Meleklerin Mü’minlere Karıştığı Gece
İnsan melek ilişkisi, beşeriyetin babası ilk insan ve ilk Peygamber olan Hz. Adem (A.S.)’in yaratılışı ile başlayıp günümüze kadar gelen ve kıyamete kadar devam edecek olan en eski, en doğru, en dengeli, en düzeyli ve en düzenli bir ilişkidir. Allah Teâlâ’nın emri ile başlayıp. O’nun iradesi istikametinde devam eden bu ilişki, meleklerin görevlerinin gereği, Müslümanların da imanlarının icabıdır. Müslümanlar, meleklerin varlıkları ile, emredildiklerini ifa edip, isyan etmeyen varlıklar olduklarına inanarak onlara sevgi ve saygı beslerler. Melekler de insanlar için Allah’tan rahmet dileyip, bağışlanmaları için istiğfar ederler. Ayrıca Kadir Gecesi’nde yeryüzüne inen melekler, O kutlu gecede ibadet ve ta’atta bulunup zikir, şükür ve fikir halinde olan Müslümanlara selam vererek tan yeri ağarıncaya kadar onlarla birlikte olup bayram sevincini paylaşırlar. Zira Berat Gecesi ile Kadir Gecesi göklerdeki meleklerin bayramlarıdır.
Bu noktadan hareketle, meleklerin müminlere mağfiret dileyen ve bağışlanmaları için dua eden değerli dost ve kötülüklerden korunmaları için Yaradan’a yalvarıp yakaran yüce yaratıklar olduklarını söylemek yerinde olur.
Müminlerle muhtelif zaman ve mekânlarda bir araya gelen meleklerin yeryüzüne inmek için akın ettikleri ve onlarla en yoğun bir şekilde buluşup kaynaştıkları zaman, Kadir Gecesi’dir. Bu gece, Müslümanların mutluluklarını paylaşmak ve kullukta kaim olanlarla kaynaşmak için yeryüzüne inen meleklerle müminlerin buluşmasından meydana gelen birliktelik, muhteşem bir birlikteliktir.
Bu birlikteliği hatırlatıp hazırlıklı olmanın önemini anlatmak ve Kadir Gecesini huzur-u kalp ile karşılamaya katkıda bulunmak için, 23 Temmuz 2014 Çarşamba günü öğleden sonra YOYAV Kültür Merkezi’nde görkemli bir toplantı tertip edildi. Salonu dolduran davetlilere “Meleklerin Müminlere Karıştığı Gece” konusunda hitap eden YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş dua, dilek ve destekleri ile iman ehli insanların yanında ve yakınında olan meleklerin müminlere muhabbet ve maiyetlerinin mana ve mahiyeti ile Kadir Gecesi’nin kıymet ve kudsiyeti hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Toplantıya katılanların okudukları hatm-i şerîflerin duasını da yapan Dr. Ateş, dinleyicilere duygulu dakikalar yaşatan konuşmasında şunları söyledi:
“Kıymetli konuklar, değerli dostlar, sevgili kardeşlerim, basınımızın değerli temsilcileri!
Kıymeti Kur’ân ile bildirilip bin aydan daha değerli bir gece olduğu vurgulanan Kadir Gecesi’nin eşiğine gelmenin haz ve huzuru içinde hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyor, toplantımıza teşrif ederek her Müslüman için hayatî ehemmiyet arz eden bu mübarek geceyi birlikte karşılayıp, hazırlığımızı gözden geçirmemize vesîle olan muhterem heyetinize takdir ve teşekkürlerimizi ileterek hoş geldiniz diyorum.
İçinde Kur’ân-ı Kerîm indirilmeye başlaması ile bin aydan daha hayırlı olacak şekilde kıymet kazanan Kadir Gecesi gibi, Kur’ân-ı Kerîm’i kafamıza ve kalbimize indirip hükümlerini hayatımıza hâkim kılarak kıymet kazanmamız temennisi ile sözlerime başlarken, birkaç saat sonra bir kere daha idrâk etme bahtiyarlığına ereceğimiz Kadir Gecesi’ni ibadet, tâ’at, tilâvet-i Kur’ân, zikir, şükür, tövbe ve istiğfar ile ihya edip mağfiret-i Mennân’a mazhar olan ve geçmiş günahlarından arınan mutlu Müslümanlardan olmamızı diliyorum.
