ÖRNEK VE ÖNDERİMİZ SEVGİLİ PEYGAMBERİMİZ
Kandiller, bayramlar ve benzeri mübarek gün ve gecelerde tertiplediği toplantılarda örnek ve önemli programlar gerçekleştiren YOYAV, geçen yıllarda kutlanan Mevlid Kandillerinde sergilediği güzelliklere bu yıl da bir benzerini ekledi. İlgi ile izlenen kültürel etkinlikleri ile yoğun ilgi gören kandil programlarında yapıcı ve yüreklendirici yaklaşımları konuklarının takdirini toplayan bu Vakıf, 3 Şubat 2012 Cuma günü Mevlid Kandili arefesinde saat 13.30’da YOYAV Kültür Merkezi’ni dolduran davetlilerine duygulu dakikalar yaşattı. Bazı parlamenterler, bürokratlar ve sivil toplum örgütü başkanları ile çok sayıda davetlinin katılımıyla gerçekleştirilen “Örnek ve Önderimiz Sevgili Peygamberimiz” konulu kutlama programı dolayısıyla Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak, Kilis Milletvekili Opr. Dr. Fuat Karakuş, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, ve Kilis Valisi Yusuf Odabaş birer başarı ve iyi dilek mesajı gönderdiler. Program, Ankara’nın ünlü hafızlarından Şefik Utlu’nun okuduğu aşr-ı şerif ile başladı.YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş’in yaptığı açış konuşmasıyla devam etti. Daha sonra A.Ü. İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Mehmet Özdemir’in “Hz. Peygamberin Örnekliğinden Ne Anlamalıyız?” konulu konuşması ile aynı üniversitenin emekli öğretim üyelerinden Prof. Dr. Hayrani Altıntaş’ın “Etik ve Estetik Açıdan Güzel İnsan Hz. Peygamber” konulu konuşmasıyla duygular doruk noktaya erdi. Program Ahmet Şaner Erdal yönetimindeki YOYAV Türk Tasavvuf Müziği Korosu’nun sunduğu konserle noktalandı.
YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş yaptığı mesaj yüklü konuşmasında şunları söyledi:
“Kıymetli konuklar, değerli dostlar, sevgili kardeşlerim, basınımızın güzide temsilcileri!
Allah’ın elçisi, Peygamberler zincirinin son halkası, insanların efendisi, müminlerin mahbûbu ve medâr-ı iftiharı olan, gönüller sultanı ve iki cihan güneşi sevgili Peygamberimiz (S.A.V.)’in doğumuyla dünyayı nurlandırmasının ve insanlığı onurlandırmasının kamerî takvime göre yıldönümü olan Mevlid Kandili münasebetiyle düzenlediğimiz “Örnek ve Önderimiz Sevgili Peygamberimiz” konulu böylesine manalı ve muhtevalı bir porgamda siz saygıdeğer konuklarımızla biraraya gelmenin sevinç ve saadeti içinde hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyor, cümlemize cennet ve Cemalullah ile şefaat-i Resulullah’ı diliyorum.
Hayat boyu her iş ve uğraşımızda Habibullah’ı örnek almamız ve devamlı izinde olmamız temennisiyle sözlerime başlarken, Allah’a layık kul, Resulullah’a layık ümmet ve müminlere layık kardeşler olmamızı niyaz ediyorum.
