Muallim Rif’at Rahmet ve Mağfiret Niyazıyla Anıldı
Ülke ve insanımıza ilmî, idarî, iktisadî, içtimaî, dinî ve siyasî alanlarda takdire şâyân olan hizmetlerde bulunan din ve devlet büyükleri ile ilim ve fikir ehli insanları, ölüm yıldönümleri dolayısıyla minnet, mağfiret ve şükranla anarak ruhlarına rahmet dilemeyi ilke edinen YOYAV, Kilisli Muallim Rif’at’ı vefatının 64. yıldönümü dolayısıyla 22 Şubat 2017 Çarşamba günü düzenlediği 5. anma toplantısında bir kere daha rahmet ve mağfiret niyazıyla andı. Bu vesîleyle tertiplediği “Kültür Kenti Kilis’in Yetiştirdiği Bilge İnsan Muallim Rif’at” paneline çok sayıda Kilisli ile Rifat sever ve ilim ehli davetli katıldı.
Kilis Belediyesi, Kilis 7 Aralık Üniversitesi ve Kilis Yardımlaşma Derneği’nin katılımıyla YOYAV’ın gerçekleştirdiği program ve panel, merhumun Ankara Asrî Mezarlıktaki kabrinin ziyaretiyle başladı.
YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş, Kilis Yardımlaşma Derneği Başkanı M. Yahya Efe, Kilis 7 Aralık Üniversitesi Muallim Rifat Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Metin Akis, Gaziantep Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eski Dekanı Prof. Dr. Hikmet Celkan, 22. Dönem Kilis Milletvekili Veli Kaya, Emekli İl Müftüsü Muslihiddin Kartal, Kardelen Eğitim, Kültür ve Çevre Derneği Başkanı Şükrü Can, YOYAV Mütevelli Heyet Üyelerinden Hatice Sevim Turgut, Ökkaş Dağlıoğlu ve Mehmet Narince, Emekli bürokratlardan Kahraman Efe, Anayurt Gazetesi Yazarlarından Orhan Selen, YOYAV’lı hanımlardan Tülay Yetkin, Fatma Özçelik, Sema Işlak, Meral Demirok ve Necla Balaban, Kilis Yardımlaşma Derneği’nden Çelen Efe, Fehime Kavuşturan ve YOYAV Kameramanı Erkan Ertuğral’dan oluşan 20 kişilik heyet tarafından yapılan ziyarette YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş ile Emekli Müftü Muslihiddin Kartal birer aşr-ı şerif tilâvet ettiler.
Kur’ân-ı Kerîm tilâvetini takiben merhuma dua edip ziyarete katılanlara hitaben kısa bir konuşma yapan YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş şunları söyledi:
“Değerli dostlar, sevgili kardeşlerim!
64 yıl önce böyle bir 22 Şubat gününde ruhunu Rahmân’a teslim edip, irtihâl-i dâr-ı bekâ ederek baş ucunda bulunduğumuz mezarına defnedilmek suretiyle Rabbimizin rahmetine tevdi edilen merhum Muallim Rifat’ın kabrini vefatının 64. yıldönümü dolayısıyla ziyaret edip ruhuna rahmet diledik ve O’nu bir kere daha rahmet ve mağfiret niyazıyla yâd ettik. Okuduğumuz aşr-ı şerifler ve ihlâs-ı şeriflerle, Fatiha-i şerifleri armağan edip, ruhunun şâd, mekânının cennet ve makamının yüce olması dilediğinde bulunduk.
Her fani gibi O’nun için yapılacak en güzel davranış budur. İnşaallah okuduğumuz Fatiha veİihlâslar, derecesinin yücelmesine ve Allah katındaki değerinin artmasına vesîle olur.
Bir gün bizler de O’nun gibi toprağın altına girecek, iman ehli vefakâr dostlarımızın bizleri ziyaret edip, ruhumuza rahmet dilemelerini, okuyacakları Fatihalar ve yapacakları hayırlı dualarla ruhumuzu şâd etmelerini bekleyeceğiz. İnşaallah dostlarımız da bizleri böyle anarlar. İnanıyoruz ki, anan anılır, anmayan yanılır. Anmak ve anılmak güzel, unutmak ve unutulmak da kötüdür.
