HZ. HÜSEYİN (R.A.)’E HÜRMET VE MUHABBET
Millî ve manevî günlerde tertiplediği toplantılarda gerçekleştirdiği hizmetler ve dile getirdiği düşüncelerle dostlarını aydınlatmanın ve mensuplarını motive etmenin gayreti içinde olan YOYAV, 13 Kasım 2013 Çarşamba günü, ilgi ile izlenen etkinliklerinden birinde daha davasına destek veren dostlarını buluşturdu.
Hz. Peygamber (S.A.V.)’in torunlarından Hz. Hüseyin (R.A.)’in Kerbela’da şehadetinin yıldönümü ve Âşûrâ günü olan bu anlamlı günde “Hz. Hüseyin (R.A.)’e Hürmet ve Muhabbet” konulu bir sohbet programı düzenleyen YOYAV, konuklarına pide ve aşure tatlısından oluşan öğle yemeği ikram etti.
Bazı vakıf, dernek ve benzeri kardeş kuruluşların başkanları ile çok sayıda davetlinin katılımıyla gerçekleştirilen toplantı, Kur’ân-ı Kerîm tilâveti ile başladı. Sohbet ve konuklara sunulan ikramın alınması ile devam etti.
Davetlilere âşûrâ günü ile “Hz. Hüseyin’e Hürmet ve Muhabbet” konusunda önemli açıklamalarda bulunan YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş, konuşmasında şu cümlelere yer verdi:
“Kıymetli konuklar, değerli dostlar, sevgili kardeşlerim, basınımızın güzîde temsilcileri!
İnsanlık tarihinde geçen bazı önemli olaylara sahne olan âşûrâ gününün önem ve değeri ile Kerbela’da şehit olan Hz. Hüseyin (R.A.)’e hürmet ve muhabbetle ilgili açıklamalarda bulunmak amacıyla düzenlediğimiz bu toplantıya teşrif ederek, konu ile ilgili duygu ve düşüncelerimizi dile getirip sizlerle paylaşmamıza vesîle olan seçkin heyetinizi sevgi ve saygı ile selamlıyor, böylesine anlamlı bir günde bizimle birlikte olma inceliğini göstermenizin sevinç ve saadeti içinde hepinize hürmet ve muhabbetlerimizi arz ederek hoş geldiniz diyorum.
Âşûrâ gününe Resulullah (S.A.V.)’ın bakışı ile bakıp, O’nun yaklaşımı ile yaklaşan ve Kerbela şehitlerini rahmet ve mağfiretle anıp ehl-i beyte muhabbette müdavim olan bilinçli ve basîretli Müslümanlardan olmamız temennisi ile sözlerime başlarken, Hak ve haklının yanında, zulüm ve zalimin karşısında varlık gösteren duyarlı ve dirayetli insanlardan olmamızı diliyorum.
Geçmişte Kerbela’da yaşanan vahşetin, günümüzdeki yeni Yezidler tarafından dünyanın değişik yerlerinde yaşatılmasını kınıyor ve tel’in ediyorum. Din, iman ve vatan için savaşıp şehadet şerbetini içen tüm şehitlere de Allah’tan rahmet ve mağfiret niyaz ediyorum.
Şu anda 10. Gününde bulunduğumuz Muharrem ayı, Kur’ân-ı Kerîm’de kıymet verilen dört aydan biridir. İçinde bulunduğumuz âşûrâ günü de bu ayın en kıymetli günüdür.
Sahabeden İbn-i Abbas (R.A.)’ın bildirdiğine göre; “Peygamberimiz (S.A.V.) Medine’ye geldiğinde Yahudilerin âşûrâ günü oruç tuttuklarını gördü. Onlara niçin oruç tuttuklarını sordu. “Bu hayırlı bir gündür. Bu, Allah’ın İsrail oğullarını düşmanlarından kurtardığı, bu sebeple de Musa’nın oruç tuttuğu gündür” dediler. Bunun üzerine Peygamber (S.A.V.): “Ben Musa’ya sizden daha layığım” buyurdu ve hem kendisi bu günde oruç tuttu, hem de Müslümanlara oruç tutmalarını emretti.
Âşûrâ orucunu cahiliye döneminde Arapların tuttuğu ve Ramazan orucu farz kılındıktan sonra Peygamberimiz (S.A.V.)’in, âşûrâ orucunu tutmaya devam ettiği rivayetleri vardır.
