Niçin, Neye Bakmalı
Dikkatle ve dirâyetle değerlendirilmesi gereken mübârek gecelerden biri de Berat Gecesi’dir. İslâmî literatürde “Leyletü’n-nısfi min Şa’bân” yani “Şa’bân ayının yarısı gecesi” denilen ve ülkemizde daha ziyade Berat Kandili olarak anılan bu gece, her Müslüman için hayatî ehemmiyet arz eden mübârek bir gecedir. Bir hadîs-i şerîfte belirtildiği üzere amellerin Allah’a arz edildiği Şa’bân ayının on beşinci gecesi olan bu gecede duyarlı ve dirâyetli davranışlarda bulunulmalıdır.
İbâdet ve tâ’atla geçirerek değerlendirebilenler için bu gece, feyiz ve fazileti bol olan üç önemli geceden biridir. Bu geceler; Cuma gecesi, Berat gecesi ve Kadir gecesidir. Namaz, niyaz, tilâvet-i Kur’ân, zikr-i Rahmân, tevbe, istiğfar ve dua gibi güzelliklerle ihyâ edildikleri takdirde Cuma gecesi hafta içindeki, Berat gecesi yıl içindeki, Kadir gecesi de ömür içindeki günahlar için keffâret olur. Dolayısıyla bu geceler, Mevlâ-yı Müte’âl Hazretlerinin mümin kullarına ihsân ettiği müstesnâ zaman dilimleridir. Kaçırılmaması gereken bu fırsatlar, ihmal edilmeyip ibâdet, tâ’at, tilâvet-i Kur’ân, namaz, niyaz, tevbe, istiğfar, zikir, şükür ve benzeri güzelliklerle değerlendirilmelidir.
Berat gecesi ile ilgili hadîs-i şerîflerden birinde belirtildiği üzere Allah Teâlâ bu gece, şöyle buyurur: “… Af isteyen yok mu, affedeyim. Rızık isteyen yok mu, rızık vereyim. Dertli yok mu, sıhhat, afiyet vereyim. Ne isteyen varsa, istesin, vereyim.” Bu hâl sabaha kadar devam eder.
Rahmet kapılarının açıldığı, ilahî ihsânın geceyi ihya eden iman ehli insanlara bolca ikram edildiği Berat gecesinde istekler, samîmiyet, içtenlik ve ihlâsla Rabbü’l-âlemîn’e arz edilip lütfedilmesi niyazında bulunulmalıdır. Bu cümleden olarak Allah Teâlâ’nın af ve mağfiretine mazhar olarak rızasına erme, cennetine girme ve cemâlini görme dileğinde bulunulmalıdır. Bu mübârek gecenin biz müminlere sunduğu manevî iklimde beratı almanın, Allah Teâlâ’nın ilahî mesajına kulak vermekle, ahlâkî erdemleri hayatımıza yansıtmakla mümkün olacağı unutulmamalıdır.
Bu gerçeği göz önünde bulundurarak Berat kandilinin itina ile ihyâ edilerek dolu dolu geçirilmesi için, mensuplarıyla dostlarını manen motive etmek maksadıyla önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da, kandile sayılı saatler kala 10 Mayıs 2017 Çarşamba günü saat 13.30’da örnek bir program gerçekleştiren YOYAV, davetlilerine unutamayacakları duygulu dakikalar yaşattı.
Besmeleyle başlayıp, tilâvet-i Kur’ân ile devam eden ve dua ile noktalanan programda misafirlerini hürmet ve muhabbetle selamlayıp, bu mübârek gecenin feyiz ve fazîletinden faydalanarak manevî mertebelere yücelen mutlu ve müstesnâ Müslümanlardan olmaları niyazında bulunan YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş, yaptığı mesaj yüklü konuşmasında şu cümlelere yer verdi:
“Üç ayların ortasına ermenin ve mübârek Berat gecesinin eşiğine gelmenin sevinç ve saadetini yaşayan sevgili kardeşlerim!
İslâmî literatürde Şa’bân ayının yarısı gecesi diye zikredilen ve ülkemizde Berat kandili olarak anılan değerli bir gecenin arefesinde, siz saygı değer konuklarımızla bir araya gelmenin haz ve huzuru içinde hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyor, toplantımıza teşrif ederek böylesine güzel bir zaman diliminde bizimle birlikte olma inceliğini göstermenizden dolayı takdir ve teşekkürlerimizi arz ederek hoş geldiniz diyorum.
