merhum ve merhumelerin ruhlarına armağan etti.
Dua gününü organize eden YOYAV Kurs Öğretmeni Ayşe Doyuk
Bu karekod ile haber ve resimleri cep telefonunuza indirebilirsiniz.