Hz. Lokman’ın oğluna verdiği öğütlerden biri de şudur: “Oğlum! İki şeyi unut, iki şeyi de unutma. Yaptığın iyiliği ve başkasının sana yaptığı kötülüğü unut. Allah’ı unutma, ölümü unutma.”
Müslüman, Allah’ı unutmaz. Ama ölümü bazen unutabilir. Ölümü unutmamak için, ölüler diyarına gelmek, sık sık kabir ziyaretinde bulunmak gerekir. Unutmayalım ki, içinde bulunduğumuz bu mezarlıkta yatan mevtalar (ölüler), bir zamanlar bizim gibi dünyada yaşıyor, geziyor ve dolaşıyorlardı. Ömürleri bitti, ebediyete intikal ettiler. Şimdi toprağın altında yatıyorlar. Yarın bizler de onlar gibi olacağız. “Gelen gider, bunda kalmaz. İki kapulu handır bu.”
Dünyaya dalıp ahireti unutmamalı, ona göre hazırlık yapmalıyız. Bizlerde bu şuurun gelişmesi için zaman zaman kabir ziyaretinde bulunmalıyız. Bu ziyaretler, bizim gafletten kurtulmamıza, ölülerimizin de mağfiretine vesîle olacaktır. Allah ziyaretimizi kabul etsin, baş ucunda bulunduğumuz merhum Muallim Rif’at’la tüm ölülerimize rahmet etsin, bizlerde de ölümü unutmama duygusunu geliştirsin.”
Heyet ziyaret sonrası, panelin gerçekleştirileceği YOYAV Kültür Merkezi’ne döndü. Davetlilerin salondaki yerlerini almasıyla saat 13.30’da panel başladı.
68 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen panele katılanlar arasında Milli Eğitim Eski Bakanı Dr. Hasan Celal Güzel, Kilis Milletvekili Hilmi Dülger, Kilis Belediye Başkanı Hasan Kara, Kilis 7 Aralık Üniversitesi Muallim Rifat Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Metin Akis, Gaziantep Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eski Dekanı Prof. Dr. Hikmet Celkan, Gaziantep Eski Senatörü Selahattin Çolakoğlu, 22. Dönem Kilis Milletvekili Veli Kaya, Emekli YÖK Başkan Vekili Dr. Uygur Tazebay, Kilis Yardımlaşma Derneği Başkanı M. Yahya Efe, Emekli İl Müftüsü Muslihiddin Kartal, Çırak Eğitim ve Öğretim Vakfı Başkanı İbrahim Karakoç, MEB Müşaviri ve Müteşebbis Gelişim Vakfı Başkanı Nurettin Konaklı, Çubuk Dernekler Federasyonu Başkanı Recep Taş, Kardelen Eğitim, Kültür ve Çevre Derneği Başkanı Şükrü Can, Islahiyeliler Derneği Başkanı Fuat Yılmazer, MEB Emekli Özlük İşleri Genel Müdürü Sıtkı Dalkılıç, Türk Tarih Kurumu Uzmanı Yusuf Turan Günaydın, Araştırmacı, Şair, Yazar Abdullah Satoğlu, Diyanet Vakfı Eski Genel Müdürü Ahmet Uzunoğlu, G.Ü. Emekli Öğretim Üyesi Aykut Mısırlıgil, YOYAV Yönetim Kurulu Üyelerinden Nurçin Sayan ve Hatice Sevim Turgut, Mütevelli Heyet Üyelerinden Ökkaş Dağlıoğlu, Onur Kurulu Üyelerinden Yücel Mutlu, Ali İhsan Sağlam, TRT Program Yapımcı ve Sunucularından Yasemin Aras da vardı.