Geçen yıllarda Mevlid Kandilleri ve Kutlu Doğum haftaları dolayısıyla düzenlediğimiz kutlama programlarında Hz. Peygamber (S.A.V.)’in bazı özellik ve güzelliklerini dilegetirerek, O’nun nurlu pınarından damlalar akıtmaya çalışmıştık. Bu cümleden olarak: “Alemlere Rahmet Hz. Muhammed”, “Menba-ı Muhabbet Hz. Muhammed” ve “Sevgi Sembolü Hz. Muhammed” konulu programlarımızda Efendimiz (S.A.V.)’in müstesna meziyetlerini toplantımıza katılan kardeşlerimizle paylaşmıştık. Bugünkü birlikteliğimizde de Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.)’in örnek ve önderliği ile ilgili ma’rûzât-ı âcizanelerimizle bu hususta yazıp çizen bazı yazarlarımızın dilegetirdikleri düşünceleri sizlerle paylaşmaya çalışacağız. Mevlâyı Müte’âl Hazretlerinden bize anlatıp aktarmada, sizlere de dinleyip değerlendirmede tevfikini refik etmesini niyaz ediyorum.
Malumunuz olduğu üzere eğitimciler, örnek yoluyla eğitimin daha çok verimli olduğu konusunda hemfikirdirler. Sözkonusu olan insan davranışları ise bu durumda örneğe olan ihtiyaç daha fazla olur. Kur'ân-ı Kerîm'in insanlığa gösterdiği ahlakî ve dinî idealler, hayalî ve yaşanmaz prensipler değildir. Bu fazilet ve erdemler, insanlığın karşısına örnek alınacak model bir insan tipi çıkarır. Bu model ve örnek insan herkes için idealize edilen bir tiptir ve idealize edilen bu modelin Kur'ân'daki adı peygamberdir.
Dolayısıyla Allah’ın mesajlarını insanlara iletmekle görevlendirilen Peygamberler, onlar için birer numune-i hayattırlar.
İnsanlığın iftihar tablosunu oluşturan örnek ve önder insanlar zincirinin her bir halkası insanlık için farklı yönleri ön plana çıkan büyük şahsiyetlerdir. Hz. Nuh (a.s), tebliğ görevinin tüm zorluklarına karşılık bitmeyen bir enerjiyi ve istikrarı ifade ederken; Allah'ın dostu Hz. İbrahim (a.s) ve oğlu İsmail (a.s) Allah'a kayıtsız şartsız teslim oluşun simgesidir. Dünyanın türlü nimet ve güzelliklerine sahipken şükretmenin ve zorluklara, belalara uğrayınca da sabretmenin somut örneğidir Hz. Eyyüb (a.s)….
İsrailoğulları' nın tüm hile ve düzenlerine, zorluklarına karşılık mücadele azminden hiçbir şey kaybetmeyen kararlılık abidesi Hz. Musa (a.s) ve yine İsrailoğulları'na karşı mücadelesinde taviz vermeyen ve sayısal çoğunluğun nebevi mücadelede öncelikli olmadığını ve asıl gücün nitelikli ve ufka umutla bakan inançlı insan unsuruna dayandığını bize öğreten Hz. İsa (a.s) bu örnek halkanın yıldızlarındandır.
Hz. Muhammed (S.A.V.) ise bu örnekler ve önderler zincirinin son halkasıdır. Ahlakı ve merhametiyle, zulme ve zalimlere karşı duruşu ile bir "denge peygamberi" olan Hz. Muhammed (S.A.V.) Kur'ân'ın insanlığa her alanda örnek gösterdiği son modeldir. İnsanların en iyisi ve en güzeli olan Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) toplumun her ferdi için bir örnek sayılır.
Her meslek ve meşrepten insan, Hz. Peygamber'in hayatında kendisi için örnek olacak bir yön bulabilir. Çünkü bütün insanlığı bir şahsiyette toplayıp misallendirmek, Allah Teala için zor değildir. Hz. Peygamberin siyreti hayatının her safhasını kapsayan bir bütünlük içindedir.
O, Allah Teala'nın kendisine verdiği yetki ile, ülkelerinde krallara, devlet başkanlarına; yollarda, yaylalarda, köşklerde ağniyaya; otağlarda, kışlalarda ordulara, komutanlara; ailede analara, babalara, yavrulara, kısaca bütün dünyalılara aynı çağrıyı yapmakta, kendisini izlemeye davet etmektedir.