Malumunuz olduğu üzere mübarek Ramazan ayının sonuna yaklaştığımız bu günlerde yüreklere taptaze bir heyecan katacak müstesna bir gecedir Kadir Gecesi. Kur’ân-ı Kerîm’in indirilmeye başladığı bu gece bizler için eşsiz bir lütuftur. Zira Rabbimizin “bin aydan hayırlı” olduğunu bildirdiği bu gecede yapılan ibadetler, içerisinde Kadir Gecesi bulunmayan bin ayda yapılacak ibadetten daha değerlidir.
Kadir Gecesi’nin Ramazan-ı şerîfin son on gecesi içerisinde olduğunu bildiren sevgili Peygamberimiz (S.A.V.), bu süre zarfında itikâfa çekilip kendini ibadete vermiştir. “Kim faziletine inanarak ve ecrini umarak Kadir Gecesini ihya ederse geçmiş günahları bağışlanır.” buyurarak müminleri bu geceyi ibadetle geçirmeye teşvik etmiş ve Hz. Aişe Validemizin: “Bu gece nasıl dua edeyim?” sorusuna cevaben bütün ümmetine şu güzel duayı öğretmiştir: “Allah’ım! Sen affedicisin, affetmeyi seversin, beni de affet.”
Kadir Gecesi; dalalet, gaflet, cehalet ve sefahet içinde bocalayıp duran insanlığa ışık tutan Kur’ân-ı Kerîm’in indirilmeye başlamasının yıldönümü gecesidir. Dünyanın dört bir yanında bir kere daha bu gecenin manevî havasını teneffüs edecek olan Müslümanlar, kutsal kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’in dünyayı aydınlatmaya başlamasının yıldönümünü coşku ile kutlayarak Yaradan’a yaklaşmanın ve Kur’ân’a kucak açıp meleklerle buluşmanın mutluluğunu yaşayacaklardır.
Ramazan ayı Müslümanları Mevla’ya yaklaştırır, Kadir Gecesi de müminleri meleklerle kucaklaştırır. Yaradan’a yaklaşan ve meleklerle kucaklaşan insan da kötülüklerden kaçan ve huzura yelken açan insandır.
Kadir Gecesi, kıymet gecesidir. Bu gece kadrini Kur’ân’dan almıştır. Kur’ân’ın indirilmeye başladığı ve dünyanın Kur’ân ile şereflendiği gece oluşundan kıymet kazanmıştır. Dolayısıyla bu gece, kıymetini Kur’ândan alan ve Kur’ân’a sarılanlara kıymet kazandıran müstesnâ bir gecedir.
Kur’ân-ı Kerîm’in indirilmeye başladığı ilk Kadir Gecesi’nde Hz. Peygamber (S.A.V.)’i bağrına basıp Alak Suresi’nin ilk beş ayetini O’na ileten Cebrail Aleyhisselam, daha sonraki yıllarda her Kadir Gecesi’nde yanındaki meleklerle birlikte yeryüzüne inerek o kutlu gecede müminlerin mutluluğunu paylaşmıştır.
Kur’ân’ın indirilmeye başladığı gece, Nur Dağı’ndaki Hira Mağarasında yaşanan tarihî buluşmada vahiy meleği Hz. Cibril, Peygamberler zincirinin son halkası olan Hz. Muhammed (S.A.V.)’e son semavî kitap olan Kur’ân-ı Kerîm’in Alak Suresi’nin ilk beş ayetini iletmiş ve böylece en büyük melek aracılığı ile en büyük Peygamber’e, en büyük kitabın ayetlerinin vahyedilmesine başlanılmıştır.
Kur’ân-ı Kerîm’in indirilmesi tamamlanıncaya kadar 23 yıl devam eden bu görüşmeler, Hz. Peygamber (S.A.V.)’in refik-i â’lâ’ya intikali ile noktalanmıştır.
Ancak Cebrail (A.S.), ümmet-i Muhammed ile irtibatını kesmemiş, Kadir Suresi’nin 4. ayetinde beyan buyurulduğu üzere, Kadir Gecelerinde diğer meleklerle birlikte yeryüzüne inerek, Allah’a ibadet hâlinde olan müminlere selam vermişler, sevgi gösterisinde bulunmuşlar, kanatları ile onları okşamışlar ve bağışlanmaları için hayırlı dua ve dileklerde bulunmuşlardır.
