İftarlar İftihârımızdır
Allah Teâlâ’nın insanlara ihsân ettiği imkânları, onlardan yoksun olanlarla paylaşma şekillerinin başta gelenlerinden biri de açları doyurmaya yönelik ikramlardır. Bu hususla ilgili hadîs-i şerîflerinden birinde: “Amellerin en faziletlisi, bir müslümanın ayıbını örtmek, karnını doyurmak ve bir ihtiyacını karşılamak suretiyle onu sevindirmektir.” buyuran sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bu gerçeğe işaret etmiştir.
Bir başka hadîs-i şerîfinde de: “Cennette içi dışından, dışı içinden görülen şeffaf köşkler vardır. Bunlar tatlı ve yumuşak konuşan, yemek yediren ve insanlar uykuda iken namaz kılanlar içindir.” buyurarak yemek yedirmenin ecri, cennet olan değerli davranışlardan olduğunu dikkatimize getirmiştir.
Dolayısıyla misafire ikram etmenin, muhtacın ihtiyacını gidermenin ve oruçluya iftar ettirmenin Allah katındaki değerini dile getirerek, insanları böylesi güzel davranışlarda bulunmaya teşvik etmiştir.
Hz. Peygamber (s.a.v.)’den nakledilen bu hususla ilgili yönlendirici ve yüreklendirici hadîs-i şerîflerden bir kaçı da şunlardır:
“Sizden herhangi birinizin yemek sofrası, misafirinin önünde bulunduğu müddetçe melekler onun için istiğfar ederler.”
“Kardeşlerinin yiyip de artırdıkları yemeği yiyenden o yemeğin hesabı sorulmaz.”
“Kul, dostları ile yediğinden hesaba çekilmez.”
“Kul üç yemekten mes’ul değildir. Bunlar sahur, iftar ve dostları ile yediği yemektir.”
Bunlar ve benzeri hadîs-i şerîflerden esinlenen atalarımız, insanları doyurmak için tarih boyunca birçok müesseseler meydana getirmişlerdir. İmaretler, aş evleri, misafirhaneler ve benzeri mekânları yaparak aç ve m
uhtaç insanların hizmetine sunmuşlardır. Bu maksatla kurdukları vakıfların gelirleri ile hedefledikleri hayırlı hizmetleri devam ettirmişlerdir. Böylece darda kalana dost, aç kalana arkadaş ve yolda kalana yoldaş olmuşlardır.
Dost ve arkadaşlarına verdikleri ziyafetlerin yanında, misafirleri ağırlamaya ve açlıktan kıvranan insanları doyurmaya özen göstermişlerdir. İmkânlarını ihtiyaç sahibi insanlardan esirgememişler, “misafir rızkı ile gelir” mealindeki hadîs-i şerîf ile “misafir on kısmetle gelir, birini yer, dokuzunu bırakır” diyen anlamlı sözü göz önünde bulundurarak ikramı ihmal etmemişlerdir.
Misafire yedirmek ve sadaka vermekle insanın eli daralmaz demişler ve fakir-zengin ayrımı yapmadan herkese yedirip, bolca ikram etmişlerdir. Bilhassa oruçlulara iftar yemeği ikram etmeye ayrı bir özen göstermişlerdir.
Selmân-ı Fârisî (r.a.)’nin rivayet ettiği Ramazan ayı ile ilgili uzunca bir hadîs-i şerîfte geçen: “… Bir kimse bu ayda (Ramazan’da) bir oruçluya iftar verirse, günahları af olur. Allah Teâlâ onu cehennem ateşinden âzâd eder. Oruçlunun sevabı kadar ona sevap verilir… Bu ayda bir oruçluya su veren bir kimse kıyamet günü susuz kalmayacaktır…” cümlelerini duyan Müslümanlar, oruç tutan insanlara iftar vermede yarış etmişlerdir.
Bu inanç ve anlayışla Ramazan aylarında düzenlenen iftar sofralarının kültürümüzde ve sosyal hayatımızda müstesna bir yeri ve değeri vardır. Zira bu sofralarda, kulu Allah’ın rızasına erdirecek oruç ibadetini ifa etmenin sevinci ile inanç, amaç ve bilinç birliğinin mutluluğu yaşanmaktadır. Dolayısıyla en güzel sofra paylaşılan sofra, en güzel paylaşma şekli de iftar sofralarında sergilenendir.
Bu gerçeğin bilincinde olan YOYAV, davasına destek veren dostları ile dar gelirli kardeşlerini yıllardır düzenlediği
iftar sofralarında bir araya getirmeye çalışmaktadır.
27 yıldır yürüte geldiği hayrî, sosyal ve kültürel hizmetlerin yanında, toplu iftar sofraları tertiplemeyi güzel bir gelenek hâline getiren bu Vakıf, geçen yıllarda düzenlendiği iftar programlarının benzerlerini bu yıl da gerçekleştirmenin gayreti içinde oldu. 1’i bazı mensupları ile dostlarına, 5’i de dar gelirli ailelere olmak üzere 6 iftar vermeyi programına aldı.
Bu iftarların ilki, 19 Haziran 2015 Cuma (Ramazan’ın 2.) günü bazı mensupları ile dostlarına, ikincisi 23 Haziran 2015 (Ramazan’ın 6.) günü, üçüncüsü 26 Haziran 2015 Cuma (Ramazan’ın 9.) günü, dördüncüsü 30 Haziran 2015 Salı (Ramazan’ın 13.) günü, beşincisi 3 Temmuz 2015 (Ramazan’ın 16.) günü, altıncısı da 10 Temmuz 2015 Cuma (Ramazan’ın 23.) günü dar gelirli ailelere verilecek şekilde planlandı.
