MUALLİM-İ HİKMET HZ. MUHAMMED (S.A.V.)
Peygamberler zincirinin son halkası ve insanlığın efendisi olan Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)’in kamerî takvime göre dünyayı şereflendirmesinin yıldönümü olan Mevlid Kandili, islam aleminin her yerinde olduğu gibi ülkemizde de coşkuyla kutlandı. Hicri Rebî’ülevvel ayının 12. gecesine tekabül eden 2013 yılı Ocak ayının 23’ünü 24’üne bağlayan Perşembe gecesi idrak edilen Mevlid Kandili münasebetiyle pek çok toplantı tertiplendi ve birbirinden güzel programlar düzenlendi. Konuşmalar yapıldı, hatm-i şerifler okundu, salavât-ı şerifeler getirildi, mevlid-i şerifler kırâet edildi. Hayır-hasenât yapıldı, oruçlar tutuldu, namazlar kılındı, gece boyunca göz yaşları döküldü. Dua ve istiğfarda bulunuldu, şefaat-ı Resûlullah niyaz edildi, rûh-u şerifine salât ve selamlar gönderildi. Yolunda gitme, sünnet-i seniyyesine uyma ve izinde olma azmi tazelendi.
Gönüllerde nur, yüzlerde sürur ve hanelerde huzur havasının hakim olduğu bu güzel günde gerçekleştirilen örnek programlardan biri de kandil gecesi öncesi 23 Ocak 2013 Çarşamba günü saat 13.30’da YOYAV Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Muallim-i Hikmet Hz. Muhammed (S.A.V.)” konulu panel idi.
Panel dolayısıyla Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Kilis Milletvekili Ahmet Salih Dal, YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş’e birer başarı ve iyi dilek mesajı gönderdiler. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez mesajında şu cümlelere yer verdi:
“Sayın Dr. İbrahim Ateş
YOYAV Genel Başkanı
Mevlid Kandili münasebetiyle düzenlemiş olduğunuz Muallim-i Hikmet Hz. Muhammed (S.A.V.) konulu panele dair nazik davetinize teşekkür ederim. Sevgili Peygamberimizin doğum günü münasebetiyle düzenlemiş olduğunuz programın başarılı geçmesini diler, başta ülkemiz ve İslam dünyası olmak üzere tüm insanlığın Rahmet Peygamberinin rahmet yüklü mesajlarından nasipdar olmasını cenab-ı Mevla’dan niyaz eder, bu vesileyle tüm katılımcılara selam ve iyi dileklerimi sunarım.
Prof. Dr. Mehmet Görmez
Diyanet İşleri Başkanı”
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkan Yardımcısı Dr. Nazif Öztürk’ün yönettiği panelde A.Ü. İlahiyat Fakültesi Eski Dekanı Prof. Dr. Nesimi Yazıcı ile aynı fakültenin öğretim üyelerinden Prof. Dr. Mehmet Özdemir birer bildiri sundular.
YOYAV’ın yürütegeldiği hayrî, sosyal ve kültürel faaliyetlerini takdirle takip eden Ankaralıların yoğun ilgi gösterdikleri panel, Sami Aydın’ın Kur’ân-ı Kerîm tilâveti ile başladı. Panelin açış konuşmasını yapan YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş, davetlilere duygulu dakikalar yaşattığı konuşmasında şunları söyledi:
“Aşk-ı ilahî ile coşan, muhabbet-i Muhammedî ile pişen, ilim ve hikmet yolunda koşan kıymetli konuklar, kitap ve hikmet muallimi olan Hz. Muhammed (S.A.V.)’e ümmet ve öğrenci olmanın bahtiyarlığına eren değerli dostlar, Efendimizi adım adım izleyip sevgi ve şefaatine nail olmalarını dilediğim sevgili kardeşlerim, basınımızın güzîde temsilcileri!
