İbâdet, İş ve Uğraşta Devamlılık
İbâdet ve tâ’atla hayırlı iş ve uğraşlarda devamlılık esastır. “Bir vakit namaz kıldım ya da bir gün oruç tuttum, iş bitti veya bir gün çalıştım, haftanın diğer günlerinde yatayım” demek doğru olmaz. Yaşamak için belirli aralıklarla yemek yemek ve yeterli gıdayı almak zorunlu olduğu gibi, kullukta kusur etmemek için iman, ibâdet ve istikamette dâim olmak da zorunludur. “Dün yemek yemiştim, bugün yememe gerek yok” demek ne kadar yersiz olursa, “dün namaz kılmıştım, bugün kılmama lüzum yok” demek de o kadar yersiz olur. Her gün yapılacak bir iş, ibâdet ve uğraş vardır. Her şey vaktinde yapılmalıdır. Yükümlülükler ihmal edilmemelidir. Dünün işini bugüne, bugününkünü de yarına bırakmak doğru değildir.
Tabii işi ihmal veya temelli terk etmek doğru olmadığı gibi, durup dinlenmeden veya biraz uyuyup gerekli enerjiyi almadan, yirmi dört saat çalışmak da doğru değildir. İşe, ibâdete ve dinlenmeye yeteri kadar vakit ayırıp, ona uymak îcâp eder. Yirmi dört saat durmadan çalışan bir kimse yorulur ve ertesi gün işe gidemez. Yıpranmanın yanında, devamsızlık da olur. Devamsızlık dengesizliği doğurur. Dolayısıyla az da olsa ibâdet, iş ve uğraşta devamlılık esastır.
Öte yandan kişinin îfâ ettiği ibâdet ve tâ’atla, yaptığı iş ve uğraştan yılıp usanmaması ve soğuyup kopmaması için, mutedil olması ve aşırılıktan uzak durması lazım. Bu bakımdan yapılan iş ve uğraştan verim almak ya da seve seve ve içtenlikle yapılmasını sağlamak için itidal ve devamlılığı esas almak kadar, ifrat ve tefritten kaçınmak da önemlidir.
Bu gerçeği göz önünde bulunduran YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş, Vakfın yürüte geldiği kültürel etkinliklerden biri olan “Kur’ânî Birliktelik ve Dua Günü” programının 5 Nisan 2017 Çarşamba günü gerçekleştirilen Nisan ayı halkasında yaptığı sohbette “İbâdet, İş ve Uğraşta Devamlılık” konusunda önemli açıklamalarda bulundu.
Toplantıya katılan 101 kişiden oluşan konukları hürmet ve muhabbetle selamlayıp, teşriflerinden dolayı takdir ve teşekkürlerini ileten Dr. Ateş, yaptığı konuşmada şu cümlelere yer verdi:
“Kıymetli konuklar, değerli dostlar, sevgili kardeşlerim!
Kullukta kusur etmemeniz ve üstlendiğiniz işleri kesintiye uğratmadan yerine getirmeye özen göstermeniz temennisiyle sözlerime başlarken, sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyor, hayat boyu Hakk’ın himâyesinde, hidâyetinde ve inâyetinde olmanızı diliyorum.
Malumunuz olduğu üzere İslâmî ilkelerden biri de ibâdet, tâ’at ve iyilik ile hayırlı iş ve uğraşlarda devamlılıktır. Bir süre ibâdet edip, bilahare bırakmak ya da başlatılan hayırlı bir işi bitirmeyip, yolun yarısında terk etmek doğru değildir. Müslüman, doğduğu günden hayata göz yumacağı âna kadar kullukta kaim, iman, ibâdet ve istikamette dâim olmalıdır. Başladığı işi bitirmenin gayreti içinde olmalı, bitirmeden bırakmamalı, başlayıp bırakanlardan değil, bitirenlerden olmalı ve boş kalınca yeni bir işe başlamalıdır.
Kutsal Kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’in İnşirâh Suresi’nin 7-8. ayetlerinde vurgulanan: “Boş kaldın mı hemen başka işe koyul ve yalnız Rabbine yönel.” mealindeki ilahî uyarıya uymayı ilke edinmelidir. Merhum Elmalılı Hamdi Yazır “Hak Dini Kur’ân Dili” adlı ünlü eserinde bu ayetleri açıklarken şu cümlelere yer vermektedir: “… Bir görevi, bir ibâdeti bitirip zorluktan kolaylığa geçtiğin, biraz dinlendiğin mesela farzlarını yerine getirdiğin vakit, yine yorul, iş bitti diye rahata düşüp kalma, yine zahmeti tercih edip, diğer bir ibâdet için kalk, çalış, yorul; farz bittiyse nâfileye geç, namaz bittiyse duaya geç ki, kolaylıkda artsın, şükürde devam etmiş olasın. Bilindiği gibi (ayette geçen) nasab yorgunluktur. Kolaylık tembelliğe sevketmemeli, çalışmaya teşvik edici olmalıdır ki, onun peşinden de bir kolaylık gelerek artma ve ilerleme durumu hâsıl olsun.”