Âşûrâ günü ile ilgili hadîs-i şerîflerden bir kaçı şunlardır:
“Âşûrâ günü zerre kadar sadaka veren kimseye, Allah Teâlâ Uhud Dağı kadar sevap verir.”
“Âşûrâ gününün orucu, bir senelik geçmiş günahlara keffarettir.”
“Allah Teâlâ, âşûrâ gününü üstün kılmıştır. Allah Teâlâ, gökleri, yeri, dağları, denizleri, yıldızları, arş-ı ve melekleri, Hz. Adem (A.S.)’i âşûrâ günü yarattı. Hz. İbrahim (A.S.)’in dünyaya gelişi ve Nemrud’un ateşinden kurtuluşu âşûrâ günü oldu. Hz. İbrahim (A.S.)’a, oğlunun yerine kesmek için, büyük koç bugün ihsan edildi.”
Bazı kaynaklarda yer alan bilgilere göre Hz. Adem (A.S.)’ın tevbesinin kabulü, Hz. Nuh (A.S.)’un tufandan kurtulması, Firavun’un boğuluşu, Hz. Yakup (A.S.)’un oğluna kavuşması, Hz. Eyyûb (A.S.)’un hastalıktan kurtuluşu, Hz. Yunus (A.S.)’un balığın karnından çıkması, Hz. İsa(A.S.)’ın göğe kaldırışı hep âşûrâ günü olmuştur.
Hz. Ali (R.A.) anlatır:
"Bir gün huzuru saadette oturuyorduk. Bir adam gelip şöyle sordu:
-Ya Resulallah, ramazan orucu farzdır, tutuyoruz, ondan sonra hangi ayda tutmamı tavsiye edersiniz?
Efendimiz (S.A.V.) buyurdu ki:
-Muharrem ayında tut çünkü o şehrullahtır (Allah Teâlâ’nın ayıdır). O ayda Rabbimiz birçok kavimlerin tövbesini kabul buyurdu. Bundan sonra tövbe edenlerin de tövbesini kabul eder."
İbn-i Abbas (R.A.) buyurdu ki:
"Peygamberimiz âşûrâ günü oruç tuttular ve tutulmasını da emrettiler. Âşûrâ günü aile efradının nafakasını geniş tutanın yıl boyu rızkı bereketlenir."
Âşûrâ günü tek oruç tutmak mekruhtur. Çünkü Yahudiler de aynı gün tutuyorlar. Onlara benzememek için iki gün tutmalıdır. Salı çarşamba yahut çarşamba perşembe gibi...
Az önce arz edildiği üzere Allah Teâlâ bir çok duaları âşûrâ günü kabul buyurmuştur. Bir çok peygamberin ve mü'minlerin kurtuluşu bu mübarek güne rastlamıştır.
Hz. Hüseyin (R.A.) ise âşûrâ günü şehâdet şerbetini içerek Rabbine ve sevgili dedesine kavuşmuştur.
Hz. Hüseyin (R.A.) ve ağabeyi Hz. Hasan (R.A.), Medine-i Münevvere’de dünyamızı şereflendirmişlerdi. Mübarek dedeleri başta olmak üzere bütün sahabiler tarafından çok sevilmiş, takdir edilmiş ve el üstünde tutulmuşlardı. İslâm dini uğrunda pek sıkıntı çekmemişlerdi. Bu da derecelerinin Bilâl-i Habeşi, Ammar bin Yasir (R.Anhüm) gibi imanları uğrunda "eza ve cefa"ya maruz kalanlardan daha düşük olmasına sebep olacaktı. Rabbimiz, onları çok sevdiğinden "makamlarını yükseltmek için" ikisine de "şehâdet" rütbesini ihsan buyurdu.
Bu iki mübarek insanın "şehid" olmaları bizler için musibet gibi görünse de onlar için büyük nimet olmuştur. Bizler bu hadiselere üzülsek de, onlar dereceleri yükseldiği için kim bilir ne kadar sevinmişlerdir?
Hz. Musa (A.S.) bir yerden geçerken bir adamcağıza rastlar. Bakar ki; yabani hayvanlar tarafından parçalanmış. Zavallının vücudunun bir kısmı yenmiş, bir kısmı terk edilmiş.
Hz. Musa (A.S.) taaccüb ederek; "Ya Rabbî! Ben bu kulunu tanırdım. Salih, âbid, müttaki bir kimse idi, seni de çok severdi. Acaba bu musibet başına neden geldi? Hikmeti nedir?" dedi.