Gönlümüzün gülü, gözümüzün nuru ve hayatımızın huzuru olan sevgili Peygamberimiz aleyhissalâtü vesselam Efendimizin dünyayı nurlandırmasının yıldönümü olan Mevlid Kandili münasebetiyle düzenlediğimiz “Muallim-i Hikmet Hz. Muhammed (S.A.V.)” konulu böylesine önemli ve anlamlı bir panelde siz kıymetli konuklarımızla biraraya gelip sevgi ve saygımızı birlikte arzetmemize vesîle olan güzîde heyetinizi gönülden ve samîmî duygularımızla selamlıyor, cümlemize cennet ve cemalullah ile şefaat-i Resûlullah’ı niyaz ediyorum.
Her sözü hikmet, her fiili fazilet ve her hali hamiyyet olan Hz. Muhammed (S.A.V.)’in örnek hayatının önemli bir yönü olan hikmet muallimliği ile ilgili ilahî duyuruları dikkatinize getirmeye çalışırken, bizi O’na ümmet ve öğrenci kılan yüce Rabbimize sonsuz hamd-u sena ve Mevlid Kandilini bir kere daha idrak etme bahtiyarlığına erdiğimiz hikmet muallimimiz Aleyhissalâtü vesselam Efendimize sayısız salât ve selam ediyor, Mevlâ-yı Müte’âl Hazretlerinin mu’înimiz ve muallimimiz Hz.Muhammed (S.A.V.)’in muhibbimiz olmasını niyaz ediyorum.
Muhterem kardeşlerim!
Kur’ân-ı Kerîm’in ifadesiyle bize bizden daha yakın (Ahzab, 6) bize çok düşkün, çok şefkatli ve merhametli (Tevbe, 128) olan Nebiyyi zîşân Efendimizin rûh-u şeriflerine ithâfen okuduğumuz hatm-i şeriflerle salavât-ı şerîfeleri doğum günü hediyesi olarak merkad-i mutahharalarına arz ediyor, dünyada ziyareti, ahirette civarı ile şereflenmemizi diliyorum. Dini duygu ve bilgilerimizi, öğretileri ile uyarılarına borçlu olduğumuz önderimiz ve öğretmenimiz olan sevgili Peygamberimiz (S.A.V.)’e medyûn-u şükrânız. O’na ne kadar teşekkür etsek azdır. Yüce Rabbimizden bizi O’na layık ümmet ve öğrenci etmesi temenisiyle sözlerime başlarken, sünnet-i seniyyesine sarılıp, yolunda gitmeyi ve O’ndan öğrendiklerimizle amel edip ahlak-ı hamidesiyle ahlaklanmayı nasip etmesini niyaz ediyorum.
Değerli dostlar!
Kutsal kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’i dikkatle ve dirayetle okuduğumuzda insanlığa bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı, bir davetçi ve nur saçan bir kandil (Ahzab, 45-46) olarak gönderildiği bildirilen sevgili Peygamberimiz (S.A.V.)’in, aşağıda mealleri arzedilen Bakara Suresi’nin 129, Al-i İmran Suresi’nin 164 ve Cuma Suresi’nin 2. ayetinde ümmetine Allah’ın ayetlerini okuma, onlara kitap ve hikmeti öğretme ve onları (kötülüklerden ve inkârdan) temizleme özelliklerini haiz olduğu vurgulanmaktadır. Dilerseniz bu ayet-i kerimelerin meallerini birlikte okuyalım:
“Ey Rabbimiz! Onlara, içlerinden senin ayetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir peygamber gönder. Çünkü üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan yalnız sensin.” (Bakara, 129)
“Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allah’ın ayetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini temizleyen, kendilerine kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Halbuki daha önce onlar apaçık bir sapıklık içindeydiler.” (Al-i İmran, 164)
“Çünkü ümmilere içlerinden, kendilerine ayetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderen O’dur. Kuşkusuz onlar önceden apaçık bir sapıklık içindeydiler.” (Cuma, 2)
Bu ayet-i kerimelerle onlardan önceki ayetlerin incelendiğinde de anlaşılacağı üzere üç ayette de Hz. Peygamber (S.A.V.)’in üç önemli özelliği beyan buyrulmakta olup, bunlar ümmetine Allah’ın ayetlerini okumak, onlara kitap ve hikmeti öğretmek ve onları kötülüklerle inkârdan temizlemektir.
