HZ. İBRAHİM (A.S.)’İN BABASINA DAVETİ ÇOCUKLARINA DUASI VE TORUNLARINA TAVSİYESİ
Peygamberler babası Hz. İbrahim (A.S.) Kur’ân-ı Kerim’de adı çokça geçen Peygamberlerden biridir. Tevhide davetin ve Allah’a ibadetin öncülerinden olan Hak dostu Hz. İbrahim Halîlurrahman’dır. Kur’ân-ı Kerîm O’nun örnek hayatından önemli pasajları dikkatimize getirmektedir. Her biri bir ibret tablosu niteliğindeki o pasajların tamamının tetkik edilmesi ve tatbiki cihetine gidilmesi gerekir.
Yaradanı bırakıp yaratıklara tapanlara karşı verdiği mücadele, Allah’a teslimiyeti, babasını Allah’a kulluğa daveti, Kabe’nin temellerini yükseltirken Yaradan’a yakarışı, kendisi, çocukları, torunları ve bilumum müminler için yaptığı duaların incelenmesi, irdelenmesi ve örnek alınması icabeder.
Bu hususlarda mensupları ve dostlarını bilgilendirmenin gayreti içinde olan YOYAV, 21 Mayıs 2012 Pazartesi günü ikram ettiği öğle yemeğinden sonra düzenlediği “Hz. İbrahim (A.S.)’in Babasına Daveti, Çocuklarına Duası ve Torunlarına Tavsiyesi” konulu konferansta davetlilerine duygulu dakikalar yaşattı. Konuşmacı Dr. İbrahim Ateş, Kur’ân-ı Kerîm’in Meryem Suresi’nin 41-50. ayetleri ile Bakara Suresi’nin 127-131. ayetleri ve İbrahim Suresi’nin 35-41. ayetlerinin içeriklerini izah edip önemli açıklamalarda bulunduğu konuşmasında şunları söyledi:
“Enbiyâ, evliyâ ve asfiyânın evsaf, ahlak ve âdâbını öğrenip örnek almanın ve izlerinde olmanın gayret ve kararlılığı içinde olduğuna inandığım kıymetli konuklarımız, davetimize icâbet eden, da’vamıza destek veren, düşüncemizi değerlendiren duyarlı ve dirayetli dostlarımız, da’vete dost ve yakınlarından başlayıp diğerleriyle devam etmenin, duaya ebeveyn, evlat ve ahfâdı katmanın önemini idrâk eden inançlı ve bilinçli kardeşlerimiz!
Halkı Hakka davet ve yakınları duaya dâhil etmenin anlam ve önemiyle sağlayacağı saadeti dilegetirmek amacıyla düzenlediğimiz toplantıya teşrif ederek düşünce ve duygularımızı sizlerle paylaşmamıza vesîle olan güzîde heyetinizi gönülden ve samîmî duygularımızla selamlıyor, Allah ve Peygamberin davetine icâbet eden ve duaları müstecâb olan mümtâz ve müstesnâ kişilerden olmanızı diliyorum.
Bugünkü birlikteliğimizde, Hz. İbrahim (A.S.)’in babasına dâveti, çocuklarına duası ve torunlarına tavsiyesiyle ilgili bazı ayet-i kerimeleri ele alarak içerdikleri bilgileri sizlerle paylaşmaya çalışacağım.
Mevlâyı Müte’âl Hazretlerinden cümlemizi davetine dikkat ve icâbet edip, duada dâim ve kullukta kaim olan mutlu ve bahtiyar kullarından kılması niyazıyla sözlerime başlarken, daveti îfâ ve icabetine i’tina gösterip dualarına kendisiyle birlikte başkalarını da dâhil etme basîretinde bulunan inançlı ve bilinçli insanlardan olmamızı diliyorum.
Asılları Arapça olup aynı kökenden türetilen da’vet ve dua kelimelerinin ilki; çağrı, çağırma, çağrıda bulunma, yemekli toplantı ve ziyafet anlamlarına gelmektedir. İkincisi ise; Allah’a yakarma, yakarış, ibadet ve yakarma amacıyla okunan dinî değeri olan metin manasınadır.
Kur’ân-ı Kerîm’de adı geçen peygamberlerin dualarından bazı örneklerin dikkatimize getirildiği hepimiz tarafından bilinmektedir. Bu cümleden olarak Hz. İbrahim (S.A.V.)’in birçok duası zikredilmektedir. Bunlardan Bakara Suresi’nin 127-131. ayetleri ile İbrahim Suresi’nin 35-41. ayetlerinde konumuzla ilgili dualar yeralmaktadır. Meryem Suresi’nin 41-50. ayetlerinde ise babasına yaptığı davet ve uyarılar detaylı bir şekilde belirtilmektedir.
