Âkif’i Anmalı, Anlamalı ve Anlatmalıyız
Hayatını Hakk’a davet ve halka hizmetle geçiren Âkif, seksen sene önce 27 Aralık 1936 tarihinde rûhunu Rahmân’a teslim ederek irtihâl-i dâr-ı bekâ eyledi. Fizikî varlığı yok oldu ama fikrî varlığı devam etti. Eserleri ellerde, şiirleri dillerde ve düşünceleri gönüllerde yaşadı. Her zaman ve her yerde hürmet, muhabbet ve şükranla anıldı. Hayırlı dualar ve fâtihalarla yâd edildi. Rûhuna rahmet dileğinde bulunuldu.
O’nun eserleriyle düşüncelerini yaşatmanın ve yaymanın gayreti içinde olan vefâkâr milletimiz, ismini çocuklarına ve mabetleriyle mekteplerine vererek, adının dillerde ve gönüllerde yaşatılmasının yanında, yavrularda ve yapılarda da yaşatılmasına özen gösterdi. Mehmet Âkif’in ismini taşıyan çok sayıda insanımızın yanında, memleketimizin birçok yerinde adına yapılan camiler, okullar, kültür merkezleri ve sosyal tesislerin olması memnuniyet verici bir gelişmedir.
Öte yandan şairler, edîbler, hatipler ve siyasîler tarafından coşkuyla okunan şiirleri haz ve huzurla dinlenerek, dinî ve millî duyguları doruk noktaya erdirmektedir. Örneğin Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın müteaddid konuşmalarında Âkif’in şiirlerine yer vermesi, dile getirdiği düşünceleri pekiştirmenin yanında, konuşmalarına ayrı bir değer katmakta ve genç kuşaklara güzel bir örnek olmaktadır.
Âkif’in, mayası iman, muhtevâsı Kur’ân olan söz konusu şiirleri, ilim-irfan yansıtmakta ve okuyanlarla dinleyenleri duygulandırmaktadır. Kaynağını Kur’ân’dan ve kıvamını sünnetten alan bu şiirler, okuyanı bıkmayan, dinleyeni sıkmayan, mana dolu, mesaj yüklü şiirlerdir. Öyle ya, şair şuurlu olunca, şiirleri de şuurlu olur. Her kelimesinde bir anlam ve her cümlesinde bir hikmet bulunur. Onda anlamsız ve âfâkî sözler yer almaz. Her şey köşe taşı gibi yerli yerine oturur.
Edebiyatta üstad, düşüncede dâhî, nesirde olağanüstü ve şiirde Hassân İbni Sâbit gibi, söz ve şiirde mâhir bir insan olan merhum Mehmet Âkif Ersoy’un vefatının 80. yıldönümü dolayısıyla önemli bir adım daha atarak örnek bir toplantı tertipleyen YOYAV, “Âkif’i Anmalı, Anlamalı ve Anlatmalı” konulu güzel bir program gerçekleştirdi.
Saygı duruşu, İstiklâl Marşı ve Emekli İl Müftüsü Muslihiddin Kartal’ın Kur’ân-ı Kerîm tilâveti ile başlayan programda, değerli düşünceler dile getirildi ve duygulu dakikalar yaşandı. Merhûmun rûhuna ithâfen okunan 8 hatim, 80 Yâsîn, 800 İhlâs, 8 bin kelime-i tevhid ve 80 bin salâvât-ı şerîfenin duası yapılarak sevabı Âkif’e armağan edildi.
80 Âkif sever davetlinin katılımıyla gerçekleştirilen programda bulunanlar arasında Gaziantep Eski Senatörü Selahattin Çolakoğlu, 20. Dönem Adana Milletvekili Dr. İ. Ertan Yülek, VGM Meclisi Üyesi Ahmet Temizkök, VGM Eski Teftiş Kurulu Başkanlarından Ali Eren, Dr. Namık Aydemir, Mehmet Haltaş, VGM Mülhak ve Yeni Vakıflar Dairesi Eski Başkanlarından Mehmet Özcan, VGM Eski Baş Müfettişlerinden Beşir Yılmaz, İşletme ve İştirakler Eski Daire Başkanlarından Hasan Çetinkaya, Kültür ve Turizm Bakanlığı Müzeler ve Eski Eserler Genel Müdür Vekili Ökkeş Dağlıoğlu, MEB Müşaviri ve Müteşebbis Gelişim Vakfı Başkanı Nurettin Konaklı, Emekli İl Müftüsü Muslihiddin Kartal, Araştırmacı, Şair ve Yazar Abdullah Satoğlu, Kilis Yardımlaşma Derneği Başkanı M. Yahya Efe, Ankara Matbaacılar ve Ciltçiler Odası Eski Başkanı Ali Kılıç, YOYAV Mütevelli Üyelerinden Nurçin Sayan, Hatice Sevim Turgut ve A. Naci Öz, Onur Kurulu Üyelerinden Ahmet Tan, Ali İhsan Sağlam, Kilis Kültür Derneği yöneticilerinden Sait Ulutaş da vardı.
YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş, MEB Müşaviri ve Müteşebbis Gelişim Vakfı Başkanı Nurettin Konaklı, VGM Mülhak ve Yeni Vakıflar Dairesi Eski Başkanlarından Mehmet Özcan, Araştırmacı Şair ve Yazar Abdullah Satoğlu ve VGM Vakıflar Meclisi Üyesi Ahmet Temizkök birer konuşma yaptılar. İlk konuşmayı yapan YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş, yaptığı mesaj yüklü konuşmasında şu cümlelere yer verdi:
“Kıymetli konuklar, değerli dostlar, vefâkâr Âkif sever kardeşlerim!
Millî mefâhirimizden olan değerli dil ve din bilgini, duyarlı düşünür ve yazar, şuurlu şair merhum Mehmet Âkif Ersoy’un ebediyete intikalinin 80. yıldönümü dolayısıyla düzenlediğimiz “Âkif’i Anmalı, Anlamalı ve Anlatmalıyız” konulu böylesine manalı ve muhtevalı bir toplantıya teşrif ederek birlikte rûhuna rahmet dilememize ve değerli düşüncelerini yineleyerek yeni nesillere intikaline katkıda bulunmamıza vesîle olan güzîde heyetinizi gönülden ve samîmî duygularımızla selamlıyor, milletçe minnettâr ve medyûn-u şükrân olduğumuz merhûmu rahmet ve mağfiret niyazıyla yâd ettiğimiz bu anlamlı anda, bizimle birlikte olma incelik ve yüceliğini gösteren siz kıymetli konuklarımıza hürmet ve muhabbetlerimizi arz ederek hoş geldiniz diyorum.
Ölümünün üzerinden seksen sene gibi uzunca bir süre geçmesine rağmen, düşüncelerinin derinliği, sözlerinin serinliği ve şiirlerinin tesiri ile hâtıralarının tazeliğinden hiçbir şey kaybetmeyen Âkif, hayatında halkla iç içe olduğu gibi, vefatından seksen sene sonra da onların gönüllerinde kurduğu tahtı korumaktadır. İstiklâl Marşını okuyan her Müslüman Türk, her defasında O’na Allah’tan rahmet dilemekte ve hürmetle yâd etmektedir.
Bugüne kadar Âkif’in benzeri binlerce şair, yazar ve düşünür geldi geçti. Bunların hiçbirinin esâmîsi okunmazken, neden Âkif bu kadar kişi tarafından minnet, mağfiret ve şükranla anılıyor? Bunun sebebi, herkes tarafından bilindiği üzere hayatını Allah rızası için milletine ve memleketine adayıp bilgisi, ilgisi, fikri ve zikri ile dinî ve millî duyguları yayma ve yaşatmaya çalışmış olmasıdır. Öyle ki, O’nun Safahat’ındaki diğer şiirleri olmasaydı, sadece İstiklâl Marşı şiiri bu kadar sevgi ve saygıyı hak etmesine yeterdi. Gördüğü bu hürmet ve muhabbet, yaptıklarının karşılıklarının sadece bir kısmıdır. Ahiretteki karşılığı ise inşallah Cennet ve Cemâlullah ile rızâ-i ilâhî olur.
Dolayısıyla Âkif’i anmak, O’nun için de, ananlar için de güzel bir vesîle olduğu gibi, O’nu anlamak ve anlatmak için de güzel bir vesîledir.
Bu gerçeğin bilincinde olan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan 17 Kasım 2016 Perşembe günü Pakistan Millet Meclisi’nde yaptığı tarihî konuşmasında: “Bizim gözümüzde Mehmet Âkif ile Muhammed İkbal arasında fark yoktur. Her ikisi de istiklâlimizin ve istikbalimizin şairidir.” diyerek kendi düşüncesini dile getirmenin yanında milletimizin de duygusuna tercüman olmuştur.
