REGAİB’E RAĞBET VE HATIRASINA HÜRMET
Kandillerin kadrini bildirip, ilim, irfan, ibadet, tilavet-i Kur’an ve sünnet-i seniyyeye riayet ile ihyasını özendirmeye çalışan YOYAV, dördü üç aylarda biri de Rebî’ülevvel ayında olmak üzere yılda beş defa ufkumuzu aydınlatıp, dini hayatımızın dizaynında daha dikkatli ve dirayetli davranmamıza vesîle olan bu mübarek geceler dolayısıyla tardire şâyan olan etkinliklerde bulunmaktadır. Dinî duyguların doruk noktaya erdirildiği bu toplantılarda dilegetirilen düşüncelerle sergilenen sevecen ve samimî tavırlar, gösterilen ilgiyi arttırmaktadır.
Takdirle takip edilen bu toplantılardan biri de 25 Haziran 2009 Perşembe günü çok sayıda davetlinin katılımıyla gerçekleştirilen “Regaib’e Rağbet ve Hatırasına hürmet” konulu görkemli toplantı idi. Regaib gecesi öncesi YOYAV Kültür Merkezi’nde saat 14.00’de düzenlenen bu toplantıda konuşan Dr. İbrahim Ateş şunları söyledi:
“Kandillerin kadrini bilen kıymetli konuklarımız, düşüncemize değer ve davamıza destek veren duyarlı dostlarımız, katkı ve katılımları ile gayretimizi kamçılayan kadirşinas kardeşlerimiz, basınımızın güzîde temsilcileri!
Kandiller geçidi olan üç ayların iklimine girmenin ve ilk günlerinde idrak etme bahtiyarlığına erdiğimiz Regaib Kandilinin eşiğine gelip estirdiği manevî havayı siz değerli dostlarımızla birlikte teneffüs etmenin haz ve huzuru içinde hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyor, bir kere daha feyiz ve faziletine mazhar olduğumuz, bu mübarek gecenin millet ve memleketimizin saadet ve selametine vesîle olmasını niyaz ediyorum.
Sohbetimize sevgili Peygamberimiz (S.A.V.)’in üç aylara girerken yaptığı: “Allah’ım! Recep ve Şaban aylarını bize mübarek eyle ve bizi Ramazan’a kavuştur.” duası ile başlamak istiyorum.
Üç aylarda ardarda gelip gönlümüzü ferahlatan ve ruhumuzu rahatlatan dört kandilin ilki olan Regaib Kandili, halkımız tarafından her yıl hararetle kutlanmakta ise de, içeriği iyice bilinmeyen ve yüceliği yeteri kadar anlaşılmayan bir kandildir. Dolayısıyla biz bugün sizlerle birlikte olduğumuz süre içinde dilimizin döndüğü ve aklımızın erdiği nispette Regaib Kandilinin manevî kıymetiyle feyiz ve fazileti hakkındaki müktesebatımızı sizlerle paylaşmaya çalışacağız.
Regaib; itibar edilen şey ve bol ihsan demek olup, elde edilmesi arzu edilen herhangi bir şeyi istemek, onu elde etmek için meyletmek ve çaba harcamak anlamlarına gelmektedir. Her yıl kameri takvime göre Recep ayının ilk Perşembe gününü Cuma'ya bağlayan geceye Regaib Kandili denilmektedir. İçinde bulunduğumuz bu yılda, Recep ayının ilk Cuma gecesi olan 25 Haziran Perşembe gününü, Cuma gününe bağlayan gece, Regaib kandiline isabet etmektedir.
Allah Teâla'nın kullarına merhamet, lütuf ve bağışının çok olduğu seçilmiş zamanlardan olması nedeniyle bu geceye Regaib Kandili adı verilmiştir. Hadis-i Şeriflerde bu ismin melekler tarafından verildiği rivayet edilmektedir. Allah Teâlâ bu gecede müminlere, ihsan, ikram ve lütuflarda bulunmakta olup, Regaib Gecesine hürmet edenleri affetmektedir. Gece yapılan dualara, kılınan namazlara ve kandili karşılamak veya uğurlamak üzere tutulan oruçlara, verilen sadakalara kısacası yapılan ibadetin her çeşidine sayısız sevaplar vermektedir. Bu nedenle mü'minler, Regaib Gecesini günahlarının bağışlanması için fırsat bilerek, hayatlarında maneviyat adına yeni bir sayfa açmak niyetiyle değerlendirmek isterler.
