Gölcük’e Gezi ve Narven’de Birliktelik
Yazıp okuyarak öğrenmek kadar gezip görerek öğrenmek de önemlidir. Müslüman, öğrenmenin tüm türlerine tevessül etmelidir. Başvurmadığı bilgilenme yolu ve yöntemi kalmamalıdır.
Allah Teâlâ’nın, insanların istifadesine sunduğu eşyaya ibretle bakıp incelemeli ve onlardan yararlanmanın yol ve yöntemlerini araştırmalıdır. Bulunduğu yerde durup kalmamalı, yaşadığı yer ve yöreyle ulaşabildiği mekânlara gidip gelmeli, nerelerde nelerin olduğuna bakmalı, dünyayı kendisiyle paylaşan diğer canlıların neler olduğunu görüp öğrenmeye çalışmalı, nerede, hangi mevsimde ve hangi iklimde nelerin yetişdiğini öğrenip incelemeli, karada, denizde, ormanda, ovada nelerin bulunduğunu, varlığını neyle ve ne şekilde idame ettirdiğini düşünüp, hakkında bilgi edinmeye çalışmalıdır. Kâinâttaki varlıkları keşfetmenin yolunun gezip dolaşmaktan ve arayıp incelemekten geçtiğini unutmamalıdır.
Büyüklerimizden duyduğumuz özlü sözlerden biri: “Çok yaşayan değil, çok gezen bilir.” Bir diğeri de: “Duymak görmek gibi değildir.” sözüdür. Görerek bilgi edinmenin, duyarak bilgi edinmekten daha farklı olduğunu ifade eden bu sözler, tabiatı tetkik edip her şeyi yerinde görüp incelemenin ve içerdiği güzelliği görmenin önemine dikkat çekmektedir. İnsan gördüğüne karşı daha ilgili olduğu gibi, onun hakkında daha fazla bilgi edineceği de tabiidir.
Allah’ın bize lütfettiği cennet vatanımızın kıymetini bilmemiz ve onu gözümüz gibi korumamız için her yerini gezip görmemiz gerekir. Dünyanın en güzel ve en kıymetli yerlerinden biri olan yurdumuzu herkesten çok bizim tanımamız lazım. Yabancı turistler ülkemizin tabiî, tarihî ve turistik yerlerini adım adım gezip dolaşırken, bizim o zengin varlığımızdan habersiz olmamız düşünülemez. Denizin ortasında susuz kalan gibi olmamak için, tabiî, tarihî ve turistik güzellikleriyle göz kamaştıracak kadar güzel mekân ve imkânları hâiz olan memleketimizi milletimizin gezip görmesi gerekir.
Bu inanç ve anlayışla belirli aralıklarla ülkemizin değişik yer ve yörelerine kültür gezileri düzenleyen YOYAV, mensuplarıyla dostlarını motive etmenin yanında yaylaları, ormanları, ovaları, kıyıları, koyları, ırmakları, turistik ve termal tesisleriyle turistlerin gözdesi olan cennet vatanımızın güzel köşelerinde buluşturup bir iki gün de olsa, mutlu bir vakit geçirmelerine imkân sağlamaktadır.
Bu cümleden olarak yılın ikinci gezisini ilkbaharın ilk günlerinde Gölcük’e düzenleyerek burada bulunan Narven Termal Tesislerinde unutulmaz bir gün geçirip, birlikte bahara merhaba demenin huzurunu yaşattı.