Âkif’i anlatmak için, O’nu anlamak lazım. Anlamak için de Safahât’ını sayfa sayfa, satır satır okumak lazım. Zîra kişiyi kimse O’nun hayatı ve eserleri ile sözleri kadar anlatamaz. Âkif’i en iyi anlatan ve düşüncelerini en güzel şekilde yansıtan da Safahât’ıdır. Dolayısıyla Safahât’ı okumak son derece önemlidir. Onun kadar önemli olan başka bir husus da, evde veya büro da bir Safahât kitabı bulundurup fırsat buldukça açıp birkaç sayfa okumaktır.
Bir müslümanın evinde bulunması gereken kitapların başında; mealli bir Kur’ân-ı Kerîm, Sahîh-i Buhârî veya Sahîh-i Müslim gibi bir hadîs kitabı, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in hayatını anlatan bir siyer kitabı, kapsamlı bir fıkıh kitabı ve Âkif’in Safahât’ı gelir.
Safahât’ın tamamını veya büyük bir kısmını hafızasına nakşeden bazı kişilerin yanında, çok sayıda şiirini ezberleyen yüz binlerce insan, O’nun fikrini fiiline yansıtır.
Kalemi ve kelamıyla olduğu kadar duruşu ve davranışıyla da millî mücadelede, Cumhuriyetin kuruluşunda ve İstiklâl Marşı’nın ilânında dinî ve millî duyguların terennümünde önemli roller üstlenen Âkif, fikir fezamızın sönmeyen yıldızlarındandır. İlmî, edebî, fikrî, içtimaî ve siyasî hayatında örnek duruşlar ve davranışlar sergileyen Âkif, dindarlığı, duyarlılığı, vatanperverliği, doğruluğu, dürüstlüğü, dehası ve dirayetiyle devrinin önde gelenlerinden biridir.
Bu gerçeğin bilincinde olan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan 17 Kasım 2016 Perşembe günü Pakistan Millet Meclisi’nde yaptığı tarihî konuşmasında: “Bizim gözümüzde Mehmet Âkif ile Muhammed İkbal arasında fark yoktur. Her ikisi de İstiklâlimizin ve istikbâlimizin şairidir.” diyerek kendi düşüncesini dile getirmenin yanında milletimizin de duygusuna tercüman olmuştur.
Âkif’i anmak önemli ama yeterli değil. O’nu anlamaya ve anlatmaya yönelmeli, yüceltmeli ve yücelmeliyiz. Şiirlerini okumalı, okutmalı, düşüncelerini dinlemeli, dinletmeli, değerlendirmeli, yaymalı ve yaşatmalıyız.
Biz, önceki yıllarda bu salonda tertiplediğimiz toplantılarda Âkif’i hep andık, anlattık, anlamaya ve anlatmaya çalıştık. Ancak ulaşmaya çalıştığımız insanların çoğuna maalesef ulaşamadık.
Bugün Âkif’in Ankara’da ve Türkiye genelinde kaç yerde anıldığını araştıracak olursak, umduğumuz ve duymak istediğimiz sayıyı duyamayacağımız için üzülürüz. Âkif’in kim olduğunu bilmeyen ve ismini düzgün olarak telaffuz edemeyen lise mezunu gençler olduğunu duyunca üzüntümüz daha da artar.
Âkif, bizim için ne yaptı? Biz Âkif için ne yaptık? Sorusunu sorup, sadra şifa olacak iç açıcı bir cevap alamayınca çileden çıkarız.
Allah Cumhurbaşkanımızdan binlerce kere razı olsun. Hemen her konuşmasında Âkif’in mısralarına yer vermesi, ruhumuzu rahatlatmakta, yüreğimize su serpmekte ve Âkif’in anlayışını günümüze yansıtmaktadır.
Kıymetli konuklar!
Biz bu yıl, 17 Aralık’ta Hz. Mevlânâ’yı Konya’da, 27 Aralık’ta da Mehmet Âkif’i Ankara’da andık. On gün ara ile ard arda andığımız bu iki büyüğümüzün rûhuna Allah’tan rahmet diledik. Düşüncelerinin dünyaya duyurulması ve benzeri bilinçli, bilgin düşünürlerin yurdumuzda yeniden yetişmesi dileğinde bulunduk.
Allah onların ruhlarını şâd, mekânlarını cennet ve makamlarını yüce eylesin. Bizlere de benzeri basîretli, bilinçli, bilgin insanları yetiştirmede tevfîkini refîk eylesin. Cümlemizi cenneti, cemali ve rızasıyla ödüllendirsin.”
Değerli düşüncelerin dile getirildiği birbirinden güzel konuşmaların yapıldığı toplantı, YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş’in hatim duasının akabinde sunulan ikramın alınmasıyla noktalandı.