Meleklerin müminlere karşı sergiledikleri bu samîmî sevecen ve sıcak yaklaşımları ile onların etrafını kuşatıp rahmet ve mağfiret dilemeleri geçmişte olduğu gibi günümüzde de devam etmektedir. Ayet ve hadisler bu gerçeği dikkatimize getirmektedir. Örneğin:
“O gecede (Kadir Gecesi’nde), Rablerinin izni ile melekler ve ruh (Cebrail), her iş için iner dururlar.” (Kadir, 4)
Hz. Aişe (R.Anha)’den rivayet edilen bir hadîs-i şerîfte Resûlullah (S.A.V.) şöyle buyurmuştur: “Kim Kadir Gecesini ihya eder ve onda iki rekat namaz kılıp istiğfar ederse, bağışlanıp Allah’ın rahmetine dalar ve Cebrail onu kanadı ile okşar. Cebrail de kimi kanadı ile okşarsa cennete girer.”
Arş-ı alayı taşıyan ve onu tavaf eden melekler de müminlerin bağışlanmaları için Yaradan’a yalvarıp yakarırlar.
“Arşı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar (melekler), Rablerini hamd ile tesbih ederler, O’na iman ederler. Müminlerin de bağışlanmasını isterler. Ey Rabbimiz! Senin rahmet ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tövbe eden ve Senin yoluna gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru! (derler).
Rabbimiz! Onları da, onların atalarından, zevcelerinden, nesillerinden iyi olanları da kendilerine vaat ettiğin adn cennetlerine koy. Şüphesiz azîz ve hakîm olan sensin!
Bir de onları, her türlü kötülüklerden koru. O gün sen kimi kötülüklerden korursan muhakkak ki onu rahmetine mazhar etmiş olursun. Bu en büyük kurtuluştur.” (Gafir, 7-9)
Bu ayet-i kerimelerin incelendiğinde de anlaşılacağı üzere, arş-ı â’lâyı taşıyan ve etrafında tavaf eden melekler, tövbe edip Allah yolunda giden müminlerin bağışlanmaları, cehennem azabından korunmaları, onlarla atalarından, eşlerinden ve nesillerinden iyi olanların kendilerine vadedilen adn cennetlerine girdirilmeleri ve her türlü kötülüklerden korunmaları için dua ederler.
Bu yakarış, meleklerin müminlere yakınlığını yansıtan ve dostluklarını dile getiren öylesine güzel ve kapsamlı bir yakarıştır ki, benzeri bir yakarışı insanların birbiri için yaptıklarına az rastlanır.
Meleklerin yaptığı bu duaya dahil olmak için üç şart vardır ki bunlar, mümin ve tövbekâr olup Allah yolunda gitmektir.
Meleklerin muhabbetine mazhar ve kanatları ile okşadıkları bahtiyar insanlardan olmak için, nasip olursa inşaallah birkaç saat sonra idrâk edeceğimiz Kadir Gecesi, yılda bir defa önümüze çıkan altın fırsattır. Günahlardan arınıp, Allah’ın rızasına ermeyi ve meleklerin selam verip sevdiği insanlardan olmayı dileyen herkes, bu fırsatı fevt etmemenin (kaçırmamanın) gayreti içinde olmalıdır.
Meleklerin müminlere dua etmelerinden ders almalı, bir taraftan meleklerin dua edeceği evsaftaki inançlı insanlardan olmaya çalışmalı, diğer taraftan da melekleri örnek alıp onlar gibi müminlere dua etmelidir. Bilhassa ana-babasına, ecdadına, din ve devlet büyüklerine ve bilumum müminlere duayı ihmal etmemelidir. Namazlarda, selam vermeden önce okuduğu: “Rabbim! (Amellerin) Hesap olunacağı gün beni, ana-babamı ve müminleri bağışla!” anlamındaki: “Rabbiğfirlî ve livâlideyye ve lil mü’minîne yevme yekumu-l hisâb” duasında ne istediğini bilmeli, benzeri dualara başkalarını da dâhil etmenin gayreti içinde olmalıdır.
Muhterem Kardeşlerim!
Melekler, “Rabbimiz Allah’tır” deyip dosdoğru yolda yürüyen müminlerin yanına ölüm sırasında da gelip onlara moral verirler. Dilerseniz bu gerçeği dikkatimize getiren Fussilet Suresi’nin 30-32. ayetlerinin meallerini birlikte okuyalım:
“Şüphesiz, Rabbimiz Allah’tır deyip sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: Korkmayın, üzülmeyin, size vaad olunan cennetle sevinin! derler.
Biz dünya hayatında da, ahirette de sizin dostlarınızız. Gafûr ve rahîm olan Allah’ın ikramı olarak orada sizin için canlarınızın çektiği her şey var ve istediğiniz her şey orada sizin için hazırdır.”