Çünkü O’nun siyreti bütün insanlık için en güzel örnektir. Çünkü O’nun sünneti, dünyayı kucaklayıcı bir zenginlik, çeşitlilik, pratiklik, bütünlük ve ahenk manzumesidir.
Kulaklar ne adlar duydu, gözler ne liderler gördü, gönüller ne sevdâlarla doldu. Kendini bilmeyen bilginler, kendini yönetemeyen yöneticiler, kendine hükmedemeyen hâkimlere şâhit oldu insanlık. Öndersiz, rehbersiz yapamayan kalabalıklara kılavuzluk yapan kargalar, liderlik yapan sahte kahramanlar oldu; tarih bunların adlarıyla doldu.
Müslümanların örnek alması gereken kişi, tek önderimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)'dir. Müslümanlar yaşayış tarzını, en ufağından en büyüğüne bütün hâl ve hareketlerini O'nu örnek alarak düzenlerler. Allah Kur'ân'da şöyle buyuruyor: "Andolsun ki, sizin için, Allah'a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için Resûlullah en güzel örnektir." (Ahzâb, 21)
Allah Kur'ân'da şöyle buyuruyor: "(Ey Muhammed!) de ki, Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah affeder ve merhamet eder. De ki Allah'a ve Peygamber'e itaat edin. Yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah, inkâr edenleri sevmez." (Âl-i İmrân, 31-32)
Öyleyse, yeryüzünde Allah'a bağlanmak isteyenlerin ve Müslüman olarak kalmak isteyenlerin rehberi, kılavuzu Resûlullah'tan başkası olamaz. Zira Resûl'e itaat Allah'a itaattır. Bu konuda Yüce Allah şöyle buyuruyor: "Kim Resûl'e itaat ederse, muhakkak ki Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, bu seni üzmesin. Zira seni onlara koruyucu ve gözetici olarak göndermedik (ancak tebliğci olarak gönderdik)." (Nisâ, 80)
Kendimizle ilgili önemli günleri unutmuyoruz. Hattâ yabancıların yılbaşlarını, kutsal günlerini bile biliyoruz. Ama Peygamberimiz (S.A.V.)'in hayatını, mücadelelerini, sünnetlerini de iyi biliyor muyuz? O’nun nasıl yaşadığını kendimiz ve çocuklarımız gerçekten ne kadar biliyoruz? Kendimiz iyi tanımaz ve çocuklarımıza tanıtmazsak, O’nu örnek alamayız. O’nun izinden gidemeyiz. Çocuklarımız Peygamberlerinden önce, onlardan daha çok başkalarını tanırsa, onların peşine giderler. Futbolcuların, şarkıcıların, artistlerin, zenginlerin, tâğutların, kâfirlerin…
Bugün O’nu sevmesi gereken kalplerimiz hangi sevgilerle dolu, bir kontrol edelim. Enes bin Mâlik'in hayat hikâyesini okurken öğrenmiştim: O diyor ki: "Peygamberimiz vefat ettiğinden beri hiçbir gecem yoktur ki, rüyama O büyük insan misafir olmuş olmasın." Seven sevdiğiyle yaşar, hiç değilse hayalinde ve rüyasında. Rüyalarımıza girecek kadar kimleri ve neleri seviyoruz? Dünyayı mı, âhireti mi? Başkalarını mı, Peygamberimizi mi? Ya çocuklarımız? Onlar kimi örnek alıyor, kimin peşinden gidiyor, kimi daha çok seviyor?
Peygamberimizi her şeyden daha çok sevmeliyiz. Sevmeliyiz ki, O'nu tanıyıp O'nun yolundan gidelim. Yoksa Müslüman sayılamayız. Bu konuda bir hadis-i şerifte şöyle buyruluyor: "Sizden hiçbiriniz, Allah ve Resûlü, kendisine her şeyden daha sevgili olmadıkça iman etmiş olmaz."
