Kadir Kandili’nde Kur’ânî Birliktelik
Kadir Gecesi, Kur’ân-ı Kerîm’in ifadesiyle bin aydan daha hayırlı olan mübârek bir gecedir. O’na bu kıymeti kazandıran faktör de Kur’ân-ı Kerîm’in indirilmesine zarf olmasıdır. Bundan da anlaşılacağı üzere Kur’ân-ı Kerîm dokunduğuna değer kazandıran kutsal bir kitaptır. Kadir Gecesi’nde indirilmeye başlamasıyla o geceyi bin aydan daha değerli kılan bu kitap, yazıldığı yaprağı, yaşandığı ortamı, korunduğu kafayı-kalbi, okunduğu dili, dinlenildiği kulağı ve öğrenildiği yeri de değerli kılar. Dolayısıyla Kur’ânî hayat da sahibine saadet-i sermediye sağlar.
Kur’ân-ı Kerîm’in indirilmeye başladığı Kadir Gecesi, Rabbimizin bizlere sunduğu sayısız nimetlerin farkında olma zamanıdır. Kadir Gecesini gereği gibi anlayıp hakkıyla değerlendirmenin yolu, Kur’ân’ı lafzıyla okumanın ve dinlemenin yanında, yaptığı çağrıyı anlamaktan, üzerinde derin bir şekilde düşünmekten ve mana ikliminde yol alarak hayatımızda O’nu rehber edinmekten geçer.
Bu gece esenlik ve güvenliğin her tarafa yayıldığı, sema kapılarının açıldığı, dua ve tövbelerin kabul edildiği kutlu bir gecedir. Bizler, böylesi müstesna geceleri kendimizi yenileme fırsatı olarak değerlendirmeli, kendimiz, ailemiz ve bütün insanlık için dua etmeliyiz.
Kutsal kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’in 97. (Kadir) Suresi, bu gecenin fazileti hakkında nazil olmuştur. Surede Kur’ân’ın Kadir Gecesi’nde indirildiği ve sözü edilen gecenin bin aydan daha hayırlı olduğu belirtilir. Allah’ın insanlara Peygamberler vasıtasıyla son hitabı ve nihai mesajı olan Kur’ân’ı indirmesi insanlığın hidayetinde bir dönüm noktası teşkil ettiği için bu olayın gerçekleştiği gece özel bir anlam taşır. Kadir Gecesi’nin önemine işaret eden bir hadiste, önceki ümmetlerin uzun ömürlü olmaları sebebiyle fazla sevap kazanma imkânına sahip bulunmalarına karşılık Müslümanlara, Kadir Gecesi’nin verildiği belirtilir. Kadr Suresi’nde bildirildiğine göre bu gecede Allah’ın izniyle melekler ve Cebrail yeryüzüne iner ve gece boyunca yeryüzüne barış ve esenlik hâkim olur. Söz konusu ayetle bu müjdeden haberdar olan bizler, Kadir Gecesinin kıymetini anlamaya çalışarak bu geceyi ibâdet ve ta’âtla ihyâ etmenin gayreti içinde olmalıyız.
Bu gece, “Kadir Gecesi’ni Ramazan’ın son on günü içinde arayın.” mealindeki hadîs-i şerîfte emredildiği gibi, Ramazan-ı şerîfin son on günleri içinde aranmalıdır. Ancak Ramazan’ın bütün geceleri ihyâ edilirse, Kadir Gecesi’ne rastlanılmış olacağı unutulmamalıdır.
Kadir Gecesi’nin, ülkemizde genelde Ramazan-ı şerifin 27. gecesi kutlanılması gelenek hâline getirilmiş olduğundan, bu gece ile ilgili kutlama programları her yıl Ramazan’ın 26’sını 27’sine bağlayan gece gerçekleştirilir. Bu çerçevede 1 Temmuz 2016 Cuma günü, Kadir Gecesi dolayısıyla YOYAV’da düzenlenen “Kadir Kandili’nde Kur’ânî Birliktelik” konulu programda, okunan hatm-i şeriflerle, yasîn-i şerîfler, ihlâs-ı şerîfler, kelime-i tevhid ve salavât-ı şerîfelerin duasını yaparak sevabını rûh-u Resûlullah’a, toplantıya katılanların yakınlarından ebediyete intikal edenlerin, şehitlerin, gazilerin ve bilumum müminlerin ruhlarına armağan eden YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş, yaptığı konuşmada Kadir Gecesi’nin mana ve mahiyeti ile feyiz ve fazileti hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Dr. Ateş, yaptığı yönlendirici konuşmada şu cümlelere yer verdi:
“Kutsal kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’in, kutlu nebimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’e indirilmeye başladığı Kadir Gecesi’nin kadrini bilmelerini dilediğim kıymetli konuklar, her gecenin Kadir Gecesi ve her insanın Hızır olması ihtimalini göz önünde bulundurarak geceleri ibâdetle ihya, insanları da iyilikle is’âd (mutlu) etmelerini temenni ettiğim değerli dostlar, kadir bilen ve kadri bilinen kadirşinas insanlardan olmalarını arzuladığım sevgili kardeşlerim!
En hayırlı zaman olan Ramazan’ın içerdiği en değerli gece olan Kadir Gecesi’nin eşiğine gelmenin bahtiyarlığı içinde düzenlediğimiz böylesine anlamlı ve önemli bir toplantıda sizlerle bir araya gelmenin haz ve huzuru içinde hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyor, geceyi namaz, niyaz, zikir, fikir, şükür, tilâvet-i Kur’ân, tövbe ve istiğfarla ihya ederek feyiz ve faziletinden faydalanan duyarlı ve dirayetli Müslümanlardan olmanızı diliyorum.