Giderken Çamlıdere’ye uğrayarak burada medfun olan Ali Semerkandî Hazretlerini ziyaret edip, okudukları İhlâs-ı şerîflerle Fâtiha-i şerîfeleri ruhuna armağan eden gruba türbe çıkışında kısa bir konuşma yapan Dr. İbrahim Ateş, memleketimizin manevî muhafızlarından olan Ali Semerkandî Hazretleri hakkında aşağıdaki açıklamalarda bulundu:
Bir kere daha ziyaretiyle şereflendiğimiz ve şu anda manevî huzurunda bulunma bahtiyarlığına erdiğimiz merhum Ali Semerkandî Hazretleri, türbenin girişindeki tanıtım panosunda belirtildiği üzere:
Semerkant’ta veya İsfehan’da doğmuştur. Osmanlı’nın kuruluş yıllarında Semenkant’ta başlayıp, Mersin Zeyne’de Anadolu evresine giren ve Ankara Çamlıdere’de noktalanan bu bereketli ömür, makamının bulunduğu Zeyne ile merkadinin bulunduğu Çamlıdere’deki külliyelerde vakıf ve eğitim hizmetleri gerçekleştirmiştir.
Şeyh Ali Semerkandî proaktif bir ilim ve tasavvuf insan olarak Moğol istilası sonrasında Anadolu’da başlayan yeni medeniyetin beyin yapıcılarından addedilir.
Tasavvuf hareketinin bilgi, ahlâk ve aksiyon bütünlüğü içinde temsiline tanık olduğumuz Ali Semerkandî’nin iman, takvâ, sâlih amel bütünlüğüne vurgu yapan en önemli eseri Bahrü’l-Ulûm’a göre toplumsal değişme sadece söz ve iyi dileklerle gerçekleşmez. Bu bir hedeftir ve hedefe giden yolda cehd ve fedekârlık gerekir.
Değişik kütüphanelerde çok sayıda farklı yazma nüshaları bulunan Menâkıbnâme’si, O’nun yaşamıyla ilgili mübalağalı olmakla birlikte birçok detayı vermektedir. Bilinenin aksine Şeyh evlenmiştir. İstanbul Müftülüğü arşivlerinde 1880 tarihli şahsiyet kaydında Keşan Kadısı Çamlıdere’li Ahmet Hulusi Efendi’nin O’nun torunlarından olduğu geçmektedir. Fıkıhta Ebu Hanîfe’yi, itikatta ise Maturidî’yi esas alır.
Özlü sözlerinde toplumsal sorunlara duyarlılığı, gerçekleştirdiği sosyo-ekonomik faaliyetleri (Başbakanlık VGM arşivlerine göre Sığırcık Suyu, Su Değirmeni, Vakıf arazi işletmeleri, Kârgir Binalar) ve aksiyoner kişiliği ile Anadolu’nun İslamlaşmasında, vatanlaşmasında ve Konstantin’i İstanbul yapan Ankara’nın beyin yapıcı faaliyetlerinde büyük rol oynamıştır.
Alman Devlet Kütüphanesi, Ebu Dabi, Kuveyt, Riyad ve Mekke kütüphanelerinde Tunus Milli Kütüphanesi ve Roma Vatikan Kütüphanesi Türkçe yazmalar bölümünde Ali Semerkandî’ye ait kayıtlı yazma eserler bulunmaktadır. Şeyh Semerkandî’nin Bahrü’l Ulûm adlı eseri her ne kadar Mısır el-Ezher kütüphanesindeki kataloglama hatası nedeniyle Ebu’l Leysi Semerkandî’ye nispet edilmişse de bu hata ilim çevrelerince düzeltilmiştir. Bahrü’l Ulûm adının Ali bin Yahyâ es-Semerkandî’ye ait olduğu sabit olmuştur.
Selam O’na, öğrencilerine, cehdine, cihadına ve mirasına.
Kaddesallahu sırrıh=Allah ruhunu yüceltsin.
Allah ziyaretimizi kabul buyursun. Bizi de O büyük insan gibi ilerleyip rıza-i Rahmân’a eren mutlu ve bahtiyar kullarından eylesin.’
Türbe ziyaretin ardından, merhumun öğrencilerine ders verdiği ağaç olduğu söylenen tarihî ağacı da ziyaret eden grup, burada teberrüken bir süre kalıp hocalarıyla öğrencilerini rahmet ve mağfiretle yâd edip, ruhlarına Fâtihalar gönderip, hatıra fotoğrafları çektirdikten sonra yollarına devam ettiler.
