ÂŞÛRA GÜNÜNÜN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Düzenlediği kültürel etkinliklerle, insanları iyiye, doğruya ve güzele yönlendirmeyi hedefleyen YOYAV, âşûra günü dolayısıyla geçen yıllarda gerçekleştirdiği toplantılarda olduğu gibi bu yıl da, düzenlediği âşûra toplantısına davet ettiği insanları, dile getirdiği doğru ve doyurucu düşüncelerle aydınlatma cihetine gitti.
7 Ocak 2009 Çarşamba günü TBMM Başkanı Köksal Toptan'ın eşi Saime Toptan, Van Milletvekili Gülşen Orhan, 20. Dönem Adana Milletvekili Dr. İ. Ertan Yülek ve eşi Prof. Dr. Gürcan Yülek, Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mehmet Temel, Eski YÖK Başkan Vekili Dr. Uygur Tazebay, YOYAV Sosyal Hizmetler Ünitesi Başkanı Mele
"Sayın
Yurdum
Bugün yedinci gününe girdiğimiz yeni yılın ülkemize, ulusumuza ve mensubu olduğumuz insanlık ailesine iyilik ve güzellikler getirmesi dileğiyle sözlerime başlarken, içinde bulunduğumuz Muharrem ayı ile âşûra gününün h
2008 yılında âşûra günü dolayısıyla 19 Ocak 2008 tarihinde düzenlediğimiz toplantıda yaptığımız konuşmada âşûranın İslamî açıdan anlam ve önemiyle içeriği hakkında bazı açıklamalarda bulunmuştum. Dolayısıyla tahsîl-i hâsıl türünden bir tekrara tevessül etmiş olmamak için bugün o hususlara değinmeden, konunun başka yönleriyle ilgili düşüncelerimi dile getirmeye çalışacağım.
Âşûra günü, hicrî takvime göre Muharrem ayının onuncu günüdür. Sağlam kaynaklara dayanmamakla beraber bugünde gerçekleştiğine inanılan bazı olaylar
İslam tarihinde âşûra gününün ayrı bir önemi vardır. Çünkü bu günde (10 Muharrem 61) Hz. Hüseyin Kerbela'da şehit edilmiştir. Bu sebeple Şiiler, bu günü Hz. Hüseyin'in intikamını alma sözünü tazelemek amacıyla dövünerek bir matem havası içinde geçirmektedirler.
Bu merasimler bugün İran'da da gelenek haline gelmiştir.
Esasen âşûra gününde oruç tutmak Yahudiler'e farz kılınmıştı. Onlar bu günü bayram telakkî edip çeşitli merasimler tertip ederek bir yıllık günahlarından temizlenmek niyetiyle oruçla geçirirlerdi.
Cahiliye döneminde Kureyşlilerin de tuttuğu bu orucu, kaynaklarda Allah Rasulü'nün de gerek peygamberliğinden önce ve gerekse peygamberliğinden
Allah Rasulü'nün, Medine'ye hicret ettikten sonra Hz. Musa'nın şeriatına uyarak Ramazan orucu farz kılınıncaya kadar bir veya iki sefer bu orucu tuttuğu ve müslümanlara tavsiye
Sevgili Peygamb
Ebu Hanife ve bazı Şafiiler âşûra orucunun önceleri vacip olduğunu, fakat bu hükmün Ramazan orucu ile kaldırıldığını, Hanbeliler ve bir kısım Şafiiler ise müstehap olduğunu kabul etmektedirler.
Dinde oruç tutulması tavsiye edilen bugün, İslam'ın daima teşvik ettiği hayır ve hasenat işlemek için bir vesile sayılmalı ve bu samîmî niyetin dışına çıkılmamalıdır.
Dünyanın bir çok yerinde olduğu gibi ülkemizde de çeşitli etkinliklerin sergilendiği âşûra günü, bazı kurum ve kuruluşlarla vatandaşların toplantılar tertipleyip tarihî ve güncel konuları gündeme getirmelerinin yanında ikram edilen aşure tatlısı ile birlik ve beraberlik duygularının geliştirildiği manalı ve muhtevalı bir gündür.
Bugün aynı zamanda Hz. Hüseyin'in Kerbela'da şehid olduğu gündür. Dolayısıyla bugün toplumun farklı kesimlerince değişik düşünce ve ayrı amaçlarla farklı faaliyetlere sahne kılınmaktadır. Kimi Hz. Peygamber'in tavsiyesine uyarak Muharrem ayının 9. ve 10. günlerini ya da 10'u ile 11. günlerini Allah rızası için oruç tutarak değerlendirmekte, kimi birçok insanın darlık ve zorluktan kurtarıldığı bu tarihî günde günahlardan arınıp manen kurtuluşa ermek için çevresindeki dar gelirli insanlara ihsan ve ikramda bulunmakta, kimi Hz. Hüseyin'in vefatı için matem tutmakta, kimi de aşure tatlısı yapıp yakınları ile dostlarına ikram etmektedir.