İnşirâh Suresi’nin “ve Rabbine yönel” mealindeki 8. ayetinden ‘ancak Rabbini iste ve arzula, her ne umarsan O’ndan um. O’nun dışındaki sebep ve illetlerde veya gayelerde duraklayıp kalma. Başka maksada bağlanma, bütün çalışmalarında ancak O’na yönel, durmadan O’na doğru yürü.’ anlamı çıkarılmalıdır. Sadece nimete ve esere rağbet ile kalmamalı; nimetten, nimeti vereni görüp hep O’na doğru yürümeli, O’nun için çalışmalıdır.
Müslüman, dünya ve ahiret saadetine vesîle olacak çalışmalardan geri durmamalı, devamlı hayırlı bir iş ve uğraş içinde olmalıdır. Hakk’a ibâdeti ve halka hizmeti ilke edinmeli, bunları gerçekleştirmek için durmayıp didinmelidir.
Ben bu inanç ve anlayışla yıllar önce yazdığım bir vecizede:
“Çalış, yardım et yaşa. Hayatın geçmez boşa.” demiştim. Bir diğerinde de:
“Durma çalış, şansla yarış, küsme barış, affe alış, öyle olur Hakk’a varış.” demiştim.
Tabii bunları derken merhum Yunus Emre’nin:
“Çalış, kazan, ye, yedir.
Bir gönül ele getir.
Yüz Kabe’den yeğrektir.
Bir gönül ziyareti.” dörtlüğünden esinlenmiştim.
Yaradan’a yar ve yakin olmayı dileyen her Müslüman, farz ve nâfile ibâdetlerle, hayırlı iş ve uğraşlarda devamı düstur edinmeli ve yaptığı her iş ve ibâdete besmele ile başlayıp, başarıyla sürdürüp, hamdeleyle noktalamalıdır.
Hayatta Müslüman için boş durmak yok, koşturmak vardır. Bir işi bitirince yan gelip yatmak doğru olmadığı gibi, “benim varlığım yedi neslime yeter. Çalışıp da ne yapacağım. Niye kendimi yorayım.” deyip tembelliğe tevessül etmek de doğru olmaz. Kişi kendisinin ihtiyacı olmasa da, çalışıp üretmeli, ülke ve insanlığın ihtiyaçlarını karşılamaya katkıda bulunmalıdır. Pasif kalıp pas tutanlardan olmamalıdır.
Allah’a kulluk görevlerini eksiksiz îfâ etmenin yanında, O’nun rızası için insanlara faydalı olacak bir işle uğraşmalıdır. Ömrünü hayırlı şeylerle değerlendirmenin gayreti içinde olmalı, bir şeyi bir defa yapmakla yetinmemeli, gücünün yettiği nispette ibâdet ve tâ’atla, hayırlı iş ve uğraşlara devam etmelidir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’in: “Amellerin Allah’a en sevimlisi, az da olsa devamlı olanıdır.” mealindeki uyarısını hayat boyu göz önünde bulundurmalı ve davranışlarını ona göre dizayn etmelidir.”
Dr. Ateş, yaptığı bu anlamlı konuşmasından sonra okunan 29 hatm-i şerîf, 1322 Yasîn-i Şerîfler, 17 bin 600 İhlâs-ı Şerîf, 770 Mülk Suresi, 763 Nebe Suresi, 1682 Fetih Suresi, 1201 Muhammed Suresi, 303 Fâtır Suresi, 205 bin 700 Fatiha-i Şerîfe, 67 bin Ayet’el Kürsi, 373 bin Kelime-i Tevhid, 8 milyon 673 bin 500 Salâvât-ı Şerîfe, 51 bin 200 İstiğfar, 117 bin Lafza-i Celâl duasını yaparak, sevabını ebediyete göçen din ve devlet büyükleri, şehitler ve gazilerle toplantıya katılanların ölmüşlerinin ruhlarına armağan etti.
Hazırlanan ikramın alınmasıyla noktalanan programa katılan konuklar, yapılan bu hayırlı hizmetten duydukları memnuniyeti ifade ederek gerçekleştirilmesine katkıda bulunanlara takdir ve teşekkürlerini ileterek salondan ayrıldılar.
Bu kare kod ile haberi cep telefonunuza indirebilirsiniz.