YOYAV’DA İFTAR SEVİNCİ
Oruç, zekat, sadaka, fidye, fitre, sahur, iftar, teravih, mukabele ve hatim Ramazan ayının önde gelen özelliklerindendir. Yaradan’a yaklaştıran ve yaratıklarla kucaklaştıran bu güzelliklerin yoğun bir şekilde yaşandığı mübarek Ramazan ayında iftar sofralarının müstesna bir yeri vardır. Bu sofralarda, kulu Allah’ın rızasına erdirecek oruç ibadetini ifa etmenin sevinci ile inanç, amaç ve bilinç birliğinin mutluluğu yaşanmaktadır. Dolayısıyla en güzel sofra paylaşılan sofra, en güzel paylaşma şekli de iftar sofralarında sergilenendir. Çünkü bu sofralarda amaç, bilinç ve sevinç birliği vardır.
Bu gerçeğin bilincinde olan basîretli Müslümanlar, başka oruçluları da iftar sofralarında bulundurmaya çalışırlar. Aile bireyleri, yakınları, komşuları ve diğer dostlarıyla birlikte iftar etmenin yanında yörelerindeki yaşlılar, yorgunlar, yolcular ve yoksullarla dar gelirli aileleri iftar sofralarında bulundurmanın gayreti içinde olurlar.
Bu güzelliğin yaşandığı yerlerin başında Kabe-i Muazzama ile Mescid-i Nebevî gelir. Gösteriş, israf ve şatafattan uzak, benzer içerikli ve mütevazi şekillerde hazırlanıp sunulan ve manen muhteşem olan bereketli sofralardır. On dakika içinde yenilir, içilir ve sergiler anında toplanıp yerlerinde cemaatle akşam namazı eda edilir.
Son yıllarda ülkemizde bazı belediyelerin girişimleriyle gerçekleştirilen iftar çadırlarında düzenlenen iftar sofralarının da farklı bir güzelliği vardır. Bu arada bazı vakıf, dernek ve benzeri hayır kuruluşlarının mütevazi mekânlarda tertipledikleri manalı ve muhtevalı iftar sofraları da sevinç ve saadet havasının birlikte teneffüs edildiği sofralardır.
Hz. Peygamber (S.A.V.)’in bir hadis-i şerîfinde beyan buyurulduğu üzere, bir oruçluya iftar ettirmek, bir köleyi azad etmek kadar çok sevap kazandıran, bağışlanma ve Kevser havzından su içme vesîlesi olup, iftar ettirilen oruçlunun sevabı kadar sevap sağlayan mübarek ve muhteşem bir ikramdır.
Bu ecri kazanmak için mükellef bir ziyafet vermeye gerek yok. Bir içim süt, bir bardak su ve bir kaç hurma ikram etmek de yeter. Önemli olan Allah rızası için bir oruçluya bir ikramda bulunmaktır. Allah Teâlâ, kendisi için oruç tutan kuluna iftar ettirecek herhangi bir ikramda bulunana ikram ve ihsanını esirgemez.
İftar sofralarında iftar edenlerle ettirenler arasında, başka yerlerde benzeri görülmeyen bir sevap ve sevinç paylaşımı vardır. Bu paylaşım öyle bir paylaşımdır ki, kaybedeni yok, kazananı çoktur.
YOYAV bu paylaşımı gerçekleştiren hayır kuruluşlarından biridir. 25 yıldır yürüte geldiği hayrî, sosyal ve kültürel hizmetlerin yanında, toplu iftar sofraları tertiplemeyi güzel bir gelenek hâline getiren bu vakıf, geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da geliştirerek gerçekleştirmenin gayreti içinde oldu. Biri Kilis’te, dördü de Ankara’da olmak üzere beş iftar yemeği vermeyi programına aldı. Kilis’teki iftar yemeğini Kilis Müftülüğüne bağlı Hafızlık Kur’an Kursu öğrencilerine vermeyi planladı. Ankara’daki iftarların birini bazı mensupları ile dostlarına, üçünü de himayesinde olan dar gelirli ailelere ikram etme cihetine gitti.
Bu iftarların ilki 12 Temmuz 2013 Cuma (Ramazan’ın 4.) günü, üçüncüsü 26 Temmuz 2013 Cuma (Ramazan’ın 18.) günü, dördüncüsü 2 Ağustos 2013 Cuma (Ramazan’ın 25.) günü dar gelirlilere, ikincisi de 19 Temmuz 2013 Cuma (Ramazan’ın 11.) günü bazı mensupları ile dostlarına verilecek şekilde programlandı.
19 Temmuz 2013 Cuma günü verilen iftar yemeğinin ardından yapılan duadan sonra, konuklarına kısa bir selamlama konuşması yapan YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş şunları söyledi:
“Soframızı şereflendirip sevincimizi paylaşan kıymetli konuklar, değerli dostlar, sevgili kardeşlerim, basınımızın güzîde temsilcileri!
Ramazan-ı şerîfin üç diliminin ikincisi olan mağfiret diliminin ilk gününde, Vakfımızın çatısı altında tertiplediğimiz iftar sofrasında güzîde heyetinizle bir araya gelip, bu anlamlı anın sevinç ve saadetini paylaşmanın haz ve huzuru içinde hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyor, şerefli varlığınızla salonumuzu ve soframızı onurlandırmanızdan dolayı takdir ve teşekkürlerimizi arz ederek hoş geldiniz diyorum.
