Üç Aylardaki Üçüncü Kandil
Ülkemizde coşkuyla kutlanan beş kandilin biri olduğu gibi, duanın kabul olduğu beş gecenin de biri olan Berat Kandili, 21 Mayıs 2016 Cumartesi gününün 22 Mayıs 2016 Pazar gününe bağlayan gece idrâk edildi. İslamî literatürde“Leyletü’n Nısfi min Şa’bân” yani “Şa’bânın Yarısı Gecesi” diye bilinen bu gece, ülkemizde Berat Gecesi veya Berat Kandili diye anılmaktadır. Bu geceye belirtilen adlarının yanında, ihtiva ettiği manevî meziyetlerinden dolayı tekfîr, hayat, şefaat, mağfiret, ıtk (azad olma), kısmet ve takdir gecesi de denilmiştir.
“Berat” kelimesi, günahtan, suçtan, borç ve cezadan kurtulma anlamına gelir. “Berat Kandili”, Şa’bân’ın 15. Gecesidir. Berat gecesi, diğer mübarek gün ve geceler gibi, Müslümanların Allah’a yöneldikleri, dua, tövbe ve istiğfar ile günahlarının bağışlanmasını istedikleri bereketli bir zaman dilimidir.
Hz. Peygamber, Berat gecesinin yaklaştığı günlerde nâfile oruç tutmuş ve bunun sebebini soranlara, “Ameller bu ayda âlemlerin Rabbi yüce Allah’a arz edilir. Ben de amellerimin oruçlu iken Allah’a arz edilmesini isterim.” cevabını vermiştir.
Kutsal kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’in Duhân Suresi’nin 3-5. ayetlerinde: “Apaçık Kitab’a yemin olsun ki, Biz Kur’ân’ı mübârek bir gecede indirdik. Biz gerçekten uyarıcıyız. O mübârek gecede her hikmetli iş katımızdan bir emirle ayırt edilir…”buyurulmuştur.
Bu gece ile ilgili olarak hadîs-i şerîfte: “Şa’bân’ın 15. gecesini ibâdetle geçirin, gündüzünde de oruç tutun. Çünkü Allah, bu gece dünya semasına rahmetiyle tecellî eder ve tövbe eden yok mu? Onu affedeyim. Rızık isteyen yok mu? Ona rızık vereyim. Hastalığından şifa isteyen yok mu? Ona şifa vereyim…der. Bu durum sabaha kadar devam eder.” buyurulmuştur.
Bu ve benzeri hadîs-i şerîflerden esinlenen Müslümanlar, ilahî rahmet ve mağfiretin üzerlerine yağmur gibi indiği bu mübârek geceyi ihyâ ederek namaz, niyaz, tilâvet-i Kur’ân ve benzeri ibâdet ve ta’atla geçirip, dua, tövbe ve istiğfarda bulunmayı güzel bir gelenek hâline getirmişlerdir.
Kur’ân-ı Kerîm, Levh- i mahfuz’a bu gece inmiştir. Resûlullah (s.a.v.) bu gece çok ibâdet ve dua ederdi. Bu gecenin şu özellikleri vardır:
* Her önemli işin bu gecede hikmetli bir şekilde ayrımı ve seçimi yapılır.
* Bu gecede yapılan ibâdetlerin sevabı çok büyüktür.
* İlahî rahmetin ve bereketin bol bol indiği gecedir.
* Mağfiret gecesidir.
* Bu gecede Peygamberimiz (s.a.v.)’e şefaatin tamamı verilmiştir.
Hz. Peygamber (s.a.v.)’in bu gece yaptığı dualardan biri de şudur: “Allah’ım! Gazabından rızana, azabından affına sığınıyor, Senden yine Sana iltica ediyorum. Şânın yücedir. Sana yaptığım senayı Senin Kendine yaptığın senaya denk bulmuyorum. Sana lâyık bir surette hamdetmekten âcizim.”
Her Müslümanın ihyâsına özen göstermesi, ibâdet ve ta’atla dolu dolu geçirip, estirdiği manevî havayı doyasıya teneffüs etmesi gereken bu mübârek gece vesîlesiyle gerçekleştirilen etkinliklerle tertiplenen toplantılar, milletimizin O’na gösterdiği ilgi ve ihtimamın göstergesidir.
