YUNUS EMRE YOYAV’DA ANILDI
Tasavvuf tarihinin köşe taşlarından, fikir fezamızın figürlerinden ve şuurlu şairlerimizin önde gelenlerinden, Hak ve hakikat aşığı Yunus Emre’yi bilmeyen yok. Geçmişte ve günümüzde milyonlarca müslümanın meftun olduğu O büyük insanın şiirlerini, ilahilerde ve şarkılarda dinlemeye doymayan sevenleri, O’nu sık sık ziyaret etmekte ve değişik tarihlerde anma toplantıları tertiplemektedirler. Takdirle takip edilen bu toplantılardan biri de “Eskişehir” Yunus Emre Kültür Haftası dolayısıyla 6 Mayıs 2010 Perşembe günü YOYAV Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen görkemli toplantı idi.
YOYAV Kurs Öğretmenlerinden Afet Tan’ın kursiyerlerince ikram edilen öğle yemeğinden sonra salonu dolduran davetlilere, Yunus Emre’nin önemli özellik ve güzelliklerini anlatan Dr. İbrahim Ateş yaptığı mesaj yüklü konuşmasında şu cümlelere yer verdi:
“Kıymetli konuklar, sevgili kardeşlerim, basınımızın değerli temsilcileri!
Düşünce dünyamızın dâhîlerinden olup, adına eserler yazılan, vakıflar kurulan, okullar yapılan ve kültür merkezleri açılan büyük insan Yunus Emre’yi hürmet, muhabbet ve mağfiretle anmak amacıyla düzenlediğimiz böylesine manalı ve muhtevalı bir toplantıda, siz muhterem misafirlerimizle biraraya gelmenin haz ve huzuru içinde güzîde heyetinizi gönülden ve samîmî duygularımızla selamlıyor, yüce Allah’tan cümlemize Yunus Emre gibi düşünmeyi, davranmayı, sevmeyi, devamlı doğrulara tâlip (istekli) ve eğrilerden hârip (kaçar) olmayı nasip etmesini niyaz ediyorum.
Kendinden söz ederken miskîn, fakir, garib, bîçare ve derviş deyimlerini kullanarak büyük bir tevazu örneği sergileyen Yunus Emre, düşüncelerini Kur’an ve sünnete dayandıran, davranışlarını dindarlık, duyarlılık, dostluk, doğruluk, sevgi ve saygıyla dizayn eden dirayetli, dikkatli ve dâhî bir insandı. Aşk-ı ilâhî ile muhabbeti Muhammediyi dilinden düşürmeyen bir Hak aşığı idi.
Ben yürürüm yane yane, aşk boyadı beni kane.
Ne âkılem ne divâne, gel gör beni aşk neyledi.
Gah eserim yeller gibi, gah tozarım yollar gibi.
Gah akarım seller gibi, gel gör beni aşk neyledi.
Miskin Yûnus bî-çareyim, başdan ayağa yareyim
Dost elinden âvâreyim, gel gör beni aşk neyledi.
dizeleriyle bu ölümsüz aşkını dilegetiriyordu.
İşitin ey yarenler, aşk bir güneşe benzer.
Aşkı olmayan gönül, misâl-i taşa benzer.
Taş gönülde ne biter, dilinde ağu tüter,
Nice yumşak söylese, sözü savaşa benzer.
Aşkı var gönül yanar, yumuşar muma döner.
Taş gönüller kararmış, sarp katı kışa benzer.
dizeleriyle de ilâhî aşktan yoksun olanların kararıp, katılaşan gönüllerinin hâlini ifade ediyordu.
Aşk-ı ilâhî ile coşan ve muhabbet-i Muhammedî ile pişen Yunus Emre, Resûlullah’a duyduğu sevgiyi dilegetirdiği dizelerinin birinde:
Canım kurban olsun senin yoluna,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed.
diyordu. Bir diğerinde ise:
Arayı arayı bulsam izini,
İzinin tozuna sürsem yüzümü.
Hak nasib eylese görsem yüzünü,
Yâ Muhammed, canım arzular seni.