YOYAV Kilis Şubesi de 7 Temmuz 2015 Salı (Ramazan’ın 20.) günü Kilis İl Müftülüğüne bağlı Hafızlık Kur’ân Kursu öğrencilerine iftar vermeyi programına aldı.
19 Haziran 2015 Cuma (Ramazan’ın 2.) günü verilen iftar yemeğinden sonra konuklarına kısa bir selamlama konuşması yapan YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş şunları söyledi:
“Davetimize icabet edip iftar sevincini paylaşma nezaketini gösteren saygıdeğer konuklar, değerli dostlar, sevgili kardeşlerim, basınımızın güzîde temsilcileri!
Mübarek Ramazan-ı şerîfin üç diliminin ilki olan rahmet diliminin ikinci gününe denk gelen ilk Cuma gününde Vakfımızın çatısı altında düzenlediğimiz iftar sofrasında siz kıymetli konuklarımızı ağırlayarak iftar sevincini paylaşmanın sevinç ve saadeti içinde seçkin heyetinizi sevgi ve saygı ile selamlıyor, şerefli varlığınızla salonumuzu ve soframızı onurlandırmanızdan dolayı hepinize hürmet ve muhabbetlerimizle takdir ve teşekkürlerimizi arz ederek hoş geldiniz diyorum.
Ramazan’ın rahmet diliminde ve ilk Cuma gününde düzenlenen böylesine anlamlı ve önemli bir iftar sofrasında bizleri sizlerle buluşturup sevindiren yüce Rabbimizden, cennet-i alada da bir araya getirip sevindirmesi temennisi ile sözlerime başlarken, orucumuzun makbul, dualarımızın müstecab, kulluğumuzun kıvamlı ve dostluğumuzun devamlı olmasını niyaz ediyorum.
İftar sevincini, davasına destek veren dostları ve himayesi altındaki dar gelirli kardeşleri ile paylaşmayı güzel bir gelenek hâline getirerek bugün siz kıymetli konuklarını ağırlayan Vakfımız, önümüzdeki haftalarda da 80’er kişiden oluşan beş grupla daha aynı sevinci paylaşacaktır.
Kıymetli konuklar!
Sıyâmı ve kıyamı ile kulluğun kıvâmına vesîle olan mübarek Ramazan ayının içerdiği ibadetlerin başında gelen oruçla ilgili sözcüklerden biri de iftar sözcüğüdür. Bu sözcük, gün boyu oruç tutan Müslümanların akşam vakti girip ezan okununca oruçlarını açmak için yenilen veya yedirilen yemek için kullanılan bir sözcüktür.
Yapılan ikramlarla yedirilen yemeklerin en değerlisi ve en anlamlısı olan bu yemek amaç, ihtiyaç ve sevinç bakımından yenilen ve yedirilen yemeklerin en sevimli ve en değerli olanıdır.
Tabii, yemek yedirip, aç doyurmak, kişinin cennete girmesine vesîle olan üç önemli işten biridir. Ancak Allah rızası için oruç tutan kimseye ikram edilen iftar yemeğinin ecri daha farklı ve faziletlidir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadîs-i şerîfinde: “Aranızda selamı yayın (yani selamlaşın), yemek yedirin ve gece insanlar uykuda iken namaz kılın. Selametle cennete girin.” buyurmuştur.
Bu hadîs-i şerîften anlaşılacağı üzere, aç insanlara yemek yedirip karınlarını doyurmak, cennete girmeye vesîle olan üç önemli davranıştan biridir. Bunun için Yunus Emre:
“Çalış, kazan, ye, yedir
Bir gönül ele getir.
Yüz Kabe’den yeğrektir
Bir gönül ziyareti.” demiştir.
Buna göre oruç tutan bir insana iftar ettirip karnını doyurmanın ecir ve fazileti daha fazladır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadîs-i şerîfinde: “Kim bir oruçluya iftar ettirirse cehennemden kurtulur, günahlarına keffaret olur ve oruçlunun ecrinden bir şey eksilmeksizin kendisine oruçlunun ecri verilir.” buyurmuştur. Bunu duyan ashâb-ı kiramdan bazıları: “‘Ya Resûlallah! Bizim hepimiz oruçluya iftar ettirecek bir şeye sahip değiliz.’ dediklerinde: ‘Bir hurma, bir içim su veya süt ile iftar ettirene de aynı sevap verilir.’” buyurmuştur.
İftar saatlerinin özellik ve güzelliklerini dile getiren Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) başka bir hadîs-i şerîfinde de: “Oruçlunun iki sevinci vardır. Biri iftar anındaki sevinç, diğeri de Rabbine kavuştuğu andaki sevinçtir.” buyurmuştur.
Gün boyu oruç tutup akşam vakti girince iftar eden insanın yaşadığı sevinç, başka hiçbir sevinçle kıyaslanamayacak kadar içli, içerikli ve içtenlikli bir sevinçtir. Bu sevincin paylaşılması, onu daha değerli ve anlamlı kılmaktadır. Biz şu anda böyle bir sevinci paylaşmanın doruk noktasına ermiş bulunmaktayız. Öte yandan iki gün sonra ülke genelinde coşku ile kutlanacak olan Babalar Gününün sevinç ve saadetini de bugün burada sizlerle paylaşarak babalar gününüzü gönülden kutluyor, bizleri sevinçlerin iç içe olduğu böylesine mutlu bir anda buluşturan yüce Rabbimize hamd ediyorum.
Soframızı şereflendirerek bu birlikteliğe vesîle olan siz kıymetli konuklarımıza şükranlarımızı sunuyor, oruçlarımızın makbul ve dualarımızın müstecab olması dileğiyle hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.”