Her şeyin en iyisini, en güzelini ve en doğrusunu yakalayıp yaşamanın gayreti içinde olan YOYAV’ın gezi gurubu, yol boyunca tabiatın hârika güzelliğini temâşâ edip, ilkbaharda insanlara ihsân edilen yeşilin tonlarını izleyip, rengarenk çiçeklerini koklayıp ağaçların estirdiği temiz havayı teneffüs ederek onları kendilerine lütfeden Cenâb-ı Hakk’a hamd ve şükrettiler.
Bolu Gölcük Tabiat Parkı’na geldiklerinde, parkın girişinde bulunan Gazelle Restorantta bir süre dinlenip içilen çay, kahve eşliğinde sohbet sonrası gruplar hâlinde gölün etrafında gezip, hâtıra fotoğrafları çektirip, gölün doyumsuz güzelliğiyle çevresindeki yeşilin tonlarını temâşâ etmenin tadına doyamayan gruba, o andaki duygu ve düşüncelerini doğaçlama olarak şu üç dörtlükle dile getiren Dr. Ateş, duyduğu mutluluğunu arkadaşlarıyla paylaştı:
Üzerindeki il Bolu.
Her yeri yeşillik dolu,
Bir başka güzeldir Bolu.
Yedi göller, Abant gölü.
Gölcük güzellikle dolu.
Kıvrım kıvrım gider yolu,
Yeşil tonlarıyla dolu.
Tabiat cenneti Bolu.
Çevresi göllerle dolu.
Gölcük’ten geçiyor yolu,
Narven sıcak suyla dolu.”
Bolu merkezine 15 dakika mesafede bulunan bu mükemmel mekân, her mevsimde bir başka güzel. Kışın karın, yazın yeşilin, baharda da kır çiçeklerinin güzelliğine doyulamayacak hârika bir yerdir. Doğası, oksijeni, göl manzarası, kuşların sesi, gezip görene bir dünya cenneti hissi vermektedir.
Gölün çevresini dolaşıp bu hislerle dolan YOYAV gezi grubu, ayrılmak istemedikleri bu müstesna mekândan Narven’deki bir başka güzelliğe kavuşmak için istemeyerek de olsa, otobüsteki yerlerini alarak Narven Termal Kasabasına doğru yola devam ettiler.
Adını Anadolu'da bulunan karaağaçtan alan "Sağlık Kasabası" 450.000 m2 alanda, 1200 m uzunlukta ve 400 m genişlikteki büyük bir arazide yükselen Narven Termal Kasaba, adına uygun olarak doğa ile uyumlu bir şekilde projelendirilmiştir.
Kısa bir yolculuk sonrası saat 16.00 sularında tabii güzellikleri, hârika görüntüsü ve takdire şâyân olan hizmetleriyle görenleri hayran eden bu muhteşem mekâna ulaşıp giriş işlemlerini yaptırdıktan sonra odalarına yerleşip, vakit geçirmeden hamam ve havuzlara yönelip, yeteri kadar yararlanan grup, akşam yemeğini takiben saat 21.30’da özel olarak hazırlanan toplantı salonunda tertiplenen toplantıya katıldılar. Tesisin dört ortağından biri olan Halit Yıldız’ın da kızı Avukat Zeynep Yıldız’la birlikte katıldığı toplantıda, bu güzellikleri kardeşleriyle birlikte yaşamanın mutluluğu içinde duygu ve düşüncelerini dile getiren YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş, şunları söyledi:
İlkbaharın ilk günlerinde, tabii güzelliklerin iç içe olduğu böyle güzel ve güzîde bir mekânda bizleri buluşturup bu güzel birlikteliği oluşturan yüce Rabbimize sonsuz hamd-ü senâ, O’nun habîb-i edîbi olan sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’e sayısız salât ve selamlarımızı arz ediyor, sizleri de sevgi ve saygılarımızla selamlıyorum.