Evimizde, işimizde, düğünümüzde, toplantımızda, yani günlük yaşantımızın her uzantısında, diğer insanların isteklerini, kurallarını yapar, Peygamberimiz (S.A.V.)'in sünnetini yerine getirmezsek, diğer insanları daha fazla sevmiş, Efendimiz (S.A.V.)'e onları tercih etmiş oluruz.
Sünnet: O'nun yolu, tavrı, davranışları ve konuşmaları demek… Bugün sünnet olarak bildiğimiz birkaç tane, o da şekilden ibaret şey kalmış. Namazların sünnetleri, yaşlı adamların sakalları, erkek çocukların küçük bir operasyonu ve benzer bir-iki şey. Bunların dışında Peygamber (S.A.V.)'in yaşayışını, meselâ sünnet olarak on tane davranışını bile sayamıyor Müslüman. Hâlbuki sünnet; Peygamberimiz (S.A.V.)'in yaptığı her şeydir, konuştuğu, tavsiye ettiği, uyguladığı her şey.
Esas sünnet, Kur'ân'ın hayata geçirilmesinde nebevî modeldir. O, canlı Kur'ân'dı. O'nun tüm hayatı sünnettir.
Peygamberimiz (S.A.V.), Kur'ân'ı hayata taşıyıp Sünnetiyle tefsir edip uygulayarak o günkü câhiliye hayatını tarihin çöplüğüne atmıştı. Şimdi daha feci bir şekilde ortada duran sosyal ve siyasal câhiliyeyi yine yeniden uzaklaştırmak için Kur'ân ve Sünnetin hayata geçirilmesinden başka yol yoktur.
Peygamberimiz (S.A.V.)'e karşı, O'nun mirasına ve bize bıraktığı emanete karşı bu ve benzeri görevleri düşünüp planlamadan kuru kuruya güller ve gül edebiyatlarıyla, duygusal hitaplarla Peygamber (S.A.V.)'i anmak, O'nun aziz hâtırasına saygısızlık olabilir.
Peygamberimiz (S.A.V.) de birçok hadisinde sünnetin önemini vurgulamış ve Müslümanların dikkatini sünnete uymaya çekmiştir. Onlardan ikisini hatırlatalım: "Size kendilerine sımsıkı sarıldığınızda hiç sapıtmayacağınız iki şey bırakıyorum: Allah'ın kitabı ve Peygamberinin sünneti." "Sünnetimden yüz çeviren benden, benim ümmetimden değildir."
Resûlullah (S.A.V.)'a Karşı Görevlerimiz:
1- O'na iman: Kelime-i şehâdet: Abd ve resûl; Tevhid kelimesindeki "Muhammedun Resûlullah'ı gereksiz görenler" ve onlara karşı tavrımız,
2- O'nu (doğru şekilde) tanımak, hayatını öğrenmek ve öğretmek,
3- O'nu sevmek ve sevdirmeye çalışmak. Sevginin kanıtlanması gerektiğini, bedeli olduğunu, fedâkârlık gerektirdiğini unutmamak,
4- O'na itaat etmek, sünnetini tatbik etmek, O'nu örnek/model almak,
5- O bir emanettir. O'nun yolu, çizgisi, metodu, sünnetleri emanettir. İhânet etmemek "Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tehûnullahe ve'rresûle ve tehûnû emânâtikum./Ey iman edenler! Allah'a ve Peygamber'e hâinlik etmeyin. (Sonra) bile bile kendi emanetlerinize hâinlik etmiş olursunuz." (Enfâl, 27)
6- O’nun mirasına sahip çıkmak. O’nun mirası Kitap ve Sünnetti. O’nun mirası ilimdi, vahyin bildirdiği ve yönlendirdiği ilim. Tevhid ve devletti, İslâmî devlet.
