Âşûrâ Günü, Aş Günü Değil, Aşk Günüdür
Kamerî takvime göre yılın ilk ayı olan Muharrem ayının 10. günü âşûrâ günüdür. Tarih boyunca birçok önemli olaylara sahne olan ve Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından fazileti bildirilen bu gün, asr-ı saadetten bu yana Müslümanların ibadet, ta’at ve çeşitli iyiliklerle değerlendirmeye özen gösterdikleri mübarek bir gündür.
Bu anlamı ile anılan ve anlatılan “âşûrâ günü” bu yıl 23 Ekim 2015 Cuma gününe tevafuk etmesinden dolayı Cuma namazından sonra YOYAV Kültür Merkezi’nde “Âşûrâ Günü Aş Günü Değil, Aşk Günüdür” konulu bir program düzenlendi. Programa katılanlar arasında Anayurt Gazetesi İmtiyaz Sahibi Peyman Alan, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Saniye Doğukan, Çırak Eğitim ve Öğretim Vakfı Başkanı İbrahim Karakoç, ÖZEV Mütevelli Heyet Başkanı Saime Toptan, Müteşebbis Gelişim Vakfı Başkanı Nurettin Konaklı, Kilis Kültür Derneği Başkanı M. Ali Yapıcıoğlu, Kilis Yardımlaşma Derneği Başkanı M. Yahya Efe, Gaziantep Eski Senatörü Selahattin Çolakoğlu, MEB Eski Özlük İşleri Genel Müdürü Sıtkı Dalkılıç, Prof. Dr. Hanım Halilova, 06 İbra Tur Acentası sahibi Seyid Ali Dosdoğru da vardı. Konukların günlerini kutlayıp, hayırlı cumalar temennisiyle sözlerine başlayan YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş, yaptığı konuşmada şu cümlelere yer verdi:
“Kaynaklarımıza baktığımızda Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in Medine’ye geldiğinde Yahudilerin âşûrâgününde oruç tuttuklarını görünce onlara sebebini sorar. Onlar: “Bu büyük bir gündür. Allah o günde Musa’yı ve kavmini kurtardı, Firavun’u ve kavmini ise helâk etti. Musa da bir şükür olarak o gün oruç tuttu. Bizler de onun için oruç tutuyoruz” derler.
Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.): “Biz, Musa’ya sizden daha ziyade haklı ve yakınız” buyurur ve hem kendisi âşûrâ gününde oruç tutar, hem de tutulmasını emreder.”
Ramazan orucu farz kılındıktan sonra ise: “Şüphesiz ki âşûrâ, Allah’ın günlerinden bir gündür. Artık, isteyen o gün oruç tutar, isteyen de o gün oruç tutmaz.” buyurarak bu konuda Müslümanları serbest bırakır. Başta sahâbîler olmak üzere günümüze kadar müminler, Efendimiz (s.a.v.)’in teşvikleri doğrultusunda özellikle bu günü oruçlu geçirmişlerdir. Nitekim başka bir hadîs-i şerîflerinde Peygamberimiz (s.a.v.) Ramazan orucundan başka en fazîletli orucun muharrem ayında tutulan oruç olduğunu söylemiştir.
Efendimiz (s.a.v.)’den önceki dönemlerde yine bu ayda meydana geldiğine inanılan bir takım tarihî olaylar vardır. Mesela Hz. Âdem’in tövbesinin kabul edilmesi, Hz. Nuh’un gemisinin Cudi Dağı’na oturması, Hz. İbrahim’in atıldığı ateşten kurtulması, Hz. Musa ve Hz. İsa’nın doğumları, Hz. Yunus’un balığın karnından çıkarılması bunlardan bazılarıdır.
Bütün bu hâdiselerle birlikte yine aynı gün, o günden bu güne bütün müminlerin yüreğini dağlayan, gözlerini yaşartan acıklı bir hâdise vardır ki, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in torunu Hz. Hüseyin (r.a.) ve çoğu ehl-i beyt mensubu yetmişten fazla güzîde insan bir takım siyasî ihtiraslar uğruna Kerbelâ’da şehit edilmiştir.
Bu hâdise bütün Müslümanların asırlardır dinmeyen ortak acısı olmuştur. Bu mübarek günde yüce Rabbimizden bizleri ve tüm İslam dünyasını, yaşadığımız üzüntüden kurtarıp asr-ı saadetteki gibi yeniden sevinç ve saadet ortamına kavuşturmasını niyaz ediyoruz.
Müslümanların mutluluk günlerinden biri olan âşûrâ gününde üzülmelerine yol açacak hiçbir hâdisenin meydana gelmemesini, dünyanın dört bir yanındaki tüm Müslümanların akıllarını başlarına alıp birbirine kurşun atma cinnetinden kurtulup, bu güzel günü özlenen huzur havasının esmesine başlangıç edinme basîretini göstermelerini diliyoruz.”
Program, davetlilere döner, ayran ve aşure tatlısından oluşan ikramın sunulmasıyla noktalandı.