Herkes İftar Ettirebilir
2018 yılındaki YOYAV iftarlarının altıncısı, Ramazan-ı şerîfin ikinci dilimi olan mağfiret diliminin yedinci gününde, yani Ramazan’ın on yedinci gününe tevâfuk eden, 1 Haziran 2018 Cuma günü verildi. Müminlerin mağfiret-i Mennân’a mazhar olup, günahlardan arınma dileğinde bulunarak, Yaradan’a yalvarıp yakardıkları müstesnâ günlerden biri olan, böyle mübârek bir günde gerçekleştirilen iftara katılan kardeşleriyle, YOYAV’ın çatısı altında bir araya gelmenin mutluluğu içinde misafirlerini hürmet ve muhabbetle selamlayan Dr. İbrahim Ateş, Ramazan-ı şerîfin mağfiret diliminde bağışlanan bahtiyar kimselerden olmaları dileğinde bulunduğu konuşmasında şunları söyledi:
“Kıymetli kardeşlerim!
İftar ikramında bulunmak da, verilen iftara katılmak da güzel. Güzelliklerin iç içe olduğu iftar birlikteliklerinden birinde daha sizlerle bir araya gelmenin sevinç ve saadeti içinde hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyor, soframızı şereflendirmenizden dolayı teşekkür ediyorum.
Malumunuz olduğu üzere, hayır murat edeni Allah muvaffak eder. Ramazanda veya başka bir zamanda Allah rızası için hayırlı bir iş yapıp, sevap almak isteyen müslümanı, Allah Teâlâ o sevaptan mahrum etmez. Ya o hayrı yapabilecek imkânı ihsân eder ya da niyetine göre o işi yapmış gibi ecir verir. Zira, kulu Yaradan’a yaklaştıracak ibâdet ve iyiliklerde niyet ve samîmîyet esastır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadîs-i şerîfinde: “Kişinin niyeti amelinden hayırlıdır.” buyurmuştur.
Bir Müslüman, iyilikte bulunmayı içtenlikle ister ama onu gerçekleştirmeye gücü yetmezse, Allah Teâlâ onun ihlâs ve samîmîyetini boşa çıkarmaz. Fizikî, fiilî veya maddî imkânsızlıktan dolayı yapamadığı o işi fiilen yapmış gibi kulunu sevaba nâil eder.
Hz. Musa zamanında İsrailoğullarında büyük bir kıtlığın olduğu yıllarda fakir bir insan çölde giderken, “kesîb” denilen un gibi ince kum birikiminden oluşan küçük bir tepecik görür ve içinden: “Bu kum tepeciği un olsaydı, ben de ona sahip olup açlık sıkıntısı içinde olan insanlara Allah rızası için dağıtsaydım.” şeklindeki samîmî dilek geçer. Bunun üzerine Allah Teâlâ Hz. Musa (a.s.)’ya: “O kimseyi bul, o kum tepeciği kadar unu fakirlere vermiş gibi kendisine sevap verdiğimi bildir.” buyurur.
Herhangi bir zamanda, herhangi bir hayırlı işi yapıp, Allah’ın kullarına faydalı olmayı dileyip de onu yapma gücüne sahip olmayan veya o yönde az bir hayır işleyen kimsenin niyet ve isteğiyle mütevâzi miktardaki hayır işi de öyle değerlendirilir.
Oruçlulara iftar ettirmek de böyledir. Dar gelirli insanlar bile oruç tutan kardeşlerine bir kâse çorba, bir çeşit yemek, bir bardak süt veya su ile iftar verebilirler. Böyle bir iftar da sahibine, mükellef bir iftar verme sevabını sağlar. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bir gün ashâbına şöyle buyurdu: “Bir kimse Ramazan ayında bir oruçluya iftar verirse, günahları affolur. Hak Teâlâ, onu cehennem ateşinden âzâd eder. O oruçlunun sevabı kadar ona sevap verilir.”
Ashâb-ı kirâm: “Yâ Resûlallah! Her birimiz, bir oruçluya iftar verecek, onu doyuracak kadar zengin değiliz.” deyince, buyurdu ki: “Bir hurma ile iftar verene de, yalnız su ile oruç açtırana da, biraz süt ikram edene de bu sevap verilecektir. Bu ay öyle bir aydır ki, ilk günleri rahmet, ortası af ve mağfiret, sonu da cehennemden âzâd olmaktır. Bu ayda, emri altında olanların vazifesini hafifletenleri Allah Teâlâ affedip, cehennem ateşinden kurtarır. Bu ayda dört şeyi çok yapınız! Bunun ikisini Allah Teâlâ çok sever. Bunlar Kelime-i şehâdet söylemek ve istiğfar etmektir. İkisini de zaten her zaman yapmanız lâzımdır. Bunlar da Allah Teâlâ’dan cenneti istemek ve cehennem ateşinden O’na sığınmaktır. Bu ayda bir oruçluya su veren bir kimse kıyamet günü susuz kalmayacaktır.”
Bu hadîs-i şerîfin incelendiğinde de anlaşılacağı üzere herkesim ve her seviyedeki herkes, iftar verebileceği gibi, hayır da işleyebilir. Yeter ki, kişinin içinde öyle bir istek olsun. Unutulmamalıdır ki, hayır işlemek, zenginlere has bir özellik değildir. Zenginin de fakirin de yapabileceği pek çok hayır işi vardır. Allah hepimizi hayra yönelen ve hayır işlerinde yarışan duyarlı ve dirâyetli kullarından eylesin. Bu iftârı ikram etmemize vesîle olan hayırsever hanımefendi ile soframızı şereflendiren sizleri ve burada bu hizmeti îfâ eden bizleri rızasıyla ödüllendirsin.”