Rahmetli Dr. Haluk Nurbaki’nin ifadesiyle Regaib Kandili, Fahr-i Kainat Efendimiz'in mübarek ve muhteşem ruhunun anne karnına intikal günüdür. Yani, Hz. Âmine annemize Nur-u Muhammedî'nin intişar anını temsil eden bir gecedir. Fevkalâde önemlidir. Bir anlamda âlem-i mânâdan dünyanın bu dört boyutlu sistemine, yaşam sürecine ayak basmış oluyor. Bu fevkalâde önemlidir…
Bugünün sırrı, aynı zamanda Recep ayına Fahr-i Kainat Efendimiz'in çok önem vermesi ve Efendimiz'in insanoğluna lütfen ve tenezzülen hizmet etmek üzere yansımasının günü olmasıdır. Bu günün bizim için bir şükran günü olması gerekiyor. Bu şükran gününü Efendimiz nezaket-i Muhammedî içersinde "Ben işte bugün insanlığa intikâl ettim, bugün bütün gönülleriniz bana dönsün, benimle şen olsun" dememiştir. Nezaket-î Muhammedî'si itibariyle söylememiştir ama bizim mutlaka bunu tanımamız lazım. İşte bütün mü'minler bugün gönüllerinden, Fahr-i Kainat Efendimiz'e selavât-ı şerifeler okuyarak, Kur'an okuyarak ve gönülden niyaz ederek O'nu tanımanın mutluluğunu, O'nun teşrif etmesiyle yüceldiğimizin, dolayısıyla nasıl hayat bulduğumuzun, can bulduğumuzun şükrünü yapmalıyız ve mutlaka bir şükür namazı kılmalıyız.
"Yarabbi, âlemlerin Fahr-i Ebedîsi, Yüce Peygamberimiz'i bize lütfettiğin için, şükür namazı kılmaya niyet ettim, deyip iki rekat şükür namazı kılmak lazım ki, Efendimiz'in gelişini biz de mü'min olarak kutlamış olalım..
Genelde âlem-i İslâm'ın olsun, fertlerin olsun biliyorsunuz en çok zaaf göstererek gelişemediği noktalardan bir tanesi, Efendimiz'e yaklaşımımızı büyük bir heyecanla sağlayamamamızdır. Müslümanların bugün içinde bulunduğu çıkmazın sebebi budur. Gerek ekonomik çıkmazların, gerekse siyâsî çıkmazların ana nedeni, Fahr-i Kâinat Efendimiz'e çok sıcak bir yaklaşım gösteremeyişimizdir. Evvelâ fert olarak bu yaklaşımı duyacak, Muhammed (sav) sevdasına gönlünü öyle perçinleyecek ki: o sevdayı nerde bir başkasında görürse, onun kardeşi olacak. Fahr-i Kâinat Efendimiz: "Mü'min, mü'minin kardeşidir" diyor. Bunu dediği zaman, bu usulen bir emir gibi telâkki ediliyor. Mü'minler birbirlerine küslük bir tarafa, biraz daha saygılı olmayı ibadet saymışlar. Fahr-i Kâinat Efendimiz bizlere bir ilâhî sevda hikmetini anlatıyor.
Bir kimse mü'minse, Fahr-i Kâinat Efendimiz'e sevdalıdır. Eğer bu sevda kendisinde varsa, başka bir sevdalıyı görünce onu kardeşinden ayırt edemez. Kardeşinden daha azizdir onun için. Yani âlemlerin Fahr-i Ebedîsi'ne, lütfen, tenezzülen insanlığı kurtarmak, insanlığı düştüğü kör kuyudan çıkarmak için yeryüzüne teşrif etmiş, meşakketler çekmiş ve en sonunda bu yüce eseri meydana getirmiş. Fahr-i Kâinat Efendimiz'e karşı, minnet, şükran duygularının yanında, müthiş bir sevgi duyacak ki, bu sevgi fertlerden fertlere bir kardeşlik şeklinde yansıyacak. İşte o zaman İslam cemaati teşekkül eder. Yoksa kuru kuruya biz cemaatiz diyerek ortaya çıkmakla cemaat olunmaz ki… Mü'minlerin cemaat zevki içersinde, Efendimiz'e sevdada birlik olması lazım gelir.