Bunlar ve benzeri düşüncelerle âşûra günü bir araya gelen insanlar, birlik ve beraberlik ruhunu güçlendirme gayretlerinin yanında, inanç ve anlayışlarını yaşamaya ve yaymaya çalışmaktadırlar. Bu arada ülkemizde son yıllarda bazı belediye ve sivil toplum örgütleri ile kimi esnaf kuruluşlarının değişik yerlerde aşure tatlısı ikram etmesi de dikkat çekmektedir. Hatta bazı siyasi partilerin de aşure yaptırıp dağıttıkları görülmektedir. Ancak âşûra orucu ile etkinliklerinden alınması gereken derslere dikkat edenlerin sayısında fazla artış görülmemektedir.
Âşûra orucu, Hz. Musa ile İsrailoğullarını Firavun'un zulmünden kurtaran Allah'a bir şükür vesilesi olarak Allah rızası için yapılan bir ibadet olmanın yanında, insanlığın örnek alması gereken bir vefakârlık simgesidir. Biz müslümanlar, Allah Teâla'nın emirleri ve sevgili Peygamberimiz (S.A.V.)'in tavsiyeleri doğrultusunda davranışlarımızı dizayn ederek Hz. Musa'yı ve tüm peygamberleri böyle sever ve sayarız. Hz. Musa'nın Firavun'un zulmünden kurtarıldığı âşûra gününde oruç tuttuğu gibi biz de oruç tutarız.
Dün Hz. Musa'nın Firavun'un zulmünden kurtarıldığı için âşûra günü Allah'a şükür olarak oruç tuttuklarını söyleyen İsrailoğullarının, şimdi aynı günde komşuları olan ma'sum Filistinlilere saldırıp sivil-asker, kadın-erkek, büyük-küçük ayrımı yapmaksızın, kendilerine karşılık verecek silah ve imkânlardan mahrum, dört bir yandan kuşatılarak ambargoya mahkûm olan nâçâr insanlara katliam girişiminde bulunup, ma'sum yavrularla mağdur insanlara ölüm yağdırarak soykırım yapmasını şiddetle kınıyor ve tel'in ediyoruz.
Camileri, okulları ve hastaneleri dahi bombalayarak uluslararası kurallarla insan haklarını ayak altına alan bu saldırgan zalimleri, yüce Allah'ın kahhâr ism-i şerifi ile kahretmesini diliyoruz.
Zulme sessiz kalmak, zalimin yanında yer almaktan farksızdır. Zulme sessiz kalmamak için, üzülmek ve sürdürülen vahşeti kınamak yeterli değildir. Zalimi durduracak etkin girişimlerde bulunmak gerekir.
İsrail'in Gazze'ye başlattığı vahşet hareketi bu gün onikinci gününe girdi. Ölü sayısı 600'e, yaralı sayısı da 3 bine yaklaştı. Ne Arap dünyası, ne İslam dünyası, ne doğu dünyası, ne de batı dünyası kimsenin kılı kıpırdamıyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve Arap Birliği sadra şifa olacak bir karar alamıyor. Gazze'de İmam-ı Şafii ile benzeri bilginleri yetiştiren medreselerin mekanlarına kurulan İslam Üniversitesi bombalanarak yerle bir ediliyor. Bu elîm tablo, 'zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem' diyen merhum Akif ile benzeri mana büyüklerinin kemiklerini sızlatıyor.
Kıymetli konuklar!
Ülkemizde en çok üretilen ve tüketilen tatlılardan biri de aşure tatlısıdır. Bu tatlı toplumun tümü tarafından üretilip tüketilebilecek bir tatlıdır. Herkes baklava ya da kadayıf alıp yiyemez ama aşure tatlısını zengin de yapabilir, fakir de. Benim gibi şeker hastası olanlar bile bazen aşure tatlısına kaşık sallayabilir.
Evet, aşure tatlısını herkes yapıp yiyebilir ama ondan alınması gereken dersi alan az olur. Oysa başta ülkemizi ve dünyamızı yönetenler olmak üzere herkesin aşure tatlısından alması gereken dersler vardır. Bu cümleden olarak şunlar söylenebilir.
Bilindiği üzere aşure tatlısı, yarma, nohut, fasulye, incir, üzüm, fındık gibi farklı cinslerden olan gıda maddelerinin bir araya getirilip bir kazanda kaynatılmasıyla yapılır. Herkes tarafından beğenilip iştahla yenilen aşure tatlısının meydana gelmesinde müessir olan husus, farklı maddeleri bir araya getirip yekdiğerine yaklaştırma ve kaynaştırma işlemidir. Aşurenin lezzetinin arttırılması, bu işlemin bilgi, ilgi ve beceriyle yapılmasıyla yakında
Yurdum
Bu inanç ve anlayışla günümüzün kutlu, geleceğimizin umutlu ve yaşantımızın mutlu olmasını diliyor, yüce milletimize ve tüm insanlık ailesine barış, bereket, huzur, güven, sağlık ve saadet niyaz ediyorum."
Dr. Ateş'ten sonra kürsüye gelen 20. Dönem Adana Milletvekili Dr. İ. Ertan Yülek ile Kültür Bakanlığı Eski Müsteşar Yardımcılarından Dr. Nazif Öztürk de birer konuşma yaparak âşûra gününün içerik ile inceliği ile ilgili düşüncelerini dile getirdiler.
Yoğun ilgi gören toplantı davetlilere sunulan öğle yemeği ve aşure ikramı ile noktalandı.