Bakara Suresi’nin 129. ayetinde geçen bu özellikler, Hz. İbrahim ile oğlu Hz. İsmail’in nesilleri için yaptıkları duada yer alan dilekler cümlesindendir. Hz. Peygamber (S.A.V.)’in “Ben babam İbrahim’in duası, kardeşim İsa’nın müjdesi ve annemin rüyasıyım.” mealindeki hadis-i şerifi, bu ayet-i kerimeyle birlikte değerlendirildiğinde ayet-i kerimenin içeriği daha iyi anlaşılacaktır.
Al-i İmran Suresi’nin aynı özellikleri içeren 164. ayetinde geçen “… Kendilerine kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur.” cümlesinden müminlere, ayet-i kerimede vurgulanan üç önemli özelliği haiz bir peygamberin gönderilmesinin Allah’ın bir lütfu olduğu ifade edilmektedir.
Cuma Suresi’nin “Göklerde ve yerde olanların hepsi, mülkün sahibi, eksikliklerden münezzeh, azîz ve hakîm olan Allah’ı tesbih eder.” mealindeki 1. ayetinde Allah Teâlâ’nın beş ism-i şerifi zikredildikten sonra 2. ayetinde kendini tanıtma sadedinde “Ümmîlere içlerinden kendilerine ayetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderen O’dur.” cümlesiyle Hz. Peygamber (S.A.V.)’in belirtilen özelliklerle tavsif edilmesinden, haiz olduğu bu özelliklerin önemine dikkat çekildiği anlaşılmaktadır.
Kıymetli konuklar!
Kur’ân-ı Kerîm de hikmet, 10 yerde kitap kelimesiyle beraber olmak üzere 20 defa geçer; ayrıca üç defa mülk, birer defa da mev’ıza, hayır, âyet kelimeleriyle birlikte kullanılmıştır; hikmetün bâliğa terkibi ise bizzat Kur’ân’ı ifade eder. Bu kelimelerin hikmetle birlikte kullanılması hikmetin hangi anlama delâlet ettiği hususunda çeşitli yorumlara yol açmıştır. Kur’ân terminolojisine dair günümüze ulaşmış en eski metinlerden biri olan Mukatil b. Süleyman’ın (ö. 150/767) el-Vücûh ve n-Nezâir adlı eserinde hikmetin, öğüt, anlayış-ilim, nübüvvet, Kur’ân’ı tefsir edebilme ve bizzat Kur’ân’ın kendisi olmak üzere beş vechi olduğu belirtilir.
Müfessirler hikmeti çeşitli anlamlarda yorumlamışlardır. Kur’ân’da hikmetin, geçtiği her âyette aynı anlama gelmediği bir gerçektir. Dolayısıyla, içinde hikmet kelimesinin yer aldığı her âyet müstakil değerlendirilmelidir. Kitap ve hikmet beraber kullanılırsa, hikmet sünnet anlamına gelebilir. Kurtubî, Katâde’nin bu konudaki görüşüne tefsirinde yer verir.
Kur’ân-ı Kerîm’de kitap ve hikmetin birlikte geçtiği ayetlerde Hz. Peygamber’e kitabın yanında hikmetin de verildiği beyan edilmektedir. Bu hikmetin kitap olması mümkün değildir. Çünkü, eşsiz bir belâğat mucizesi olan Kur’ân-ı Kerîm’in içinde gelişigüzel kullanılmış kelimeler, maksadı bütün bütün kapalı ifadeler ve gereksiz itnab, yani gereksiz yere sözü uzatma olamayacağından, söz konusu âyet-i kerimelerde, hikmetten maksat, kitap veya kitabın bir kısmı olamaz; zira o zaman hikmet kitap üzerine atıf yapılmazdı. Birbirine atıfla yanyana zikredilen iki şey, birbirinden farklı olmalıdır. Hikmetin ne anlama geldiği tartışılabilir; ama şunu kesin olarak ifade ediyoruz ki, kitaptan maksat, Kur’ân-ı Kerîm olduğuna göre, hikmet, Kur’ân-ı Kerîm’in dışında ve Resûlullah’ın misyon sahasına giren ve hemen Kur’ân’dan sonra gelen bir şeydir.
