İSTANBUL’UN FETHİ GÖNÜLLERİN DE FETHİDİR
Takvimlerde 29 Mayıs gününe baktığımızda, şanlı tarihimizin altın sayfalarından biri olan İstanbul’un Fethini görürüz.
YOYAV, takvimler 29 Mayıs gününü gösterdiğinde sadece takvime bakıp geçmez, o günün mânâ ve mahiyetine uygun bir program gerçekleştirerek atalarını hayırla yâd eder ve dostlarının bilgi dağarcığına yeni şeyler katar.
Bu yıl bir tevafuk eseri olarak 29 Mayıs, İstanbul’un fetih günü olan Salı gününe denk gelmiş, Vakfımız da 29 Mayıs Salı günü saat 11.00’de YOYAV Kültür Merkezi’nde bir program tertip edilerek, İstanbul’un Fethini gerçekleştiren Fatih ve askerlerinin ruhları için okutulan 7 hatm-i şerifin duası Genel Başkan Dr. İbrahim Ateş tarafından yapılarak ruhlarına bağışlandı.
Programda, İstanbul’un fethi öncesi ve sonrasında Fatih’in, gönül kazanmak için gösterdiği yaklaşımları dile getiren bir konuşma yapan Dr. İbrahim Ateş şöyle dedi:
“Fatih, İstanbul’un fethinden önce sevgi ve saygısıyla hocası Akşemseddin Hazretlerinin, adaletiyle halkının, şecaatiyle askerinin, fetihten sonraki uygulamasıyla da gayr-i müslimlerin gönlünü kazanmıştır.
Fetihten sonra Ayasofya’ya giderek iki rekât şükür namazı kılan Fatih Sultan Mehmet, büyük bir korku içinde yerlere kapanan halka ve başlarındaki patrike: “Ayağa kalk. Ben Sultan Mehmed sana ve arkadaşlarına ve bütün halka söylüyorum ki, bu günden itibaren artık ne hayatınız ve ne de hürriyetiniz hususunda benim gazabımdan korkmayınız” diyerek, ordusunun kumandanlarına da: “Askerin halka hiç bir fenalık yapmamalarını emretmelerini ve herhangi birisi bu emre itaat etmezse ölümle cezalandırılacağını” bildirerek korku içindeki insanların gönüllerini fethetmiştir.
Fatih bu yaklaşımıyla, Hz. Peygamberimiz (S.A.V.)’in Mekke’nin fethinde gösterdiği yaklaşımı örnek aldığını göstermiştir.
Hz. Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Mekke'nin fethinde: “Ey Kureyş cemaati size şimdi nasıl bir muamele yapacağımı sanıyorsunuz?” diye sorduğunda Mekkeliler hep bir ağızdan: “Hayır umuyoruz. Sen kerim bir kardeş, âli cenap bir kardeş oğlusun” diye cevap verdiler. Rasullullah da: “Ben de size Yusuf'un kardeşlerine söylediği gibi bugün size geçmişten dolayı azarlama yoktur diyorum. Haydi, gidiniz hepiniz serbestsiniz” buyurdu.
Hz. Peygamberin bu davranışı gönüllere öyle tesir etti ki, Uhut’ta şehit edilen amcası Hz. Hamza’nın ciğerini söktüren ve çığ çığ yemeye kalkan Ebu Süfyan’ın hanımı Hind, müslüman oldu ve: “Ey Allah’ın Resûl’ü! Burada senin çadırından daha çok hiçbir çadıra kin duymazdım. Senin çadırından daha fazla hiçbir çadırın yağmalanmasını istemezdim. Fakat Allah’a yemin ederim ki, bugün Allah’ın, senin çadırını mamur etmesini ve mübarek kılmasını temenni ediyorum.” sözünü söylemek durumunda kaldı.
Sözlerime Koca Yunus’un şu sözleriyle son vermek istiyorum:
Gerekse var bin Hacca,
Hepisinden iyice,
Bir gönüle girmektir.”
Her iki fetihte de İslam'ın insana verdiği değeri ve gönül kazanmaya verdiği önemi görmekteyiz.”
Dr. Ateş’in konuşmasından sonra kürsüye gelen Şair Faruk Oray, bundan 59 yıl önce 1953 yılında İstanbul’un Fethi’nin 500. Yıldönümü dolayısıyla Türkiye çapında açılan yarışmada birinci olan “Fetih” şiirini okuyarak programa renk kattı.
FETİH
Bütün toplar gürlüyor surların ötesinden,
Yeni bir devri açan o büyük an geliyor;
Ürküyor Bizanslılar top ve tekbir sesinden,
Peygamber sevgilisi Fatih Sultan geliyor!
Önde beyaz bir atın alevlenmiş yelesi,
Üstündeki Serdar’ın duyuluyor gür sesi;
Kılıçların ucunda bir zafer meş’alesi,
Peşinde koç yiğitler, Ulu Hakan geliyor!
Hilâl’in parıltısı vurmuş karşı surlara;
Bizanslının talihi bugün belli çok kara;
Elinde şanlı bayrak, etrafı yara yara
Ulubatlıdır derler koca Hasan geliyor!
Dayanır mı hiç Türk’e çelikten olsa da sur?
Onu göğsünde iman, başında Hakan korur;
Ey kahraman yiğit, vur, Muhammed aşkına vur!
Ayaklanmış dağ gibi, sanki volkan geliyor!
Ey perişan Bizanslı, gözyaşını kurut, sil,
Bir devir kapanıyor, hakikat, rüya değil;
Ufuktan doğan nûra bak da tâzimle eğil,
Adaletin timsali çünkü Kur’an geliyor!