İdrâk etmek üzere olduğumuz mübârek Berat gecesinin, günahlardan arınıp Yaradan’a yâr ve yakin olmamıza vesîle olması temennisiyle sözlerime başlarken, O’nu sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’in tavsiye ve telkinlerine uygun bir şekilde ihyâ ederek, estirdiği manevî havayı doyasıya teneffüs edip, feyiz ve faziletinden faydalanan duyarlı ve dirâyetli Müslümanlardan olmamızı diliyorum.
Amellerin Allah Teâlâ’ya arz edildiği Şa’bân ayının on beşinci gecesi olan Berat gecesi, bir yıl içinde meydana gelecek doğum, ölüm, hastalık, evlilik, kazanç, kayıp gibi olayların, görevli meleklere bildirildiği bazı dinî kaynaklarda ifade edilmektedir. Dolayısıyla bir önceki yılda yapılan iş, uğraş ve davranışlarla doğru ve yanlış hareketler gözden geçirilerek eksikliklerin giderilmesi, yanlışların düzeltilmesi, yapılamayanların telafi edilmesiyle, Yaradan’a karşı kulluk görevlerinin eksiksiz îfâ edilmesi ve insanî ilişkilerde daha dikkatli olunması için bir durum değerlendirmesi yapılması, başka bir ifadeyle nefis muhasebesi yapılması gereken önemli bir gecedir.
Bu noktadan hareketle ben bugünkü sohbetimizde bizleri yaratıp yaşatan ve sayısız nimetlerle kuşatan yüce Rabbimize karşı kullukta kusur etmeyip, hamd ve şükreden bilinçli ve basîretli Müslümanlardan olmamıza ve ebedî hayat için hazırlığı ihmal etmeyip, orası için gerekli yatırımları yapmanın gayret ve kararlılığı içinde olmamıza katkıda bulunmak gayesiyle kutsal kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’in Târık Suresi’nin 5-8. Ayetleriyle, Abese Suresi’nin 24-32. ayetleri ve Haşr Suresi’nin 18. ayetinde dikkatimize getirilen hususları îzâh ederek sizlerle paylaşmaya çalışacağım.
Az sonra detaylı bir şekilde îzâh edildiğinde görüleceği üzere bu ayet-i kerîmelerde, insanın üç şeye basîretle bakıp, üzerinde dikkatle ve dirâyetle düşünerek îcâbının îfâsı cihetine gitmesi emredilmektedir.
Târık Suresi’nde insanın neden yaratıldığına bakması, Abese Suresi’nde yiyeceğine bakması, Haşr Suresi’nde de yarını için ne yaptığına bakması istenmektedir.
Bu emir, Târık ve Abese Surelerinde “felyanzur’il insânu” yani “insan baksın” kelimeleriyle, Haşr Suresi’nde ise “veltanzur nefsun” yani “herkes baksın” kelimeleriyle ifade edilmiştir.
Ehlince bilindiği üzere bu ayetlerde geçen “yanzur” ve “tanzur” kelimeleri mudari’ fiiller olup, başlarındaki lam harfleri emir lamıdır. Dolayısıyla “bakar” ve “bakıyor” anlamına gelen bu fiiller, başlarına geçirilen emir lamı ile “baksın” manasını ifade etmektedirler. Tabii, burada “baksın” denilirken, herhangi bir şeye bakar gibi bakıp geçsin anlamı kastedilmemiştir. Dikkatle ve dirâyetle bakarak, üzerinde durup düşünsün anlamı kastedilmiştir.
Dilerseniz gelin önce bu ayetlerin meallerini birlikte okuyalım. Ardından bakmaktan maksadın ne olduğunu anlamaya çalışalım.
“İnsan neden yaratıldığına bir baksın! Atılan bir sudan yaratıldı. (O su) Sırt ile göğüs kafesi arasından çıkar. İşte Allah (başlangıçta bu şekilde yarattığı) insanı tekrar yaratmaya da kadirdir.” (Târık, 5-8)
“İnsan, yediğine bir baksın! Şöyle ki; Yağmurlar yağdırdık. Sonra toprağı göz göz yardık da oradan ekinler, üzüm bağları, sebzeler, zeytin ve hurma ağaçları, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. (Bütün bunlar) Sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir.” (Abese, 24-32)
“Ey iman edenler! Allah’dan korkun ve herkes, yarına ne hazırladığına baksın. Allah’dan korkun, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” (Haşr, 18)
Mealleri arz edilen ayet-i kerîmelerin incelendiğinde görüleceği üzere Allah Teâlâ, insanların üç şeye bakmalarını emretmektedir. Târık Suresi’nin 5. ayetinde “İnsan neden yaratıldığına bir baksın!”, Abese Suresi’nin 24. ayetinde “İnsan, yediğine bir baksın!” ve Haşr Suresi’nin 18. ayetinde “… Ve herkes, yarına ne hazırladığına baksın.” buyurmaktadır. Duyulması ve uyulması îcâp eden bu emrin muhatabı insan olan her canlı varlıktır. Bu ayetleri okuyup geçmek doğru olmadığı gibi, bakılması emredilen şeylere bakıp geçmek de doğru değildir. Bu ayet-i kerîmelerde bakılması emredilen şeylerin üzerinde dikkatle durup düşünülmesi ve gereğinin yapılması cihetine gidilmesi, her Müslüman için hayatî ehemmiyet arz etmektedir.