TRT Program Yapımcısı ve Sunucusu Yasemin Aras’ın sunumuyla başlayıp, saygı duruşu ve İstiklâl Marşı ile devam eden panelde, YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş’e başarı ve iyi dilek mesajı gönderen Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez ve Ahmet Yesevî Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Prof. Dr. Musa Yıldız’ın mesajları okunarak kendilerine teşekkür edildi. Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz gönderdiği mesajda şu cümlelere yer verdi:
“Sayın Dr. İbrahim Ateş
YOYAV Genel Başkanı
Türk Dili ve Edebiyatına önemli katkıları bulunan merhum Muallim Rif’at Bilge’nin vefatının 64. yıldönümü nedeniyle düzenlediğiniz “Kültür Kenti Kilis’in Yetiştirdiği Bilge İnsan Muallim Rif’at” adlı panele nazik davetiniz için teşekkür ederim.
Programın başarılı geçmesini temenni eder, bütün konuklarınızı sevgi ve saygıyla selamlarım.
İsmet Yılmaz
Milli Eğitim Bakanı”
YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş’in yaptığı açış konuşmasından sonra kürsüye gelerek birer protokol konuşması yapan Kilis Belediye Başkanı Hasan Kara ile Kilis Milletvekili Hilmi Dülger’in konuşmalarından sonra panel yöneticisi Milli Eğitim Eski Bakanı Dr. Hasan Celal Güzel sahnedeki yerini alarak, panelistleri masaya davet etti ve programdaki konuşma sırasına göre bildirilerini sunmak üzere kendilerine söz verdi. Panelistlerden Kilis Yardımlaşma Derneği Başkanı M. Yahya Efe “Şuurlu Şair Muallim Rif’at” konulu, Türk Tarih Kurumu Uzmanı Yusuf Turan Günaydın “Muallim Rif’at’ın TTK İçin Yaptığı İstinsah Çalışmaları” konulu, Gaziantep Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eski Dekanı Prof. Dr. Hikmet Celkan “Kilis’in Simgesi ve Kilislinin Sesi Muallim Rif’at” konulu, Kilis 7 Aralık Üniversitesi Muallim Rif’at Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Metin Akis de “Muallim Rifat’ı Yetiştiren Ortam” konulu bildirilerini sundular.
Panelin hitamında Emekli İl Müftüsü Muslihiddin Kartal’ın Kur’ân-ı Kerîm tilâvetini takiben, merhumun ruhu için okunan hatm-i şeriflerin duası YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş tarafından yapılarak sevabı ruhuna armağan edildi.
Hitamı misk olan panelin nihayetinde panel yöneticisiyle konuşmacılara, YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş’in iki ay önce yayınlanan “Mikrofondan Müminlere” adlı üç ciltlik eserinden birer paket kitap takdim edildi ve misafirlere sunulan ikramın alınmasına geçildi.
YOYAV’ın örnek etkinliklerinden birinde daha bulunmanın bahtiyarlığı içinde salondan ayrılan konuklar, gördükleri bu vefakâr davranışlarından dolayı YOYAV yetkililerine takdir ve teşekkürlerini ilettiler.
YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş, paneli açış konuşmasında şu cümlelere yer verdi:
“Sayın Bakanım, Sayın senatörüm, sayın milletvekillerim, sayın belediye başkanım, değerli dekanlarım, kıymetli konuklar, değerli dostlar, sevgili kardeşlerim, basınımızın güzîde temsilcileri!
Kültür kenti Kilis’in yetiştirdiği mümtaz ve müstesnâ kişilerden biri olup, ilmi ve irfanı ile insanımızı aydınlatan merhum Muallim Rifat’ın ebediyete intikalinin 64. yıldönümü dolayısıyla düzenlediğimiz panele teşrif ederek birlikte ruhuna rahmet dilememize vesîle olan güzîde heyetinizi gönülden ve samîmî duygularımızla selamlıyor, gösterdiğiniz ilgi ve ihtimamdan dolayı hepinize hürmet ve muhabbetlerimizi arz ederek hoş geldiniz diyorum.