Dilerseniz bu ayetlerin meallerini birlikte okuyup içeriklerini gözden geçirelim: Meryem Suresi’nin 41-50. ayetlerinde Hz. İbrahim (A.S.)’in babasına yaptığı da’vet ve uyarılar hakkında şöyle buyurulmaktadır:
“Kitap’ta İbrahim’i an. Zira o, sıdkı bütün bir peygamberdi.” (Meryem, 41)
“Bir zaman o babasına dedi ki: Babacığım! Duymayan, görmeyen ve sana hiçbir fayda sağlamayan bir şeye niçin taparsın?” (Meryem, 42)
“Babacığım! Hakikaten sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Öyle ise bana uy ki, seni düz yola çıkarayım.” (Meryem, 43)
“Babacığım! Şeytana kulluk etme! Çünkü şeytan, çok merhametli olan Allah’a âsi oldu.” (Meryem, 44)
“Babacığım! Allah tarafından sana azap dokunup da şeytanın yakını olmandan korkuyorum.” (Meryem, 45)
“(Babası:) Ey İbrahim! dedi, sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, andolsun seni taşlarım! Uzun bir zaman benden uzak dur!” (Meryem, 46)
“İbrahim: Selâm sana (esen kal) dedi, Rabbimden senin için mağfiret dileyeceğim. Çünkü O bana karşı çok lutufkârdır.” (Meryem, 47)
“Sizden de, Allah’ın dışında taptığınız şeylerden de uzaklaşıyor ve Rabbime yalvarıyorum. Umulur ki (senin için) Rabbime dua etmemle bedbaht (emeği boşa gitmiş) olmam.” (Meryem, 48)
“Nihayet İbrahim onlardan ve Allah’tan başka taptıkları şeylerden uzaklaşıp bir tarafa çekildiği zaman biz ona İshak ve Yâkub’u bağışladık ve her birini peygamber yaptık.” (Meryem, 49)
“Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk; kendilerine haklı ve yüksek bir şöhret nasip ettik.” (Meryem, 50)
Mealleri arzedilen bu ayet-i kerimelerin incelendiğinde de anlaşılacağı üzere babasını Allah’a kulluğa davetle işe başlayan Hz. İbrahim (A.S.) ona samîmî ve sıcak davranışının simgesi olan “babacığım” sözünü dört defa tekrarlayarak dört önemli uyarıda bulunmuştur. Yaratıklara kulluktan kurtulup Yaradan’a yaklaşmaya davet etmiş, şeytandan uzaklaşıp rahmet-i Rahman ile kucaklaşmasını istemiştir. Bu arada kendisinin babasında bulunmayan bilgelerle donatıldığını bildirerek düz yola çıkabilmesi için kendisine tabi olmasını talep etmiştir. Ama babası O’nun bu içten ve samîmî uyarıları ile isteklerine uymayıp: “Ey İbrahim! Sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer bu davranışından vazgeçmezsen seni taşlarım.” diye tehdit etmiş ve uzun bir süre kendinden uzak kalmasını istemiştir. Oğul babaya şefkat ve hürmetle söze başlamış, ama baba oğulu taşlama tehditiyle haşlamıştır.
Hz. İbrahim (A.S.) babasının bu olumsuz hâline rağmen onun için bağış dileyeceğini söyleyerek oradan uzaklaşmıştır.
Hz. İbrahim (A.S.)’in kavminden uzaklaşarak hicret ettiği beldenin Şam veya Filistin olduğu rivayet edilir. Beyzâvî’nin naklettiğine göre, Hz. İbrahim (A.S.) Şam’a müteveccihen yola çıktığında önce Harran’a gitmiş, orada Sâra ile evlenmiş ve bu evlilikten Hz. İshak dünyaya gelmiştir. Hz. Yakup ise, Hz. İshak’ın oğlu ve Hz. İbrahim’in torunudur.
Dualarında kendisinin yanında ebeveynine, çocuklarına, nesline ve bilumum müminlere yer veren Hz. İbrahim (A.S.), Mekke-i Mükerreme’nin güvenli bir şehir olması ve sakinlerinden Allah’a ve ahiret gününe inananları, çeşitli meyvelerle rızıklandırılması niyazında bulunmuştur. Günümüzde dünyanın dört bir yanında üretilen çok ve çeşitli meyvelerle diğer gıda maddelerinin Mekke-i Mükerreme’de bol ve bereketli miktarda bulunması, Hz. İbrahim (A.S.)’in bu duasının bâriz bir tecellisi olduğunu söylemek isterim.