Bir mübarek sefer olsa da gitsem,
Kâ’be yollarında kumlara batsam.
Hub cemâlin bir kez düşte seyretsem,
Yâ Muhammed, canım arzular seni.
Yûnus medh eyledi seni dillerde,
Dillerde dillerde hem gönüllerde.
Ağlayı ağlayı gurbet ellerde,
Yâ Muhammed, canım arzular seni.
Allah Teâlâ’ya yakarış ve yalvarışını ifade ettiği şiirlerinden birinde:
Dağlar ile taşlar ile çağırayım Mevlâm Seni,
Seherlerde kuşlar ile, çağırayım Mevlâm Seni.
Su dibinde mâhî ile, sahralarda âhû ile,
Abdal olup yâ-hû ile çağırayım Mevlâm Seni.
Gökyüzünde İsa ile, Tûr dağında Mûsa ile,
Elindeki asâ ile çağırayım Mevlâm Seni.
Derdi öküş Eyyûb ile, gözü yaşlı Ya’kub ile
Ol Muhammed mahbûb ile çağırayım Mevlâm Seni.
Hamd-ü şükr-i Allah ile, vasf-ı “Kul-hüvallah” ile,
Dâimâ zikrullah ile çağırayım Mevlâm Seni.
Bilmişem dünyâ hâlini, terk ettim kıyl ü kalini,
Baş açık ayak yalını, çağırayım Mevlâm Seni.
Yûnus okur diller ile, ol kumru bülbüller ile,
Hakkı seven kullar ile, çağırayım Mevlâm Seni.
diyerek Mevlâyı Müteâl hazretlerine, Nebîler ve velîler başta olmak üzere bütün varlıklarla birlikte dua ve niyazda bulunmak istediğini dilegetiriyordu.
İnsanî ilişkilerde iyilik ve sevgiyi ilke edinen Yunus Emre’nin dövüş, dava, kavga ve kırıcı davranışlardan uzak durmayı tavsiye ve telkin ettiği şiirlerinden birinde:
Gelin tanışık olalım, işin kolayın tutalım,
Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz.
uyarısında bulunurken, işinin sevgi olduğunu belirttiği bir şiirinde:
Ben gelmedim dâ’vi için, benim işim sevi için,
Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim.
Okuyup öğrenmeye olağanüstü özen gösteren Yûnus Emre:
Ya bildiğinden eğit, ya bir bilenden işit.
diyerek inanan insanların bildiklerinin öğreticisi, bilmediklerinin de öğrenicisi olmalarını istiyordu. Bu arada asıl ilmin ne olduğunu ifade ettiği bir şiirinde:
İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir.
Sen kendini bilmezsin, ya nice okumaktır.
Okumaktan mana ne, kişi Hakkı bilmektir.
Çün okudun bilmezsin, ha bir kuru emektir.
Dört kitabın manası, bellidir bir elifde,
Sen elifi bilmezsin, bu nice okumaktır.
Yiğirmi dokuz hece okusan ucdan uca,
Sen elif dersin hoca, manası ne demektir.
Yûnus Emre der hoca, gerekse var bin hacca,
Hepisinden iyice bir gönüle girmektir.
diyerek sahibine saadet-i sermediye sağlayacak ilim ve ibadetin, ibâdullahın gönüllerini kazanmadaki önemine işaret ediyordu. Öteyandan:
Gönül Çalabın tahtı, Çalab gönüle baktı.
İki cihan bedbahtı, kim gönül yıkar ise.
dizesiyle, gönül kırmanın vahâmetini ifade ediyordu.
Bir kez gönül yıktın ise, bu kıldığın namaz değil.
Yetmiş iki millet dahi, elin yüzün yumaz değil.
dediği dizesiyle de bu yöndeki düşüncesini pekiştiriyordu.
Gönül kazanmanın önemini ifade ettiği şiirlerinden birinde de:
Çalış, kazan, ye, yedir, bir gönül ele getir.
Yüz Kâ’beden yeğrektir, bir gönül ziyareti.
diyerek gönül kazanmanın yollarıyla sağlayacağı saadete dikkat çekiyordu.