Davetimize icabet ederek mütevazi iftar soframızda bizimle birlikte olma incelik ve yüceliğini gösteren güzîde heyetinizle gerçekleştirilen bu güzel birlikteliğin Cennet-i â’lada noktalanması ve yaşadığımız iftar sevincinin Cemalullah ile taçlandırılması temennisiyle sözlerime başlarken, orucunuzun makbul, dualarınızın müstecâb, kulluğunuzun kıvamlı ve dostluğunuzun devamlı olmasını niyaz ediyorum.
İftar sevincini, davasına destek veren dostları ve himayesi altındaki dar gelirli kardeşleri ile paylaşmayı güzel bir gelenek hâline getiren Vakfımız, bu salonda bir hafta önce himayesinde olan dar gelirli ailelerden 50 aile ile iftar sevincini paylaştı. Önümüzdeki hafta ile ondan sonraki haftada da 50’şer kişiden oluşan iki grupla daha aynı sevinci paylaşacaktır. Bu gün de siz muhterem misafirlerini ağırlamanın bahtiyarlığına erdi. Lütfedip davetimize icabet buyurarak bizleri onurlandırdınız ve bu güzel birlikteliği yaşamamıza vesîle oldunuz. Allah hepinizden razı olsun, her hayırlı muradınızı hâsıl eylesin ve hayatınızın her gününü bir Ramazan ve bayram sevinci içinde geçirmeyi nasip eylesin.
Değerli dostlar!
İftar konuşmalarını uzatmak doğru olmaz. Karnını doyuranın akşam namazını kaçırmamak ve teravih namazına ulaşmak için gözü yolda olur. Bizim aşağıda mescidimiz var. Akşam namazını kaçırmadığınız gibi dileyene teravih namazını da kıldırırız. Bununla birlikte ben fazla vaktinizi almayacağım. Hiç bir yorum yapmadan biri Peygamberimiz (S.A.V.)’den, biri bir Hak dostu veliden, biri de Yunus Emre’den olmak üzere üç önemli sözü sizlerle paylaşarak sözlerimi noktalayacağım:
Hz. Peygamber (S.A.V.), Ebu Hureyre (R.A.)’nin rivayet ettiği bir hadis-i şerîfte: “Üç şey vardır ki, bunlar üzerine kul hesaba çekilmez. Sahur yemeği, iftar yemeği ve din kardeşleriyle birlikte yenen yemek.” buyurmuştur.
Devrinin önde gelen mana büyüklerinden olan Süfyan-ı Sevrî de: “Aynı sofradan yemek yiyenler, aynı memeden emenler gibi kardeş olurlar.” demiştir.
Hak aşığı Yunus Emre ise bir dörtlüğünde:
“Çalış, kazan, ye, yedir.
Bir gönül ele getir.
Yüz Kabe’den yeğrektir.
Bir gönül ziyareti.” demiştir.
Allah cümlemizi, bu inanç, bu bilinç ve bu anlayışa erdirsin, Cennetine girdirsin, Cemaliyle sevindirsin ve rızasıyla ödüllendirsin.”
Dr. Ateş’ten sonra kürsüye gelen TBMM Eski Başkanı ve Zonguldak Milletvekili Köksal Toptan da yaptığı kısa konuşmada şunları söyledi:
“Saygıdeğer hanımefendiler, beyefendiler, sevgili YOYAV dostları!
Sayın İbrahim Hocamızdan sonra ne konuşacak bir şey kalıyor, ne de konuşmaya gerek kalıyor. Sayın hocam bu güzel birlikteliğin anlamını anlattı. İzin verirseniz bir cümle ekleyerek ben konuşmamı tamamlayacağım.
İslam coğrafyasında üzülerek ifade etmek gerekir ki, bizim burada yapabildiğimiz gibi iftar sofraları huzur içerisinde, güven içerisinde maalesef kurulamıyor. İslam coğrafyasının büyük bir bölümünde ya gözyaşı var ya da kan kokuyor. Cenabı Hak’tan niyazımız odur ki, bir taraftan Türkiye olarak, Türk milleti olarak bu iftarımızın kadrini bilmemiz, şükretmemiz, öbür taraftan da gelecek iftarlarda dünyanın neresinde olursa olsun, iftar sofralarını göremeyen din kardeşlerimizin o imkâna kavuşmalarının sağlanmasıdır. Bunun için hepimizin birey olarak, toplum olarak yapacağımız çok şeyler vardır. YOYAV Türkiye’mizde bunun güzel örneklerinden bir tanesidir. 25 yıla yakındır sürdürdüğü yoksullarla bir araya gelerek, onların dertlerine merhem olabilmek çabalarını ısrarla, bıkmadan, usanmadan bugüne kadar sürdüre geldiler.
İbrahim Hocamıza, onun değerli çalışma arkadaşlarına, YOYAV dostlarına, bu sebeple bir kere daha şükranlarımı sunmak istiyorum. Hepinizin ramazanı mübarek olsun. İnşallah idrak edeceğimiz Ramazan bayramı kutlu olsun. Tüm İslam âlemini Cenab-ı Allah gelecek Ramazan’a birlik, dirlik ve huzur içerisinde eriştirsin. Hepinize saygılar sunuyorum.”