Kişinin kim olduğunu, nereden geldiğini, neden ve nasıl yaratıldığını, Yaradan ve yaşatanın kendisini ne gibi nimetlerle kuşatarak, yeryüzünde hayatını sürdürmesine hangi imkânları ihsân ettiğini düşünüp, hayat boyu O’na hamd ve şükretmesi, kullukta kusur etmemenin gayreti içinde olması îcâp eder.
Yaşadığı süre içinde yaptığı iş ve uğraşlarla, sergilediği davranışların tümünde Allah Teâlâ’nın iradesiyle rızasını gözetmesi, O’na saygıda kusur etmemesi, emirlerine ters düşen davranışlardan kaçınmaya çalışması gerekir. Öte yandan dünya fânî, ukbâ bâki olduğu için, dünya hayatına dalıp ahiret hayatını ihmal etmemeli, orası için yapılacak yatırımdan geri durmamalıdır.
Kulunun kusursuz, Yaradan’a yar ve yakin olmasını dileyen yüce Allah, onu yaratılışındaki gaye doğrultusunda kullukta kaim ve dâim olup, ebedî hayatta saadet-i sermediyeye ermesini istediği için yaratılışı, yiyeceği ve yarınına yapacağı yatırımına bakıp duyarlı ve dirâyetli davranışlarda bulunmasını emretmiştir.
Allah, cümlemizi bu emre uyan bilinçli, basîretli ve bahtiyar kullarından eylesin. Bu duygu, düşünce ve dileklerle sözlerimi noktalarken, kandilinizi kutluyor, mealleri arz edilen ayetlerden esinlenerek kaleme aldığım “Nazar Eyle” başlıklı sekiz dörtlükten oluşan şiirimle huzurunuzdan ayrılmak istiyorum:
Nazar eyle, nazar eyle.
Ef’âlîne nazar eyle.
Hatâlardan hazer eyle.
Ahvâline nazar eyle.
Aç gözlerini bak ve gör.
Sakın olma bir gören kör.
Fiilini fikir ile ör.
Nazar eyle, nazar eyle.
Niçin var edildiğine,
Nerden, nasıl geldiğine,
Yediğine, içtiğine,
Nazar eyle, nazar eyle.
Neden yaratıldığına,
Neyle kuşatıldığına,
Kimlere katıldığına,
Nazar eyle, nazar eyle.
Kime, niçin taptığına,
Nerede, ne yaptığına,
Neden hisse kaptığına,
Nazar eyle, nazar eyle.
Ne edip eylediğine,
Kime ne söylediğine,
Neyleyip neylediğine,
Nazar eyle, nazar eyle.
Bir damlanın binde biri,
İdin, oldun iri biri.
Yarın ölü, bugün diri.
Olduğuna nazar eyle.
Bakışlarda basiretli,
Adımlarda isabetli,
Davranışta dirayetli,
Olmak için nazar eyle.”
Dr. Ateş, gözyaşlarıyla huşu içerisinde dinlenen bu sohbetiyle şiirinden sonra okunan 22 hatm-i şerîf, 665 Yasîn-i şerîf, 456 bin İhlâs-ı şerîf, 187 bin Fâtiha-i şerîfe, 524 Mülk Suresi, 603 Nebe’ Suresi ve değişik sayılarda muhtelif surelerle 387 bin kelime-i tevhid ile 713 bin salâvât-ı şerîfenin duasını yaparak sevabını ruh-u Resûlullah ile diğer peygamberlerin ruhlarına, din ve devlet büyüklerimiz, şehitlerimiz ve gazilerimizin ruhlarına toplantıya katılanların yakınlarından ebediyete göçenlerin ruhlarına armağan etti.
Program, Berat Gecesi için hazırlanan dualarla, kandil simitleri ve gofretlerin dağıtımıyla sona erdi.
Bu kare kod ile haber ve resimleri cep telefonunuza indirebilirsiniz.