Bu kandil bir anlamda kardeşliğimizi ihya etmek için bir fırsattır. Eğer gönüllerimizden "AMAN YARABBİ, bugünü sen lütfetmişsin. Fahr-i Kâinat'ın sırrını âlem-i İslâm'a böyle yansıtmıştın" diye büyük bir hazla biraz yaklaşım duyarsa, belki mü'minler arasındaki ceryan biraz daha artar. Âlemi İslâm'ın da inşallah daha güzel günler görmesine vesîle olur. Âlem-i İslâm'a yönelik duaları, çok derinden yapmak lazım. Âlem-i İslâm'ın bu perişan hâlini seyredip, gerek kendi memleketimizde, gerek dış dünyada bunu sezerek, bunun acısını duyarak dua etmemiz lazım. İnşallah, bu yılki Recep ve onun Regaip Kandili âlem-i İslâm'a çok güzel günler getirecektir.
Şimdi bugünü kutlayacaksınız. Neyi kutlayacaksınız? Bunun için hemen Hz. Şeyma'nın şarkısını hatırlamak lâzım. Fahr-i Kâinat Efendimiz'in bi'seti Muhammedî'sinde yani Kur'an'ın ilan ettiği gün aynı saatlerde, Allah Fahr-i Kâinat Efendimiz'in süt kardeşi olan Şeyma halamıza bir türkü, bir beste ilham etti. Bu beste Efendimiz'in yeryüzüne tanıtımı, Şeyma kanalından bir özel intişarıydı. Ne diyordu orada Hz Şeyma?
"Müjdeler olsun, açlar, yetimler, kimsesizler, câriyeler, köleler. Müjdeler olsun Muhammed (S.A.V.) geldi."
O hâlde bu müjdenin sırrını yaşayamadıktan sonra, Efendimiz'in yeryüzüne teşrifinin ilk ayak adımı olan Regaip Kandili'ni kutlamaya nasıl yüzümüz olacak?
Eğer aramızda mahzun insanlar varsa, Efendimiz'in yeryüzüne teşrifini kutlamak hakkına sahip değiliz. O mahzun insanlardan, hiç olmazsa birkaç tanesine elimizi uzatalım ki, Efendimiz de bizden memnun olsun. Bu birinci şarttır, bunu hiç unutmayalım.
Ondan sonra da Efendimiz'in sünnetlerine, merhametine, insanlara karşı sonsuz gayretle onları bataklıktan çıkarma sünnetine, riayet ederek, mümkün olduğu kadar çevremizdeki insanlara, Efendimiz'in teşrifini bahane ederek, İslâmiyet hakkında sıcak birkaç mesaj vermeliyiz. Ondan sonra oruç tutabilen kardeşlerimizin oruçlu olmaları çok hoş bir şey. Sonra yatsı namazının sonunda, vitirden evvel Efendimiz'in yeryüzüne ruhunun intikâli dolayısıyla şükür namazı kıldıktan sonra, ayrıca selavât-ı şerife okumak, dinlemek, kendini mümkün olduğu kadar Efendimiz'e yaklaştırmak, mümkünse Efendimiz'in hayatına ait sahifeleri canlı olarak hissedebilmek..
Yani Efendimiz'e şunu söylemeliyiz: "Sen yeryüzüne büyük bir hikmet olarak, Allah'ın en büyük rahmeti olarak teşrif ettin. İşte bugün ben de, ne kadar âciz olursam olayım, ne kadar günahkâr olursam olayım, ben de senin sevdalınınım, benim elimden tut. Ben şimdiye kadar seni tanıyamadım, sana hizmet edemedim, bana hizmet mecâli ver" dememiz lâzım. Bunu mutlaka söylemek lazım. Hizmet ettim diyenler yanılgıdadır. Çünkü Efendimiz, Hz. Şeyma'nın söylediği gibi açları, yetimleri, kimsesizleri, köleleri, câriyeleri ihya etmek içindir. Eğer biz mü'min olarak, mü'mine olarak bu büyük hikmetin dalgalarına intikâl edemezsek, o zaman mü'minliğimizi huzuru ilâhîde nasıl göstereceğiz?..
Huzuru ilâhî denildiği zaman; çok tuhaf sürprizler vardır. Herkes huzuru ilâhîde, şu kadar namazım eksik oldu, şu kadar orucum fazla geldi gibi şeyler konuşulacak zannediyor. Bir kere o huzuru ilâhîye çıkmak için MUHAMMEDÎ'dir diye DAMGALI bir kart taşımamız lazım… Bu DAMGAYI nasıl taşırız? Kaç tane yetimi memnun ettik? Kaç tane insanı nefsinin köleliğinden kurtardık?… Biz sanıyoruz ki, kölelerin kurtulması olayı bir adamın herhangi bir iktisadî baskı altında yaşamasını çözmek sanıyoruz. Her devirde kölelik nâmütenâhi gidiyor. Bugün insanların yüzde sekseni köledir. En azından patronuna köledir, en azından üç kuruş parasını alabilmek için çekeceği dar ve çirkin çabalarına köledir ama asıl kölelik nefse köleliktir. İnsanın nefsine köle olarak ahlâksızlıklara sapmadır.
