Resûlullah (s.a.v.)’a Özlem
YOYAV’ın bu yıl gerçekleştirdiği iftar programlarının sekizincisi Hz. Peygamber (s.a.v.)’in vefatının 1386. yıldönümü olan 8 Haziran 2018 Cuma günü verildi. Rûh-u Resûlullah (s.a.v.)’a ithâfen okunan hatm-i şerîflerle, getirilen salevât-ı şerîfelerin duası yapılarak sevabının Efendimiz (s.a.v.)’e ihdâ edilip, ümmetine şefaat etmesi niyazında bulunulduğu bu iftar programında, günün mana ve mahiyeti hakkında davetlilere özet açıklamalarda bulunan YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş şunları söyledi:
İnsanlığın Efendisi, iki cihan güneşi ve âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’e ümmet olmanın şeref ve bahtiyarlığına eren sevgili kardeşlerim!
Efendimiz (s.a.v.)’in ebediyete intikalinin yıldönümü gününde düzenlediğimiz bu iftar programına katılan siz muhterem misafirlerimizi sevgi ve saygıyla selamlıyor, Resûlullah (s.a.v.)’in dünyada ziyareti, ahirette şefaatiyle şereflenen mutlu ve müstesnâ Müslümanlardan olmanızı diliyorum.
Tebliğ görevini tamamlayıp, kitap ve sünneti ümmetine emanet ederek, 8 Haziran 632 tarihinde refîk-i a’lâya intikal eden sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’in, fenâdan bekaya irtihalinin üzerinden 1386 yıl geçti. Allah’ın habîbi, gönüllerin tabîbi ve meleklerin mahbûbu olan O büyük insan, ümmetinin gönlünde taht kurdu. Her zaman ve her yerde hürmet ve muhabbetle anıldı. Rûh-u şerîflerine gönderilen sayısız salevât-ı şerîfelerle yâd edildi. Yolu takip edildi ve izinde gidildi.
Doğum günlerinde (Mevlid Kandillerinde) olduğu gibi, vefat günlerinde de, dünyada hiçbir insana nasip olmayan sevgi ve saygıyla anıldı. Kabr-i şerîfine ziyaret ve buyruklarına riâyet edildi. Aşkıyla yanıp tutuşan milyarlarca Müslüman, huzuruna varmak için yollara koyuldu. Ziyaretiyle şereflenenler, huzûr-u âlîlerinde selam ve saygılarını sundu. Medine’ye gidemeyenler de gidenlere selamlarını iletmeleri isteğinde bulundu. Bu arada esen rüzgâra yalvarıp yakararak:
“Uğrar isen ey bâd-ı sabâ haremeyne,
Ta’zîmimi arz eyle Resûlü’s sekaleyne.”
diyerek Resûlullah (s.a.v.)’a hürmet ve muhabbetini iletmesi isteğinde bulunanlar da oldu.
O’na bağlılığın bir tezâhürü ve izinde olmanın tekâmülü olarak rûh-u şerîflerine ithâfen sayısız hatm-i şerîfler okundu ve salevât-ı şerîfeler gönderildi. Kurbanlar kesildi ve iftarlar verildi. Mevlâ-i Müte’âl Hazretlerinden Efendimiz (s.a.v.)’in dünyada ziyareti, ahirette şefaatiyle şereflendirilmeyi ve cennette civârında olmayı nasip ettiği mutlu ve mümtâz kullarından olmayı dileyen biz YOYAV’lılar da, O’nun sünnet-i seniyyesine sarılmanın ve ahlâk-ı hamîdesiyle muttasıf olmanın gayret ve kararlılığı içinde olduk.
Bu inanç ve anlayışla Mevlid Kandillerini kutlamaya ve vefatının yıldönümlerinde minnet ve şükranla anmaya devam edegeldik.
Bu cümleden olarak üç yıldır Efendimiz (s.a.v.)’in vefatının yıldönümü günlerinde dar gelirli dostlarımıza rûh-u Resûlullah için iftar yemekleri ikram ettik.
Böylece fakirleri çok seven ve: “Allah’ım! Beni yoksul olarak yaşat, yoksul olarak öldür ve yoksullarla birlikte haşret.” diyerek, yoksulların gönüllerini kazanmada bizlere örnek olan sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) gibi dar gelirli kardeşlerimizle iftar etme sevincini paylaşmaya çalıştık.
Kıymetli kardeşlerim!
Ma’lûmunuz olduğu üzere sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), mîlâdî 8 Haziran 632 (Hicri 14 Rebi’ülevvel 11) tarihinde Medine-i Münevvere’de vefat etti. 23 yılını peygamberlikle geçirdi ve 63 sene yaşadı. O’na tâbi’ olup etrafında halka kuran ashâb-ı kirâm, O’nun aralarından ayrılacağını bilmelerine rağmen bunu çok zor kabullendiler. Allah Resûlü (s.a.v.), ölümün kendisi için hak olduğunu biliyordu.
Bu gerçeği haber veren ayetlerden birinde Allah Teâlâ: “Biz senden önce de hiçbir beşere ölümsüzlük vermedik.” (Enbiya, 34) buyurmuştur.
Bir diğerinde: “Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse, gerisin geriye (eski dininize) mi dönecek siniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar veremez.” (Al-i İmran, 114) buyurmuştur.
Kâfirlerin, Resûlullah (s.a.v.)’ın vefatını temenni etmeleri ve bunu beklemeleri üzerine nâzil olan Zümer Suresi’nin 30. ayetinde ise: “Muhakkak sen de öleceksin, onlar da ölecekler.” buyurmuştur.
Bugün, Allah Resûlü (s.a.v.) bedenen aramızda değil, ama getirmiş olduğu Kur’ân-ı Kerîm ile yaşamış olduğu sünnet bize emanettir. Bizler, O’nun tavsiyeleri doğrultusunda dünyayı ahiret yolunda bir dinlenme yeri, bir han olarak düşünmeli, O’nun ahlakını hayatımıza ilmek ilmek nakşedebilme gayreti içerisinde olmalıyız.
Bu duygu ve düşüncelerle sözlerimi noktalarken, davetimize icabet ederek iftar sevincini bizimle paylaşmanızdan dolayı hepinize teşekkür ediyor, bugünkü iftarı ikram etmemize vesîle olan hayırsever kardeşlerimizin rıza-i ilahî ile ödüllendirilmesini ve ebediyete intikal eden büyüklerinin ruhlarının şâd, mekânlarının cennet ve makamlarının yüce olmasını niyaz ediyorum.”