Millet ve memleketimize hayırlı hizmetlerde bulunup, ebediyete intikal eden din ve devlet büyükleri ile ilim ve fikir ehlini minnet, mağfiret ve şükranla anarak ruhlarına rahmet dilemeyi ilke edinen Vakfımız, değerli dil ve din bilgini olan merhum Kilis’li Muallim Rifat’ın ölüm yıldönümü dolayısıyla 2006, 2009, 2012 ve 2016 yıllarında dört defa anma toplantıları tertiplemişti. Vefatının 64. yıldönümü dolayısıyla düzenlediği bugünkü toplantıda ise “Kültür Kenti Kilis’in Yetiştirdiği Bilge İnsan Muallim Rifat” konulu teşrifinizle taçlandırdığınız bu paneli programına almıştır. Önceki yıllarda gerçekleştirdiği panellerde olduğu gibi, bu panelde de Muallim Rifatla ilgili günümüz insanlarını aydınlatacak yeni ve yararlı bilgilerin gün ışığına çıkarılacağına inanıyorum. Bu inanç ve anlayışla panelin gerçekleştirilmesine katkıda bulunan Sayın Bakanımıza, Belediye Başkanımıza, değerli dekanlarımıza, diğer konuşmacılarımıza ve siz kıymetli konuklarımıza şükranlarımızı sunarak sözlerime başlamak istiyorum.
Muallimliği, mütercimliği, muharrirliği, musannifliği, şairliği ve benzeri bilinmeyen birçok müstesnâ meziyeti ile hezarfen denecek nitelikte değerli yönleriyle Kilis’in simgesi ve Kilis’linin sesi olan merhum Muallim Rifat, millet ve memleketimizin medâr-ı iftihârı olan bilge bir insan ve şuurlu bir müslümandı. Millî kültürümüze kazandırdığı birbirinden değerli eserler ve yetiştirdiği çok sayıda güzîde insanlarla ülke eğitimine önemli katkılarda bulunan sâhib-i ilim-irfan ve hâdim-i Hazreti Kur’ân idi. Doğduğu Kilis’e bağlı büyük bir vatanperver ve sünnet-i seniyyeye sâdık bir aşık-ı Peygamberdi. Türkçe, Arapça ve Farsça’yı çok iyi bilen bir dil bilgini olduğu kadar, şiirlerinde dinî duyguları terennüm eden bir din bilgini idi. Türkolojide tek, eski metinleri günümüz Türkçesine aktarmada örnek isimdi. Her cümlesinde bir bilgi ve her şiirinde bir hikmet bulunan bilge bir insan ve hakîm-i cihân olan büyük bir âlimdi. Satırlara ve saatlere sığdırılamayacak çok yönlü bir insandı. Ülke ve insanımıza çok şey kazandırdı ama ne yazık ki, biz O’nun kıymetini bilmedik. O’na layık olduğu ilgi ve ihtimâmı göstermedik. Hayatlarını maddî sıkıntılar içinde geçiren çocuklarına kol-kanat germedik. Tıpkı maddî muzâyakada kalıp, darlık ve zorluk içinde hayatlarını noktalayan merhum Mehmet Âkif’in çocuklarına ilgisiz kaldığımız gibi.
Bununla birlikte her iki isim için de son yıllarda bazı güzel gelişmelerin olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Örneğin 2006 yılında Burdur’da kurulan Üniversiteye, Mehmet Âkif Ersoy Üniversitesi adının verilmesi, Kilis 7 Aralık Üniversitesi bünyesindeki Eğitim Fakültesine de, Muallim Rifat Eğitim Fakültesi adının verilmesi gibi. Ancak bununla yetinilmemeli, daha fazlası yapılmalıdır. En azından bu fakülteden mezun olacak öğrencilerin, Muallim Rifat’ın meziyetlerini müdrik olan duyarlı ve dirâyetli öğretmenler olarak yetiştirilmelerine azami özen gösterilmelidir.
Öte yandan aynı üniversite bünyesinde bir “Muallim Rifat Araştırma Enstitüsü” kurulmalı ve O’nunla ilgili dokümanlar burada derlenip değerlendirilmelidir. Ben şahsen ülkemizde hatırı sayılır bir Arapça ve Osmanlıca uzmanı olarak, böyle bir girişimde bulunulması hâlinde, O’nunla ilgili Arapça ve Osmanlıca belgelerin çeviri çalışmalarında gönüllü görev almaya hazır olduğumu ifade etmek isterim. Tıpkı daha önce Sayın M. Yahya Efe’nin yayınladığı Muallim Rifat kitabındaki Osmanlıca belgelerin çevirisini yaptığım gibi.