Allah Teâlâ buyurdu ki: "Ya Musa doğrudur. Bu kulum bizim salih kullarımızdan biriydi, muhabbet ehliydi. Ancak, bizden çok yüksek makâmlar talep etmekteydi. Ne var ki; amelleri o makamlara çıkmasına kâfi değildi. Biz ona bu musibeti verdik ki istediği makamlara erişsin!"
Hz. Hüseyin'in duruşu sadece Müslümanlara değil; ''zalimin karşısında mazlumdan yana olan tüm insanlara ilham kaynağı olmuştur.''
Mahatma Gandi, Hindistanı Özgürlüğe Kavuşturan Rehber: ''Ben İslam'ın büyük önderi İmam Hüseyin'in hayatını dikkatle okudum. Kerbela'da yaşanan olayları sayfa sayfa mütalaa ettim. Eğer Hindistan özgür bir ülke olmak istiyorsa Hüseyin'i örnek almalıdır.''
Muhammed Ali Cinnah; Pakistan'ın Kurucu lideri: ''Dünyada İmam Hüseyin'in gösterdiği cesaret ve kahramanlığın eşi benzeri yoktur ve olamaz. Bana göre kendisini Irak topraklarında feda eden bu büyük şehidi bütün Müslümanlar örnek almalıdır.''
Charles Dickens; İngiliz yazar: ''Eğer Hazreti Hüseyin dünyevi çıkar amaçlı savaşmak isteseydi öyleyse neden kız kardeşlerini eşlerini ve çocuklarını savaşa götürdü?
Anlaşılan o ki bu yüce insan sırf İslam yolunda savaşmıştır.''
Thomas Carlyle; İngiliz tarihçi ve filozof: ''Kerbela trajedisinden çıkarılacak en iyi ders şudur ki Hüseyin ve arkadaşları Allah'a tam bir inanışla inanmışlardı. Onlar yaptıklarıyla şunu ispatladılar; Hak ile batılın savaştığı yerde sayının önemi yoktur. Benim en çok şaşırdığım şey, Hüseyin'in bu az sayıyla onlara galip gelmesidir.''
Frederic Jomes: Hazreti Hüseyin ve diğer kahramanların bize mesajı şudur: ''Dünyada asla değişmeyen sevgi ve muhabbet gibi kanunlar vardır. Eğer bir insan bu yolda savaşırsa, sevgi ve muhabbet var oldukça Hüseyin her zaman var olacaktır.''
L.M. Boyed: ''Asırlar boyunca insanlar her zaman cesareti kahramanlığı fedakârlığı ve yüce ruhlu insanları sevmişlerdir. İşte bu insanlar katında özgürlük ve adalet asla esirliğe ve zulme boyun eğmez. İşte İmam Hüseyin ve onun yüceliği bu noktadadır. Ben aradan 1300 yıl geçmesine rağmen onun taraftarlarının yanında yer aldığım için mutluyum.
Thomas Masarik: ''Bizim Hıristiyan din adamları da İsa'nın çektiği musibetleri anlatarak, halkı hüzünlendirmekteler. Ancak şunu itiraf edelim; Hüseyin'in taraftarlarında olan aşk ve heyecan İsa'nın taraftarlarında asla yok. Zannedersem sebebi şu olmalı; İsa'nın musibeti Hüseyin'in musibetinin karşısında saman parçası ile dağın karşılaştırılması gibidir.''
Moris Doukhiri: ''Hüseyin'in yas törenlerinde diyorlar ki, O, halkın şerefini ve namusunu kurtarmak için ve İslam'ın yüceliği için mücadele etti. Öyleyse gelin biz de onu örnek alalım ve zilletle ölmektense emperyalistlere karşı kahramanca mücadele edelim.''
Bint'ul Şati, Mısırlı Yazar: ''Hüseyin'in kız kardeşi Zeynep, Yezid'in ve İbni Ziyad'ın ağzının tadını zehir etti. Onların zafer kadehine zehir kattı. Hüseyin'den sonra Emeviler'in yıkılması, Muhtar'ın kıyamı gibi olaylarda tek örnek Kerbelan'ın eşsiz kahramanı Zeynep idi.''