Bizleri burada kardeşlik ve dostluk duygularıyla buluşturan Mevlâ-yı Müte’âl Hazretlerinin, Cennet-i â’lâ’da da bir araya getirip Cenneti, Cemâli ve rızasıyla da sevindirmesini niyaz ediyorum. Birbirini Allah için sevip sayan ve aralarında kardeşlik duygularını yayan duyarlı ve dirâyetli Müslümanlardan kılmasını temeni ediyorum.
Güzel yurdumuzun kıymetini bilip O’nu ve bizi korumak için canlarını seve seve fedâ eden kahraman şehitlerimizle gazilerimizi hürmet ve muhabbetle yâd ediyor, şehitlerimize Allah’tan rahmet ve mağfiret, gazilerimize de acil şifalar diliyorum.
Çalışmayı ilke, dayanışmayı düstur ve paylaşmayı prensip edinen biz YOYAV’lılar, birlikte rahmet ve ayrılıkta azap olduğuna inanırız. Birlikte hizmet, birlikte ibâdet, birlikte rahat etmenin idrâki içinde yekdiğerimizin yanında, yakınında ve yardımında olmaya çalışırız. Birlikte gelir, birlikte gideriz. Birlikte okur, birlikte yazarız. Birlikte oturur, birlikte kalkarız. Birlikte yer, birlikte içeriz. Birlikte gezer, birlikte dinleniriz. Sevinç ve saadetimizi paylaştığımız gibi üzüntü ve kederimizi de paylaşırız. Birimiz hepimiz ve hepimiz birimiz için olduğumuzu düşünürüz. Derslerimizde, sohbetlerimizde, toplantılarımızda ve dinlenmelerimizde birlikte olmaya özen gösteririz. Gezilerimizde genelde bir arada olmanın gayreti içinde oluruz. Bir gün görmediğimizi ertesi gün arar, hâlini hatırını sorarız. Birbirimizle böyle dostça ve kardeşçe ilgileniriz.
Sevinç ve üzüntümüzü paylaşır, sevinçleri çoğaltmaya ve üzüntüleri azaltmaya çalışırız. Büyüklerimizden duyduğumuz: “Sevinçler paylaşıldıkça çoğalır, üzüntüler de paylaşıldıkça azalır.” vecizesini kulağımıza küpe ederiz. Paylaşmanın, pastadan pay almak değil, problemleri birlikte çözmek olduğunu düşünürüz.
Bu inanç ve anlayışla birlik ve beraberliğe ihtimam ve itina gösteririz. Tüm gezilerimizde olduğu gibi, bu gezimizde de birbirimizi sevindirip mutlu etmeye çalışırız.
Ankara’dan Gölcük’e gelmek için yola çıktığımızda sevinç ve saadet duygularıyla dolu olduğumuz gibi, inşaallah buradan Ankara’ya dönerken de aynı duygular içinde dönüşe geçeriz. Dost gidip düşman dönenlerden değil, dostlukta devam edenlerden olmaya özen gösteririz.
Gezdiğimiz ve gördüğümüz her yerde Allah Teâlâ’nın bizler için neler yarattığına dikkat eder, her şeye ibretle bakar, Hakk’a hamd edip, Yaradan’a yâr ve yakin olmayı hedefleriz.
Gezip görmenin, araştırma duygusunun gelişmesine, onunda bilinmeyenlerin bilinmesine ve bulunmayanların bulunmasına vesîle olmasını dileriz.
Bu çerçevede, konakladığımız termal tesislerinin meydana gelmesinde, burayı yapanların gelip buradaki sıcak su ile tabii güzelliği görmelerinin etken olduğunu düşünürüz.