Bu duygu ve duyarlılıkla memleketimizin birçok yer ve yöresinde Berat Kandili münasebetiyle düzenlenen dinî programlardan biri de, 21 Mayıs 2016 Cumartesi günü YOYAV Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen “Üç Aylardaki Üçüncü Kandil” konulu programdı.
Çok sayıda davetlinin katılımıyla gerçekleştirilen programda, okunan hatm-i şeriflerin duası yapılıp, sevabı din ve devlet büyüklerimizle şehitlerimiz, gazilerimiz ve ebediyete intikal eden tüm büyüklerimizin ruhlarına armağan edildi.
Programı Kur’ân-ı Kerîm tilâveti ile başlatıp, gecenin mana, mahiyet ve ehemmiyeti ile ilgili önemli açıklamalarda bulunan YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş, yaptığı yönlendirici ve yüreklendirici konuşmada şu cümlelere yer verdi:
“Meleklere bayram, mü’minlere berat olan mübârek bir gecenin eşiğine gelmenin bahtiyarlığına eren kıymetli konuklar, değerli dostlar, sevgili kardeşlerim, basınımızın güzîde temsilcileri!
Müslümanların manen motive olduğu müstesnâ zaman dilimlerinden biri olan üç ayların içerdiği dört kandilin üçüncüsü olan mübârek Berat gecesinin eşiğine geldiğimiz bu değerli dakikalarda tertiplediğimiz toplantıya teşrif ederek, hatalardan arınıp hayırları arttırmamızda etken olmasını temenni ettiğim bilgi birikimi ile değerli düşünceleri dile getirmemize vesîle olan güzîde heyetinizi gönülden ve samîmî duygularımızla selamlıyor, bu gece bağışlanıp beratını alan müstesnâ Müslümanlardan olmamızı diliyorum.
Üç aylar diye bilinen maneviyat mevsiminin yarısına geldik. İyilik ve güzelliklerle değerlendirmemiz gereken bu ibâdet ikliminin ortasının ortası olan Berat gecesine ermemize sayılı saatler kaldı. Nasip olursa inşallah bu akşam bir kere daha idrâk edeceğimiz Berat gecesi, müminlerin mağfiretine vesîle olan mübârek bir gecedir. Bu gece; bağış, bereket, rahmet ve mağfiretle ilahî lütuf ve ihsân bolca ikram edilir. Yeter ki kul, Yaradan’a yönelip yalvarsın ve yakarsın. Bu gece, Allah Teâlâ’nın kapısına gelen boş dönmez. Rahmet yağmuru sabaha kadar yağar, dinmez.
Her sene, Şa’bân ayının onbeşinci (Berat) gecesinde, o senede olacak şeyler, ameller, ömürler, ölüm sebepleri, yükselmeler, alçalmalar, yani her şey Levh-i mahfuzda yazılır. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), bu gece çok ibâdet, çok dua ederdi. Şa’bân ayında niçin çok oruç tuttuğu sorulduğunda: “Şa’bân, öyle fazîletli bir aydır ki, insanlar bundan gâfildir. Bu ayda ameller, âlemlerin Rabbine arz edilir. Ben de amelimin oruçlu iken arz edilmesini isterim.” buyurmuştur.
Berat gecesinin feyiz ve fazîletinin beyan buyurulduğu hadîs-i şerîflerden bazıları da şunlardır:
“Allah Teâlâ şu dört geceyi hayırla süsler: Kurban ve Ramazan bayramı gecesi, Arefe gecesi, Şa’bân’ın yarısı gecesi (Berat gecesi) ki, onda eceller, rızıklar yazılır.”
“Berat gecesi göklerin kapıları açılır, melekler müminlere müjde verir ve ibâdete teşvik ederler.”
“Şa’bân ayının 15. gecesi, Rahmet-i ilahî dünyayı kaplar, herkes affolur. Ancak haksız yere Müslümanlara düşmanlık besleyen ve Allah Teâlâ’ya ortak koşan mağfiret olunmaz.”
“Berat gecesini ganimet, fırsat biliniz. Çünkü belli bir gecedir. Kadir gecesi çok büyük ise de, hangi gece olduğu belli değildir. Berat gecesinde çok ibâdet ediniz. Yoksa kıyamette pişman olursunuz.”