Birçok Arapça ve Farsça eserlerle binlerce belgeyi Türkçeye çevirip ilim ehli araştırmacıların istifadesine sunan böyle bir insana can feda. O’nun yolunda olup, yaptıklarının benzerini yapmaya çalışmanın benim için büyük bir şeref ve bahtiyarlık olacağına inanıyorum.
Bu inanç ve anlayışla, yıllardır ölüm yıldönümü dolayısıyla düzenlediğimiz toplantılarda okuduğumuz hatm-i şerîflerin sevabını ruhuna armağan ederek rahmet ve mağfiret niyazında bulunmanın yanında, hayatı, hizmetleri, eserleri ve düşünceleri hakkında yapılan açıklamaları yayınlayarak, genç kuşaklara aktarıp anlatmaya çalışmaktayız. Bu çalışmalar Vakfımızın yayın organı olan ve tetkîkinize takdim edilen YOYAV Dergisi’nin 160, 198, 245 ve 282. sayılarında okuyucularımızın istifadesine sunulmuştur. Böylece unutulmamasına, örnek alınmasına, gelecek yıllarda hürmet ve muhabbetle anılmasına katkıda bulunulması hedeflenmiş ve benzeri bilginlerin günümüzde de yetiştirilmesine vesîle olması gözetilmiştir.
Tabii bu dileğin gerçekleşmesi için gerekli teşvik, taltif ve takdir esirgenmemeli, îcâbının îfâsı cihetine gidilmelidir. Önceki bilginlerin sergiledikleri çalışmalarla onlara verilen destekler örnek alınmalıdır.
Malumunuz olduğu üzere fert ve toplum içinde ilim ve âlimin hayatî bir önemi vardır. Fert öğrendikçe, toplum da ilme değer verdikçe anlam kazanır. Medeniyetler de ancak ilmin ve âlimlerin değer gördüğü toplumlar tarafından inşa edilir. İlme ve âlimlere verilen önem, toplumu fitne ve fesattan uzak tutmak içindir. Çünkü âlimler toplumun yanlışa, cehâlete düşmesini ve şiddete yönelmesini engellerler. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’in bir hadîs-i şerîfinde beyan buyrulduğu üzere: “Âlimler peygamberlerin vârisleridirler.” Bu paye, Allah Teâlâ’nın bir insana vereceği en yüksek payedir. Öyle ki âlimin uykusu dahi câhilin ibâdetinden daha hayırlı görülür. Şairin dediği gibi:
“Âlimin her bir kelâmı lâl-i mercan incidir.
Câhilin her bir kelâmı günde bin can incidir.”
Öyle ya, cehâlet mücâdele edilmesi gereken, toplumun felâketine sebep olabilecek bir âmildir. İlimse, kâinâtı anlama ve yaşamı anlamlandırmadır. Kâinât, Allah Teâlâ’nın eserleriyle doludur. Bunu idrâk etmeye çalışmak, ancak ilim sahiplerinin hakkıyla yapabileceği bir iştir. Hangi devirde ve hangi coğrafyada olursa olsun, gerçek âlimlerin Allah Teâlâ’nın varlığına ulaşması ve O’nun yüceliğini idrâk etmelerinin yolu, ilimden geçer. Bu nedenle İslam, bilenlerle bilmeyenleri aynı kategoriye koymaz.
İlim, aynı zamanda tüm Müslümanların üzerinde bir sorumluluktur. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’in: “Hikmet müminin yitiğidir. Onu nerede bulursa alır.” ifadesi, bu yükümlülüğün herkesi kapsadığını ifade eder. Toplumun bir kısmının yapmasıyla diğerlerinin üzerindeki sorumluluk kalkmaz. Zira Allah Teâlâ’nın vermiş olduğu akıl nimeti bunu gerektirir.
İslamın değer verdiği ilimle uğraşmaktan maksat sadece dinî ilimler demek değildir. Tüm ilimler temelde aynı gayeye matuftur. Bu gaye Allah Teâlâ’nın var ettiklerini idrâk ve insanlığa yönelik fayda yönündedir. Âlimler bu gayeye uygun bilgi üretirler ve bilgiyi nesiller boyu aktararak, devamlılığını sağlarlar. Geride bırakmış oldukları eserleri, hem gelecek nesillere aktarılan bir miras, hem de öldükten sonra devam edecek olan amelleridir.