7- O’nun gibi dâvetçi, tebliğci olmak, emr-i bi'l-ma'rufu kuşanmak,
8- Artık başka peygamber gelmeyeceğinden, O’nun ümmeti, O’nun ve diğer peygamberlerin risâletlerini/misyonunu kuşanmak zorundadır. "Ellezîne yubelliğûne risâlâtillâhi ve yahşevnehû ve lâ yahşevne ahaden illâ Allah./Onlar Allah'ın gönderdiği mesajları tebliğ ederler, Allah'tan korkarlar ve O'ndan başka kimseden korkmazlar. Hesap görücü olarak Allah herkese yeter." (Ahzâb, 39)
9- Peygamberlerin vasıflarına (güç yettiğince) sahip olmak (Sıdk, emânet, fetânet, ısmet, tebliğ sahibi olmak),
10- Canlı Kur'an ve küçük Muhammed olmaya çalışmak. Bunun içinde gönlü, zihni ve bileği birlikte dengeli şekilde güçlendirmek. Yani, takvâ, ilim ve cihad sahibi olmak. Kur'ân bu 3 özelliği fazilet, bu üç erdemi şahsında toplayan kimseyi en faziletli insan olarak belirtir.
Herhangi bir iş yapmaya karar verirken, "Resûlullah olsa idi, bugün benim yaşadığım bu yerde yaşasaydı bu işi yapar mıydı, yaparsa nasıl yapardı?" diye sorsak ve kendi imanımızdan ve vicdanımızdan aldığımız cevap doğrultusunda yaşasak, işte o zaman sünneti yaşamış oluruz. İşte o zaman O'nun izinden gitmiş, O'nu örnek almış oluruz.
Hz. Peygamber (S.A.V.)’in hayatı boyunca yaptığı her iş ümmetine örnektir. Bunlardan birkaçını şöyle sıralamak mümkündür:
Allah’a iman ve insanlara ihsanda örnek,
İlim, irfan, iz’an, ihlas ve istikâmette örnek,
Dostluk, doğruluk, dürüstlük ve duyarlılıkta örnek,
Sabır, sebat, samimiyet ve sadakatte örnek,
Konuşma, susma, dinleme ve değerlendirmede örnek,
Hakkın ve haklının yanında olmada örnek,
Yaradan’a yaklaşma ve yaklaştırmada örnek,
Yakınlarla kaynaşma ve kucaklaşmada örnek,
Dostlarla dayanışma ve paylaşmada örnek,
Büyüklere hürmet ve küçüklere şefkatte örnek,
Yaşlılara kol-kanat germede örnek,
Düşkünleri düşünme ve güçsüzleri gözetmede örnek,
Yoksullara yardım elini uzatmada örnek,
Dar gelirlilere destek olmada örnek,
Açları doyurma ve zayıfları kayırmada örnek hasılı her türlü iyilik, incelik ve yücelikte örnektir.
Peygamber (S.A.V.)'i her konuda model ve örnek almadığı için toplum bin bir problemle karşı karşıyadır. O'nun hayata geçirdiği prensipleri bireysel ve sosyal hayatımıza hâkim kılarsak, yaşanılan câhiliye asrı da mutluluk asrına dönüşecektir.
Kıymetli kardeşlerim!
Merhum Hasan el-Benna’nın yıllar önce kaleme aldığı güzel metinlerden birinin birkaç paragrafını burada sizlerle paylaşmakta fayda mülahaza ederim.
Diridir Resûlüllah şüphesiz gönüllerimizde
Zamanla görülüp anılacak dillerimizde
Yemin olsun ki okuyan kelâmullah'ı
Sanki hisseder, savt-ı Resûlullah'ı.
Evet... Peygamber Efendimiz (S.A.V.) gerek kuvvet, gerekse fazilet bakımından tam mânâsıyle bir liderdir. Hiç kimse Resûlüllah (S.A.V.) gibi lider olamaz. Hiçbir insanın siyaseti, Resûlullah (S.A.V.)'ın siyasetine ulaşamaz.