Bakara Suresi’nin 124. ayetinde beyan buyurulduğu üzere Allah Teâlâ, Hz. İbrahim (A.S.)’i bir takım kelimelerle (buyruklarla) sınamış, onları tam olarak yerine getirince: “Ben seni insanlara önder yapacağım.” demişti. Hz. İbrahim (A.S.): “Soyumdan da önder yap ya Rabbi” diye niyazda bulunduğunda, Allah: “Ahdım zâlimlere ermez (onlar için söz vermem).” buyurmuştu.
Bu ayetten anlaşılacağı üzere Peygamber evladı da olsa insanlara önder olacak manevî mertebeye zâlimler eremezler.
İnsanların önderi (Bakara, 124), dünyada seçkinlerden (Peygamberlerden) ve ahirette iyilerden (Bakara, 130) olan Hz. İbrahim (A.S.)’in, oğlu Hz. İsmail ile birlikte Kâbe’nin temellerini yükseltirken yaptıkları duaları içeren ayetleri de birlikte okuyup üzerinde durup düşünmenizi diliyorum:
“Bir zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber Beytullah’ın temellerini yükseltiyor, (şöyle diyorlardı:) Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; şüphesiz sen işitensin, bilensin.” (Bakara, 127)
“Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibadet usullerimizi göster, tevbemizi kabul et; zira, tevbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin.” (Bakara, 128)
“Ey Rabbimiz! Onlara, içlerinden senin ayetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir peygamber gönder. Çünkü üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan yalnız sensin.” (Bakara, 129)
“İbrahim’in dininden kendini bilmezlerden başka kim yüz çevirir? Andolsun ki, biz onu dünyada (elçi) seçtik, şüphesiz o ahirette de iyilerdendir.” (Bakara, 130)
“Çünkü Rabbi ona: Müslüman ol, demiş, o da: Âlemlerin Rabbine boyun eğdim, demişti.” (Bakara, 131)
Kâbe’nin yapılışı hakkındaki rivayetlere göre, Hz. Âdem ile Havva cennetten çıkarıldıkları vakit yeryüzünde Arafat’ta buluşurlar, beraberce batıya doğru yürürler, Kâbe’nin bulunduğu yere gelirler. Bu esnada Âdem, bu buluşmaya şükür olmak üzere Rabbine ibadet etmek ister ve cennette iken, etrafında tavaf ederek ibadet ettiği nurdan sütunun tekrar kendisine verilmesini diler. İşte o nurdan sütun orada tecelli eder ve Hz. Âdem, onun etrafında tavaf ederek Allah’a ibadet eder. Bu nurdan sütun Hz. Şît zamanında kaybolur, yerinde siyah bir taş kalır. Bunun üzerine Hz. Şît, onun yerine taştan onun gibi dört köşe bina yapar ve o siyah taşı binanın bir köşesine yerleştirir. İşte bugün Hacer-i Esved diye bilinen siyah taş odur. Sonra Nuh tufanında bu bina kumlar altında uzunca bir süre gizli kalır. Hz. İbrahim Allah’ın emriyle Kâbe’nin bulunduğu yere gider, oğlu İsmail’i annesiyle birlikte orada iskân eder. Sonra İsmail ile beraber Kâbe’nin bulunduğu yeri kazar. Hz. Şît tarafından yapılan binanın temellerini bulur ve o temellerin üzerine bugün mevcut olan Kâbe’yi inşa eder. Ayette “Beytullah’ın temellerini yükseltiyor” cümlesi bunu ifade eder.
Mealleri arzedilen ayetlerden 127-129. ayetlerin incelendiğinde de anlaşılacağı üzere Hz. İbrahim (A.S.)’in, oğlu Hz. İsmail (A.S.) ile birlikte Kâbe-i Muazzamanın temellerini yükseltirken yaptıkları duada altı istek yer almakta olup bunlar:
1- Yaptıkları işin kabul buyurulması,
2- Allah’a boyun eğenlerden kılınmaları,
3- Nesillerinden de Allah’a itaat eden bir ümmet çıkarılması,
4- Kendilerine ibadet usullerinin gösterilmesi,
5- Tevbelerinin kabul edilmesi,
6- Nesillerine, içlerinden Allah’ın ayetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve hikmeti öğretecek ve onları temizleyecek bir peygamber gönderilmesidir.
Bir hadîs-i şerîfinde: “Ben babam İbrahim’in duası, kardeşim İsa’nın müjdesi ve annemin rüyasıyım.” buyuran sevgili Peygamberimiz (S.A.V.), Hz. İbrahim (A.S.)’in arzedilen duasının içerdiği altıncı maddeye işaret buyurmuştur.