Meleklerin bu şekilde müjdeleyip moral verdikleri mutlu Müslümanlardan olmak için “Rabbimiz Allah’tır” deyip, dosdoğru yolda yürüyenlerden olmak gerekir.
Müminlere müşfik ve mültefit olup, böylesine güzel müjdeler veren melekler, münkirlere karşı sert ve şiddetlidirler. Enfal Suresi’nin: “Melekler yüzlerine ve arkalarına vurarak ve ‘tadın yakıcı cehennem azabını’ (diyerek) o kâfirlerin canlarını alırken onları bir görseydin!” mealindeki 50. ayetinde bu gerçeğe işaret edilmektedir.
Melekler Fussilet Suresi’nin 30. ayetinde vasıfları belirtilen müminlere, zikredilen müjdeleri ölüm sırasında vereceklerdir. Dosdoğru yolda yürümek, imanda sebattır. Bunu Hz. Ebubekir, söz ve davranışta düzgün olmak; Hz. Ömer, münafıklık etmemek; Hz. Osman, amelde ihlaslı olmak; Hz. Ali, farzları eda şeklinde yorumlamışlardır. Meleklerin “Korkmayınız” müjdesi, ölüm sonrası ve geçmiş amellerle ilgilidir. “Üzülmeyiniz” diye müjdeleri ise, geride bırakılan evlat ve aile ile ilgilidir.
Öte yandan insanı hayat boyu korumak ve kontrol etmek için devamlı yanında (sağında, solunda, önünde ve arkasında) bulunan koruyucu ve yazıcı meleklerin olduğu da Kur’ân-ı Kerîm’de dikkatimize getirilmektedir. Bu cümleden olarak:
İnfitar Suresi’nin 10-12. ayetlerinde: “Şunu iyi bilin ki üzerinizde bekçiler, değerli yazıcılar vardır. Onlar yapmakta olduklarınızı bilirler.”
Kaf Suresi’nin 17-18. ayetlerinde: “İki melek (insanın) sağında ve solunda oturarak yaptıklarını yazmaktadırlar. İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın.”
Râd Suresi’nin 11. ayetinde: “Onun önünde ve arkasında Allah’ın emriyle onu koruyan takipçiler (melekler) vardır…” Her insanın önünde ve arkasında koruyucu ve yazıcı melekler vardır. Bunlar insanı korudukları gibi amellerini de yazarlar.
Müşriklerle savaşan müminleri darda ve zorda kalmaları hâlinde, Allah Teâlâ’nın inayeti olarak meleklerle takviye ettiği de olmuştur. Mesela Bedir Savaşı’nda müminlerin meleklerle takviye edildiğini bildiren Al-i İmran Suresi’nin 123-126. ayetlerinin mealleri şöyledir:
“Andolsun, sizler güçsüz olduğunuz halde Allah, Bedir’de de size yardım etmişti. Öyle ise, Allah’tan sakının ki O’na şükretmiş olasınız.
O zaman sen, müminlere şöyle diyordun: İndirilen üç bin melekle Rabbinizin sizi takviye etmesi, sizin için yeterli değil midir?
Evet, siz sabır gösterir ve Allah’tan sakınırsanız, onlar (düşmanlarınız) hemen şu anda üzerinize gelseler, Rabbiniz, nişanlı beş bin melekle sizi takviye eder.
Allah, bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bu sayede rahatlasın diye yaptı. Zafer yalnızca mutlak güç ve hikmet sahibi Allah katındandır.”
Kur’ân okumak ve içeriğini öğrenmek için bir araya gelenleri de melekler kuşatırlar. Bu hususla ilgili bir hadîs-i şerîfte Hz. Peygamber (S.A.V.) şöyle buyurmuştur:
“Bir kavim Allah’ın evlerinden birinde toplanıp, Allah’ın kitabını okur ve O’nu öğrenmeye çalışırlarsa üzerlerine sekinet iner, onları rahmet kaplar ve melekler kuşatır.”
Bu arada ilim öğrencilerine kanat geren melekler, zikir halkalarında Allah’ı zikreden zâkir kullarla birlikteliği de ihmal etmezler.