“Cebrail gelip, ‘Kalk namaz kıl ve dua et! Bu gece Şa’bân’ın 15. gecesidir.’ dedi. Bu geceyi ihyâ edenleri Allah Teâlâ affeder. Yalnız müşrik, büyücü, falcı, cimri, kinci, bid’at ehlini, içkici, faizci ve zina edeni ta ki; tövbe edip bu hallerinden vazgeçinceye kadar affetmez.”
“Sâlih akrabayı terk eden, ana-babaya âsî olan Berat gecesi affa kavuşamaz.”
Ahmet el Andânî’nin, “İrşâdü’l Müslim” adlı eserinin 263-264. sayfalarında Berat gecesi ile ilgili olarak şöyle bir rivayet nakledilmektedir: “Şa’bân’ın 13. Gecesi, Cebrail (a.s.) Hz. Peygamber (s.a.v.)’e gelip: ‘Yâ Muhammed! Kalk, ümmetinle ilgili murâdını (Allah’tan) istemen için teheccüd vakti geldi.’ demiş, Hz. Peygamber (s.a.v.) söylenileni yapmış, tan yeri ağarırken Cebrail (a.s.) tekrar gelip: ‘Yâ Muhammed! Allah Teâlâ ümmetinin üçte birini Sana bağışladı.’ demiş. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) ağlamış ve: ‘Yâ Cebrail! Geri kalan üçte ikisi hakkında bana bilgi ver.’ demiş. Cebrail (a.s.): ‘Bilmiyorum.’ cevabını vermiş. İkinci gece, (yani Şa’bân’ın 14. gecesi) Cebrail (a.s.) yine gelmiş ve: ‘Yâ Muhammed! Kalk, teheccüd namazı kıl.’ demiş. Hz. Peygamber (s.a.v.) söylenileni yapmış, Cebrail (a.s.) fecir vakti gelmiş ve: ‘Yâ Muhammed! Kalk, Rabbin ümmetinin üçte ikisini Sana bağışladı.” demiş. Hz. Peygamber (s.a.v.) ağlamış ve: ‘Yâ Cebrail! (Ümmetimin) Geri kalan üçte biri hakkında bana bilgi ver.’ demiş. Cebrail (a.s.): ‘Bilmiyorum.” demiş. Daha sonra Cebrail (a.s.) Berat gecesi (Şa’bân’ın 15. Gecesi) gelmiş ve: ‘Yâ Muhammed! Müjdeler olsun, Rabbin ümmetinden Allah’a ortak koşmayanların tamamını Sana bağışladı. Başını semaya kaldır ve bak.’ demiş. Hz. Peygamber (s.a.v.) başını göğe kaldırıp baktığında gök kapılarının açık ve dünya semasından arş-ı â’lâya varıncaya kadar meleklerin secdede olup, ümmet-i Muhammed için mağfiret dilediklerini, birinci kat semanın kapısındaki meleğin: ‘Ne mutlu bu gece rukû edene’ diye nidâ ettiğini, ikinci kat semanın kapısındaki meleğin: ‘Ne mutlu bu gece secde edene’ diye nidâ ettiğini, üçüncü kat semanın kapısındaki meleğin: ‘Ne mutlu bu gece Allah’ı zikredene’ diye nidâ ettiğini, dördüncü kat semanın kapısındaki meleğin: ‘Ne mutlu bu gece Rabbine dua edene’ diye nidâ ettiğini, beşinci kat semanın kapısındaki meleğin: ‘Ne mutlu bu gece Allah korkusundan ağlayana’ diye nidâ ettiğini, altıncı kat semanın kapısındaki meleğin: ‘Ne mutlu bu gece bir hayır işleyene’ diye nidâ ettiğini, yedinci kat semanın kapısındaki meleğin de: ‘Ne mutlu bu gece Kur’ân okuyana’ diye nidâ ettiğini görmüş.”
Mevlâ-i Müte’âl Hazretleri, bizleri meleklerin bu nidâlarını duyan ve gereğine uyan bilinçli ve basîretli Müslümanlardan eylesin.
Şeyh Gazâlî’nin “Mükâşefetü’l Kulûb, El-Mukarribü İlâ Allâmi’l Guyûb” adlı eserinin 249. sayfasında ifade edildiği üzere, yeryüzünde müminlerin iki bayram günü olduğu gibi, meleklerinde gökte iki bayram gecesi olduğu, müminlerin bayramlarının Ramazan ve Kurban bayramları, meleklerin bayramlarının da Berat (Şa’bân’ın yarısı) gecesi ve Kadir gecesi olduğu söylenilmiştir.