Âlimlerin yetişmesi uzun yıllar alan bir emeği gerekli kılar. Bir anlamda bir âlimin yetişmesi, topyekûn toplumun desteği iledir. Âlimin yetişmesi için yaşadıkları bölgenin, şehrin, havzanın desteği gerekir. Âlimler onlara emek verenleri, kendilerini yetiştiren bölgeyi bir vefa ve şükran göstergesi olarak isimlerinin önünde künye olarak taşırlar. Erzurumlu İbrahim Hakkı, Elmalılı Hamdi Yazır, Konyalı Vehbi olurlar kimi zaman, kimi zaman Kilisli Muallim Rifat olur hayırla yâd edilen…
Toplumlar yetiştirdikleri ilim erbabı ile değer bulurlar. Bu sebeple vazifemiz âlimler yetişsin diye ilme ve ilim tâliplerine destek vermektir. Âlimlerine sahip çıkmamak onlara yaşarken kıymet vermemek ilme düşmanlık, cehâlete alkış tutmaktır. Çünkü ilmin ve öğrenmenin saygın olmadığı toplumlarda âlimler yetişmez, yeni nesiller toplumun değer atfettiği başka alanlara yönelirler. Belki zenginlik, belki de şöhret… Oysa âlim hürmet görmelidir ki, ilmin tâliplisi artsın. Nitekim “mârifet iltifâta tâbi’dir” sözü bu durumu ifade etmektedir. Aslında bunun aksi bir şeyi yok etmenin yolu, onu değersizleştirmekten geçmektedir. İlme verilen değer azalıp kitaplar okunmadıkça, üzerine düşünülüp, anlaşılmadıkça âlimler ölür. Âlimin ölümü de, âlemin ölümüdür.
Bu arada başarılı insanlara başarısızlar tarafından çelme takılıp engel olma girişimlerinde bulunulduğu bilinmektedir. Yaptığı çalışmalar ve gerçekleştirdiği hizmetlerle çevresinin takdirini toplayan ve adından saygı ile söz edilen merhum Muallim Rifat’ın yanında sönük kalan bazı çağdaşları da O’nun başarılarını baltalamak için hased ve fesad faktörüne sarılmışlardır. Aleyhinde atıp tutan ve yalan beyanlarda bulunanlar olmuşsa da, amaçlarına ulaşamamışlardır. Zira, O’nun yanında durup destek veren duyarlı insanların yapıcı yaklaşımları üstün gelmiştir.
Örneğin, Muallim Rifat’ın memuriyetinin üniversitece kaldırılmasına, Fuat Köprülü’nün mani olduğu, Prof. Dr. Ahmet Caferoğlu’nun “Türk Kültürü Dergisi”nin Eylül 1966 47. sayısında yayınlanan “Bilinmeyen Tarafları ile Üstad Fuat Köprülü” başlıklı makalesinde belirtilmektedir.
İlmî alanda ter döküp terakki eden büyük bilgin Muallim Rifatla, O’nu kıskanıp çelme takmaya çalışan cühelânın düşmanca davranışlarını göz önünde bulundurarak, şuurlu bir şairin şu anlam yüklü şiirini sizlerle paylaşarak sözlerimi noktalamak istiyorum:
“Nâ ehil olur mu’ârız-ı ehil.
Her Ahmed’e bulunur ebu cehil.”
Yaşadığı yıllarda düşmanca davranan çekemeyenleri olduğu gibi, çalışmalarını takdirle takip eden hayranları da olan ve ebediyete intikalinin üzerinden 64 yıl geçmesine rağmen, her geçen gün daha çok insan tarafından hürmet ve muhabbetle anılan merhum Muallim Rifat’ı bir kere daha rahmet, mağfiret ve şükranla anıyor, ruhunun şâd, mekânının cennet ve makamının yüce olmasını diliyorum.”
Panelden Görüntüler
Bu kare kot ile haberi, cep telefonunuza ve bilgisayarınıza indirebilirsiniz.