Liyakat Ali Han Pakistan'ın ilk başbakanı: ''Aşura günü'nün dünya Müslümanlarının yanında büyük anlamı vardır. Bugün dünyanın en acı ve trajik olayı vuku bulmuş. Hüseyin'in şehadeti acı ile birlikte büyük bir zaferin de habercisidir. Çünkü Allahın iradesine teslimiyet anlamına gelmektedir. Şu dersi almış olduk; Tehlikeler ne kadar büyük olursa olsun, korkmamalı ve adaletten şaşmamalıyız.''
Abbas Mahmud Akkad, Mısırlı yazar: ''Dini ve siyasi hareketler arasında Hüseyin'in hareketi eşsiz bir harekettir. Bu olaydan sonra Emevi devletinin ömrü normal bir insanın ömrü kadar dahi devam edemedi. Hüseyin'in şehadetinden onların devletinin yıkımı arasında sadece altmış küsur sene vardır.''
Antuan Bara, Hıristiyan: ''Eğer Hüseyin bizden olsaydı onun adına her yere bir bayrak dikerdik ve bütün köylerde onun adına minberler diker ve Hüseyin adına halkı Hıristiyanlığa davet ederdik.''
Nickelson, İsveçli tarihçi: ''Ümeyye oğulları serseri gibi İslam'ı yok etmek istiyorlardı ve Müslümanlara aşağılayıcı gözle bakıyordu. Tarihe bakınca şunu anlarsın, din, klasik gösterişe karşı ve ihtişamlı imparatorluğa karşı ayaklanmıştır. Öyleyse tarih insaflıca şunu hükmetmeli ki; Hüseyin'in kanının dökülmesinin tek sebebi Ümeyye oğullarıdır.''
Allame Tantavi, Mısırlı ilim adamı: ''Hüseyin'in destanı özgürlük aşıklarını Allah yolunda fedakarlığa sevk etmekte ve ölüme kavuşmayı en büyük arzu saymaktadır. Nasıl ki kendileri savaş meydanında daha önce ölmek için birbirleriyle yarışıyorlardı?''
El Ubeydi, Musul Müftüsü: ''Kerbela faciası İslam tarihinde eşsizdir. Ona neden olanlar da sayıca nadirdirler. Allah'ın Kur'an-ı Kerim'de Peygamberine buyurduğu mazlumları savunmayı Hüseyin kendisine görev addetmiş ve bu yolda büyük fedakarlık yapmıştır. O büyük kurbangahta varlığını feda etti ve Allah katında şehitlerin efendisi unvanını aldı.
İstediği hedefe hem de kat kat fazlasıyla ulaştı.
Allah O’ndan razı olsun, O’nu sevip sayanları da rızansa erdirsin.
Malum olduğu üzere, Emeviler'in ikinci hükümdarı Yezid zamanında ve Hicri 61, Miladi 680 yılı Muharrem ayının onuncu Cuma günü Hz. Hüseyin (R.A.)’in şehadeti ile sona eren tarihi olay meydana gelmiştir. Ehl-i beytin çok değerli bir ferdinin hayatına mal olan bu elim olay sebebi ile 10 Muharrem Şii Müslümanlarca yas günü sayılmış ve bu matem daha sonraları geniş çaplı hâle gelmiş ve bir nevi resmî hüviyete bürünmüştür.
Muharrem ayı içerisinde Hz. Hüseyin (R.A.) gibi büyük bir şahsiyetin şehit edilmiş olması, bütün Müslümanlar için büyük bir acı olmuş ve Müslümanları derinden etkilemiştir. Bu zatın, Hz. Peygamber (S.A.V.)’in sevgili torunu olması ise bu acıyı daha da artırmaktadır. Tarihin belli bir kesitinde meydana gelen bu üzücü olayları iyi düşünmek ve bunlardan ders çıkarmak gerekir. Müslümanlara düşen görev, bu tür müessif olayların tekrarlanmasını önleyecek bir bilinç ve anlayışa sahip olmak; kardeşlik, birlik ve beraberliğimizi korumaktır.
Muharrem ayı, İslam kültür tarihinde önemli yeri olan bir zaman dilimini temsil etmektedir. Bu ayın önemi, içinde meydana gelmiş olan önemli olaylardan kaynaklanmaktadır. İslam tarihinin en üzücü olaylarından biri olan Kerbela olayı da bu ayda gerçekleşmiştir.