Dolayısıyla “dolaşan tilki yatan arslandan iyidir” diyen atalarımıza hak veririz. Çünkü dolaşan kimse yorulsa da, görmediğini görür, gözü gönlü açılır, her yerde bir şeyler bulmanın basîretiyle bakar ve bazen de böyle insanların istifadesine sunulan güzel tesisler yapar. Dolaşmayan da olduğu yerde kalıp hantallaşır.
Yatıp yerinde saymak doğru olmadığı gibi, elin adamı aya giderken, yaya gitmek de doğru olmaz.
Müslüman, her gün yeni bir şeyler yapmanın ve yararlı yeniliklere yönelmenin gayreti içinde olmalı: “İki günü eşit olan aldanmıştır.” diyen sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’in uyarısına kulak asmalıdır.
İnsanın düşünen bir varlık olduğunu bilmeli, düşünme niteliğine sahip olan bir varlığın düşünmeme lüksü olmadığını unutmamalıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle sözlerimi noktalarken, böyle nezih bir mekânda sizlerle mutlu bir gün geçirmenin sevinç ve saadeti içinde tertiplenen bu toplantıya teşrif ederek bizimle birlikte olma incelik ve yüceliğini gösteren Halit Yıldız Beyefendi ile kızı Zeynep Yıldız Hanımefendiye gönülden ve samîmî şükranlarımızı sunuyor, sizleri bu geziyle ilgili olarak kaleme almış olduğum beş dörtlükten oluşan “Biz” başlıklı şiirimle selamlıyorum.
Biz biriz, beraberiz.
Bacıyız, biraderiz.
Hayra davet ederiz.
Aç gelir, tok gideriz.
Ne edersek ederiz.
Hep beraber gideriz.
Her hayra varız, deriz.
Hep koşarız, gideriz.
Gidecek yer seçeriz.
Yolu aşar geçeriz.
Gezilere gideriz.
Birlikte yer, içeriz.
Yurdumuzu severiz.
Ordumuzu sayarız.
Güç birliği ederiz.
Düşmanları ezeriz.
YOYAV’lı derler bize.
Görüşürüz yüz yüze.
Güveniriz biz bize.
Gelmeyiz aslâ dize.
Toplantı Dr. İbrahim Ateş’in “Mikrofondan Müminlere” adlı üç kitabından oluşan bir paketi Halit Yıldız’a takdim etmesiyle noktalandı.
Dr. Ateş’e teşekkürlerini ileten Halit Yıldız da yaptığı kısa konuşmada: ‘Sayın Hocam ve ekibini tesisimizde ağırlamaktan duyduğum mutluluğu ifade ediyor, 38 yıl önce öğrencisi olduğum hocamı bu toplantıda yeniden dinleme bahtiyarlığına ermenin sevinç ve saadeti içinde kendilerini ve siz saygıdeğer ekibini sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Tesisimizin emrinize amade olduğunu ifade ediyor, her zaman sizleri ağırlamaktan mutluluk duyacağımızı ifade ediyorum.’ dedi.”
Ertesi (15 Mart 2018) Perşembe günü öğleye doğru tesisten ayrılan grup, dönüşte Bolu’nun Mudurnu karayolunun 9. kilometresindeki, Çepni köyü merkezinde bulunan Akkaya Travertenlerinde bir süre dolaşıp dinlenerek ve yanındaki Akmina Maden Suyu’nun çıktığı yerdeki çeşmeden akan Madensuyundan içerek hatıra fotoğrafları çektirdiler. Burada birlikte yudumlanan sıcak çay eşliğinde yapılan sohbet sonrası Ankara’ya doğru yola çıkan grup saat 18.30’da YOYAV önünde geziyi noktalayarak başka bir gezide buluşmak dileğiyle ayrılıp evlerine yöneldiler.”
YOYAV Gezi Grubu Akkaya Travertenlerinde
Bu kare kod ile haber ve resimleri cep telefonunuza indirebilirsiniz.