Elmalılı, tefsirinde hikmetin 23 ayrı anlamını vermektedir. Onun açıklamaları, büyük ölçüde eski müelliflerin yaptığı hikmet tanımlarının tahlilinden ibarettir. Bunların başlıcaları: sözde ve fiilde doğruyu tutturmak; hem bilgi, hem iş; ilim ve fıkıh; anlamak, bilhassa varlıkların özündeki manâları ve Allah’ın emrini anlamak; icat; varlık düzeninde her şeyi yerli yerince koymak; güzel ve doğru işlere yönelmek; bilhassa devlet idaresinde Allah’ın ahlâkıyla ahlâklanmak; Allah’ın emirlerini düşünmek ve onlara uymak; Allah’a itaat; vesvese ile gerçeği birbirinden ayıran nur; doğru ve hızlı karar verebilme; ruhların sükûn ve emniyetinin son durağı; din ve dünya düzeni; ledünni ilim; ilhama devamlı mazhariyet için sırrı saklamaktır. Ve hikmet, bunların hepsidir.
Hikmet kelimesinin bunların yanında şu manalarına da dikkat çekilmiştir:
Kur'ân, peygamberlik, ilim, anlayış, öğüt, gerçeklik, duyular üstü idrak, iç tatmin, derin derin düşünme, doğruyu en iyi şekilde bulmak ve sunmak, din, dinin inceliklerini kavrama, güzeli kötü olana tercih edebilme yeteneği, kavrayış, aklı gereği gibi işletme, varlığın sırlarını yakalamak.
Fahreddin Razi ise Tefsir-i Kebîrinde hikmeti şu şekilde izah etmiştir:
"Hikmet'ten murad, ya ilim, veyahut da yerli yerinde yapılan iştir.
Mukâtil'in şöyle dediği rivayet edilmiştir:
a) Kur'ân'ın va'z-ü nasihatları.. Nitekim Cenâb-ı Hak, "(Allah'ın) size öğüt vermek için indirdiği kitabı (Kur'an) ve hikmet..." (Bakara, 231) yani "Kur'ân'ın va'z-ü nasihatları.." buyurmuştur. Nisa Sûresinde de: "Allah sana kitabı ve hikmeti indirdi.” (Nisa, 113), yani "Kur'an'ın nasihatlarını indirdi" buyurmuştur. Bunun bir benzeri de Al-i İmran Sûresinde vardır (Al-i İmran, 164).
b) Anlayış ve ilim... Cenâb-ı Allah'ın: "Henüz çocuk iken biz o (Yahya'ya) hikmet verdik" (Meryem, 13) âyeti ile, Lokman Sûresindeki, "Biz Lokmana hikmet verdik" (Lokman, 12), yani "ilim ve anlayış verdik" âyeti ve En'am Sûresindeki "Onlar, kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir" (Enam, 89) âyeti gibi...
c) Nübüvvet (Peygamberlik)... Nitekim Hak Teâlâ: "Biz gerçekten İbrahim'in soyuna da kitap ve hikmet verdik" (Nisa, 54); "Biz O (Davud'a) hikmet ve fasl-ı hitap (güzel konuşma ve hükmetme kabiliyeti) verdik" (Sa'd, 20) ve, "Allah O (Davud'a) saltanat ve hikmet, yani peygamberlik verdi" (Bakara, 251) buyurmuştur.
d) Kur'ân'ın hârikulade sırları.. Allah Teâlâ, Nahl Sûresinde, "Rabbinin yoluna hikmet ile davet et" (Nahl, 125) ve tefsirini yaptığımız bu ayette, "Kime hikmet verilir ise, şüphesiz ona çok hayır verilmiş demektir" buyurmuştur.
Bütün bu mânâlar incelendiğinde, netice itibarı ile "ilim" mânâsına gelir.