Kerbelâ; Efendimizin güzide torunları, Hz. Hasan’la beraber “cennet gençlerinin efendileri” sözüyle yücelttiği, “Allah’ım, ben onları seviyorum, sen de onları sev!” diye dua ettiği, adını bizzat kendisinin koyduğu, Hz. Ali ve Hz. Fatıma'nın iki ciğerparesinden biri, müminlerin gözbebeği Hz. Hüseyin Efendimizin ve ehl-i beytten yetmişten fazla müminin şehit edildiği yerdir.
Yürekleri dağlayan bu acı, Resul-i Ekrem Efendimize, O’nun âline, ashabına ve ehl-i beyt-i Mustafâ’ya muhabbet besleyen her müminin öteden beri ortak hüznüdür.
Hz. Hüseyin (R.A.) Efendimiz ve arkadaşları, bu acı hadisedeki asil duruşları ve haksızlıklar karşısındaki onurlu mücadeleleri ile sonsuza dek müminlerin gönüllerinde taht kurmuşlardır. Onlara bu zulmü reva görenler ise Müslümanların ortak vicdanında ebediyen mahkûm olmuşlardır.
Her şeyden önce Hz. Hüseyin (R.A.)’in, Resûlullah Efendimiz (S.A.V.)’in izinde, soy, sop, aşiret, asalet, makam kaygısı gütmeksizin giriştiği ve canını feda ettiği mücadelesi hepimize örneklik teşkil etmelidir. Hiç kuşkusuz Hz. Hüseyin (R.A.), Kerbelâ’da şehadetiyle zalimlere üstün gelmiştir.
Bugün Kerbelâ olayında Müslümanlar olarak hepimize düşen vazife onu doğru okumak ve doğru anlamaktır. Kerbelâ’yı anlamanın yolu Hz. Hüseyin’i doğru anlamak ve Hüseyince yaşamaktır. Bugün bize düşen böylesi müessif bir hâdiseyi kin, nefret, ayrılık-gayrılığa değil; birlik-beraberlik, sevgi, saygı, muhabbet ve hoşgörüye dönüştürmektir. Zira Kerbelâ üzerinden bir ayrılık-gayrılık oluşturmak müminler topluluğuna asla yakışmaz.
Ancak üzülerek şahit oluyoruz ki son yıllarda yaşanan olaylar mezhebi, meşrebi ne olursa olsun İslam toplumunun Kerbelâ’yı, Hz. Hüseyin (R.A.) ve arkadaşlarını hala doğru okumadığını, doğru anlamadığını ortaya koyuyor. Onun içindir ki bugün etrafımızda nice Kerbelâlar yaşanıyor. Bağdat’tan, Şam’dan, Kahire’den, İslamabad’dan ateşler her gün yükseliyor. Sadece Irak’ta ayda ortalama bin insan can veriyor. Suriye’de yüz elli bine yakın insan hayatını kaybetti. Milyonlarca insan yerinden, yurdundan, evinden barkından oldu. Çocuklar umutlarını, hayallerini, geleceklerini yitirdi.
Yeni Kerbelâların yaşanmaması için ortak bir dile ihtiyacımız var. Yüreklerimizi birleştirmeye, gönül kapılarımızı birbirimize açmaya ihtiyacımız var. İşte bu yüzden Muharrem, bizim için ortak bir hüzün mevsimi olmaktan çok adaleti, hikmeti, merhameti, kardeşliği, dostluğu hatırlatan ibret sofrası olmalıdır. Muharremi Müslümanların, kardeşlik ve beraberlik şuurlarının güçlenmesi için fırsat bilmeliyiz. Geçmişin acılarını bize yeniden yaşatmak, gönüllerde kapanmaz yaralar açmak, ortak değerlerimizi ayrılığa, kin ve nefrete dönüştürmek isteyenlere tek yürek halinde gereken cevabı vermeliyiz.
Hz. Hüseyin (R.A.)’in en büyük gayesi, kendisinden sonra yeni Kerbelalar yaşanmamasıdır. O gaye hepimizin gayesi olmalıdır.
Bu inanç ve anlayışla sözlerimi noktalarken cennet gençlerinin efendisi, şehitlerin serdarı, ser-çeşmesi, Hz. Hüseyin Efendimiz ve Kerbelâ şehitleri başta olmak üzere hak için, hakikat için, hürriyet için, adalet için, ahlâk, erdem ve fazilet için, izzet ve şeref için can veren bütün şehitlerimizi rahmet, minnet, şükran, saygı ve tazim ile yâd ediyor, hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum."