Hoşgeldin Hicri Yılbaşı
Yurdumuzda yılbaşı kutlamalarına yoğun ilgi gösterildiği herkes tarafından bilinmektedir. Bir yılın bittiği ve yeni bir yılın başladığı bu geceyi kutlamak için hazırlıklar yapılır, hediyeler alınır, eğlence programları tertiplenir, gazinolar, restorantlar ve turistik tesisler geceyi kutlayanlarla dolup taşar. Evlerinde oturanlar da hindi ziyafetleri ve içki âlemleri ile vakit geçirip bazı televizyonlarda gecenin yarısına doğru yayınlanacak dansözlerin gösterilerini bekleyip yeni yıla gülüp oynayarak ve içip eğlenerek geçmeye çalışırlar. Yeni yılı böyle neşeyle karşılayanların, yıl içinde hep neşeli olacağına inananlar da olur. Bu kutlama tarzı bazen aile bireyleri ile bazen akrabalarla, bazen de komşular ve yakın arkadaşlarla birlikte yapılır.
Bir yılın bittiği, bir yılın da başladığı bir gecede böyle yiyip içerek eğlenirler ama geçen yılın nasıl geçtiğini, hayatlarından neler götürdüğünü, gelecek yılın nelere gebe olduğunu ve neler getireceğini düşünen olmaz.
Oysa kişinin, dakikasını dahi geri döndürme imkânı olmayan, geçen yılın hayatından neler götürdüğünü, kazanç ve kaybının neler olduğunu düşünüp ciddî bir durum değerlendirmesi yaparak doğruları devam ettirme ve yanlışlara son verme cihetine gitmesi gerekmez mi? Tabii ki doğru olan böyle davranmasıdır. Koca bir yılı hay huyla ve yanlışlarla dolu davranışlarla bitirdiği için oynayıp eğlenmesi değil.
Maalesef insanların çoğu, yılbaşı gecelerinde böyle bir nefis muhasebesi yapma yerine, “vur patlasın çal oynasın” dercesine değersiz davranışlarla geçirmektedir.
Öte yandan yediden yetmişe herkesin miladî takvime göre yılbaşı uygulamasını bilmesine karşılık, her müslümanın bilmesi ve kutlaması gereken hicrî yılbaşı hakkında bilgi sahibi olup, onu kutlama cihetine giden yok denecek kadar azdır. Oysa muamelelerinde esas alınması gereken takvim hicrî takvim olduğu gibi, kutlanılması gereken yılbaşı da hicrî yılbaşıdır. Zira namaz, oruç ve hac gibi ibadetlerin zamanını belirlemede hicrî (kamerî) takvim esas alınmaktadır.
14 Ekim 2015 Çarşambayı Perşembeye bağlayan gece hicrî yılbaşı gecesi idi. Dolayısıyla 28. Hizmet sezonunun ilk ayındaki ikinci etkinliğini bu konuya ayıran YOYAV, 14 Ekim 2015 Çarşamba günü gerçekleştirdiği Ayın Konferansında “Hicrî Yılbaşı” konusunu ele aldı. Çok sayıda davetlinin katılımıyla gerçekleştirilen konferansta değerli düşünceler dile getiren Dr. İbrahim Ateş, dikkatle dinlenen konuşmasında şunları söyledi:
“Geçmişi şanlı, gönlü imanlı ve dili Kur’ân’lı olan kıymetli kardeşlerim!
Hicrî yılbaşı dolayısıyla düzenlediğimiz konferansımıza katılarak bu gece idrâk edeceğimiz 1437. Hicrî yılbaşı ile ilgili düşüncelerimizi sizlerle paylaşmamıza vesîle olan güzîde heyetinizi gönülden ve samîmî duygularımızla selamlıyor, hicrî yılbaşının hepimiz için hayırlara vesîle olmasını diliyorum. Hayatınızın geri kalan kısmını Hakk’ın rızasına uygun olacak duyarlı, dirayetli ve dikkatli davranışlarla değerlendirmeniz temennisi ile sözlerime başlarken, gününüzün dününüzden güzel, yarınınızın bugününüzden daha güzel ve son ânınızın en güzel olmasını niyaz ediyorum.