Hikmet kelimesinin hadîs-i şerîflerde de Kur’ân-ı Kerim’deki anlamları doğrultusunda çeşitlilik arz ettiği görülmektedir. “Hikmet mü’minin yitiğidir, onu bulduğu yerde alır.” Hadîs-i şerîfi, müslümanların, işlerine yarayan bilgiyi ve doğru sözü kimden ve nereden geldiğine bakmaksızın alabileceklerine işaret etmiş, bu durum dış kültürlerden uygun biçimde faydalanmaya meşruiyet kazandırmıştır. “Ben hikmet eviyim, Ali onun kapısıdır.” hadîsi, hikmetin ilim, nübüvvet ve sünnet kavramlarıyla bağlantısını ortaya koyar. Efendimiz (S.A.V.)’in Abdullah b. Abbas (R.A.) hakkındaki, “Allah’ım, ona hikmeti ve kitabın te’vilini öğret!” duasındaki hikmetten kasdın, Kur’an’la amel etmek, sünnet, sözde isabet, haşyet, üstün akıl, kendisiyle ilham ve vesvesenin ayırt edildiği nur olduğu, hadîs şârihlerince belirtilmiştir. Buharî, hikmet, nübüvvetin dışındaki görüş ve içtihadlarda isabet etmektir fikrindedir. Kâmil Mîras ise, hadiste geçen Kitabın te’vili’nden kastedilenin sünnet olduğunu beyan eder.
Bir hadîste, “Hikmetin yayıldığı meclis ne güzeldir.” buyurulurken, bir başka rivayette de Kur’ân’ı Kerim hikmetin nuru olarak nitelendirilmektedir.
Görüldüğü gibi, hadîs-i şerîflerde de hikmet, birbirine yakın da olsa, değişik manâlarda kullanılmaktadır.
Allah tarafından insanlara kitap ve hikmet muallimi olarak görevlendirilen fahr-i âlem Efendimiz, görevi eksiksiz îfâ etmiş, kitabı tertîl ve tebliğ hikmeti ta’lîm ve telkin edip onlara sarılıp sahip çıkanların doğru yolda devam edeceklerini beyan buyurarak:
“Size iki şey bıraktım. Onlara tutunduğunuz müddetçe dalâlete düşmeyeceksiniz. (Onlar) Allah’ın kitabı ve Resûlunun sünnetidir.” demiştir.
Hikmet hazinesi olan sünnet-i seniyye, dikkatle derlenmiş ve dilimize çevrilmiştir. Sahîh-i Buharî, Sahîh-i Müslîm, Sünen-i Tirmizî, Ebû Dâvûd, Neseî, İbn-i Mâce ve diğer hadîs kitaplarını herkes kolaylıkla her yerde temin edebilir. Hz. Peygamber (S.A.V.)’in öğrettiği hikmetleri içeren o kaynaklar, okuyucularını, alıcılarını ve uygulayıcılarını beklemektedir. Hikmet muallimi Hz. Muhammed (S.A.V.)’in öğrencisi olmak isteyen her müslüman, o eserleri mutlaka okumalı, içeriğini anlamaya, korumaya, kafasına-kalbine yazmaya ve hayatında uygulamaya çalışmalıdır.
Bu yolda hepinize hayırlı, hızlı ve başarılı adımlar diliyor, seçkin heyetinizi sevgi ve saygı ile selamlıyorum.”
Dr. İbrahim Ateş’in bu yönlendirici ve yüreklendirici konuşmasından sonra panele geçildi. Panel yöneticisi Dr. Nazif Öztürk, panelistlere söz vermeden önce yaptığı konuşmada önemli açıklamalarda bulundu ve değerli düşünceler dilegetirdi. Sundukları bildirilerde Hz. Peygamber (S.A.V.)’in hikmet muallimliği ile hikmetli öğretileri hakkında kıymetli bilgiler veren panelistler Prof. Dr. Nesimi Yazıcı ile Prof. Dr. Mehmet Özdemir’in yaptıkları açıklamalarda dinleyicilere duygulu dakikalar yaşattı.
Program davetlilere mevlid şekeri ve kandil simidi ikramıyla noktalandı.