Meleklerin, bayram gecelerinden biri olan Berat gecesinde secdeye kapanıp ümmet-i Muhammed için mağfiret dilemesi, Müslümanlar için müstesnâ bir mazhariyettir. Dolayısıyla Hz. Peygamber (s.a.v.)’e ümmet olma şerefine nâil olarak böyle mübârek bir gecede meleklerin mağfiret dilediği kişilerden biri olma mazhariyetine eren her Müslüman, bu geceyi ibâdet ve ta’atla ihyâ ederek Allah’a şükür ve meleklere teşekkür etmenin, Hz. Peygamber (s.a.v.)’e de bolca salavâtta bulunmanın gayreti içinde olmalıdır.
Berat Gecesine mahsus bir namaz ve ibâdet yoktur ama Müslüman bu geceyi Kur’ân okuyarak, dua ve istiğfarda bulunarak, kaza ya da nâfile namazı kılarak, dar gelirlilerle yoksullara yardım ederek ihyâ etme cihetine gitmelidir.
Malum olduğu üzere dua ibâdetin özü ve insanla Rabbi arasındaki iletişim kanalıdır. Dolayısıyla duasız mümin düşünülemez. Duanın en makbul olanı da secdede yapılanıdır. Hz. Aişe (R.Anha) Vâlidemiz, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in Berat Gecesinde kıldığı namazın rekatlarından birinin secdeleri ile secde arasında aşağıdaki duaları okuduğunu söylemiştir:
1-İlk Secdede Okuduğu Dua: “…Yâ azîmen yürcâ li külli azîmin ığfir-iz zenb-el azîme. Secede vechî lillezî halakahû ve savvarahû ve şakka sem’ahû ve basarahû.” Yani: “… Ey, her büyük şey için kendisinden yardım istenilen ulu Allah! Büyük günahı bağışla. Yüzüm, kendisini yaratıp şekillendirene, kulak ve gözünü var edene secde etti.”
2-Birinci Secdeden Başını Kaldırdığında Okuduğu Dua: “Allahümme-r zuknî kalben takiyyen nakiyyen min-eş şirki beriyyen, lâ kâfiren velâ şakiyyen.” Yani: “Allah’ım Bana, takî, temiz ve şirkten uzak olan, kafir ve şakî olmayan bir kalp ver.”
3-İkinci Secdede Okuduğu Dua: “E’ûzü bi rıdâke min sahatike ve bi afvike min ukûbetike vebike minke lâ uhsî senâ’en aleyke ente kemâ esneyte alâ nefsike.” Yani: “Gazabından rızana, azabından affına ve Senden Sana sığınırım. Seni, Senin kendini senâ ettiğin (övdüğün) gibi senâ etmekten (övmekten) acizim.”
Kardeşlerimizin mümkün olursa, bu duaları ezberleyip, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in Berat gecesinde kıldığı namazda okuduğu gibi secdelerde ve secde arasında okumalarını, ezberleyemeyenlerin de namazdan sonra kağıda bakarak okumalarını tavsiye ederiz.
Hayır ve bereketin üzerimize yağmur gibi yağacağı bu geceyi fırsat bilip, dua, tövbe ve istiğfar ile geçirmeye çalışmamız temennisiyle sözlerimi noktalarken, sizleri bu gece vesîlesiyle kaleme almış olduğum altı dörtlükten oluşan “Beratta Bir Berat Al” başlıklı şiirimle selamlamak isterim:
Bak kardeşim! Bugün berat.
Ya hiç yatma, ya da az yat.
Yılda bir kez gelen fırsat,
Kaçırma, el aç, al berat.
Aç gözünü, bak semaya.
Yıldıza, güneşe, aya.
Göklere merdiven daya.
Sen de yücel, kalma yaya.
Gök kapıları açılmış.
Her yere rahmet saçılmış.
Eller Allah’a açılmış.
Diller duaya takılmış.
Nûr-u Hak gökleri yarmış.
Her yeri bir huzur sarmış.
Melekler secdeye varmış.
Müminler için yakarmış.
Dostum! Sen de secdede ol.
Yaradan’a yâr, yakîn ol.
Hakk’a kul, halkına kol ol.
Gidilecek tek yol, o yol.
Kandilimiz kutlu olsun.
Milletimiz mutlu olsun.
Ülkümüz ülkemiz olsun.
Kalbimiz imanla dolsun.”