Hayatın tadını, Hakk’a ibadet, halka hizmet ve hukuka riayette bulmanız temennisiyle sözlerime başlarken, her an Yaradan’a yâr ve yakîn olacak yaşayış ve yakarış içinde olmanızı niyaz ediyorum.
Kur’ânî hayatın kaynağı olan kutsal kitabımız Kur’ân-ı Kerîm, Ramazan-ı şerîfin bizlere yüce bir hediyesidir. Bir Ramazan günü Hira’da “Oku” emriyle inmeye başlayan kutsal kitabımız, insanları doğru yola ileten bir hidayet rehberi ve rahmet vesîlesidir. Hayatı anlamlı kılan bugünümüze ve yarınlarımıza dair umutlarımızı diri tutmamızı sağlayan hayat kitabımızdır Kur’ân. Sözlerin en güzeli, yaratıcımızın en büyük hazinesi, en büyük ikramıdır biz kullarına Kur’ân. İnsana Rabbini, kendisini ve çevresini tanıtan ilahi kılavuzdur. Kur’ân, müminin varlığını ve yokluğunu, hüznünü ve mutluluğunu ibâdete dönüştüren kulluk kitabıdır. Kur’ân, rahmet yüklü mesajlarıyla insanı yüceltmiş, onu şereflendirmiştir. Allah nice millet ve toplumları bu yüce kitapla aziz kılmıştır. O’na yönelen felah bulmuş, O’ndan yüz çeviren hüsrana uğramıştır.
Yüce kitabımız Kur’ân insanlık âlemini evrensel ilkelerle buluşturmuş, insanlığı yüksek değerlere kavuşturmuştur. Bu kitap ki inmeye başladığı andan itibaren, tüm insanlığı hakka, adalete, merhamete, ahlak ve fazîlete çağırmıştır. Bize iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı, güzel ile çirkini hayır ile şerri birbirinden ayırmayı öğretmiştir.
Bu kitap ki aklımızı kalbimizle, kalbimizi de aklımızla buluşturmuştur. Bu kitap ki ruhumuzu bedenimizle buluşturmuş, bizde bir tevhid oluşturmuş ve bizi tevhide iman etmeye davet etmiştir.
Kitabımız Kur’ân-ı Kerîm bize iyi bir kul olmayı öğretmiştir. Bizim başıboş yaratılmadığımızı, sorumluluk sahibi mükerrem bir varlık olduğumuzu hatırlatmıştır. Bize iyi bir evlat olmayı öğretmiş, anne-babaya “öf” demek bile yok demiştir. “Rahmet ve şefkat kanatlarını annenin, babanın üzerinden kaldıramazsın” demiştir. Eli öpülesi büyüklerimize şefkat göstermeyi öğretmiş, sonra iyi bir baba, iyi bir anne olmayı öğretmiştir. İyi bir eş, iyi bir dost, iyi bir komşu, hâsılı iyi bir insan olmayı öğretmiştir. Yetim yürekleri sevindirmeyi, engelli kardeşlerimizin yüzünü güldürmeyi, gurbet hayatı yaşayan mülteci misafirlerimize sıla sıcaklığı hissettirebilmeyi öğretmiştir.
Öyleyse geliniz rahmet, bereket ve mağfiret iklimi Kur’ân ayında kalplerimizi, zihinlerimizi ve yaşantılarımızı Kur’ân ile mamur kılalım. Gönüllerimizi bu yüce kitabın mesaj ve anlam dünyasından mahrum bırakmayalım. Resûl-i Ekrem (s.a.v.)’in “Kalbinde Kur’ân’dan herhangi bir eser bulunmayan kimse tıpkı harabe bir eve benzer” şeklindeki uyarısını unutmayalım. Kur’ân’ın hakikatler dünyasıyla tanışalım. Bu ayda dünya semasına inen Kur’ân’ı tekrar gönül semalarımıza indirelim. Allah Resûlü’nün sünnet-i seniyyesi mukabelelerimizle Kur’ân aşkımızı ve şuurumuzu bir kez daha pekiştirelim. Unutmayalım ki, bizler Kur’ân-ı Kerîm’e yöneldikçe, O bize bütün kapılarını, ufuklarını cömertçe açacaktır. Bizi insana huzur ve mutluluk veren mana saraylarında ağırlayacaktır.
Kıymetli konuklar!
İbadet ve ta’âtla değerlendirmenizi dilediğim böyle kıymetli bir zaman diliminde fazla vaktinizi almak istemiyorum ama Kadir Gecesi ile ilgili hadîs-i şerîflerden seçtiğim şu dört hadîs-i şerîfin mealini de sizlerle paylaşmadan sözlerimi noktalamak istemiyorum. Kâinatın Efendisi sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
“Allah Teâlâ indinde en kıymetli gece, Kadir Gecesi’dir.”
“Kadir Gecesi’nde bir defa, Kadir Suresini okumak, Kur’ân-ı Kerîm’i hatmetmekten daha sevaptır. Bu gece koyun sağma müddeti kadar namaz kılmak, ibâdet etmek, bir ay her geceyi ibâdetle geçirmekten daha kıymetlidir.”
“Kadir Gecesi’ni, inanarak ve sevabını bekleyerek ihya edenin, geçmiş bütün günahlarını Allah Teâlâ mağfiret eder.”
“İbâdet için en iyi gece Kadir Gecesi’dir. En korkunç gece de kabirde kalınan gecedir. En güzel gecede, en korkunç gece için amel edene müjdeler olsun!”
Kadir Geceniz kutlu, ibadetleriniz makbul, ecriniz bol, rızkınız bereketli, dualarınız müstecab, sa’yiniz meşkûr ve günahlarınız mağfûr olsun.