İşte bir insanı ahlâksızlıktan kurtarabilmek Âyet-i Kerimede "Fekkü rakabe" diyor. Bir boynu kurtarın ki, ben size "Ehl-i meymene" diyeyim. Bir insanı kurtar. İşte insanları nefsinin köleliğinden kurtarabilmek, bir yetimin yüzünü güldürebilmek gibi hususiyetleri taşıyacağız ki, o zaman bizim elimizdeki karta elektronik bir işlemle, MUHAMMEDî yazılmış olsun.
Regaib Kandilini de içine alan Recep ayı ve sonrasında gelen Şaban ve Ramazan aylarına "üç aylar" adı verilmektedir. Bu zaman dilimi, taşıdığı manevî iklimin yanısıra bir yıl içinde bir daha geri gelmeyecek olan Miraç, Berat ve Kadir Gecesi gibi diğer kandil geceleri ve günlerini de kapsamaktadır. İşte bu kıymetli kandillerde yapılan ibadet ve dualar kabule şayandır. Regaip kandili üç ayların ve kendisinden sonra gelecek olan diğer kandillerin de müjdecisi olması nedeniyle özel bir öneme haizdir. Regaib Kandili gecesinde Yüce Allah'ın af ve mağfiretine nail olmak için pişmanlık göz yaşları ile sulanmış ve yanık kalplerle yapılan tevbelerle, günahların bağışlandığı ümit edilir. Bu ümit ve heyecanla birlikte Allah'a (cc) yakınlık hissedilmekte ve maneviyat iklimine dair kapılar aralanmaktadır...
Nitekim Sevgili Peygamberimiz (sav); "Şu beş gecede yapılan dua geri çevrilmez: Regaib gecesi, Şabanın 15. gecesi, Cuma gecesi, Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı gecesi." olmak üzere diye konunun önemini vurgulamaktadır.
Mübarek gün ve geceler müminler için kendimizi denetleme ve değerlendirme bakımından çok önemli bir imkândır. Kandili vesîle bilip, bir kez daha geçmişimizin muhasebesini yaparak geleceğe hazırlıklı olmanın tedbirlerini almalıyız. Yaptığımız amellerin Allah (cc) katında kabulü için dualar etmeliyiz. Bir önceki Regaip Kandilinden bugüne kadar geçen bir yıllık zaman süresinin muhasebesi yapılırken; "Allah'a (cc) kulluk vazifesini yapabildik mi? Kur'an-ı Kerim'in bizlere sunduğu ölçülere uyabildik mi? Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in sünnet-i seniyyesini ve O'nun güzel ahlakını kendimize örnek alarak, hayatımıza hakim kılabildik mi?" sorularını kendimize sormamız gerekir.
Ayrıca; Allah'ın bize verdiği nimetlerin şükrünü eda etmek için ne yaptım? Madem ki ölüm Allah'ın (cc) bir emridir, kabre hazırlık olarak ne yaptım? Fakir, aç, yoksul, kimsesiz, düşkün ve çevremdeki hastalarla ilgili neler yaptım? Günahlarım için ne kadar tevbe ettim? Geçen yıldan bu güne aramızdan ayrılan ve daha önce kaybettiğim insanları ve bende bir gün onlar gibi olacağım düşüncesinde kendimi ne kadar sorgulayabildim? diye tefekkür ederek kendi hayatına bir çeki-düzen verebiliyor musun? İşte bu soruların hepsi, cevabı verilmesi ve gereğinin uygulanması lüzumlu gerçekler olarak karşımızda bizi beklemektedir. Ancak bu şekilde gecenin ihyası ve geleceğin plan ve düzeni niyet altına alınmak suretiyle hayata aksettirilebilir... Bütün bunların aksine şayet, tembellik yapıp da geceyi ihya etmezsek ve önümüzdeki bizi bekleyen diğer kandil gecelerine dair plan-program yapmazsak büyük bir fırsatı da kaçırdığımızın farkında olmamız gerekir. Melekler dahi bizim için af ve mağfiret dilemekteyken bizim bu gecelerde kendi adımıza af ve bağışlanma dilemeyişimiz yadırganacak ve üzerinde düşünülmesi gereken bir husus olacaktır. Allah Zülcelale salih bir kalp ve samimî bir pişmanlıkla yönelerek birbirimiz için de dua edersek, lütuf ve keremi bol olan Yüce Mevla, yer ve gök ehlinin duaları sebebine bizleri affedecektir.
Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.) Regaib Gecesini içinde barındıran Recep ayı süresince çok dua edip, nafile namazlar kılardı. Nafile oruç tutar, ihsanın her türlüsünü yapmaya ve bol sadaka verme-ye çalışırdı. Nitekim, iki cihanın güneşi Sevgili Peygamberimizin (S.A.V.); Recep ayının ilk Perşembesine rastlayan günleri oruçlu olarak geçirdiği bilinmektedir. Kandil gecesi olan cuma gecesinde ise kandile has olmak üzere oniki rekât namaz kılmak suretiyle değerlendirdiği sahih rivayetlerdendir. Bizler de sevabı çok olan ve bir çok ilahi nimetin yeryüzüne sağanak sağanak yağdığı bu geceyi Sünnet-i Seniyye'ye uygun bir şekilde ihya etmeliyiz.
Regaip Gecesine dair özel bir ibadet şekli olmamakla birlikte İslam alimlerinin genel görüşü; gecenin bizlere sunulan istisnai zaman dilimlerinden olması nedeniyle ibadetlerle geçirilmesini tavsiye etmektedirler. Bizler de; kandil gecesinin gündüzünü oruçlu, gecesini bol ibadetli geçirelim. Kaza namazlarımız varsa kılalım. Kur'an-ı Kerim okuyarak, içimizden geldiğince bol dualar ederek, çoluk çocuğumuza ve çevremize kandilin mana ve önemi hakkında sohbet ederek geçirelim. Allah rızasını kazanmak için halis bir niyetle namaz kılmak, yapmış olduğumuz günahlardan tevbe etmek ve bir daha yapmamak üzere Allah'a (cc) söz vermek, günahlarımızın bağışlanması için yalvarmak suretiyle geceden istifade edelim.
Ayrıca, kainat yüzü suyu hürmetine yaratılan Sevgili Peygamberimize (S.A.V.) bol salât ve selâm okuyup, tesbihat çekelim. Allah'a (cc) sağlığımız ile maddî ve manevî sıkıntılarımız için de dua edelim. Namazlarımızı bu süreç içinde camilere giderek cemaatle kılmak için daha bir itina gösterelim. Yine bu gecenin öncesinde ve sonrasında Allah'ı (cc) daha da bol zikredelim. Kaza namazlarımıza ilaveten nafile namazları kılmak suretiyle gecemizi zenginleştirelim….
Enes (R.A.)'den rivayet edilen bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (S.A.V.); " Receb'in ilk cuma gecesinde uyanık ol. O geceyi gafletle geçirme. Çünkü, melekler o geceye (Regâib Gecesi) diye ad koymuşlardır. Zira o gecenin üçte biri geçtiğinde yer ve gök melekleri Kâbe-i Muazzama ve havalisinde toplanırlar. Allah Teâlâ meleklerin toptantısı üzerine; "Ey meleklerim! Ne istiyorsunuz? diye sorar. Melekler: "Ya Rabbi! Senden istediğimiz ve temennimiz, Receb'in oruçlularının günahlarını bağışlamandır." derler. Allah Zülcelal'de; "Receb'in oruçlularını affettim, buyurur." şeklinde ifade ederek geceyi, öncesini ve sonrasını değerlendirmenin önemini bizlere hatırlatmaktadır.
Öyleyse, her kandil olduğu gibi yine Regaip Kandilinde de hasta, yaşlı ve bakıma muhtaç kimseleri ziyaret ederek, yoksul ve kimsesizleri sevindirelim. Başta ebeveynlerimiz olmak üzere eş, dost ve yakın çevremizin kandillerini kutlamak suretiyle gecenin mana ve önemi ile ruh dünyamıza kattığı güzellikleri birlikte paylaşalım. Şayet küs, dargın ve kırgın olduğumuz kimseler varsa geceyi bir fırsat bilerek, bunların hepsine son verelim… Allah'ın (cc) bize verdiği imkân ve nimetlerden dolayı O'na hamdımızı artırarak yenileyelim...
Kısacası önümüzdeki bir yıl içinde bu yaptığımız hata ve eksiklerimiz için daha dikkatli olma sözünü önce kendimize, sonra Yüce Allah'a (cc) vererek Regaip Kandilinde ve sonrasında yürüteceğimiz manevî bir program şekli belirlememiz gerekmektedir. Bu düzen içinde gayret sarfetmemiz kendi dünyevî ve uhrevî menfaatimiz açısından kaçınılmazdır.”