131. ayette de Allah Teâlâ’nın Hz. İbrahim (A.S.)’e: “Müslüman ol” buyurduğu, Hz. İbrahim (A.S.)’in de: “Alemlerin Rabbine boyun eğdim” dediği vurgulanmaktadır. Onu izleyen 132. ayette ise Hz. İbrahim (A.S.)’in oğullarına müslüman olmayı vasiyet ettiği, Hz. Yakup (A.S.)’un da: “Oğullarım! Allah sizin için bu dini (islamı) seçti. O halde sadece müslümanlar olarak ölünüz.” dediği beyan buyurulmaktadır.
Kâbe’nin temellerini yükseltirken, oğlu Hz. İsmail (A.S.) ile birlikte yaptıkları duada arzedilen altı hususu Mevlâyı Müte’âl Hazretlerinden niyaz eden Hz. İbrahim (A.S.)’in izinde olmaya çalışan müslümanlar, hac ve umre ziyaretine gittikleri zaman yaptıkları her tavaftan sonra makam-ı İbrahim’de ya da yakınında iki rekat tavaf namazı kılıp, dua ederler. Böylece Kâbeyi yaparken kendisi, çocukları ve inananlar için dua eden Hz. İbrahim (A.S.)’in Kabeyi yaparken üzerine çıktığı taşın bulunduğu mekânda duanın müstecâb olacağı inancıyla Yaradan’a yalvarıp yakarırlar. Öteyandan kıldıkları beş vakit farz namazları ile vitr-i vacib, cenaze, sünnet ve nafile namazların sonunda okudukları Allahümme salli ve Allahümme bârik dualarında sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) ile birlikte Hz. İbrahim (A.S.)’e de Allah’tan salat (rahmet) etmesi niyazında bulunurlar.
Hz. İbrahim (A.S.)’in Mekke-i Mükerreme’nin güvenli kılınması, kendisi ve oğullarının putlara tapmaktan uzaklaştırılması, Beytullah’ın yanına yerleştirdiği neslinin korunup rızıklandırılması, kendisinin, ana-babasının ve müminlerin bağışlanması ile ilgili duasını içeren İbrahim Suresi’nin 35-41. ayetlerinin meallerini de birlikte okuyarak sohbetimizi noktalamak istiyorum:
“Hatırla ki İbrahim şöyle demişti: ‘Rabbim! Bu şehri (Mekke’yi) emniyetli kıl, beni ve oğullarımı putlaka tapmaktan uzak tut!’” (İbrahim, 35)
“‘Çünkü, onlar (putlar), insanlardan bir çoğunun sapmasına sebep oldular, Rabbim. Şimdi kim bana uyarsa o bendendir. Kim de bana karşı gelirse, artık sen gerçekten çok bağışlayan, pek esirgelensin.’” (İbrahim, 36)
“‘Ey Rabbimiz! Ey sahibimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için ben, neslimden bir kısmını senin Beyt-i Harem’inin (Kâbe’nin) yanında, ziraat yapılmayan bir vâdiye yerleştirdim. Artık sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meyledici kıl ve meyvelerden bunlara rızık ver! Umulur ki bu nimetlere şükrederler.’” (İbrahim, 37)
“‘Ey Rabbimiz! Şüphesiz ki sen bizim gizleyeceğimizi de açıklayacağımızı da bilirsin. Çünkü ne yerde ne de gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.’” (İbrahim, 38)
“‘İhtiyar hâlimde bana İsmail’i ve İshak’ı lütfeden Allah’a hamdolsun! Şüphesiz Rabbim duayı işitendir.’” (İbrahim, 39)
“‘Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı devamlı kılanlardan eyle; ey Rabbimiz! Duamı kabul et!’” (İbrahim, 40)
“‘Ey Rabbimiz! (Amellerin) hesap olunacağı gün beni, ana-babamı ve müminleri bağışla!’” (İbrahim, 41)
Hz. İbrahim (A.S.)’in yaptığı: “Rabbigfir lî veli valideyye velil mü’minine yevme yekumu-l hisâb.” Yani: “Ey Rabbimiz! (Amellerin) Hesap olunacağı gün beni, ana-babamı ve müminleri bağışla! duasını, kıldığımız namazların tümünün sonunda okuyan biz müslümanları, O Peygamberler babası Hz. İbrahim (A.S.)’in bu duasına dahil etmesini, birbirimize benzeri dualarda bulunmamızı ve bizleri O’nun nurlu yolundan ayırmamasını yüce Rabbimizden niyaz ediyor, cümlemizi O’nun ve Resulullah (S.A.V.)’in şefaatine nail etmesi dileğiyle sözlerimi noktalarken hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.