Peygamber Efendimiz (S.A.V.) şiddete dökülmeyen bir kuvvete, acizlik derecesine ulaşmayan bir yumuşaklığa, aldanmayan bir uyanıklığa, müstakbeli bildirebilecek bir ferasete sahipti. Bunlardan başka Allah'ın desteğine, günâh ve hatalardan korumasına ve tevfîkine mazhardı. Bu sıfatları hâiz bir lider olan Hz. Muhammed (S.A.V.)’in liderliğinden başka hangi liderlik yeryüzünde yaşamaya, ebedî kalmaya daha lâyık olabilir?
Hangi siyâset Hz. Muhammed (S.A.V.)’in siyasetinden daha üstün olabilir? Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in güttüğü siyaset on sene zarfında yeni bir millet oluşturmuş, yeni bir medeniyet ve devlet anlayışı getirmiştir. Halbuki yeni bir ümmet olarak ortaya çıkardığı insanlar, Hz. Muhammed (S.A.V.)’in kurduğu medeniyet ve tesis ettiği devletten hiç bir şey bilmemekteydiler.
Bu liderlik Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in de hadis-i şerifinde belirttiği gibi ilâhî bir liderliktir: Resûlullah (S.A.V.) şöyle buyurmuştur: "İftihar etmiyorum ama ben Âdemoğlunun efendisiyim. iftihar etmiyorum ama ben geçmiş ve geleceğin en üstünüyüm."
Nice liderler vardır ki, zamanla liderlikleri unutulmuş, yok olmuştur. Fakat Hz. Muhammed (S.A.V.)’in liderliği daha da artmaktadır. Getirdiği islam nizamı daha da kökleşmekte ve yerleşmektedir. Zamanlar geçtikçe Hz. Muhammed (S.A.V.)'e inen islâm nizamı daha da açıklığa kavuşmakta ve bütün rejimlerden mutlak bir üstünlüğe sahip olduğu güneş gibi ortaya çıkmaktadır.
Fakat Resulullah (S.A.V.) fakirlikle, gurbetle ve cihadlâ Dünya liderliğine ulaşmıştır. Birkaç yılda dünyaya hükmeden, Allah’ın dinini yeryüzüne yayan bir ümmet meydana getirmiştir.
Resûlullah (S.A.V.) Hicaz'a, Yemen'e, Irak'a ve Şam'a hâkim olmasına rağmen içi lif dolu deri döşekte yatıyor, aile efradıyle beraber akşam yiyecek bir şey bulamıyor, aylarca evinde tencere kaynamıyordu. Çok kere gıdası hurma ve su idi.
Ölüm döşeğinde yatarken sadece yedi dinarı vardı. Bu paranın, ruhunu teslim ederken yanında bulunmasını istememiş ve ehl-i beytine: "Bunu müslüman fakirlere dağıtın" buyurmuştu. Kendisinin hizmetiyle meşgul olan ehl-i beyt bu emri yerine getirmeyi unutmuştu. Hz. Muhammed (S.A.V.) ayılıp kendine gelince ehl-i beytine: o dinarları ne yaptıklarını sordu. Hz Âişe dinarların aynen durduğunu söyleyince Resûlullah (S.A.V.) Hz. Âişe'ye bunları getirmesini emretti. Sonra dinarları eline alarak şu mübarek kelâmı söyledi: "Bu dinarlar elinde bulunarak Allah'ı karşılarsa, Muhammed'in Rabbine karşı düşüncesi ne olabilir?"
Hakikaten dünya Resûlullah (S.A.V.)’ın elinde idi ama kalbine girememişti.
Resûlullah (S.A.V.)’in önderliği hususunda Avrupalı bir misyonerin şu sözü hepimiz için büyük önem arzeder: "İnsanlık, Muhammed (S.A.V.) gibi bir zatın kendinden biri olmasıyla iftihar eder. Zira okur-yazarlığı olmamasına rağmen, bir devlet te'sis etmeyi, bir ümmet meydana getirmeyi ve bir dini yaymayı başarmıştır."
"Muhammedî Risalet" adlı eserinde Seyyid Süleyman en-Nedvi, Efendimiz (S.A.V.)’in örnekliği ile aşağıdaki cümleleri de hepimize ışık tutacak niteliktedir:
"…eğer zengin ve varlıklı bir insan isen, Resûlullah (S.A.V.)'ın Hicaz'la Şam arasında eşya taşıdığı ve Bahreyn'in hazinelerine sahip olduğu zamanı hatırla! Ve sen de O'nun gibi hareket et.
Eğer fakir ve yoksul isen Resul-i Ekrem (S.A.V.)'in Ebu Talib mahallesinde mahsur kaldığı, vatanını ve bütün mülkünü terk ederek Mekke'den Medine'ye hicret ettiği zamanı düşün.
Eğer hükümdar isen O'nun Arapların idaresini ele geçirdiği, her tarafa hâkim olduğu, ileri gelenlerin, şan ve şeref sahiplerinin O'na itaat ettiği zamanı hatırla.
Eğer zayıf ve kimsesiz isen Resûlullah (S.A.V.)'ın Mekke'de yaşadıklarını hatırla! O'nda senin için güzel bir örnek vardır…
Eğer fatih ve muzaffer bir hükümdar isen Bedir'de, Huneyn ve Mekke'de düşmana galip geldiği günlere bakarak Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in hayatından ibret al.
Eğer mağlup olmuşsan Uhud harbinde Resûlullah (S.A.V.)'ın şehid ve ağır yaralı ashabı arasındaki halini düşün. Eğer öğretmen isen mescidin sofasında ashabına nasıl öğretmenlik yaptığını hatırla!
Eğer öğrenci isen Cebrail'in huzurunda nasıl diz çöküp hidayet istediğini düşün. Eğer nasihat eden bir vaiz, emin bir mürşit isen Mescid-i Nebevî'de bir kütük üzerinde vaaz eden Resûlullah (S.A.V.)'a kulak ver.
Eğer hiçbir yardımcın olmadığı halde hakkı ayakta tutmak, iyiliği haykırmak istiyorsan Mekke'deki zayıf haline rağmen Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in hakkı açıkça ilan ettiği zamanı hatırla.
Eğer düşmanını yenersen, Resûlullah (S.A.V.)'ın Mekke'yi fethettiği günü hatırla. Hakem ya da hâkim isen, İslam güneşi doğmadan önce, Kureyş reisleri birbirine girmek üzereyken Resûlullah (S.A.V.)'ın Hacer-i Esved'i yerine koymak için verdiği hükme bir göz at. Sonra gözünü çevir ve bir daha bak: Resûlullah (S.A.V.)'ın Medine mescidinin avlusunda insanlar arasında adaletle hüküm verdiği zamanı düşün…
Hülasa her ne olursan ol, ne işle uğraşırsan uğraş yaşadığın müddetçe, günün her saatinde Resûlullah (S.A.V.)'ın hayatında senin için güzel bir hidayet, hayat karanlıklarını aydınlatan güzel bir misal vardır. Böylece işlerin düzelir, sıkıntıların sona erer… O'nun hayatı bütün insanlık için hayatın her safhasında örnekti. O'nun hayatı aydınlanmak isteyenler için bir nur, hidayete ermek isteyenler için bir kandil, doğru yolu bulmak isteyenler için de bir rehberdi.
Bu inanç ve anlayışla idrak edeceğimiz Mevlid Kandilinizi gönülden kutluyor, kandilinizin kutlu, yaşantınızın mutlu ve geleceğinizin umutlu olmasını diliyorum.
Yüce Rabbimizden önder ve örneğimiz olan Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.)’i ömür boyu önümüzde, bizi de O’nun izinde eylemesini niyaz ediyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.”