Miraç Kandili ve Millî Bayram
Allah Teâlâ’nın son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.)’e ihsân ettiği ilahî ikramların önde gelenlerinden biri olan İsrâ ve Miraç Mucizesi, daha önce hiçbir peygambere benzeri bir ikramda bulunulmayan önemli ve anlamlı bir mucizedir. Allah Teâlâ’nın kudretiyle Resûlullah (s.a.v.)’in kadrinin göstergesi olan bu mucize, bir insana sağlanacak en büyük saadet vesîlesidir.
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in huzûr-u Hakk’a davet edilerek, değerinin dünyaya duyurulduğu ve Mevlâ-i Müte’âl tarafından taltif edildiği bu büyük hâdisenin yıl dönümlerinde kutlama toplantıları tertipleyerek, mensuplarıyla dostlarının sevinç ve saadetlerini paylaşmayı prensip edinen YOYAV, bu yıl 23 Nisan 2017 Pazar günü idrak edilen İsrâ ve Miraç Kandilinin, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramına tevâfuk etmesi nedeniyle 22 Nisan 2017 Cumartesi günü “Miraç Kandili ve Millî Bayram” konulu bir kutlama programı düzenledi.
Vakıftan burs alan öğrencilerle toplantıya davet edilen konukların katılımıyla gerçekleştirilen programda konuşan YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş, konukların kandilleriyle bayramlarını kutladı ve kandillerin manevî hayatımızdaki yeri hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Dr. Ateş, dikkatle dinlenen konuşmasında şu cümlelere yer verdi:
“Kıymetli konuklar, değerli dostlar, sevgili öğrenciler, basınımızın güzîde temsilcileri!
Nasip olursa yarın (23 Nisan Pazar günü) inşallah biri Miraç Kandili, diğeri de 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olmak üzere milletçe iki mutluluğu bir arada yaşayacağız. Ülke genelinde dinî ve millî duyguların doruk noktaya ulaşacak mutluluğun heyecanını bugünden hissetmeye başlayan bizler, onu vakfımızdan burs alan siz sevgili öğrencilerimiz ve kıymetli konuklarımızla paylaşmak için, kutlama programını bir gün önce düzenledik. Yarın yaşayacağımız sevinç ve saadetin ömür boyu devam etmesi dileğiyle sözlerime başlarken, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyor, sağlık ve saadette dâim olmanızı diliyorum.
Yarın inşallah bir kere daha idrâk etme bahtiyarlığına ereceğimiz İsrâ ve Miraç Mucizesinin İsrâ bölümü, İsrâ Suresi’nin 1. ayet-i kerîmesiyle, Miraç bölümü de mütevâtir hadîs-i şerîflerle bildirilmiştir. Dolayısıyla İslam ulemâsının büyük çoğunluğu, İsrâ’yı inkâr edenin kâfir, Miracı inkâr edenin de fâsık olacağını ifade etmişlerdir. Her iki hâdisenin de rûhen ve bedenen yakaza hâlinde (uyanık iken) vuku bulduğunu kabul eden bu kahir ekseriyete karşılık, azınlıkta kalan bazı kişiler de İsrâ ve Mirac’ın rûhen vuku bulduğunu söylemişlerdir.
Bu azınlığın görüşünü istismar eden batılı müsteşriklerden mülhem olan birkaç ilahiyatçı öğretim üyesi de benzeri beyanda bulunarak, maalesef İsrâ’nın rûhen vuku bulduğunu, Mirac’ın da olmadığını söyleyerek, İslâm toplumunda bilgi kirliliği oluşturmaktadırlar.
Ülkemizde ve diğer İslam ülkelerinde yıllardır coşkuyla kutlanıp, Resûlullah (s.a.v.)’a hürmet ve muhabbet hislerinin arttırılmasına ve O’nun özellikleriyle güzelliklerinin, dünyanın dört bir yanındaki insanlara duyurulmasına vesîle kılınan bu mübârek mucizeyle ilgili İslam ulemâsının icmâ’ına ters düşen böyle çatlak seslerin çıkması, mucize-i Muhammedî’yeye sahip çıkıp saygıyla sarılan, samîmî Müslümanları rencide etmektedir. Az da olsa böylesi beyanda bulunan kişilerin bazı özel televizyon kanallarında yapılan yayınlarda, saf zihinleri bulandırıcı açıklamalarda bulunmaları üzücüdür.
Akademik özgürlüğe sığınarak, halkımızın hassas olduğu ve saygıyla kutladığı kandillerden biri olan İsrâ ve Miraç kandili hakkında böylesi indî beyanlarda bulunmak hiç de hoş değildir.
Bu cümleden olarak 2 Nisan 2017 Pazar günü Hilal TV’de yayınlanan bir programda Samsun 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyelerinden birinin, İsrâ ve Miraç mucizesiyle ilgili açıklaması bizleri derin bir üzüntüye boğmuştur.
Ülkemizdeki Müslümanları yakından ilgilendiren ve hepimiz için hayatî ehemmiyet arz eden böyle önemli konularda halkı aydınlatmakla yükümlü olduğuna inandığımız Diyanet İşleri Başkanlığımızın bu konuda doğru ve doyurucu bir açıklamada bulunması beklentilerimiz arasındadır.”
Davetlilerin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını da kutlayan Dr. Ateş, “bu bayramı bizlere armağan eden Atatürk’e şükranlarımızı sunarak, O’nu minnet, mağfiret ve rahmetle anıyor, rûhunun şâd, mekânının cennet ve makamının yüce olmasını diliyoruz.” dedi.
Dr. Ateş sözlerini şu cümlelerle noktaladı:
“Dinimiz, çocukların dinî ve dünyevî yönlerden çok iyi yetiştirilmelerini emretmiştir. Hz. Ali (r.a.): ‘Çocuklarınızı sizin yaşadığınız zamana göre değil, onların yaşayacakları zamana göre yetiştirin.’ demiştir. Bunun için biz bursiyer öğrencilerimizin aylık burslarını verdiğimiz günlerde birer konferans tertipleyerek, onları millî ve manevî duygularla donatmaya özen göstermekteyiz. Çünkü öğrencilerimiz ve çocuklarımız dünyamızın süsü, düşüncemizin sesi, evimizin neşesi ve geleceğimizin güvencesidirler. Onlar için ne yapsak azdır.
Bu duygu ve düşüncelerle Miraç Kandilinizi ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınızı gönülden kutluyor, maddeten ve manen mutlu ve müreffeh olmanızı diliyorum.”
Dr. Ateş, alkışlar arasında noktalanan bu konuşmasının ardından okunan 15 hatm-i şerîf, 647 Yâsîn-i şerîf, 413 Mülk Suresi, 546 Nebe’ Suresi ile 730 bin kelime-i Tevhid ve 187 bin salâvât-ı şerîfenin duasını yaparak sevabını rûh-u Resûlullah ile din ve devlet büyüklerimizle şehitlerimizin ruhlarına armağan etti.
Program hazırlanın ikramın sunulmasıyla noktalandı.