Acısıyla tatlısıyla bir hicrî yılı daha geride bırakmak üzereyiz. Bir yılın daha sonuna yaklaşıyoruz. Gerek miladî, gerekse hicrî yılbaşı olsun, hepimizin hayatında bir dönüm noktası olan bu geceler duyarsız, dirayetsiz davranışlar, baş döndürücü eğlenceler ve aklı âtıl hâle getirip düşüncelere durgunluk veren içki âlemleri ile değil, düşünce dünyamızda yeni ufuklar açacak, hayatımızdaki artı ve eksileri gözden geçirip kendimize önümüzdeki yıl daha iyi ve faydalı bir insan olabilmek için neler yapmalıyım? sorusunu sorup cevaplarını araştıracak değerlendirmelerde bulunmaya vesîle olmalıdır.
Kişinin kendisine, kesesine, ailesine, çevresine zarar verecek eğlenceler ve âlemlerle yılbaşı gecesi geçirmek değil, aile bireyleri, yakınları, komşuları ve dostları ile birlikte huzurlu bir ortamda bulunup yeni yılda yeni ve yararlı işlerde bulunma azmi ile geçirmesi daha iyi olmaz mı? Elbette olur. Öyleyse gelin miladî yılbaşında Hz. İsa (A.S.)’yı hürmet ve muhabbetle anıp ruhuna rahmet dileyelim, hicrî yılbaşında da sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)’in hicretindeki hikmeti anlamanın gayreti içinde olup, rûh-u şerîflerine bol bol salavât-ı şerîfeler yollamaya ve şefaatine erdirecek davranışlarda bulunmaya çalışalım. Bu arada, Hicret sonrası Medine’de Muhâcirlerle Ensâr arasında oluşturulan kardeşliğin içerik, incelik ve yüceliğini anlayıp benzerini uygulamanın gayreti içinde olalım.
Mekkeli müşriklerin baskılarına dayanamayan Müslümanlar, Peygamberimiz (S.A.V.)’in izni ile 615 ve 617 yıllarında Habeşiştan’a hicret etmişlerdir.
Hz. Peygamber (S.A.V.)’in İslam’ı daha geniş alanlara yayma arzusuyla çevre kabilelerden gelenlerle sohbet etmesi, özellikle Akabe biatları, Medine’de Müslümanlar için bir alt yapı oluşturmuştur. Peygamberimiz (S.A.V.) ve Müslümanlara yapılan baskıları gören Medineliler, Allah Resûlü ve arkadaşlarını Medine’ye davet ettiler. Bunun üzerine önce Mekkeli Müslümanların önemli bir bölümü sonra da Hz. Peygamber (S.A.V.), Hz. Ebubekir (R.A.)’le birlikte Medine’ye hicret etti. Böylece Peygamberimiz (S.A.V.)’in, 23 yıllık peygamberlik hayatının 13 yıllık Mekke devri bitmiş ve 10 yıllık Medine devri başlamıştır. Hicret, İslam tarihinin en önemli olayıdır. Müslümanlar müşriklerin zulmünden kurtulmuş, İslam dinine yayılma imkânı sağlanmıştır.
Hicretten 17 yıl sonra Hz. Ali (R.A.)’nin teklifiyle Hz. Ömer (R.A.) zamanında Hz. Peygamber (S.A.V.)’in hicret ettiği yılın 1 Muharrem’i olan 16 Temmuz 622 tarihi “Hicrî-Kamerî Takvim” için “takvim başı” olarak kabul edilmiştir.
Hicrî yılbaşı dolayısıyla düzenlediğimiz böylesine manalı ve muhtevalı bir kutlama programında dile getirilmesi gereken hususlardan biri de hicret sonrası Medine’de meydana getirilen Muhâcirlerle Ensâr arasındaki kardeşlik ile sahip oldukları özellik ve güzelliklerin günümüz Müslümanlarına anlatılıp aktarılmasıdır.
Mekke’den Medine’ye hicret öyle hayırlı bir hareket idi ki, her yaştaki Müslüman bu kurtuluş ve kuruluş kervanına katılmak için ölüm dâhil her şeyi göze aldı. Bu yolda karşılaşılan zorluklarla sıkıntılara göğüs gerdiler. Evlerini barklarını, mallarını mülklerini geride bırakıp yola çıktılar. Bu uğurda ölümü dahi göze aldılar. Hicret yolunda ölen dahi oldu.
Müslümanlar yılbaşı gecelerinde elleri ile birlikte gönüllerini de Allah’a açarak, geçmişteki günahların bağışlanması ve gelecekte Yaradan’a yaklaştıracak davranışlarda bulunmada muvaffak olması için dua ve niyazda bulunmalıdırlar.
Toplantı, Vakıf üyelerinden Fatma Mahinur Öz’ün ikram ettiği aşure tatlısının alınması ile noktalandı.