Müslümanlar, meleklerin müminlere gösterdikleri bu ilgi ve ihtimamla onlar için Allah’tan istedikleri iyilikleri düşünüp, onlara karşı davranışlarında daha dikkatli ve daha duyarlı olmaya çalışmalı ve saygıda kusur etmemelidirler. Meleklerle birlikteliğin kıymetini bilmeli, isyandan uzak durmada ve emre itaat etmede onları örnek almalıdırlar. Bilhassa Kadir Gecesi’ndeki birliktelikte meleklerin selam verdikleri kişilerden olup, sevgi ve sempatilerini kazanmanın gayreti içinde olmalıdırlar.
Kadir Gecesi’ne kavuşmak Müslüman için önemli bir fırsattır. Onu meleklerle birlikte ihya edip, ibadet ve ta’atla geçirmek büyük bir mazhariyettir. Allah’ın rahmetine, Peygamber’in şefaatine ve meleklerin muhabbetine vesîle olacak böylesi bir birlikteliği yaşamak da müstesna bir meziyettir.
Öyle ya, Kur’ân-ı Kerîm’in indirilmeye başlamasına zarf olan böyle mübarek bir gecede meydana gelen, dünyanın Kur’ân’la şereflenmesi ve Hz. Peygamber (S.A.V.)’in O’nu insanlara tebliğ etmekle görevlendirilmesi gibi tarihî bir hadisenin yıldönümünü, bu olayın kahramanlarından biri olan Cebrail Aleyhisselam ve refakatindeki meleklerle birlikte idrâk ve ihya etmek kadar güzel bir meziyet olabilir mi?
Kadir Gecesi, Kur’ân-ı Kerîm’in dünyayı onurlandırdığı ve nurlandırdığı bir gecedir. Bu geceyi ihya etmek de, o hayatî hâdiseyi hayalimizde canlandırıp, hâtıralarını hâfızalarımıza nakşederek kafa, kalp ve kalıbımızı heyecanlandırmak demektir. O anda Hz. Peygamber (S.A.V.)’in yaşadığı heyecanın benzerini yaşayarak, başta ilk indirilen Alak Suresi’nin beş ayeti olmak üzere, Kur’ân ayetlerini kalbimize indirmeye, kafamıza girdirmeye ve hayatımıza sindirmeye çalışmak demektir. Tek kelime ile Kur’ân gecesini Kur’ân’la geçirip beynimize, belleğimize ve kalbimize Kur’ân’dan bir şeyler yerleştirmek, bilhassa Alak Suresi’nin ilk beş ayeti ile Kadir Suresi’ni mutlaka hâfızamıza nakşetmek demektir.
Kadir Gecesi vesîlesi ile toplumumuzda Kur’ân okumasını bilmeyen bir kimse bırakmayacak şekilde Kur’ân’ı öğrenme ve öğretme seferberliği başlatılmalıdır. Herkes Kur’ân-ı Kerîm’in mealini de okuyup defalarca hatmetmelidir. Her Müslüman, Kur’ân’ı okuyan, anlayan ve yaşayan insan olmayı hedeflemelidir.
Kur’ân-ı Kerîm’i düşünerek okumalı, O’nu aslâ terk etmemeli devamlı hayatında uygulama cihetine gitmelidir. Hz.Peygamber (S.A.V.) bir hadîs-i şerîfinde şöyle buyurmuştur: “Kim Kur’ân’ı öğrenir ve sonra terk ederse; Kur’ân mahşerde onun yakasına yapışır ve şöyle der: ‘Ya Rabbi senin bu kulun beni terk etti ve benimle amel etmedi. Aramızdaki hükmü sen ver.’”
Dünyada iken Kur’ân’ı terk edeni, ahirette de Kur’ân terk eder. Eğer okuduğumuz ayetleri anlayarak ve uygulayarak yaşarsak, o ayetler kabrimizde ve ahretimizde bize ışık ve dost olur. Bugün okurken elimize aldığımız Kur’ân, yarın bizim elimizden tutar ve cennetin sonsuz güzelliğinde bizimle birlikte koşar…
Bu duygu ve düşüncelerle sözlerimi noktalarken, idrak edeceğimiz Kadir Gecesi’nin İslam aleminin birlik ve dirliğine vesîle olması temennisi ile kandilinizi kutluyor, yüce Rabbimizden bizleri ömür boyu hamele-i Kur’ân, hademe-i Kur’ân ve talebe-i Kur’ân kullarından kılmasını, sözlerimizi Kur’ân ile süslemeyi, davranışlarımızı Kur’ân ile dizayn etmeyi, düşüncelerimizi Kur’ân ile donatmayı nasip etmesini, bu yolda sesimizi, nefesimizi ve hevesimizi kesmemesini niyaz ediyor, saygılar sunuyorum.”